Türkiye ekonomisi bir kez daha tarihi bir virajdan geçiyor. Verilen mücadelenin bayraktarlığını yapan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın "şahsi" mücadelesi olarak kamuoyuna aksettirilmeye çalışılan bu mücadelede İstanbul-Londra hattında 3. Kez bilek güreşi yaşanıyor. İlk iki mücadelede İstanbul'dan beklenmedik hamleler yiyen Londra bir kez daha ekonominin tüm kurallarını zorlayarak Türk ekonomisi üzerindeki emellerini yitirmemek için saldırıyor.
NEDEN KUR MÜCADELESİ?
Türkiye 18 yıllık AK Parti iktidarları boyunca ekonomide devrim niteliğinde adımlar atarken, kalkınma alanında arzu ettiği sıçramayı bir türlü hayata geçiremedi.
Bunun 2 nedeni vardı:
Değerli TL politikası : Dünyada para bolluğu yaşandığı dönemde ekonomi yönetimi devletin gelirlerini garanti altına almak için en kolay yöntemi seçmişti. Değerli TL sayesinde yüksek ithalata dayalı vergi geliri sağlamak. Elbette bu tatlı gelirin acı bir faturası vardı. Bu da o da TL'nin değerinden dolayı Türkiye'de yatırım yapmanın maliyetinin yüksek olması. 1 dolar = 1 TL prensibi üzerine inşa edilen sistemde sanayiciler birer birer ithalatçı oldular.
Sıcak para için tercih edilen yüksek faiz ve sistemin dolarize edilmesinin tercih edilmesi.. Tatlı ithalata dayalı vergi gelirinin devamı için TL'nin değeri düşmesin diye yüksek tutulan politika faizi, tüm iş dünyasını düşük faizli dolar ile borçlanmaya itmişti. Ancak sistemdeki dolarizayonun yarın oluşturabileceği risklere karşı hiçbir önlem alınmamıştı.
Berat Albayrak'ın Yeni Ekonomi Programı ile hayata geçirmek istediği ve adına "Değişim" dediği olgu aslında bu ekonomi yaklaşımının tamamen değişmesiydi. Yüksek Katma Değerli, İhracata ve İstihdama dayalı üretim modeline geçiş.
Bunun için dış müdahalelerden etkilenmeyecek bir Türk Lirası ihtiyacı vardı. Türk Lirası üzerindeki oynaklığı engelleyecek, kur, enflasyon ve faiz sarmalına Türkiye'nin bir daha girmemesini garanti altına alacak bir sistem ihtiyacı söz konusuydu.
Bunun için de tek şart "TL'nin değerinin ve faizinin Londra'da değil İstanbul'da belirlenmesi" olmaktaydı.
Parasının değerini, kur ve faizini yönetemeyen hiçbir ülke tam bağımsız değildir. Türkiye tarihinde hiçbir zaman bunu kendisi yönetemedi.