Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın KKTC ziyaretinin yankıları dünya genelinde sürüyor. Yunan gazeteleri Erdoğan'ın açıklamalarına oldukça kızmış görünüyor.
Doğu Akdeniz'de Türkiye ile girmeye çalıştığı rekabet sonucunda sinirleri iyice gerilen ülke basınının, bu sefer de adada yaşanan tarihi anları sindirmekte zorlanması dikkat çekti.
Yunan Pentapostagma haberinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kapalı Maraş'ın yüzde 3.5'inin askeri bölge statüsünden çıkarılacağına ilişkin açıklamasına yer verdi.
Haber şöyle devam etti: "Tatar ve Erdoğan, Yayın yaptığı bölgenin askerden arındırılmış olarak nitelendirileceğini ve mülklerin Kıbrıs'ta kurdukları Komisyon aracılığıyla sahiplerine karakteristik olarak iade edileceğini belirttiler."
YUNAN MEDYASINDAN KÜSTAH TANIMLAMA
KKTC yönetimindeki Kapalı Maraş kentinin açılmasına yönelik haklı adımı 'provokatif eylem' olarak tanımlayan gazete, Tatar'ın 'Kapalı Maraş'ın yüzde 3.5'ine denk gelen bölümünün askeri bölge statüsünden çıkarılacağı' ifadelerine yer verdi.
Gazete ayrıca Erdoğan'ın 'Türk tarafının çözüm çabalarına rağmen, Güney Kıbrıs tarafının aldığı pozisyon nedeniyle tüm projenin başarısız olduğu' ifadelerini haberine taşıdı.
KATHİMERİNİ: ERDOĞAN 'KIBRISLI TÜRKLERİN DÜŞMANLARINI' HEDEF ALDI
Yunan gazetesi Kathimerini'nin haberine göre, Yunanistan Dışişleri Bakanlığı bu açıklamaları ve Kapalı Maraş'ın açılması adımını kınayan bir açıklama yayınladı. Haberde şu kısımlara vurgu yapıldı:
"Erdoğan konuşmasında, Yunanistan Başbakanı Kyriakos Miçotakis de dahil olmak üzere 'Kıbrıslı Türklerin düşmanlarını' hedef aldı ve 'Bu kişiler Kıbrıs ile ilgili konuşmalar yapacak. Onları dinleyeceğiz ama ne dedikleri umurumuzda değil' dedi.
'ERDOĞAN, AB'Yİ SERT BİR DİLLE ELEŞTİRDİ'
"Türk Cumhurbaşkanı, Kıbrıs'ta 'iki devletli çözüm' çağrısını yinelerken, bu fikri reddeden Avrupa Birliği'ni sert bir dille eleştirdi. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen bu ayın başlarında Lefkoşa'da, Kıbrıs'ın 2004 yılında katıldığı 27 üyeli bloğun böyle bir düzenlemeyi 'asla ve asla' kabul etmeyeceğini söyledi.
"Recep Tayyip Erdoğan, Salı günü yaptığı konuşmada 'Onların nasihatini almayacağız… Yapmamız gereken neyse onu yapacağız' ifadelerini kullandı."
47 YILLIK DESTAN
Kıbrıs Cumhuriyeti, Türkiye, İngiltere ve Yunanistan ile Kıbrıs'taki Türk ve Rum toplumları arasında 1959'da imzalanan Zürih ve Londra anlaşmalarıyla kuruldu. Anlaşmada imzası bulunan 3 ülke Kıbrıs Cumhuriyeti'nin garantörü oldu.
Kıbrıs Türkleri ve Rumları arasında ortaklık temelinde, uluslararası antlaşmalar uyarınca 1960'da kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası'nda iki halka eşit siyasi hak ve statü verildi. Kıbrıs Rum tarafı, Cumhuriyet'in kurulmasının akabinde Kıbrıs Türklerini devlet kurumlarından izole etme, Ada'daki varlıklarını sona erdirme ve Yunanistan ile birleşme (Enosis) yolunu açmaya yönelik girişimlerini sürdürdü.
Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıslı Rumların tek taraflı güç kullanımıyla Anayasa'yı feshetmelerinden sonra 1963'te fiilen son buldu. Enosis hedeflerini ulaşabilmek için silahlanan Rumlar, Yunanistan'ın da desteğiyle 1963-1974 döneminde Kıbrıslı Türklere yönelik baskı, zulmü ve ambargoyu durmaksızın devam ettirdi.
Rumlar içerisinde, Kıbrıs Türklerinin ortaklık devletinin yönetiminden uzaklaştırılmalarının ardından fikir ayrılıkları başladı. EOKA mensupları arasındaki görüş ayrılıkları, Türkiye'nin müdahalesinden endişe eden ve Kıbrıs Türklerini ekonomik yoldan bitirmeyi dileyen Rum lider Makarios ve daha hızlı sonuç alınmasını isteyen eski cuntacılardan oluşan EOKA-B mensuplarının karşı karşıya gelmesine sebep oldu.
EOKA lideri Nikos Sampson, Yunan cuntasının desteğiyle 15 Temmuz 1974'te Kıbrıs'ı Yunanistan'a bağlamak amacıyla Makarios'a karşı darbe yaptı ve iktidarı ele geçirdi. Bu darbeyle Kıbrıs'ın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne kastedilmiş oldu.
TÜRKİYE ÖNCE DİPLOMASİ YOLUNU SEÇTİ
Türkiye, darbenin ardından 1960 Garanti Antlaşması gereği ilk aşamada diplomatik girişimleri önceledi. Bu noktada 17-18 Temmuz 1974'te Türkiye ile İngiltere arasında darbenin ardından atılabilecek adımlara yönelik Londra'da görüşmeler de yapıldı.
İstişarelere garantör devlet olarak Yunanistan da davet edildi ancak Yunanistan'daki cunta yönetimi görüşmelere katılmadı. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ile İngiltere Dışişleri Bakanı James Callaghan arasındaki görüşmelerde İngiltere'ye ortak müdahale teklifinde bulunuldu.
Dönemin Başbakanı Ecevit ve Yardımcısı Necmettin Erbakan, İngiltere'nin olumsuz cevap vermesi üzerine, garantörlük hakkını kullanarak ve Ada'daki Türklerin güvenliğini de dikkate alarak 20 Temmuz 1974'te Kıbrıs Barış Harekatı'nın başlaması kararını aldı.
'SAVAŞ İÇİN DEĞİL BARIŞ İÇİN GİDİYORUZ'
Harekat, dünyaya Ecevit'in yaptığı tarihi, "Biz aslında savaş için değil, barış için ve yalnızca Türklere değil, Rumlara da barış getirmek için Ada'ya gidiyoruz." açıklamasıyla duyuruldu. Barış harekatıyla Kıbrıs'ın Yunanistan'a ilhakının önüne geçilirken Kıbrıs Türk halkının güvenliği ve varlığı güvence altına alındı.
Türkiye, 20 Temmuz 1974'te Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 353 sayılı kararı ile İngiltere ve Yunanistan'a "barışın yeniden tesisini sağlamak üzere müzakerelere başlama" çağrısında bulundu ve 22 Temmuz 1974'te harekatı durdurdu.
Bunun üzerine garantör ülkelere bir araya gelerek Kıbrıs meselesinin çözümü için görüşmelere başladı. 25 Temmuz 1974'te toplanan 1'inci Cenevre Konferansı, 30 Temmuz 1974'te imzalanan Cenevre Deklarasyonu'nu ile son buldu.
Deklarasyonda, Yunanistan ve Rumlar tarafından işgal edilen Türk anklavlarının (bölgelerinin) acilen boşaltılması ile Ada'da barışın ve anayasal düzenin yeniden tesisini teminen dışişleri bakanları arasında müzakerelere devam edilmesi öngörüldü. Öte yandan deklarasyonla Ada'da Kıbrıs Türk toplumu ile Kıbrıs Rum toplumu olmak üzere iki özerk yönetimin mevcudiyeti ilkesel olarak tanındı.
'AYŞE TATİLE ÇIKSIN'
Konferansın 8 Ağustos'ta başlayan ikinci aşamasında, Yunanistan, Ada'da yeni anayasal düzenin kurulmasına yönelik tüm teklifleri reddetti ve anayasaya ilişkin varılacak bir uzlaşma için Türk birliklerinin geri çekilmesini ön koşul olarak ileri sürdü.
Ayrıca ikinci toplantıya kadar Rum ve Yunan askerlerinin Türklerin bulunduğu bölgeden çekilmeleri gerekiyordu ancak çekilmedikleri gibi saldırılar da sürdü. 2'nci Cenevre Konferansı görüşmelerinden de bir sonuç çıkmayınca 14 Ağustos'ta "Ayşe tatile çıksın" parolasıyla Kıbrıs Barış Harekatı'nın ikinci aşaması başladı ve 16 Ağustos'ta ateşkes ilan edildi.