Ekonomiyi milli duruş koruyor: Tam finansal bağımsızlık

Bugünkü köşesinde "Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna düzenlediği operasyonun finansal piyasalar üzerindeki etkisinin sınırlı kalmasında 'tam bağımsızlık' yatıyor." diyen Sabah gazetesi yazarı Dilek Güngör, "Türk ekonomisinde 14 aydır tam bağımsızlık için taşlar döşeniyor. Bunun farkına varamayanlar, Fırat’ın doğusuna düzenlenen operasyonun finansal piyasalar üzerindeki etkisinin sınırlı kalmasını da anlayamaz" diye yazdı.

takvim.com.tr takvim.com.tr
Giriş Tarihi :11 Ekim 2019 , 08:19 Güncelleme Tarihi :11 Ekim 2019 , 08:25
Ekonomiyi milli duruş koruyor: Tam finansal bağımsızlık

İşte Sabah gazetesi yazarı Dilek Güngör'ün bugünkü köşe yazısı:

Türk ekonomisinde 14 aydır tam bağımsızlık için taşlar döşeniyor. Bunun farkına varamayanlar, Fırat'ın doğusuna düzenlenen operasyonun finansal piyasalar üzerindeki etkisinin sınırlı kalmasını da anlayamaz

Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna düzenlediği operasyonun finansal piyasalar üzerindeki etkisinin sınırlı kalmasında 'tam bağımsızlık' yatıyor. Ağustos 2018'de tarihin en büyük finansal saldırısını yaşayan Türkiye, 14 ayda hem toparlanma sürecini başarıyla tamamladı hem de dışarıdan gelebilecek spekülatif ataklara karşı bağışıklık sistemini güçlendirdi. Aslında, ekonomide birilerinin anlamak istemediği ya da anlamakta direndiği 'sessiz bir devrim' yaşanıyor. Nasıl ki, savunma sanayisinde kötü komşular bizi ev sahibi yaptı. Enerjide yerli ve milli kaynakları devreye soktuk. Ekonomide de küresel finans sisteminden gelecek risklere karşı bağımsızlığın taşlarını döşedik. Kısacası, Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın bağımsız ve güçlü bir Türkiye oluşturma kararlılığı her alana sirayet etmiş durumda...

NEDEN BÖYLE DİYORUZ?
Ekonomide yapılanların etkisini görmek isteyenler hafta başından bu yana yaşananlara bakabilir. ABD Başkanı Donald Trump'ın "Ekonominizi bitiririm" tehdidi içeren tweet'i de yaptırım açıklamaları da piyasalarda öyle beklendiği gibi endişeye neden olmadı. Bunun nedeni 14 aydır arka planda yapılanlarda...

KİRLİ SWAP ÜÇTE BİR AZALDI
Geçen yıl ağustosta yaşanan kur saldırısından sonra Türkiye, ilk kez bir şey denedi. Türk Lirası'nın değer kaybetmesine oynayan art niyetlilerin top sahasına girdi. Ellerinde TL olmadan TL'yi açığa satarak manipülasyon girişiminde olanlar açıkta yakalandı. Tarihte ilk defa böyle bir hamleye ceza kesildi. Aynısını martta tekrarlamaya kalktılar. Seçime 4 gün kala TL'ye operasyon çekeceklerdi. Fakat Türkiye "kirli swap" alanında TL ile oynamaya kalkanlara meydan okudu. Sonuç ne mi oldu?

Ağustos 2018'de yurtdışıyla yapılan kirli swap işlemleri 180 milyar TL civarındayken 1 yılda bu hacim üçte birine düşerek 60 milyar TL'ye indi. 500 milyar TL'yi bulan toplam yurtdışı swap hacmi neredeyse yarısına geldi. 70 milyar TL civarında olan yurtiçi swap piyasası hacmi 150 milyar TL seviyesine ulaştı.

İKİNCİ ADIM TLREF'LE ATILDI
Ülkenin milli parasıyla oynamaya kalkanlara swap'la ders veren ekonomi yönetimi, TL swap işlemlerinin, Londra'da değil, BİST çatısı altında gerçekleşmesi için adımlar attı. Böylece, bağımsızlığın ilk ayağı olan Türk Lirası işlemlerinin faizinin ülke içinde, piyasa koşullarında belirlenmesi adımı önemli ölçüde tamamlanmış oldu. Daha sonra ikinci aşamaya geçildi. Borsa İstanbul çatısı altında, uluslararası standartlarla uyumlu bir Türk Lirası referans faiz oranı olan TLREF oluşturuldu. TL'sinin değerini ve faizini kendi belirleyen ülke olma, yani finansal bağımsızlığı garanti altına almaya bir adım daha attık.

DÜŞÜK FAİZ REKABETÇİ KUR
Hatırlayın, ağustostan bu yana ekonomiyle ilgili algı yapanlar, vatandaşı kur ve faizle korkutmaya çalışıyor. Türkiye'yi para ve maliye politikasını sıkmamakla eleştiriyor. Ekonomi yönetimi ise 'düşük faiz, rekabetçi kur' stratejisi uyguluyor. Yani, daha çok üretmek için maliyetleri düşürüyor, ihracat ve doğrudan yatırımlar için ise kuru rekabetçi seviyede tutuyor.

Bu uygulamaları dünyada yaşananlarla birlikte okuyun. Malum, ticaret savaşları gündemde... Çin parasının değerini devalüe ediyor, gelişmekte olan ülkeler faiz indirimlerini gündeme alıyor, gelişmiş ülkeler sanayi teşvikleri açıklıyor, kamu harcamalarını artırıyor, teşvikleri devreye sokuyor. Kısacası, ülkelerin ekonomi politikalarında öncelikleri resesyonla mücadele... Herkes olası bir krize karşı adımlarını atıyor. Aslında Türkiye son 1 yılda attığı adımlarla olası krizlere en hazırlıklı ülke konumuna gelmiş durumda...

KAYNAK YENİ BÜYÜME MODELİNE AKIYOR
Milli ekonomide en önemli sac ayaklarından biri de Türkiye'nin yeni büyüme hikâyesi... Büyümenin yeni hikâye alanı katma değeri yüksek, teknolojik ve stratejik ürün üretimi olacak. Bunun da taşları örülmeye başlandı. Birileri "her gün bir paket açıklanıyor" diyerek yapılanları küçümsemeye uğraşsa da Ekonomi Değer, KOBİ Destek ve İVME paketleriyle sanayicilere düşük maliyetle sağlanan 100 milyarlarca TL'lik kaynak bu değişimin fitilini ateşledi. Varlık Fonu da bu dönüşümde öncü rol oynayacak.

Yakında yeni finansal mimari başta olmak üzere çok sayıda sessiz devrimin hazırlığı da tamamlanmak üzere. Misal, bundan sonra devletin yatırımları, harcamaları ve teşviklerinde ana kriter verimlilik olacak. Tasarrufların artırılması, kaynakların verimli kullanılması ve sermaye piyasalarının derinliği konuları ön plana çıkacak. Daha adaletli bir vergi sistemi, vergide kayıtdışıyla mücadele, bunun için uygulanacak teknolojik çözümler ve denetimleri yakın zamanda konuşacağız.

CARİ AÇIK TARİH OLUYOR
Türkiye'de cari açık meselesi yıllarca ülkede kriz sebebi olarak gösterildi. O dönemde tamtam çalanlar, bugün Cumhuriyet tarihinin rekor cari fazlası verilirken ya kafasını kuma gömüyor ya "ekonomi küçülüyor da ondan" diyerek meseleyi basitleştirmeye çalışıyor. Fakat atladıkları bir şey var. 2019'u pozitif büyümeyle kapatacağız. Dolayısıyla, bugün cari dengenin fazla vermesini 2008'le aynı kefeye koyamayız. O dönem veremediğimiz cari fazla bugün oluyorsa, terzi inceliğiyle ihracatın artışını sağlamaktan, ithalattaki düşüşü yönetebilmekten kaynaklanıyor.