Ekonomik güven endeksi, ekimde aylık bazda yüzde 4,8 artarak 92,8 değerine yükseldi. Türkiye İstatistik Kurumu, ekim ayına ilişkin ekonomik güven endeksi verilerini açıkladı.
Endeks bu ay, eylüle göre yüzde 4,8 artarak 92,8 değerine ulaştı. Ekonomik güven endeksindeki artış, reel kesim (imalat sanayi), hizmet, perakende ticaret ve inşaat sektörü güven endekslerindeki artışlardan kaynaklandı.
Reel kesim güven endeksi ekim ayında bir önceki aya göre yüzde 3,8 artarak 109,7 değerini, hizmet sektörü güven endeksi yüzde 6,4 artarak 79,7 değerini, perakende ticaret sektörü güven endeksi yüzde 1,7 artarak 95 değerini, inşaat sektörü güven endeksi yüzde 0,6 artarak 83,8 değerini aldı.
Tüketici güven endeksi ekim ayında yüzde 0,1 azalarak 81,9 değerine düştü.
AÇIKLAMALAR
Ekonomik güven endeksi, tüketici ve üreticilerin genel ekonomik duruma ilişkin değerlendirme, beklenti ve eğilimlerini özetleyen bir bileşik endekstir. Endeks, mevsim etkilerinden arındırılmış tüketici güven endeksi, reel kesim, hizmet, perakende ticaret ve inşaat sektörleri güven endekslerinin alt endekslerinin ağırlıklandırılarak birleştirilmesinden oluşmaktadır.
Ekonomik güven endeksi hesaplamasında, her bir sektörün ağırlığı o sektörün normalleştirilmiş alt endekslerine eşit dağıtılarak uygulanmakta, güven endekslerine doğrudan uygulanmamaktadır. Bu kapsamda tüketici, reel kesim, hizmet, perakende ticaret ve inşaat sektörlerine ait toplam 20 alt endeks hesaplamada kullanılmaktadır.
Ekonomik güven endeksinin hesaplamasında kullanılan alt endeksler her ayın ilk iki haftasında derlenen veriler kullanılarak hesaplanmaktadır.
Ekonomik güven endeksinin 100'den büyük olması genel ekonomik duruma ilişkin iyimserliği, 100'den küçük olması ise genel ekonomik duruma ilişkin kötümserliği göstermektedir.
Sabah Gazetesi yazarlarından Kerem Alkin, bugün köşesinde kaleme aldığı "Ekonomiye 'güven'in 6 koşulu" başlıklı yazısıyla ekonomide ve piyasada yaşanan gelişmeleri ele aldı. İşte Alkin'in o yazısı
'Güvenilir' bir ekonomi olmanın en temel kurallarından birisini 'akıllı üretim becerisi'ne dayalı bir 'sürdürülebilir' büyüme ortamı oluşturmakta. 'Sürdürülebilir büyüme' için 'enflasyon'u ve 'cari açığı' dizginlemeyi öncelikli şart koşmak ise, hangi kavramın ana fonksiyon, hangi kavramın türev, yani bağlı değişken olduğu konusunda bir zihin karışıklığı yaşandığına işarettir. Çünkü, fiyat istikrarı 'sürdürülebilir büyüme'nin olmazsa olmaz koşulu değildir; önceliği de değildir. Esas, ülke ekonomisinin mal ve hizmet üretimini 'yerli ve milli' kaynaklarla gerçekleştirmesi 'sürdürülebilir büyüme'de önemli bir 'öncelik'tir.
Bir ülkenin mal ve hizmet üretimini artan bir tempoda 'yerli-milli' kaynaklarla, girdilerle gerçekleştirmesi, ithalata bağımlılığını azaltması, zaten 'fiyat istikrarı', yani enflasyonla mücadelede; 'finansal istikrar', yani cari açıkla mücadelede pozitif sonuç elde edilmesi adına kritik önemdedir. Yerli-milli hammadde, yerli-milli enerji, yerli-milli teknoloji, yerli-milli insan kaynağı ve yerli-milli tasarruflar. Türkiye, bu 5 temel alanda, Türkiye tarihinin en önemli mücadelesini, en önemli başarıları ortaya koyduğu 'müstesna' bir dönemden geçiyor. Her alanda ithalatı, dışa bağımlılığı azaltacak tarihi adımlar atılıyor. Tarım, imalat sanayi ve inşaat sektöründe, hizmetler sektöründe yerli girdilerin ağırlığını arttırarak, yeni nesil bir 'Milli Ekonomi'nin inşası sürecini hızlandırmış durumdayız.
'Güvenilir' bir ekonominin inşasının, ekonomiye 'güven' duyulmasının öncelikli koşulu ise, 'güçlü' ve 'sürdürülebilir' bir ekonomi oluşturmaktan geçer. 'Güvenilir' ve 'sürdürülebilir' bir ekonominin sac ayaklarını da 6 temel başlıkta sıralayabiliriz: Güçlü doğal kaynaklar, güçlü fiziki sermaye ve altyapı, toplam nüfus ve işgücü, yüksek nitelikte insan kıymetleri, teknoloji üretme kapasitesi ve güçlü hukuk sistemi. Türkiye, bu 6 başlıkta da, dünyada sayılı 'şanslı' ülkeler arasında yer alan, Avrasya'da bu konuda ilk üçte yer alan bir ekonomi. Bu nedenle, küresel virüs salgını sonrası, Türkiye dünyanın sayılı 'üretim merkezi'nden birisi olarak, küresel tedarik zincirindeki rolünü katlayan bir ekonomi olmayı sürdürecek.
Ülke ekonomisine 'güven' duyulmasının, 'sürdürülebilir' bir büyümeyi yakalamanın 6 temel koşulu olan yukarıdaki başlıklar adına, her gün yeni bir önemli haberi gündemimize alıyoruz. Ülkemizin yerüstü ve yeraltı kaynaklarına yönelik yeni düzenlemeler, hidrokarbon imkânlarımız ve madenlerimiz için yeni atılımlar, 405 milyar m3'lük doğalgaz rezervi, genç ve nitelikli insan kaynağımız ve işgücümüz; dünyanın önde gelen yatırımcı ülkeleri ve şirketleri, Türkiye'nin 'güvenilir liman' tedarikçi ülke olmasının fazlasıyla farkında olarak, Türkiye'ye yönelik yeni yatırım hamlelerini radarlarına almaktalar.
Dün, Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak'ın uluslararası yatırımcılarla bir araya gelmesi ve Türkiye'nin 'güvenilir' bir ekonomi olması üzerinden, yeni yatırım ve işbirliği fırsatlarının detaylı bir şekilde konuşulmuş olması, yukarıda belirttiğim hususların en önemli kanıtıdır. Bir ülkenin 'güvenilirliği'ni döviz kurlarında değil, somut kavramlar üzerinde aramamızın vakti geldi, de geçiyor bile.
EKONOMİYE GÜVEN 6 AYDIR YÜKSELİYOR
Ekonomik güven endeksi, ekonomi yönetiminin hayata geçirdiği teşvik mekanizmaları ve yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla mücadele kapsamında atılan normalleşme adımlarının etkisiyle 6 aydır yükseliyor.
Endeks, salgının ekonomilerde yarattığı belirsizliklerin etkisiyle nisanda 52,4'e kadar gerilemişti.
Ekonomi yönetimince alınan önlemler ve özellikle üretici kesime sağlanan desteklerin etkisiyle endeks, üst üste 6'ncı ayda da yükselerek 92,8'e ulaştı. Böylece endeks, yurt içinde ilk vakanın görüldüğü mart ayındaki 93,1 seviyesine yaklaştı.
Endekste ekim ayında görülen güçlü yükseliş, reel kesim (imalat sanayi), hizmet, perakende ticaret ve inşaat sektörü güven endekslerindeki artışlardan kaynaklandı. Söz konusu ayda reel kesim güven endeksi önceki aya göre yüzde 3,8 artarak 109,7 değerini, hizmet sektörü güven endeksi yüzde 6,4 artarak 79,7 değerini, perakende ticaret sektörü güven endeksi yüzde 1,7 yükselerek 95 değerini, inşaat sektörü güven endeksi yüzde 0,6 çıkarak 83,8 değerini aldı. Öte yandan tüketici güven endeksi ise ekimde yüzde 0,1 düşüşle 81,9 oldu.
"YÜKSELİŞLERİN DEVAMINI GÖREBİLİRİZ"
Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. İsmet Demirkol, yaptığı değerlendirmede, endeks değerinin ekimde 92,8 olduğunu anımsatarak, bunun mart ayından bu yana görülen en yüksek değer olarak kayda geçtiğini söyledi.
Endeksin yükselişinde, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının ağustos ayına kadar faizlerdeki düşüşü devam ettirmesiyle meydana gelen kredi genişlemesinin, sanayide imalat tarafında birikmiş stokların üretim haline gelmesi ve bunların ihracat tarafına aktarılmasının etkili olduğunu ifade eden Demirkol, "Gelecek dönemde ihracat siparişlerine bakmamız gerekiyor. Özellikle Euro Bölgesi'nde daralma olmadığı takdirde kasım ve aralık aylarında da ekonomik güven endeksinde ılımlı da olsa yükselişlerin devamını görebiliriz." dedi.
Demirkol, Türkiye'nin salgını iyi yönetmesi, ihracat ve üretim odaklı büyümeyi devam ettirmesi durumunda gelecek dönemde açıklanacak verilerin daha iyi gelebileceğini sözlerine ekledi.
2020 yılında ekonomik güven endeksinin aylık bazda aldığı değerler şöyle:
Ocak | 98,3 |
Şubat | 98,3 |
Mart | 93,1 |
Nisan | 52,4 |
Mayıs | 62,7 |
Haziran | 73,5 |
Temmuz | 83,1 |
Ağustos | 85,9 |
Eylül | 88,5 |
Ekim | 92,8 |