Marmara Üniversitesi (MÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Bitki Hastalıkları ve Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Dr. Öğretim Üyesi Zeki Severoğlu, çınar ağaçlarının iddia edilen mantar türü nedeniyle kesilmesinin doğru olduğunu ancak "3-5 tane" dışındakilerin tedavi edilebilecek hastalık taşıyorsa kesilmemeleri gerektiğini söyledi.
Son iki yılda Çırağan Caddesi'ndeki 112 çınar ağacının hastalık gerekçesiyle kesilmesi tartışılmaya devam ediyor.
Birçok ilgili oda ve çevre derneği bu konuda tepkisini dile getirirken, çınar ağaçlarındaki mantar hastalığını Türkiye'de ilk teşhis eden bilim insanı Dr. Severoğlu konuştu.
Çınar ağaçlarının 2010 yılında ölmesiyle birlikte İstanbul Büyükşehir Belediyesinin kendisine ulaştığını, hastalığın tespiti için yardım istediğini aktaran Severoğlu, hastalıklı ağaçların dal ve köklerinden aldıkları numunelerin mikroskobik resimlerini çektiklerini, laboratuvarda bir ay süren çalışmanın ardından bu mantarı izole etmeyi başardıklarını ve hastalığı teşhis ettiklerini aktardı.
"Doku bozuklaşması mantarı" adı verilen bu mantarın, bitkilerin köklerden aldığı suyu yapraklara kadar ileten ksilem borularını tıkamasıyla meşhur bir mantar olduğunu belirten Severoğlu, şunları anlattı:
"Ağaç içinde çoğaldıkça mantar miselleri iletim dokularını tıkıyor, yukarı su gitmiyor. Dolayısıyla yukarıda yaprak sararması başlıyor. Arazide yaptığım tespitlerde aşağıdan yukarı, yukarıdan aşağı her iki yönlü şekilde kurumaların olduğunu gördüm. Şu tespiti yapmış olduk; aşağıdan kurumalarda hastalığın sporlarının kökten köke değmesiyle sporlar ve miseller diğer ağaçlara atlıyor. Bazı yerlerde budamaların olduğunu tespit etmiştik. Budama faaliyetleri neticesinde de hastalığın bulaşabileceği konusunda hemfikir olmuş olduk."
MANTARIN TESPİTİNİN ARDINDAN İLAÇ DENEMESİ YAPILDI
Bu arazi çalışmasının ardından çınar ağaçlarının bütün hastalıklarını tespit etmek için bir proje hazırladıklarını ve söz konusu mantar hastalığı dışında 29 çeşit mantar belirlediklerini dile getiren Severoğlu, şöyle devam etti:
"Uluslararası literatürleri inceleyerek bu mantar üzerinde etkili olduğunu gördüğümüz bazı ilaçları, biz de değişik oranlarda veya etken maddeleri bir araya getirerek, etkisini artırmak üzere laboratuvarda birleştirdik. Yani yeni solüsyonlar elde ettik. Bu solüsyonların, laboratuvarda yüzde yüz etkili olduğunu gördükten sonra ağaçlara verilmesi gerektiği konusunda belediye ile görüştük. Ölmek üzere olan ağaçlara uygulama yaptık. Burada da ilk kez 'Tree injection' dediğimiz bir metodu kullandık. ABD'den getirdiğimiz bir tabanca ile bu ilaçları ağaçlara verdik ve bu ağaçların yaşamasını uzattık belli bir süre. Ancak daha sonra gördük ki bu ağaçların devamlı ilaçlanması ve hasta ağaçların da ortadan kaldırılması gerekiyor ki hastalık yenilenmesin. Çünkü çok hızlı yayılabilen, özellikle yara yüzeylerinden bulaşan bir hastalık."
Bu ilacın, ksilemde oluşan mantarların öldürülmesi suretiyle ağaçları biraz rahatlattığını anlatan Severoğlu, "Tabii kesin bir netice alabilmek için bu çalışmaların devam ettirilmesi lazımdı. Ben YÖK tarafından 2012 yılında Kırgızistan Türkiye Manas Üniversitesi Biyoloji Bölümü'nde görevlendirildim. 5 yıl orada kaldım. Geldikten sonra yine bu hastalıkların devam ettiği konusunda bir bilgi aldım." dedi.
"BİLGİLENDİRİLMEMİZ KONUSUNDA BİR ZAAF OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM"
Söz konusu ağaçlarla ilgili ortada büyük bir bilgi kirliliği olduğunu dile getiren Severoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"2020 yılında bu hastalık üzerine çalışma yapılmış. 2021'de de böyle bir çalışma yapıldığı söylenmiş. 2022'de 39, toplamda 112 ağaç kesilmiş. Bunların hiçbirinden ve çalışmalar yapıldığından haberim yoktu. Sitem de etmiyorum, birçok farklı hoca ile çalışılabilir ancak bizim en azından bilgilendirilmemiz konusunda bir zaaf olduğunu düşünüyorum. Haber verilseydi biz de gönüllü olarak çalışmalara iştirak edebilirdik. Ecdat yadigarı çınarların yaşaması için bilim insanı olarak daha önce elimizden geleni yaptık. Şu anda İBB yetkilileri bizi çağırdı, bundan sonra bu hastalıkla mücadele etmek için iş birliği teklif etti."
"HEPSİNE, 'YÜZDE YÜZ BU HASTALIKTAN KESİLMİŞTİR.' DİYEMİYORUM"
"Bu hastalık acaba bütün ağaçlarda var mıydı?", "Kesilen ağaçlar kurtarılabilir miydi?" sorularının yöneltildiğini ifade eden Severoğlu, şu değerlendirmede bulundu:
"Ben ağaçları görmedim. En azından makroskobik olarak görseydim, eğer bu hastalık Ceratocistis fimbriata var Platani ise 'Bu hastalık bu ağaçlarda mevcut, derhal kesilmesi lazım.' derdim. Başka bir hastalıktan da ölmüş olabilirler. 2010 yılından sonra verdiğim projede 30'a yakın hastalık tespit etmiştik. Bu hastalıklarla da belediyenin mücadele ettiğine inanıyorum. Bugün de ettiklerine inanıyorum. Fakat hepsine de 'Yüzde yüz bu hastalıktan kesilmiştir.' diyemiyorum. Çünkü kesilen ağaçların nerede olduğunu dahi bilmiyorum. Bu hastalığı tespit eden kişi olarak ben de bilgilendirilmek isterdim. Şu anda bilgilendirildik ama biraz geç oldu. İstanbul'da kurtarılmayı bekleyen birçok çınarımız var. Bunların tedavi edilmesi, en azından hastalıkların belirlenmesi yönünde çalışma yapılabilir."
Geçmişte Anadolu Yakası'ndaki dişbudak ve sedir ağaçlarında çok sayıda ölümlerin olduğunu gördüklerini, meşelerde bakteri tespit ettiklerini anlatan Severoğlu, o dönemde İBB'ye mücadele yöntemlerini söylediklerini ve bu ağaçların kurtulmasına vesile olduklarını ifade etti.
"BÜTÜN ANIT AĞAÇLARIN KORUMA İLAÇLAMALARININ YAPILMASI LAZIM"
Severoğlu, anıt ağaçların bakımıyla ilgili dikkat edilmesi gereken hususları da şu şekilde aktardı:
"(Tomografi) Dayanıklılığını tespit etmek için uygulanan bir yöntemdir. Ama öncesinde mutlaka hastalıklarının tespit edilmesi gerekiyor. Bitki koruma biliminde şöyle bir kural vardır: Bir bitkinin hasta olabilmesi için hastalıkların bir açıklıktan girmesi lazım. Stoma, lentisel, hidatod gibi doğal açıklıklardan bazı mantar ve bakteriler daha doğrusu hastalık etmenleri girebilir, bitkileri hastalandırabilir. Bir de antropojen etkiler olabilir, hayvanların etkisi, yıldırım düşmesi, mekanik hasar, belediyelerin çalıştırdığı kepçelerin çarpması, işçilerin kürek ve kazmalarının köklere isabet etmesi gibi nedenlerle yaralanmalar olabilir.
Budama yapılırken hijyene dikkat etmek gerekiyor. Bir ağaçtan kestiğiniz dal parçasının içerisinde hastalık etmeni varsa sizin budama aletinize bulaşıyor. Onu bir sonraki ağaca değdirdiğinizde o hastalığın sporlarını ya da misellerini ağacın ıslak yerlerine bırakmış oluyorsunuz. Bunun dışında yara yüzlerinin sterilizasyon kabiliyeti olan sıvılarla ya da macunlarla kapatılması gerekiyor. Ayrıca bütün anıt ağaçların koruma ilaçlamalarının yapılması lazım. Bu koruma, geniş spektrumlu ilaçların belirli dönemlerde az miktarda kullanılmasıdır. Bu koruma önlemleri büyük oranda hastalıkların ilerlemesini engelleyecektir. "
"TEDAVİ EDİLEBİLECEK BİREYLER VARDIYSA, ONLARI KESMEMELERİ GEREKİRDİ"
Belediyecilik faaliyetlerinde ağaçlara en üst düzeyde dikkat edilmesi gerektiğini belirten Severoğlu, "Mesela tretuvarlar yapılırken araçların çarpmasını engellemek, böyle bir durumda müteahhitlere ceza verilerek bu yolun en aza indirilmesi, ağaçların köklerinin tamamıyla taşlarla hapsedilmemesi gerekiyor." dedi.
Yurt dışında bulunması nedeniyle ağaçların bakımının 5-6 yılına şahit olmadığını ifade eden Severoğlu, "Ama o yıllarda yaptığımız çalışmalar bir netice verdi ki çok fazla kesim olmadan bu günlere kadar geldik. Bu hastalığın 2020'den sonra bu şekle gelmesinin çeşitli sebepleri olabilir. Küresel ısınma olabilir, farklı farklı sebepler olabilir ama neticede ortada 112 ağacın kesilmesi durumu var. Netice şu, eğer bu hastalıksa, belediye yüzde yüz doğru yapmıştır. Eğer 3-5 tane var da diğer hastalıklardan dolayı tedavi edilebilecek bireyler vardıysa, onları kesmemeleri gerekirdi. Böyle bir durum var mı yok mu henüz incelemedim. İBB de 'İnceleyebiliriz.' diye bir teklifte bulundu." şeklinde konuştu.