Uluslararası Adalet Divanı: İsrail, Gazze'de işgalci güç konumundadır
Uluslararası Adalet Divanı İsrail'in Filistin topraklarındaki uygulamalarına ilişkin görüşünü açıkladı. İsrail'in Gazze'de işgalci güç konumunda olduğunu tüm dünyaya duyuran Adalet Divani, "İşgal altındaki Filistin toprakları parçalanmış ayrı bölgeler değil, tek bir bölgesel birimdir. İsrail, Doğu Kudüs ve Batı Şeria'da işgalcidir. İsrail'in işgal ettiği topraklardaki yerleşim politikaları Cenevre Sözleşmesini ihlal etmektedir" açıklamasında bulundu.
takvim.com.tr
Giriş Tarihi :19 Temmuz 2024 , 16:26Güncelleme Tarihi :19 Temmuz 2024 , 20:06
Uluslararası Adalet Divanı (UAD), işgal altındaki Filistin topraklarının parçalanmış ayrı bölgeler değil, tek bir bölgesel birim olduğunu ortaya koyarak, İsrail'in Gazze, Doğu Kudüs ve Batı Şeria'da işgalci olduğunu tespit etti.
UAD Başkanı Lübnanlı Yargıç Nawaf Salam, halka açık oturumda, İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarına ilişkin danışma görüşünü açıkladı.
Divan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulundan gelen sorunun hukuki bir soru olduğunu ve bu soruya ilişkin danışma görüşü vermemesi için geçerli neden bulunmadığını kaydetti.
Mahkeme, görüşü istenen konunun, ABD ve İngiltere gibi ülkelerin iddia ettiği gibi iki taraflı değil, tüm BM Genel Kurulunu ilgilendiren ciddi bir mesele olduğunu ve bu sebeple "İsrail tarafının rızasının alınmasına gerek olmadığını" aktardı.
UAD, İSRAİL'İN, FİLİSTİN TOPRAKLARINDA İŞGAL GÜCÜ OTORİTESİNİ KULLANDIĞINI ORTAYA KOYDU
Divan, işgal altındaki Filistin topraklarının parçalanmış ayrık bölgelerden değil, Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze'yi de içeren, tek bölgesel birim oluşturduğunu tespit etti.
İsrail'in, Gazze'de dahil Filistin topraklarında işgal gücü otoritesini kullandığını kaydeden Divan, İsrail'in Gazze üzerinde etkin kontrole sahip olmaya devam ettiği ve bu nedenle Gazze'de işgalci güç konumunda olduğunu bildirdi.
Divan, İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki yükümlülüklerinin, savaş hukukuna ilişkin Cenevre Sözleşmeleri ve uluslararası teamül hukukunu kapsadığını vurguladı.
UAD, Oslo Anlaşması'nın, işgalle ilgili kuralları ve İsrail'in yükümlülüklerini "ortadan kaldırmadığı" tespitinde bulundu.
İşgal kavramının geçici durum olduğunu belirten UAD, işgal süresinin uzunluğunun, işgal edilen toprakların hukuki statüsünü değiştirmediğini kaydederek, İsrail'in Filistin topraklarındaki ilhak uygulamalarının "hukuka aykırı" olduğunu ifade etti.
Ayrıca, İsrail'in işgal ettiği topraklardaki yerleşim politikalarının Cenevre Sözleşmesi'ni ihlal ettiğinin altı çizildi.
Divan, İsrail'in, işgal ettiği topraklardaki insanları yerleşim yerlerini terk etmeye zorladığını kaydederek, İsrail'in işgal ettiği toraklardaki yerleşim politikaları Cenevre Sözleşmesi'ni ihlal ettiğini kaydetti.
İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki doğal kaynakları kullanımının, "uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerine aykırı" olduğu tespitinde bulunan UAD, İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki doğal kaynakları sömürme politikasının, "Filistinlilerin doğal kaynaklar üzerindeki egemenlik hakkını ihlal ettiğini" belirtti.
İsrail'in yerleşim politikasının Filistin halkının bölgeyi terk etmesine neden olduğunu vurgulayan Divan, yerleşim uygulamalarının Filistinlilerin hayatta kalma imkanını azalttığı ve İsrail ordusunun, Filistinlilerin bölgeyi terk etmesi için baskıyı arttırdığını ifade etti.
Divan, askeri gereklilik nedeniyle yerlerinden edilen Filistinlilerin, bu gereklilik ortadan kalkar kalkmaz yerlerine döndürülmeleri gerektiğini bildirdi.
Zorla tahliyeler, ev yıkımları ve ilgili uygulamaların, Filistinlilere ayrılmaktan başka seçenek bırakmadığını vurgulayan UAD, ev yıkımından sonra araziye el konulması dahil bu eylemlerin niteliğinin, "geçici olarak izin verilen tahliyeler olmadığını" gösterdiğine işaret etti.
İsrail'in, işgal ettiği bölgelerde kalıcı kontrol niyeti taşıdığına dikkati çeken Divan, işgal ettiği topraklarda hukuki ve siyasi uygulamalarının buralarda kalıcı olarak yerleşme amacı taşıdığını gösterdiğini belirtti.
UAD, İsrail'in Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki politika ve uygulamalarının, sahada geri dönüşü olmayan etkiler yaratmayı amaçladığını ve ilhak anlamına geldiğini ortaya koydu.
Divan, İsrail'in hiçbir şekilde işgal ettiği Filistin toprakları üzerinde egemenlik hakkına sahip olmadığının altını çizerek, İsrail'in, Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki yerleşimleri ile uluslararası hukuku ihlal ettiğini kaydetti.
FİLİSTİNLİLERE YÖNELİK AYRIMCI POLİTİKALAR
İsrail'in işgal ettiği topraklardaki Filistinlilere yönelik farklı uygulamalarının "ayrımcılık teşkil ettiğini" ve İsrail'in Filistinlilere yönelik ırk ve etnik köken kaynaklı ayrımcı politikaları olduğuna işaret eden UAD, bu uygulamaların Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmelere aykırı olduğunun da altını çizdi.
İşgalci güç olarak İsrail tarafından kabul edilen geniş mevzuat yelpazesinin, Filistinlilere farklı muamelede bulunduğuna değinen UAD, İsrail'in politikalarının ayrımcılık anlamına geldiğini kaydetti.
Mahkeme, hukuka aykırı politikaların İsrail'in Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkına saygı gösterme yükümlülüğünü ihlal ettiği görüşünde olduğunu açıkladı.
Divan, Filistinlilerin kendi kaderini tayin hakkının varlığının devredilemez ve işgalci gücün tercihlerine tabi tutulamaz olduğu tespitinde bulundu.
UAD, İsrail'in işgal ettiği toprakların ve kültürel varlıkların iadesi, zararların giderilmesi, tüm yerleşimlerin boşaltılması, işgal altındaki Filistin topraklarında inşa edilen duvarın yıkılması, Filistinlilerin geri dönmesine izin verilmesi dahil haksız uygulamalarından etkilenen kişilerin zararlarını tazmin etmesi gerektiğini bildirdi.
BM'nin bir bütün olarak İsrail ve Filistin arasındaki çatışmayı sona erdirmesi, bölgede adil ve kalıcı barış tesis etmesinin "acil gereklilik" olduğunu vurgulayan Divan, tüm devletlerin, İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki varlığını hukuki olarak tanımama, yardım veya destek sağlamama yükümlülüğü olduğunu belirtti.
Divan, İsrail'in tüm yeni yerleşim faaliyetlerini sona erdirmesi ve ayrımcı mevzuat dahil hukuka aykırı durum yaratan veya sürdüren tüm mevzuatı yürürlükten kaldırması gerektiğini aktardı.
UAD, İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki işgaline mümkün olan en kısa sürede son verilmesi gerektiğini ifade etti.
"TARİHİ BİR KARAR"
Filistin Dışişleri Bakanı Riyad el-Maliki, İsrail'in Filistin topraklarındaki işgalinin hukuka aykırı olduğunu ve işgalin derhal sonlandırılması gerektiğini belirten Uluslararası Adalet Divanının (UAD) danışma görüşünü "tarihi" olarak nitelendirdi.
Bakan el-Maliki, İsrail'in Filistin topraklarındaki işgaline "en kısa sürede son vermesi" gerektiğini vurgulayan danışma görüşünün ardından basın mensuplarına yaptığı açıklamada, bugün açıklanan görüşün "tarihi bir karar" olduğunu ifade etti.
Divanın, İsrail'in Filistin topraklarındaki işgalini derhal ve tamamen sonlandırması gerektiği görüşünde olduğunu aktaran el-Maliki, "Bu, İsrail'in, hukuksuz kolonyal girişimini koşulsuz sonlandırma yükümlülüğü altında olduğunu gösteriyor. Bizim görüşümüze göre bu, işgalin tamamen ve hemen sonlandırılması gerektiği anlamına geliyor." dedi.
El-Maliki, Divan yargıçlarının, İsrail'in hukuka aykırı işgalinin Birleşmiş Milletler (BM) Şartı'nı, insan haklarını, insancıl hukuku, ırk ayrımcılığı yasağını ve apartheid yasağını da ihlal ettiğini belirttiğine dikkati çekti.
Divan'ın kesin bir dille, İsrail'in yerleşim politikalarının hukuka aykırı olduğunu ve tüm yerleşimcilerin işgal edilen topraklardan tahliye edilmesi gerektiği görüşünü verdiğini vurgulayan el-Maliki, bu ihlallerin Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını ve kendi devletine sahip olma hakkını engellediğini ifade etti.
"İSRAİL'İN SUÇLARI DÜNYANIN GÖZÜ ÖNÜNDE TÜM DEHŞETİYLE SÜRÜYOR"
El-Maliki, Filistin halkının kendini soykırıma karşı savunduğunu ve var olma hakkı için mücadele ettiğini belirterek, "İsrail'in suçları dünyanın gözü önünde tüm dehşetiyle sürüyor." değerlendirmesinde bulundu.
Filistin halkının yıllarca dayanılmaz bir adaletsizlik ve acıyla karşı karşıya kaldığını aktaran el-Maliki, danışma görüşünün çok ihtiyaç duyulan bir zamanda ve tam vaktinde geldiğini kaydetti.
Görüşün Filistin halkı için çok önemli olduğunu dile getiren el-Maliki, "Divan, Filistin halkının, mutlak ve tartışmasız kolonyal kontrol ve şiddetten kurtulma hakkının artık daha fazla inkar edilmemesi ve görmezden gelinmemesi gerektiğini söyledi." diye konuştu.
FİLİSTİNLİLER "TEK EGEMEN HALK"
El-Maliki, Divan'ın, Filistin halkının, Doğu Kudüs'ün de dahil olduğu Filistin topraklarındaki tek egemen halk olduğunu tespit ettiğini, tüm devletlerin ve BM'nin, İsrail'in işgal ettiği topraklardaki varlığını tanımama yükümlülüğü altında olduğunu dile getirdi.
Divan görüşü gereği diğer devletlerin İsrail'in Filistinlilere yönelik şiddet ve ihlallerine doğrudan ya da dolaylı olarak destek olmama yükümlülüğü altında olduğunu belirten el-Maliki, "(İsrail'e) Yardım yok, destek yok, para yok, iştirak yok, silah yok, hiçbir şey yok." ifadesini kullandı.
"UAD bu tarihi kararla ahlaki ve hukuki görevini yerine getirdi." diyen el-Maliki, artık bu görüşü uygulama görevinin diğer devletler ve uluslararası kurumlarda olduğunu kaydetti.
Filistin halkının bu kararla, "Biz görülüyoruz" diyebileceğini ifade eden el-Maliki, bunun dünyanın en önemli mahkemesinden gelmiş olmasının çok önemli olduğunu vurguladı.
FİLİSTİN'İN BM TEMSİLCİSİ MANSUR: "DİVAN YARGIÇLARI ADALETTEN YANA DURDU"
Filistin'in BM Daimi Temsilcisi Riyad Mansur, danışma görüşünün tarihi olduğunu yineleyerek, "Öncelikle Divan yargıçlarına teşekkürlerimizi sunuyoruz. Yargıçlar adaletten yana durdu." ifadesini kullandı.
Görüşün alınmasında emek veren Filistinli siyasilere de teşekkür eden Mansur, Filistin halkının haklarının savunulmasında çalışan herkesin bu karardan dolayı çok memnun olduğunu belirtti.
Bu kararın Gazze'de devam eden savaş açısından da önemli olduğunu aktaran Mansur, kararın uygulanması ve hayata geçirilmesi için herkesin mücadele etmesi gerektiğini dile getirdi.
DANIŞMA GÖRÜŞÜ NEDİR?
Birleşmiş Milletlerin temel yargı organı Divan'ın görevleri arasında ilk olarak, devletler arasında ortaya çıkan hukuki ihtilafları uluslararası hukuka uygun şekilde çözmek, ikinci olarak da kendisine yönlendirilen hukuki konularda danışma görüşü bildirmek bulunuyor.
BM organları ve faaliyet alanlarıyla ilgili olması şartıyla BM yetkili kuruşları uluslararası hukuka ilişkin konu hakkında UAD'den danışma görüşü isteyebiliyor, devletler ise Divan'dan danışma görüşü isteyemiyor.
UAD bu meselede İsrail'in, işgal ettiği Filistin'deki politikaları ve uygulamalarının hukuki sonuçlarına ilişkin bağlayıcı olmayan danışma görüşünü açıkladı.
DANIŞMA GÖRÜŞÜNÜN ETKİSİ NEDİR?
UAD'nin verdiği danışma görüşleri her ne kadar bağlayıcı olmasa da birçok devlet ve kuruluş tarafından dikkate alındığı ve verilen görüşe uygun hareket edildiği belirtiliyor.
Danışma görüşleri, ileride açılabilecek benzer konulardaki davalarda Divan'ın ne yönde karar verebileceğini de gösterirken, danışma görüşü aleyhine hareket eden devletler açısından politik baskı aracı olarak kullanılabiliyor.
Divan'ın, İsrail'in Filistin topraklarında inşa ettiği duvara dair 2004'te verdiği danışma görüşünde, duvarın hukuka aykırı olduğunu tespit etmesinin ardından birçok devlet ve şirketin, söz konusu duvarın inşasına katkı sunmaktan imtina etmesi, İsrail'e sattıkları inşaat malzemelerinin duvarın yapımında kullanılmaması şartı koyması dikkati çekiyor.
Yine UAD'nin 22 Temmuz 2010'da, uluslararası hukukta bir devletin tek taraflı olarak bağımsızlık ilan etmenin yasaklanmadığı yönünde verdiği danışma görüşünün ardından, Kosova'nın bağımsızlığının meşruiyeti arttı ve bağımsızlığını tanıyan devlet sayısı çoğaldı.
UAD'nin görüşünün, işgalin uluslararası hukuka aykırı olduğu yönünde olması durumunda, bunun İsrail ve diğer ülkeler açısından getirdiği sonuçları da tespit etmesiyle, İsrail'in Gazze'de ve diğer Filistin topraklarında uyguladığı ihlallerin sonlandırılması yönündeki baskının artması bekleniyor.
Buna ek olarak, İsrail'e askeri, siyasi ve mali destek veren ülkelerin de uluslararası toplum tarafından bu desteklerini sonlandırmaları yönünde gelecek çağrıları yanıtlamak zorunda kalmaları öngörülüyor.
DANIŞMA GÖRÜŞÜ, İSRAİL'İN ADALET DİVANINDA YARGILANDIĞI DAVADAN FARKLI
Güney Afrika'nın, İsrail aleyhine, Soykırım Sözleşmesi'nin ihlali sebebiyle Uluslararası Adalet Divanında açtığı dava, iki ülke arasında çekişmeli yargılama anlamına gelirken, danışma görüşü, iki devletin karşı karşıya geldiği bir dava niteliği taşımıyor.
Danışma görüşünde, davalı-davacı şeklinde ayrım bulunmuyor ve UAD, BM organları ya da kuruluşlarının faaliyet alanlarına ilişkin yönelttiği sorular hakkındaki görüşünü açıklıyor.
Divan Statüsü'nün 66. maddesi gereği, BM üyesi ülkeler, danışma görüşü istenen konular üzerine yazılı ve sözlü beyanda bulunma hakkına sahip.
Çekişmeli davalardan farklı olarak herhangi bir ad-hoc hakim (bir davaya özgü yargıç) atanmadığından, danışma görüşü kararını UAD'nin daimi 15 hakimi verecek.Buna ek olarak soykırım davası sadece Gazze'de işlenen soykırım suçlarını ve ihlalleri ele alırken, danışma görüşünün kapsamında, Gazze'nin yanı sıra Batı Şeria ve Doğu Kudüs dahil olmak üzere tüm Filistin topraklarındaki başta işgal ve ilhak olmak üzere birçok uluslararası hukuk kuralının ihlali yer alıyor.