Harcamalarda rasyonelleştirmeyi başlattıklarını dile getiren Şimşek, "Harcamaları gözden geçiriyoruz. İdeal olan sıfır tabanlı bir bütçe sistemi. Vatandaş bizden tasarruf ve kamu harcamalarını kontrol altına alınmasını istiyor, haklı. Biz de vatandaşın bu beklentisiyle uyumlu hareket ediyoruz. Ankara'daki Hazine binamız, Konya'daki depremden sonra kolonları çatladı. 20 kişilik uzman ekip geldi, inceledi ve çok riskli çıktı. Bir metrekare yer kiralamadık. Yaklaşık 2 bin kişi kendi bünyemizde, Maliyenin diğer binalarına yerleştik." ifadelerini kullandı.
Şimşek, taşıtlar konusunda tasarruf edilmesi için yaptıkları çalışmaları da anlatarak, bu konuda hassas olduklarını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın daha önce çıkarttığı bir tasarruf genelgesi bulunduğunu kaydetti.
Kurumlara dezenflasyon alanında destek olacaklarını belirten Şimşek, şu değerlendirmede bulundu:
"Bizim bir bütçe hedefimiz var, geçen sene tutturduk. Geçen sene bütçe hedefi milli gelire oran olarak yüzde 6,4'lük bir açıktı. Biz yüzde 5,2 ile kapattık. Bu sene de ağırlıklı olarak deprem etkisiyle, açık öngörüsü yine milli gelire oran olarak yüzde 6,4 ama o tür bir rakamı görmek istemiyorum. Gelir İdaresiyle, diğer birimlerle çalışıyoruz. Ortaya güçlü bir performans koyacağız. Bütçe açığını öngördüğümüz program hedefinin çok altına çekmek için yoğun çaba içindeyiz. Gelecek seneden itibaren de bütçe açığını kalıcı şekilde milli gelire oran olarak yüzde 3'ün altına çekeceğiz. Böylece Türkiye'nin afetlere karşı imkanını artıracağız."
Şimşek, yapısal, dijital, yeşil ve sanayide dönüşüm için "aktivist bir sanayi politikası"na geçiş yaptıklarını ifade ederek, bütün bunlar için kaynağa ihtiyaçları olduğunu dile getirdi. Bu kaynağı da bütçe disiplinini sağlayarak elde edeceklerini vurgulayan Şimşek, "Bu kaynakları biz bundan sonra üretken alanlara daha fazla aktaracağız. Yani sanayide dönüşme, dijital dönüşüme, yeşil dönüşüme... Para politikasına maliye politikası olarak en güçlü desteği geçen seneden itibaren verdik. Bütçe açığının öngörülerinin çok altında olması demek aslında dezenflasyona destek demek." diye konuştu.
Kurdaki yükseliş beklentisine ilişkin soru üzerine Şimşek, kur rejimini hükümetin ve Merkez Bankasının belirlediğini ve Bankanın bunu uyguladığını bildirdi. Şimşek, serbest kur rejimi uygulandığına dikkati çekerek, "Kur hedefimiz yoktur, olmayacak da. Yerel seçim sonrasında liranın değer kaybına ilişkin beklentiler anlamlı gelmiyor. Bu ülkenin cari açığı azalıyor. Geçen sene seçim öncesi cari açık 60 milyar dolardı. Bu sene seçim ayında cari açık yaklaşık 30-35 milyar dolar olacak. Dövize ihtiyacımız azalıyor. Ülkemize yönelik yıllık doğrudan yatırımlarda son 20 yıla bakarsanız, milli gelirin yüzde 1,6'sı kadar giriş var. Cari açık 30 milyar dolar civarına indiğinde bu yüzde 2,5-3 demek. Bunun yaklaşık 1 puanını doğrudan yatırımlarla finanse edebilirsek muazzam rezerv birikimi olacak." ifadelerini kullandı.
"BU YIL 12,7 MİLYAR DOLARLIK PROJE KREDİSİ BEKLİYORUZ"
Şimşek, seçimin ardından herkesin yurt dışından ciddi kaynak girişi beklediğine işaret ederek, küresel dezenflasyon olduğunu ve dünyada yılın ikinci yarısından itibaren faiz düşüşleri beklendiğini söyledi. Bunun da risk iştahını artıracağını dile getiren Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Türkiye gibi ülkelere fon akışı artarak devam edecek. Fon ihtiyacımız ve cari açık azalıyor. Türkiye'ye fon gelişinin artması bekleniyor. Dünya Bankası ve diğer uluslararası çok taraflı bankalarla iyi diyalog kurduk. İki gün önce G20'den geldim. Çok taraflı bankalarla oturduk, konuştuk. Bize ciddi kaynak sağlayacaklar. Bu sene reel sektörün desteklenmesi, deprem ve altyapı için 12,7 milyar dolarlık proje kredisi bekliyoruz. Geçen sene bu 8,8 milyar dolardı. Yılın ikinci yarısında hızlandı. Bunlar proje kredisi, uzun vadeli ve çok uygun koşullarda. Dolayısıyla Türkiye'ye döviz girişi artacak. Döviz ihtiyacımız ve cari açık azalacak. Şu anda Merkez Bankasının politika faizi yüzde 45 ve bu haftalık. Bunun yıllığı yüzde 56'lara denk geliyor. Mevduat faizi geçen sene yüzde 20'li rakamlardı. Şu anda yüzde 50'nin üzerinde. Yani Türk lirasını (TL) cazip hale getiren ve destekleyen bir politika seti var. Cari açığın ve kaynak ihtiyacımızın azaldığı, Türkiye'ye girişlerinin hızlandığı, liranın güçlü şekilde para politikası üzerinden desteklendiği, mali disiplinin sağlandığı, seçim belirsizliğinin ortadan kalktığı bir dönemde neden kur ve lira değer kaybetsin. Enflasyondan daha fazla değer kaybetsin. Bizim kur hedefimiz yok. Ne aşırı değerlenmiş TL ne de aşırı değersiz TL'yi isteriz. Bu bir tespit, bir politika öngörüsü değil."
Vatandaşın portföy tercihlerine saygılı olduğunu bildiren Şimşek, "Asla yönlendirme yapma gibi bir niyetim yok. Söylediklerim, programla ilgili tespitlerdir. Sosyal medya ve diğer mecralarda siyasi veya spekülatif amaçlı bir sürü söylem var, hepsini görüyoruz. Programımız başarılı şekilde uygulandığında inanıyorum ki lira itibar kazanacak. Lira reel olarak değer kaybetmeyecek." diye konuştu.
"KKM'DEN ÇIKIŞI PİYASAYI BOZMADAN YAPACAĞIZ"
Şimşek, alınan yetki sonrası fonlara yönelik vergi düzenlemesi yapılıp yapılmayacağına ilişkin soru üzerine, "O yetkiyi alırken, 'gelir vergisinin üst dilimi yüzde 40'a kadar' dedik. Hangi tedbiri, hangi sıralamayla hangi dozla uygulayacağımız tamamen ayrı bir husus. Şunu net olarak ortaya koyalım, biz piyasaları tedirgin edecek adım atmayız. Vergide adalet üzerine çalışacağız. Vergide adalet, 'herkesin kazandığı ölçüde vergi vermesi' demek. Yüzde 40'a kadar yetki almış olmamız yüzde 40'ı kullanacağımız anlamına gelmiyor. Bundan sonra bütün düzenlemelerde ideali yapacağız ama oraya geçiş 3 veya 5 yıl alır. Piyasaları tedirgin edecek adım atmayız. Borsaya ya da başka bir alana yönelik piyasayı bozacak herhangi bir vergi düzenlemesi gündemimizde değil." ifadelerini kullandı.