Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğunda katledilen Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın ölümünün 2. yıl dönümünde azmettiriciler hala hesap vermezken, konunun artık ABD gündemine bile girmemesi dikkati çekiyor.
ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin Suudi yönetimiyle ikili siyasi ve ekonomik ilişkiler nedeniyle görmezden geldiği Kaşıkçı cinayeti, olaya başlarda sert tepki gösteren ABD Kongresinde de önemini yitirmiş durumda.
2 Ekim 2018'de katledilen Kaşıkçı'nın öldürülmesinin ardından geçen iki yıllık sürede, katillerinin ve azmettiricilerinin hesap vermesini talep eden çok sayıda yasa tasarısı geçiren ABD Senatosu ve Temsilciler Meclisi, Beyaz Saray'dan gelen engellemelerin ardından pes etti.
Kaşıkçı'nın barbarca yöntemlerle organize şekilde katledilmesinin ardından ABD'de yaşanan gelişmeler özetle şöyle:
TEPKİLER ÇOK SERT BAŞLADI
İlk etapta Washington Post gazetesinin ABD'de kalıcı oturma iznine sahip olan ve gazetede yazarlık yapan Kaşıkçı'nın akıbetini "Cemal Kaşıkçı nerede?" başlığıyla sorgulaması ve Türkiye'den cinayete ve faillerin Suudi yönetimiyle ilişkisine dair gelen art arda açıklamalar, cinayeti ABD gündeminin ana konusu yaptı.
Senato Dış İlişkiler Komitesi, hızla harekete geçerek Trump yönetimine, Kaşıkçı'nın akıbeti hakkında "Küresel Magnitsky İnsan Hakları Sorumluluk Yasası" kapsamında soruşturma açması ve 120 günde Kongreye dönüş yapması talebinde bulundu.
Daha sonra ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Direktörü Gina Haspel'in 5 Aralık 2018'de Kongre üyelerine basına kapalı bir brifingde, Kaşıkçı'nın son anlarını ve faillerin bağlantılarını anlatması, Senatodaki tepkileri daha da artırdı.
Brifingden çıkan senatörler, cinayetle ilgili kanaatlerinin pekiştiğini vurgulayarak, Veliaht Prens Muhammed Bin Selman'ın (MBS) cinayete dahil olduğu konusunda daha emin olduklarını dile getirdi.
GİRİŞİMLER SONUÇSUZ KALDI
Ancak cinayetin soruşturulmasında isteksiz davranan Beyaz Saray, 4 aylık bir sürenin ardından Senatodan gelen taleplere cevap vermeyeceğini belirterek Senatonun çabasını boşa çıkardı.
Benzer bir girişimi, 21 Kasım'da ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesinin o günkü başkanı Cumhuriyetçi Bob Corker ile komitenin Kıdemli Üyesi Demokrat Bob Menendez, Trump'a mektup yazarak ortaya koyarken, Trump'a cinayetten MBS'nin sorumlu olup olmadığının Magnitsky Yasası kapsamında açıkça kamuoyuna açıklanması gerektiğini belirtti.
Bu çağrıya da Beyaz Saray tarafından herhangi bir cevap verilmedi.
VELİAHT PRENS SORUMLU TUTULDU
Bu kez bir grup ABD'li senatörün 6 Aralık 2018'de Senatoya sunduğu, MBS'nin Kaşıkçı cinayetinden sorumlu tutulmasını ve ABD'nin Yemen'de Riyad'a verdiği askeri desteği kesmesini öngören tasarı ise 13 Aralık 2018'de kabul edildi.
41'e karşı 56 "evet" oyuyla kabul edilen tasarı, Trump'ın savaş konusundaki başkanlık yetkilerini sorgulayan en net adımlardan biri oldu ancak o gün Temsilciler Meclisinde çoğunluğu elinde tutan Cumhuriyetçiler ise tasarıyı bloke etti.
Kasımdaki Kongre ara seçimlerinde, Temsilciler Meclisinde çoğunluğu ele geçiren Demokratlar, ocakta göreve başladıktan sonra yeni girişimler gündeme geldi.
Kaşıkçı'nın cinayete kurban gitmesinin 100'üncü gününde ABD Kongresinde anma etkinliği düzenlendi ve konu güçlü şekilde yeniden gündeme getirildi.
14 Şubat 2019'da ABD'nin Yemen'de devam eden savaşta Suudi Arabistan'a verdiği askeri desteği kesmesini öngören ayrı bir yasa tasarısı, Temsilciler Meclisinde kabul edildi.
Demokratların çoğunlukta bulunduğu Temsilciler Meclisi Genel Kurulunda yapılan oylamada, tasarı 177 "hayır"a karşı 248 "evet" oyuyla onaylandı ancak tasarı sonuçsuz kaldı.
TRUMP'TAN VETO KARŞILIĞI
ABD yönetiminin, Yemen'de devam eden savaşa dahil olan ya da savaşı etkileyen tüm askeri unsurlarını 30 günde geri çekmesini öngören yeni bir yasa tasarısı, 13 Mart 2019'da Senatoda 46'ya karşı 54 oyla kabul edildi.
4 Nisan 2019'da ise söz konusu tasarı, Temsilciler Meclisinde 175'e karşı 247 oyla kabul edilerek Beyaz Saray'a gönderildi. Ancak Trump, masasına gelen Yemen savaş tasarısını 16 Nisan'da veto ederek bu konudaki çizgisini değiştirmeyeceği sinyalini verdi.
SİLAH SATIMINI ENGELLEYEN TASARIYI VETO ETTİ
Trump'ın 24 Temmuz 2019'da ABD'nin Suudi Arabistan'a silah satışını engelleyen yasa tasarısını veto etmesi de Washington-Riyad ilişkilerinde önemli bir gün olarak kayıtlara geçti.
Suudi Arabistan'a silah satışı konusuna Kongreyi karıştırmayacağını ortaya koyan Trump, bu vetosuyla bir kez daha Suudi Arabistan konusunda Kongre ile ayrı düştü.
Son olarak 15 Temmuz 2019'da Temsilciler Meclisinde 405 "evet" oyuyla kabul edilen ve Kaşıkçı cinayetinden MBS'yi sorumlu tutan yeni bir yasa tasarısı, 31 Temmuz'da Senatoya sunuldu. Ancak Trump'ın veto etmesine kesin gözüyle bakıldığı için tasarı akim kaldı.
Tüm bu yasal girişimlerin sonuçsuz kalması ve Riyad yönetimi üzerinde doğrudan bir yaptırıma dönüşememesi, "MBS'yi Kaşıkçı cinayetine karıştırmamaya" kararlı olan Trump'ın engellemesiyle mümkün oldu.
Bu süreçte kulaklarını Kongreden gelen çağrılara tıkayan Trump, Suudi Arabistan ve MBS ile ilişkilerini, Kaşıkçı cinayetinden bağımsız sürdürmeye kararlı gözüktü.
Cinayetin üzerinden 2 yıl geçtikten sonra da Trump bu çizgisini genel anlamda korumaya devam ediyor.
TRUMP'TAN MBS'Yİ KORUDUĞUNA DAİR İTİRAF
Öte yandan ünlü ABD'li gazeteci Robert Woodward, geçen haftalarda çıkardığı "Öfke" başlıklı kitabında, Trump'ın cinayete ilişkin süreçte MBS'yi ABD Kongresinin incelemesinden koruduğunu söylediğini savundu.
Kitap için 18 geniş kapsamlı röportaj gerçekleştirdiğini belirten Woodward, Trump ile yaptığı bir röportajda, kendisinin Kaşıkçı cinayetinin ardından Veliaht Prens'i kurtardığını ileri sürerek, "Kongrenin onu rahat bırakmasını sağladım. Onları durdurmayı başardım." dediğini ileri sürdü.
Ayrıca Trump'ın, röportajda Suudi Arabistan'ın ABD ürünlerine milyarlarca dolar harcadığına vurgu yaptığını belirten Woodward, ABD istihbaratının aksini tespit etmesine rağmen Veliaht Prens'in masum olduğunu iddia ettiğini de dile getirdi.
KAŞIKÇI'NIN HAYALİ HAYATA GEÇİRİLDİ
ABD yönetiminin, Suudi yönetimini koruma girişimleri çok sayıda aktivist ve gazeteciyi öfkelendirirken, Kaşıkçı'nın bazı arkadaşları ve meslektaşları, ABD'nin başkenti Washington'da Kaşıkçı'nın çalışmalarını devam ettirmek için bir sivil toplum örgütü kurdu.
"Arap Dünyası İçin Şimdi Demokrasi" (Democracy for the Arab World Now-DAWN) adı verilen ve fikrin Kaşıkçı'nın kendisine ait olduğu belirtilen örgütün, Kaşıkçı'nın vizyonunu sürdürmeyi ve ilk olarak ABD ile yakın bağları olan Suudi Arabistan, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) gibi ülkelerdeki insan hakları ve demokrasi ihlallerine odaklanacağı belirtildi.
KAŞIKÇI CİNAYETİ 2'NCİ YILI GERİDE BIRAKTI
Washington Post yazarı Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın, evlilik işlemleri için 2 Ekim 2018'de girdiği Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğunda öldürülmesinin üzerinden 2 yıl geçti.
Orta Doğu'nun en etkin gazetecilerinden biri olarak bilinen Washington Post yazarı Cemal Kaşıkçı'nın, evlilik işlemleri için gittiği Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğundan bir daha çıkmaması ve sonrasında öldürüldüğünün anlaşılması sürecinde yaşananlar hafızalarda tazeliğini koruyor.
Cinayetin üzerinden geçen sürede Kaşıkçı'nın ne zaman, nerede ve nasıl öldürüldüğüyle ilgili bilgiler ortaya çıkarken, cesedinin nerede olduğu konusunda şu ana kadar herhangi bir resmi açıklama yapılmadı.
Kaşıkçı'nın öldürülmesinin hemen ardından Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın çabasının yanı sıra Türkiye'de yürütülen soruşturma sonucunda ortaya çıkartılan deliller ve yürütülen etkin diplomasi sayesinde oluşturulan uluslararası baskıyla Suudi Arabistan yönetimi, ilk başlarda inkar yolunu seçtikleri vahşi cinayeti dünya kamuoyuna itiraf etmek zorunda kaldı.
Olaya karışanların Türkiye'de yargılanmasına yönelik taleplere olumsuz yanıt veren Suudi Arabistan'da, Kaşıkçı cinayetiyle ilgileri olduğu gerekçesiyle 5'i idam talepli 11 kişi hakkında dava açıldı ve bu kişilerin yargılanması yapıldı.
Birleşmiş Milletler (BM) Yargısız ve Keyfi İnfazlar Özel Raportörü Agnes Callamard'ın Kaşıkçı cinayetine ilişkin hazırladığı raporda, "Kaşıkçı, uluslararası hukuka göre Suudi Arabistan'ın sorumlu olduğu, kasten ve tasarlayarak gerçekleşen bir yargısız infazın kurbanı oldu." ifadesine yer verdi.
Suudi Arabistan'ın diplomatik ayrıcalıkları suistimal etmesi nedeniyle Türk hükümetinden özür dilemesi gerektiğine vurgu yapılan raporda, ortada bir devlet sorumluluğunun bulunduğu kaydedildi.
Kaşıkçı'nın öldürülme koşullarının, Suudi Arabistan tarafından onaylanan "İşkenceye Karşı Sözleşme" hükümleri uyarınca işkence eylemi oluşturduğuna dikkat çekilen raporda, cesede halen ulaşılamamış olmasının da zorla yok etme suçunu teşkil ettiği belirtildi.
Raporda, ABD'nin, Kaşıkçı cinayetinin araştırılması için FBI soruşturması başlatması gerektiğine işaret edilerek, Suudi Arabistan Veliaht Prensi'nin de aralarında bulunduğu üst düzey yetkililerin soruşturulması için güvenilir kanıtların bulunduğu aktarıldı.
CİNAYETE GİDEN SÜREÇ VE SONRASINDA YAŞANANLAR
Kaşıkçı'nın barbarca yöntemlerle organize şekilde katledilmesinin üzerinden geçen sürede yaşanan gelişmeler özetle şöyle:
Kaşıkçı, 28 Eylül 2018 Cuma günü evlilik işlemleri için başkonsolosluk binasına gidince, cinayet planı devreye sokularak, işlemleri için 2 Ekim'e randevu verildi.
Bunun üzerine harekete geçen ve aralarında güvenlikçi, istihbaratçı ve adli tıpçının bulunduğu cinayet ekibi, farklı gruplar halinde İstanbul'a geldi.
2 Ekim'de erken saatlerde Londra'dan İstanbul'a dönen Kaşıkçı'dan, saat 13.08'de konsolosluk binasına yaya olarak girdikten sonra bir daha haber alınamadı.
Türkiye'ye farklı uçaklarla gelen 15 kişilik Suudi heyet, cinayetin ardından iki ayrı uçakla akşam saatlerinde Türkiye'den ayrıldı.
Kaşıkçı'nın başkonsolosluktan çıkmaması üzerine dışarıda kendisini bekleyen nişanlısı Hatice Cengiz, AK Parti Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay ve gazeteci Turan Kışlakçı'yı aradı. Konsolosluk önünde gece saatlerinde yapılan basın açıklamasıyla Kaşıkçı'nın kaybolduğu haberi, dünya ve Türkiye kamuoyuna duyuruldu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Kaşıkçı'nın alıkonulduğuna dair iddiayla ilgili hemen soruşturma başlatırken, olayı inkar eden Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu, Kaşıkçı'nın binadan çıktıktan sonra kaybolduğunu öne sürdü.
BAŞKAN ERDOĞAN SÜRECİ YAKINDAN İZLEDİ
Başkan Recep Tayyip Erdoğan olaya ilişkin yaptığı ilk açıklamada, "Cumhurbaşkanı olarak takibindeyim, kovalıyorum, buradan çıkacak sonuç neyse onu da dünyaya bizler bildireceğiz." dedi.
Sonrasındaki tüm süreci yakından izleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, cinayetle ilgili ABD Başkanı Donald Trump ile Suudi Arabistan Kralı Selman Bin Abdulaziz ve Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile farklı tarihlerde telefon görüşmeleri gerçekleştirdi.
Vahşice işlenen cinayetle ilgili dünya liderleri ile de sık sık görüşmeler yapan Erdoğan, oluşturduğu uluslararası kamuoyu sayesinde ilk başlarda inkar yolunu seçen Suudi Arabistan'ın cinayeti itiraf etmesini sağladı.
Açıklamalarında da cinayetle ilgili ayrıntılar veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Riyad yönetiminin cinayeti itiraf etmesinin ardından Cemal Kaşıkçı'nın ailesini telefonla arayarak taziyelerini bildirdi.
Uluslararası kamuoyunun da en önemli gündem maddelerinden biri olan cinayetle ilgili BM, AB, Almanya, İngiltere ve Fransa, Kanada, Rusya ve İran başta olmak üzere birçok ülke, cinayete tepki gösterdi. Bazı ülkeler de cinayette adı geçen kişilerle ilgili yaptırım kararı aldı.
ABD Başkanı Donald Trump da Kaşıkçı'nın kaybolmasının ardından sık sık açıklama yaptı.
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo da cinayetin ardından gittiği Suudi Arabistan'da Kral Selman bin Abdulaziz ile görüştükten sonra Türkiye'ye gelerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile bir görüşme gerçekleştirdi.
Trump, olayla ilgili ilk açıklamasında, "Bu konuda endişeliyim. Bu konuda bazı oldukça kötü haberler var. Bu, hoşuma gitmiyor." ifadesini kullanırken, 24 Ekim'de yaptığı açıklamada ise "Örtbaslar tarihindeki en kötü örtbastı. Her kim bunu düşündüyse kanımca başı belada. Ne yapacağımız noktasında kararı kongreye bırakacağım ve umarım iki partinin de desteklediği bir karar olur." dedi.
İlk açıklamalarında meselenin kendileri için önemli olduğunu belirtip olayın aydınlatılması için kararlılık mesajları veren Trump, sonrasında Veliaht Prensi koruyan açıklamalar yaptı.
TÜRKİYE'DE ETKİN BİR SORUŞTURMA YÜRÜTÜLDÜ
Cemal Kaşıkçı'nın öldürülmesiyle ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca olayın başından itibaren etkin bir soruşturma yürütüldü.
Bu kapsamda Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu çalışanları, savcılıkta ifade verdi.
Suudi Arabistan Başsavcısı Suud Ma'cib, 29 Ekim'de İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan'la Çağlayan'daki İstanbul Adliyesi'nde 1 saat 15 dakika görüştü.