Suudi Arabistan vatandaşı gazeteci Cemal Ahmet Kaşıkçı geçen yıl 2 Ekim'de ülkesinin İstanbul Başkonsolosluğu'na girdi. Bir daha da kendisinden haber alınamadı. Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan'dan gönderilen bir tim tarafından öldürüldüğü ortaya çıktı.
Gazetecinin cesedi tüm aramalara rağmen bulunamazken Kaşıkçı'nın son görüntüsü konsolosluğa girdiği bu anlar oldu...
CEMAL KAŞIKÇI CİNAYETİNE DAİR 1 YIL İÇİNDE YAŞANILAN TÜM GELİŞMELER TIKLA VE İZLE
Türkiye'ye ve Avrupa'ya göre cinayetten, dolaylı da olsa Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman sorumlu.
Geçen bir yılda hem Ankara, hem Kaşıkçı'nın Suudi Arabistan yönetimine yönelik muhalif yazılarının yer aldığı Washington Post gazetesinin yazarları, hem de gazetecinin nişanlısı Hatice Cengiz, uluslararası soruşturma açılması ve Suudi yetkililerin uluslararası mahkemelerde yargılanmaları için kamuoyu oluşturmaya çalıştı.
CEMAL KAŞIKÇI CİNAYETİNDE İNFAZ TİMİNİN 17 SAATLİK CİNAYET MESAİSİNİN GÖRÜNTÜLERİNİ TIKLA İZLE
Bu süreçte en önemli rolü, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) sayesinde cinayetin ses kayıtlarına sahip olan Ankara üstlendi.
MİT yetkilileri, ses kayıtlarını ABD'nin ve İngiltere'nin dış istihbarat servisleri CIA ve MI6'nınkiler de dahil olmak üzere, bazı Batı ülkelerinin istihbarat yetkililerine dinletti. MİT yetkilileri, cinayetin işlendiğinin ortaya çıkmasının ardından her gün elde ettikleri bilgileri Cumhurbaşkanlığı ile de paylaştılar.
Cumhurbaşkanlığı da, elindeki bilgileri uluslararası ve yerel basına sızdırarak konuyu gündemde tutma politikası izledi.
BAŞKAN ERDOĞAN WASHINGTON POST'A YAZDI! ERDOĞAN'DAN DÜNYAYA KAŞIKÇI MESAJI TIKLA VE İZLE
Birleşmiş Milletler (BM) de devreye girerek cinayetle ilgili bir rapor hazırladı. Ses kayıtlarını dinleyen ve konuyla ilgili detaylı bir araştırma yapan BM Keyfi ve Yargısız İnfazlar Raportörü Agnes Callamard da, cinayeti işleyen Suudi yetkililerin bunu Veliaht Prens Muhammed Bin Salman'dan habersiz yapamayacağı sonucuna vardı.
Callamard raporunda da bu noktanın altını çizdi ve cinayetin sorumlularının uluslarası mahkemelerde yargılanmaları çağrısında bulundu. Ancak bu çağrılar aradan geçen 1 seneye rağmen hala karşılık bulmadı.
Cinayete ilişkin 11 Suudi yetkili, ülkelerinin başkenti Riyad'da mahkemeye çıktı. Ancak olayın asıl sorumlusu olduğu iddia edilen, Muhammed Bin Salman'a en yakın isimlerden Suud el Kahtani yargılanmadı.
Yargılama süreci basına kapalı gerçekleştiği için detaylar henüz bilinmiyor.
Peki, bir yıllık süreçte birçok detayına ulaştığımız cinayetle ilgili hangi soru işaretleri henüz yanıt bulmadı? İşte BBC Türkçe'nin derlemesine göre cinayette yanıtı bulunamayan 5 soru...
1- CEMAL KAŞIKÇI'NIN CESEDİ NEREDE?
Kaşıkçı 2 Ekim günü 13:14'te konsolosluğa girerken güvenlik kameralarında görülüyor.
Cinayeti işlediği tahmin edilen Suudi adli tıp ve istihbarat görevlileri ise daha erken saatlerden itibaren konsolosluktaydı.
O gün Türk istihbaratı tarafından alınan ses kayıtlarını dinleyenlerin farklı haber kuruluşlarına verdiği bilgiye ve BM raporuna göre, Mahir Abdülaziz Mutreb ile adli tıpçı Salah Muhammed Tubeyki arasında, "kadavraların kesilmesi, gövdenin torbalara koyulması" üzerine bir konuşma geçiyor.
Ses kayıtlarını dinleyen İngiliz hukukçu Barones Helena Kennedy, BBC'ye Tubeyki'nin bu konuşmalar sırasında "Hayatımda ilk kez, parçaları yerde ayırmak zorunda kalacağım. Kasap bile olsan, kesebilmek için hayvanı asarsın" dediğini anlattı.
Kennedy'nin BBC'ye verdiği bilgiye göre bu işlemler için konsolosluğun üst katında bir ofis hazırlanarak plastik bir örtüyle kaplandı.
Kaşıkçı binaya girdikten sonra ise kendisine iğne yapıldığı ve ardından öldürülerek parçalara ayrıldığı tahmin ediliyor.
Yine güvenlik kamerası görüntülerine göre, valiz ve plastik torbalar taşıyan üç kişi, konsolosluk araçlarıyla saat 15:00 civarında binadan ayrıldı. 15:53'te iki kişi daha konsolosluktan ayrıldı.
Hem Türk istihbaratına hem de Callamard'a göre, bu valizlerde ve plastik torbalarda vücut uzuvları vardı.
Türkiye'ye farklı zamanlarda gelen 15 Suudi yetkili 2 Ekim akşamı, henüz Kaşıkçı'nın öldürüldüğü ortaya çıkmamışken İstanbul'dan ayrıldı. Eğer vücut uzuvları plastik torba ve valizlerdeyse, aynı akşam Türkiye dışına çıkarılmış olabileceği tahmin ediliyordu.
Cinayetin ardından hazırlanan ve basına yansıyan emniyet raporunda, uçağa binecek şahısların Genel Havacılık Terminali'ne girdikleri an yanlarında bulundurdukları valizlerin X-RAY cihazından geçip geçmediğinin kontrolünün de yapıldığı belirtiliyor ve şu bilgilere yer veriliyordu:
"X-RAY güvenlik görevlisine 'Bu bagajlarda parçalanmış vücut parçalarının olması durumunda bunun cihazlardan geçtiği esnada görülüp görülemeyeceği' sorulduğunda güvenlik görevlisi, vücut parçalarına ait izlerin mutlak suretle cihazdan görülebileceği, dolayısıyla 7 yolcuya ait bagajlarda herhangi bir olumsuz görüntünün olmadığını beyan etmiştir."
Kaşıkçı cinayetiyle ilgili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı soruşturma da, cesedin bulunmasıyla ilgili bir sonuç doğurmadı.
Suudi Arabistan, konsolosluğun ve konsolosun rezidansının aranması için iki hafta sonra Türk polisine izin verdi. Binaların hem içinde hem bahçelerinde, buna ek olarak konsolosluğun araçlarında yapılan incelemeler sonuçsuz kaldı.
Cesedin konsolosluğun bahçesindeki kuyuya atılmış olabileceği ihtimaline karşı, sokaktaki kanalizasyonda robot kameralarda inceleme de yapıldı.
Cesedin yeriyle ilgili bir kanıt bulunmasa da, 31 Ekim günü bir açıklama yapan savcılık, "Kaşıkçı'nın boğularak öldürüldüğü ve önceden yapılan planlama doğrultusunda cesedinin parçalanarak yok edildiğini" belirtti.
"Yok etmek" ifadesiyle ilgili ise detay verilmedi.
15 Kasım'da ise Suudi Arabistan Başsavcılığı Sözcüsü ve Başsavcı Yardımcısı Şulan el Şalan, Kaşıkçı cinayetiyle ilgili olarak 11 kişinin gözaltına alındığını açıklarken "Kaşıkçı'nın çıkan arbedenin ardından zehirli iğne yapılması sonucu öldürüldüğünü ve cesedinin de parçalara ayrılarak, başkonsolosluk binasından çıkartıldığını" söyledi.
Kaşıkçı'nın cesedinin nerede olduğu, cinayetin üzerinden bir sene geçmesine rağmen hâlâ bilinmiyor.
2- KAŞIKÇI'NIN ÖLDÜRÜLMESİ EMRİ NE ZAMAN VERİLDİ?
59 yaşındaki Cemal Kaşıkçı nişanlısı Hatice Cengiz'le evlenmek için başvurduğunda, vatandaşı olduğu ülkenin konsolosluğundan boşandığına dair belge alması gerektiğini öğrendi.
Bunun üzerine 28 Eylül 2018 Cuma günü Kaşıkçı, Suudi Arabistan'ın İstanbuş Başkonsolosluğu'na giderek talebini iletti.
Nişanlısı Cengiz, Kaşıkçı'yı dışarıda bekliyordu ve anlattığına göre Kaşıkçı'ya içeride kahve ettiler. Kaşıkçı, nişanlısına "kendisini gördüklerinde çok şaşırdıklarını ve iyi davrandıklarını" anlattı. Belgenin birkaç gün içinde hazır olacağını ve telefon geldiğinde gidip alabileceğini söyledi.
Beklenen telefon 2 Ekim sabahı geldi.
Ancak bu iki tarih arasında Suudi Arabistan'ın İstanbul Başkonsolosluğu ile Riyad arasında yapılan bazı telefon görüşmeleri, Türk istihbaratının eline geçti.
Cinayetten sonra dinlenen telefon kayıtlarına göre, Kaşıkçı'dan "aranan kişi" olarak bahsediliyordu.
Bu konuşmalar sırasında Riyad'dan "özel bir operasyon" için konsolosluk çalışanlarına emir verildi.
Ardından 1 Ekim günü, ikisi Muhammed Bin Salman'ın ofisinde çalışan üç Suudi istihbarat yetkilisi İstanbul'a geldi.
2 Ekim'in ilk saatlerinde de özel bir jetle, aralarında adli tıp uzmanlarının da olduğu dokuz Suudi yetkili İstanbul'a geldi.
2 Ekim günü gelen telefonun ardından boşanma belgesini almak üzere konsolosluğa giden Kaşıkçı'yı, burada bu 12 kişilik timin öldürdüğü tahmin ediliyor.
Ancak cinayetin kararının, Kaşıkçı'nın 28 Eylül günü konsolosluğa gidişiyle mi alındığı bilinmiyor.
3- KAŞIKÇI CİNAYETİYLE İLGİLİ OLARAK RİYAD'DAN NEDEN ÇELİŞKİLİ AÇIKLAMALAR GELDİ?
Kaşıkçı 2 Ekim'de girdiği konsolosluk binasından çıkmayınca Ankara, Suudi yetkililerden bilgi talep etti.
Olayın hemen ardından Kaşıkçı'nın konsolosluktan çıktığını iddia eden Suudi yetkililer, ardından yanlışlıkla öldürüldüğünü savundu. Son olarak da cinayetten kendilerinin haberi olmadığını söyledi.
Yaklaşık bir buçuk ay içinde arka arkaya gelen çelişkili ifadelerle ilgili ise, ismini vermeden Reuters'a konuşan bir yetkili, olayın sorumlularının kendilerini yanlış yönlendirdiğini söyledi.
'Konsolosluktan ayrıldı'
Olaydan tam bir gün sonra isimsiz olarak Reuters haber ajansına konuşan bir Suudi yetkili, "Kaşıkçı'nın konsoloslukta ya da Suudi gözetiminde olmadığını" söyledi.
Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosluğu ise Kaşıkçı'nın "konsolosluk binasından ayrıldıktan sonra" kaybolduğunu öne sürdü.
Bu açıklamalara benzer bir açıklama, 5 Ekim günü Veliaht Prens Muhammed bin Salman'dan geldi. Bloomberg'e konuşan Muhammed Bin Salman, Kaşıkçı'nın konsolosluktan çıkmış olduğunu ve ülkesinin İstanbul Başkonsolosluğu'nu Türk yetkililere açabileceğini söyledi. Prens Salman röportajda "Anladığım kadarıyla içeriye girdi ve birkaç dakika ya da bir saat sonra dışarı çıktı. Emin değilim" dedi.
6 Ekim'de de Suudi Arabistan İstanbul Başkonsolosu Muhammed al Otaibi, konsolosluğunun kapılarını Reuters ajansına açtı. Binanın içini muhabirlere gezdiren Otaibi, "Kaşıkçı burada değil" dedi. Uteybi, 16 Ekim'de ülkesine döndü.
'Konsoloslukta çıkan bir kavga nedeniyle öldü'
Türkiye Cumhurbaşkanlığı'nın her gün basına verdiği bilgilerle cinayetin işlendiğine dair uluslararası kamuoyu oluşmasının ardından, Riyad'dan cinayetin işlenmiş olduğuna dair ilk açıklama 19 Ekim akşamı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Cuma gecesi Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdülaziz'i aramasından dakikalar sonra yapıldı.
Suudi Arabistan devlet televizyonu, Kaşıkçı'nın kaybolmasıyla ilgili resmi soruşturmanın ilk sonuçlarının, Kaşıkçı'nın konsoloslukta çıkan bir kavga nedeniyle öldüğünü gösterdiğini duyurdu.
Suudi Arabistan Başsavcısı da 20 Ekim'de yaptığı yazılı açıklamada, "İstanbul'daki Suudi Konsolosluğu'nda onunla (Cemal Kaşıkçı) ve onunla buluşan kişiler arasında tartışma çıktı. Bu da kavga ve yumruklaşmaya ve Cemal Kaşıkçı'nın ölümüne yol açtı. Ruhu şad olsun" dendi.
Aynı gün Reuters haber ajansına konuşan üst düzey Suudi bir yetkili de hükümetin yurt dışında yaşayan muhalif isimleri ülkeye geri getirmeyi amaçlayan bir girişim başlattığını ve bu kapsamda Kaşıkçı için 15 kişilik bir heyet oluşturulduğunu söyledi.
21 Ekim'de üst düzey ilk açıklama Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Adil el Cubeyr'den geldi.
Cubeyr, Kaşıkçı'nın öldürüldüğünü kabul etse de yönetimin bilgisi dışında bunun olduğunu savundu. "Bu korkunç bir hata. Bu korkunç bir trajedi. (Ailesine) başsağlığı diliyorum. Acılarını paylaşıyoruz" dedi.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Süleyman bin Selman'ın bu cinayetten öncesinde "haberinin olmadığını" söyleyen Cubeyr, Kaşıkçı'nın nasıl öldürüldüğünü ve cesedin de nerede olduğunu bilmediklerini aktardı.
'Önceden planlanarak öldürüldü'
Olayın üzerinden 20 günden fazla bir zaman geçtikten sonra, Suudi Arabistan Başsavcısı Suud Muceb, "Türkiye'den gelen bilgiler, Kaşıkçı davasındaki şüphelilerin cinayeti önceden planladığını gösteriyor." açıklaması yaptı.
15 Kasım'da ise yine Suudi Arabistan Başsavcılığı'ndan bu açıklamayla çelişkili bir açıklama daha geldi.
Suudi Arabistan Başsavcılığı Sözcüsü ve Başsavcı Yardımcısı Şulan el Şalan, Türkiye'ye gönderilen heyetin görevinin, Kaşıkçı ile müzakere ederek, geri dönmesini sağlamak olduğunu söyledi.
Şalan, Kaşıkçı'nın çıkan arbedenin ardından zehirli iğne yapılması sonucu öldürüldüğü ve cesedinin de parçalara ayrılarak, Başkonsolosluk binasından çıkartıldığını söyledi.
Cinayetinin üzerinden neredeyse bir yıl geçtikten sonra, Muhammed Bin Selman'ın Aralık 2018'de PBS kanalına verdiği bir röportajda, Kaşıkçı cinayetiyle ilgili ifadeleri ortaya çıktı.
"Cemal Kaşıkçı cinayetini işleyenlerin kendi sorumluluğunda olduğunu" kabul etti ancak cinayetten haberi olduğu iddialarını reddetti. Zanlılar kendi gözetimi altında olduğu için "cinayet benim gözetimim altında oldu" dedi.
Ancak muhabirin, kendisi için çalışan kişilerin, kendisinden habersiz nasıl devlete ait özel uçaklara bindiği sorusuna "Bana bağlı çalışan görevliler, bakanlarım var, bu işlerden onlar sorumlu. Bunu yapma yetkileri var" yanıtını verdi.
4- SUUDİ ARABİSTAN'DAKİ YARGILAMALARDA NE OLDU?
Türkiye'nin Suudi Arabistan'ın Ankara büyükelçisini birkaç defa Dışişleri Bakanlığı'na çağırarak bilgi istemesi sonrası, Türkiye ile Suudi Arabistan Kaşıkçı'nın akıbetine ilişkin soruşturmada işbirliği yaptı.
Riyad'dan soruşturmayla ilgili ilk açıklama 19 Ekim'de geldi. Bu açıklamada Kaşıkçı'nın "çıkan arbede sonucu öldürülmüş olabileceği" söyleniyor ve 18 kişinin gözaltına alındığı bilgisi veriliyordu.
Suudi Arabistan devlet televizyonuna göre, Suudi istihbarat şefi Ahmet el Asiri ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman'ın üst düzey danışmanlarından Suud el Kahtani de soruşturma kapsamında görevden alındı.
Türkiye kendi soruşturmasını yürütmeye devam ederken, Suudi Arabistan Başsavcısı Muceb Ekim ayı sonunda İstanbul'a giderek, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan'la görüştü.
15 Kasım'da Suudi Arabistan Başsavcılığı Sözcüsü ve Başsavcı Yardımcısı Şulan el Şalan, Kaşıkçı cinayetiyle ilgili olarak tutuklanan kişi sayısının 21 olduğunu söyledi.
11 kişinin soruşturmasının tamamlandığını, mahkeme önüne çıkartılacağını ve beşinin de idam istemiyle yargılanacağını açıkladı.
Diğer 10 kişi ve olayla muhtemel bağlantılarıyla ilgili soruşturma ise, bilindiği kadarıyla halen devam ediyor.
Ancak bu 11 kişi arasında Kahtani yer almıyor. Hatta, kendisine yönelik doğrudan bir suçlama yöneltilmeyen Kahtani'nin, mahkemeye ifade vermeye de çağrılmadığı biliniyor. Ailesiyle birlikte inzivaya çekildiği ve Veliaht Prens'le iletişiminin devam ettiği tahmin ediliyor.
El Şalan, Kasım ayındaki açıklamasında Kahtani hakkındaki soruşturmanın devam ettiğini ve sona erene kadar seyahat yasağı getirildiğini söylemişti.
5'i hakkında ölüm cezası istenen 11 kişi, Ocak ayında Riyad'da mahkemeye çıktı. Mutreb ve Dr. Tubeygi de bu kişiler arasındaydı.
3 Ocak'ta yapılan basanı kapalı duruşmaya, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi beş üyesinin (ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin) büyükelçiliklerinin temsilcileri katıldı. Ancak Agnes Callamard duruşmaya alınmadı.