Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, Türkiye'nin yeni ve güvenilir limanlar arayan yatırımcılar için çok cazip imkanlar sunduğunu belirterek, "Türkiye'yi yatırımlarda cazibe merkezi yapmak adına ekonomi ve hukuk alanında yeni bir seferberlik başlattık." dedi.
Elvan, Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) tarafından düzenlenen Uluslararası Yatırımcılar Zirvesi'ne katılarak konuşma yaptı.
Hiç kimsenin geçen yıl bu zamanlarda 2020 yılının böyle geçeceğini tahmin etmediğini ifade eden Elvan, daha önce bir benzeri yaşanmamış olağanüstü dönemlerden geçildiğini söyledi.
Elvan, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının, tüm dünyada dengeleri sarstığına işaret ederek, bu yıl küresel ticaretin yüzde 9,2 ve uluslararası doğrudan yatırımların yüzde 40 daralmasının beklendiğini bildirdi. Turizm ve hizmetler sektörünün çok ciddi darbeler aldığını vurgulayan Elvan, "Tüm bunların sonucu olarak 2020'de global küçülmenin yüzde 4,4 olması bekleniyor. Tabii bu görünüm, salgının seyri ve aşı-ilaç alanında katedilecek mesafeye göre hızlı bir iyileşme ve canlanma sürecine de girebilir. Dolayısıyla pandemi sonrası dönem, aslında pek çok fırsatı beraberinde getiriyor." diye konuştu.
Elvan, bu noktada iki hususun altını çizmek istediğini belirterek, şu değerlendirmede bulundu:
"Bunlardan ilki, küresel değer zincirlerinde başlayan dönüşüm. Pandemiyle birlikte çok uluslu şirketler, üretimde tek bir tedarikçiye bağlı kalmanın dezavantajlarını bizzat yaşayıp, acı bir şekilde tecrübe ettiler. Önümüzdeki dönemde küresel ekonomide, muhtemelen yeni üretim lokasyonları ortaya çıkacak ve üretimin ağırlık merkezi dünya geneline daha dengeli yayılacak. Bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirebilen ülkeler de yeni dönemin kazananları olacak. Değinmek istediğim ikinci husus ise şu an hem tüketim hem de yatırım cephesinde ertelenmiş bir talep olduğu gerçeği. Piyasalar normale döndüğü an bu talebi karşılayabilecek kapasite ve donanıma sahip ülkeler, rakiplerini geride bırakma şansına erişecekler ve ekonomilerini hızla büyütebilecekler. Böylesine bir konjonktürde Türkiye, kendilerine yeni ve güvenilir limanlar arayan yatırımcılar için çok cazip imkanlar sunuyor."
"GÜÇLÜ BİR TEDARİK ALTYAPIMIZ VAR"
Türkiye'nin avantajlarına dikkati çeken Elvan, "Son derece gelişmiş üretim ve Ar-Ge altyapılarımız var. Türk sanayisi, hemen hemen her ürünü geliştirip üretebiliyor. Emsallerimize göre, çok daha çeşitli bir ürün gamına, ürün uzayına sahibiz. Sahip olduğumuz kabiliyetler, sektörler arasında birlikte iş yapma kültürünü besliyor. İmalat sanayisinde, kusursuz işleyen ve değişen koşullara hızla adapte olabilen bir tedarikçi altyapımız var. Fintek, biyoteknoloji ve oyun sektörü başta olmak üzere her geçen gün güçlenen dinamik bir start-up atmosferi oluşuyor. Lojistik imkanların çeşitliliği, sunduğumuz teşvikler, hepsinden önemlisi dinamik ve nitelikli iş gücümüz, Türkiye'ye yatırım yapan müteşebbislerin karını ve verimliliğini artırıyor." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin, sahip olduğu bu özelliklerle başta Avrupa pazarı olmak üzere, dünyanın her yerinden yatırımcılar için eşsiz bir potansiyel taşıdığını belirten Elvan, "İşte biz bu potansiyeli, çok daha ileri götürmek ve Türkiye'yi yatırımlarda cazibe merkezi yapmak adına ekonomi ve hukuk alanında yeni bir seferberlik başlattık. Yatırımcının gelecek dönem ufkunu öngörülebilir kılacak reformları kararlılıkla hayata geçireceğiz." dedi.
"KÜRESEL MARKALARI ÜLKEMİZE DAVET EDİYORUM"
Ekonomi yönetiminde tam bir koordinasyon ve ekip ruhuyla hareket ettiklerini vurgulayan Elvan, makroekonomik istikrar, finansal istikrar ve fiyat istikrarını sağlamak adına çok yoğun çalışma içinde olduklarını dile getirdi. Bakan Elvan, şunları kaydetti:
"Karşımızdaki her problemi, piyasa ekonomisinin kuralları çerçevesinde şeffaf, hesap verebilir, rasyonel ve öngörülebilir bir şekilde çözeceğiz. İç ve dış yatırımcılar için kredibiliteyi en üst seviyelere çekecek politikalar uygulayacağız, kimsenin aklında soru işareti de kalmayacak. Enflasyonla mücadelede çok kararlıyız, altını özellikle çizeyim, Merkez Bankamız her türlü araç bağımsızlığına sahip. Para ve maliye politikalarımız eş güdüm içinde olacak. Yapısal politikalar ve mikro reformlarla da rekabet gücümüzü ve toplam faktör verimliliğimizi artıracak adımlar atacağız. Bu noktada doğrudan yabancı yatırımların taşıdığı önemin ve ekonomi üzerindeki dönüştürücü gücün fazlasıyla farkındayız. Ülkemizdeki mevcut doğrudan yatırımların kapasite artışına gitmesini arzuluyoruz. Firmalar, üretim tesislerini genişletebilecekleri gibi, pekala Ar-Ge faaliyetlerini de ülkemize taşıyabilir. Bununla birlikte, daha önce Türkiye'de yatırım fırsatlarını hiçbir şekilde değerlendirmemiş küresel markaları da ülkemize davet ediyorum. İnanıyorum ki bu markalar sunduğumuz ekosistemde güçlü bir büyüme potansiyeline sahip olacak."
BİR AÇIKLAMA DA BAKAN VARANK'TAN
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, "Türkiye, son dönemde gelişen piyasalara yönelen sermaye akışından en fazla faydalanan ülkelerden biri oldu." dedi.
Bakan Varank, Uluslararası Yatırımcılar Derneği (YASED) tarafından Uluslararası Yatırım Zirvesi kapsamında düzenlenen panele katıldı.
AK Parti hükümetleriyle sağlanan makroekonomik istikrar, artan öngörülebilirlik, azalan risk ve belirsizliklerin Türkiye'de bir güven ortamı tesis ettiğini belirten Varank, küresel ve yerli yatırımların önemli ölçüde arttığını söyledi. Varank, "2002 yılı öncesinde çok düşük miktarlarda gerçekleşen doğrudan yatırım girişleri, son 18 senenin toplamında 222,5 milyar dolara ulaştı. Bu dönemde yıllık bazda 22 milyar dolarlara ulaşan doğrudan yatırım girişleri oldu." diye konuştu.
Son yıllardaki performansın istenilen seviyede olmadığına işaret eden Varank, şu ifadeleri kullandı:
"Pandeminin etkisiyle doğrudan yatırımların bu sene tüm dünyada yüzde 40 civarında daralabileceği tahmin ediliyor. Bu düşüş salgının seyrine göre 2021'de de devam edebilir. Aşı ve ilaç çalışmalarındaki gelişmeler, bu görünümü iyileştirme potansiyeline sahip ancak aslında küresel yatırımlar cephesinde ertelenmiş bir talep söz konusu. Küresel markalar bir taraftan üretim merkezlerini çeşitlendirmenin hesaplarını yaparken, diğer taraftan rekabet güçlerini artıracak ve uyum içinde çalışacakları yeni ortaklar arıyorlar. Olayı bu bakış açısıyla ele aldığımızda, önümüzde çok büyük bir fırsatın olduğunu görüyoruz."
Ekonomi yönetiminde yeni bir döneme geçildiğini anımsatan Varank, Hazine ve Maliye, Ticaret ile Sanayi ve Teknoloji bakanlıklarının tüm güçlerini birleştirdiğini dile getirdi.
Varank, bu süreçte izlenen stratejiyi anlatarak, "Serbest piyasa ekonomisi kurallarından taviz vermeden, şeffaf ve öngörülebilir politikalarla makroekonomik istikrarı odağımıza aldık. Tüm tarafları dinleyerek hazırladığımız ekonomi ve hukuk alanındaki kapsamlı yapısal reformları zaman kaybetmeksizin hayata geçireceğiz. Bu adımlar, Türkiye'ye olan güvenin hızlanarak artmasına katkı sağlayacak." değerlendirmesinde bulundu.
 "STRATEJİMİZDE SON AŞAMAYA GELDİK"
Son dönemde sermaye akışındaki yönelime dikkati çeken Varank, şöyle devam etti:
"Türkiye son dönemde gelişen piyasalara yönelen sermaye akışından en fazla faydalanan ülkelerden biri oldu. Uluslararası portföy akımlarını incelediğimizde, hem hisse senedi hem de tahviller kanalıyla ülkemize girişlerin güçlü bir şekilde yeniden başladığını görüyoruz. Bu gerçekten önemli ve müspet bir gelişme. Benzer bir durumu, doğrudan yabancı yatırımlarda da görmemiz için hiçbir engel bulunmuyor. Önümüzdeki fırsatı çok iyi değerlendirmeliyiz. Buradan hareketle, daha katma değerli yatırımları ülkemize kazandırmak için Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi ile iş birliği içinde ülkemizin ilk Uluslararası Doğrudan Yabancı Yatırım Stratejisi'ni hazırlamaya başladık. Bütüncül ve kapsayıcı bir yaklaşımla stratejiyi hazırlarken, küresel pazardaki eğilimleri, sahip olduğumuz avantajları ve ihtiyacımız olan 'nitelikli' yatırımları detaylı analiz ettik. Son aşamaya gelmiş durumdayız. Çalışmalarımızı aralık sonunda tamamlayıp, 2021'in başında Uluslararası Doğrudan Yabancı Yatırım Stratejimizi kamuoyuyla paylaşmayı planlıyoruz."
Varank, sürdürülebilir ve dengeli bir büyüme için üretim yapısında yüksek yurt içi katma değere odaklanan yapısal bir dönüşüm gerektiğine işaret ederek, bu dönüşümü gerçekleştirmek üzere uygulanmaya başlanan kapsamlı politikalara ilişkin bilgi verdi.
Sanayinin teknolojik ve dijital dönüşüm kabiliyetlerini hızlandırıp, girişimcilik ekosistemini güçlendirmeyi hedeflediklerini vurgulayan Varank, şöyle konuştu:
"Elbette bunu yaparken küresel iş birliklerinin sunduğu imkanlardan azami derecede faydalanmak istiyoruz ve faydalanacağız. Ülkemize yatırım yapan herkese, yerli veya yabancı ayırt etmeksizin eşit davranıyoruz, aynı imkanları sunuyoruz. Sanayi ve teknoloji politikalarımızın odağında bulunan inovasyon, dijital dönüşüm, girişimcilik, beşeri sermaye ve altyapı bileşenlerinin her birine yönelik eylemlerimizi hayata geçirmeye başladık. Küresel şirketler, bu başlıkların her birinde hızlandırıcı rol üstlenebilir."
 "YENİLİKÇİ ÜRÜNLERİ TÜRKİYE'DEN ÇIKARABİLİRİZ"
Varank, doğrudan yabancı yatırımların rekabet gücü kazanma, istihdam oluşturma ve Ar-Ge ekosistemini besleme yönleriyle kritik öneme sahip olduğunu belirterek, "Ülkemizde bulunan ya da yeni yatırım yapmayı planlayan global şirketlerden öncelikli beklentimiz, çok güçlü olan tedarikçilerimizden en iyi şekilde faydalanmaları. Global şirketlerin, erken dönem girişimcilere sipariş vermesi ve onları teknoloji tedarikçisi olarak kullanması, aslında her iki taraf açısından da büyük avantajlar getiriyor." dedi.
Girişimcilik ekosistemindeki temel sorunlardan birinin finansa erişim olduğuna işaret eden Varank, bunun önüne geçebilmek için girişim sermeyesi fonları kurmaya başladıklarını hatırlattı.
Varank, küresel şirketlerin bu fonlara yatırım yapıp, start-up'ların ve scale-up'ların rekabet gücü kazanmasına katkı sağlayabileceğini ifade etti.
Sanayinin dijital dönüşümünü ve yalın üretimi teşvik etmek üzere, model fabrikalar açtıklarını ve çeşitli teşvik mekanizmalarıyla KOBİ'leri desteklediklerini aktaran Varank, "Bu noktada global firmalardan beklentimiz, ana merkezlerinde sahip oldukları teknolojik yetkinlikleri, Ar-Ge ve inovasyon kabiliyetlerini ülkemize taşımaları." diye konuştu.
Varank, Türkiye sanayisinin, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınında, zor zamanlarda nasıl inovatif çözümler üretebileceğini ispatladığına dikkati çekerek şu değerlendirmeyi yaptı:
"Bu çözümlerin, uluslararası iş birlikleriyle çok daha başka bir seviyeye ulaşacağını düşünüyorum. Dünyanın konuştuğu teknolojileri, yenilikçi ürünleri Türkiye'den çıkarabiliriz. Önümüzde mutlaka değerlendirilmesi gereken bir fırsat penceresi var."
"KÜRESEL TEKNOLOJİ DEVLERİYLE İŞ BİRLİĞİ GELİŞTİRİYORUZ"
Türkiye'nin teknolojiyi sadece kullanan değil, tasarlayan, üreten ve ihraç eden bir ülke konumuna gelme hedefine işaret eden Varank, yüksek teknolojiye sahip global firmaların, Türkiye ekosisteminde yer almasının tedarikçi firmaların da kabiliyetlerini bir üst basamağa taşıyacağını dile getirdi.
Varank, bu durumun, tedarikçi altyapısını geliştirdiği gibi küresel inovasyon merkezi olma hedefine de katkı yapacağını ifade ederek, bu alanda sahip olunan imkan ve avantajları anlattı.
Küresel teknoloji devleriyle geliştirdikleri iş birliklerine de değinen Varank, şunları kaydetti:
"IBM ile yapay zeka alanında, kimya ve demir yolu sektörlerine yönelik iş birliği projeleri geliştiriyoruz. Bunun gibi iş birlikleri, insan kaynağımızın niteliklerini daha da ileri taşıyıp, yeni yatırımların ülkemize kazandırılmasında kritik rol oynayacak. Türkiye, güçlü altyapısı ve sürekli gelişen ekonomisiyle önümüzdeki dönemde küresel inovasyon merkezi olma yolunda hızla ilerleyecek."