Cumhurbaşkanlığı Programına göre, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2024 yılında iki kuyuda kaya gazı sondaj faaliyeti yürütecek.
SETA tarafından önceki yıllarda hazırlanan rapora göre, Trakya ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yoğun bir kaya gazı (şeyl gazı) var. Bu iki bölgede teknik olarak çıkarılabilir 350 milyar dolar değerinde yaklaşık 679 milyar metreküp kaya gazı bulunuyor. Söz konusu kaya gazı yıllık yaklaşık 50 milyar metreküp gaz tüketen Türkiye'nin 14 yıllık gazının kayalardan karşılanabileceği anlamına geliyor.
İKİ KUYUDA SONDAJ
Özel bir şirket tarafından 10 yıl önce Diyarbakır'da ilk kaya gazı sondajı gerçekleştirilirken, bugüne kadar Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) tarafından ise Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde 5, Trakya Bölgesi'nde 10 kuyuda çalışmalar yürütüldü. Milliyet'te yer alan habere göre, Trakya'da 6 kaya gazı kuyusu üretime alınırken, TPAO en son 3 sene önce Diyarbakır'da bir kaya gazı sondaj kuyusu açtı. Cumhurbaşkanlığı Programına göre, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2024 yılında iki kuyuda kaya gazı sondaj faaliyeti yürütecek.
Yenilenebilir Enerji Uzmanı Ali Rıza Öner, bir grup gazeteciye yaptığı değerlendirmede, "Türkiye gibi her yıl 100 milyar dolarını enerji ihtiyacı için yurt dışına veren bir ülke için bu yatırımlar hem zorunluluk hem de yerlileşme için olmazsa olmaz" dedi.
KAYA GAZI NEDİR?
Günümüzde konvansiyonel enerji kaynakları kömür, petrol, doğalgaz gibi kaynaklardır ve bu kaynaklarda uzun vadeli rezerv sıkıntısı bulunmaktadır. Bu sebeple özellikle ABD'de de yapılan yoğun çalışmalarla petrol ve doğalgaz oluşturmuş kayaların içindeki gaz önemli bir gündem maddesi olarak literatüre girmiştir. Kaya gazı, diğer adıyla şeyl (shale) gazı;- kil ile kuvars ve kalsit minerallerinden oluşan ince taneli tortul kayaçların küçük gözeneklerinde depolanmış ve konvansiyonel olmayan yeni bir enerji kaynağıdır. Petrol ve doğalgaz, oluştuğu ana kayadan ayrılarak farklı kayaçlar içerisine yerleşir. Ancak bu yer değişimi sırasında petrol veya doğalgazın bir bölümü ana kayada kalır. İşte ana kayayı terk etmeyen ve kayacın gözeneklerinde kalan doğalgazdan oluşan gaz kaya gazıdır.
Kaya gazı kaynaklarının işletilmesi ve kullanımı diğer klasik doğal gaz ve petrol kaynaklarına nispeten zor ve maliyetlidir.
KAYA GAZI ÜRETİMİ NE ZAMAN BAŞLADI?
İlk kaya gazı, Amerika Birleşik Devletleri, New York eyaletinde 1821 yılında keşfedilmiş ve 1970 yılında endüstriyel ölçekte üretim sağlanmıştır. Günümüzde kaya gazı rezervleri, hidrolik çatlatma metodu ile uzun vadeli ve maliyetli çalışmalarla tespit edilip çıkarılmaktadır. Belirlenen seviyelerde yapılan yatay sondajlarda, yüksek basınçlı, %99 oranında kum ve su karışımı kullanılarak dikey çatlaklar oluşturulmakta ve böylece petrol ve doğalgazın kuyuya akışı sağlanmaktadır. Yüksek basınçlı su, yeraltı su kaynaklarının kirlenmemesi için çelik boruların içinden kilometrelerce aşağıya doğru, gaz içeren katmanın içine enjekte edilmektedir. Kullanılan suya belli oranda kimyasal maddeler katılmaktadır. Karışımdaki kum, çatlakları açık tutmak ve akışı devam ettirmek amacıyla kullanılmaktadır.
Çalışmalar sonucunda belirlenen tek bir noktada 20-30 adet yatay kuyu açılabilmektedir. Kaya gazının çıkarılmasının kaya petrolüne göre daha kolay ve daha ucuz bir işlem olduğu bilinmektedir. Sondaj Çalışmasında Kullanılan Akışkanlar Hidrolik çatlatma amacıyla kullanılan basınçlı sıvı %97,5 oranında su, %2,5 oranında ise ince kum ve bazı kimyasallardan oluşmaktadır. Bu sıvı kuyuların içine çok büyük bir basınçla verilir. Böylece kaya gazının bulunduğu bölgede çatlaklar ve kılcal damarlar oluşturulur. Basınçlı sıvıdaki ince taneli kum açılan çatlakların içine girer. Hidrolik çatlatma işleminin sonunda basınç kaldırıldığında bu madde ince çatlakları açık tutarak kaya gazının toplanmasını ve kuyuya doğru akışını sağlar. Bu işlemde kullanılan suyun yüksek miktarda olması sebebiyle çeşitli bölgelerde farklı alternatif akışkanlar kullanılmıştır. Bu sıvı içindeki bazı kimyasallar ise bu çatlatma işleminin başarılı bir şekilde gerçekleştirilmesini sağlamaktadır. Bu sıvı içinde kullanılan kimyasalların cinsi ve miktarı jeolojik yapıya, sondaj derinliğine ve kayaç özelliklerine göre değişmektedir.