Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektör Yardımcısı, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Kemalettin Aydın, Ankara'da koronavirüs vakalarının artış nedenine ilişkin konuştu.
Gazi Üniversitesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Mehmet Arhan ise "Şu anda yoğun bakımlarımızın doluluk kapasitesi yüzde 100. Mart, nisan, mayıs dönemine göre de bu dönemdeki vakaların özellikle akciğer tutulumu ve klinik açıdan daha ağır karşımıza çıktığını görüyoruz ve yatış oranları bu nedenle de oransal olarak daha yüksek" dedi.
VALİ ŞAHİN'DEN 'SOKAĞA ÇIKMA KISITLAMASI' AÇIKLAMASI
Ankara Valisi Vasip Şahin "Şu an sokağa çıkma yasağı gündemimizde değil" açıklaması yaptı.
ANKARA'DAKİ VAKA ARTIŞ SAYISININ NEDENİ...
Prof. Dr. Kemalettin Aydın, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın Ankara'daki vaka sayısının İstanbul'un 2 katı olduğuna ilişkin açıklamalarını hatırlattı.
Prof. Dr. Aydın, Ankara'nın 10 günü aşkın süredir Türkiye'de en fazla vakanın olduğu kent olduğunu belirterek, "Ankara belirli bir doluluk oranına ve yaygınlığa ulaştı. Sağlık Bakanı Koca'nın Ankara'da boşaltılmış 2 hastanenin yoğun bakımlarının kullanıma hazır hale getiriliyor olduğunu söylemesi de önemli. Çok dikkat edin. Artık herkesin ailesinde, apartmanında ya da çalıştığı ortamda bir Covid-19'lu var. Nisan ayında almış olduğunuz tedbirlerden daha fazla tedbirli olun. Bugün dünden daha tedbirli, bu ay geçtiğimiz aydan daha tedbirli, önümüzdeki sonbahar geçtiğimiz ilkbahardan daha tedbirli olmak zorundayız" diye konuştu.
Prof. Dr. Aydın, nisan ayında 5 bin 138'e ulaşan vakaların yüzde 75'inin Marmara Bölgesi'nde olduğunu, sadece İstanbul'da 3 bin 500 vakanın bulunduğunu hatırlatarak, şunları söyledi:
"Düşünün Türkiye'nin bir ili yüzde 60'ını oluşturuyor, geri kalan 80 vilayeti yüzde 40'ını oluşturuyordu. O zaman da şöyle söylüyorduk; 'Salgın açısından İstanbul'u bir başka ülke olarak görüp, tedbirleri planlamak lazım'. Yaz ayı ile beraber İstanbul'un 17 milyonunun neredeyse 8-9 milyonu ya kumsala ya da kırsala gitti. İstanbul'un nüfusu yarıdan aşağı azaldı. Hatta geçtiğimiz günlerde toplu taşımadaki kullanımı yüzde 18'di. İstanbul'daki aktif yaşam 5'te 1 azalmış durumda. Bunun sonucu ne oldu? İstanbul şu anda Türkiye rakamlarının neredeyse yüzde 10'unu oluşturuyor. Geri kalan yüzde 90'ı 80 vilayet oluşturuyor. İstanbul'dan Anadolu'ya giderek birbirlerini enfekte eden bu toplum, eylül ayı ile beraber yeniden İstanbul'a dönecek. Ekim ayının ortalarından itibaren yeniden İstanbul'un ilk sıralara çıkacağı, vakaların önemli bir kısmını alacağını söyleyebiliriz."
'ANKARA HALKI TATİLDE ENFEKTE OLDU'
Prof. Dr. Aydın, Ankara'nın ise göç alan, turistik ya da yaz ayında kalabalıklaşan bir kent olmadığına işaret ederek, "Ankaralının şöyle bir yapısı vardır; memur ağırlıklı ve orta ölçekli ekonomide olan bir toplumdur. Kışın bir tatil programı yaparlar, biraz taksit öderler sonra tatil dönüşü kalanını öderler. Ancak 7 ile 10 günlük bir güney tatili programına gidebilirler ya da yine orta ölçekli aileler 20 günlüğüne Anadolu'daki kendi memleketine giderler. İşte Ankara haziran ve temmuzda bunu yaptı. Bunu yapınca da gittikleri yerde enfekte oldular. Ankara halkı gittiği güney ya da kırsal tatilinde enfekte oldu. Ankaralının kendisi kırsala ve kumsala gitti, virüsü oradan aldı. Ankara'ya geldi, birbirlerine bulaştırdılar. Ankara sıkı tedbirlerle 3-4 haftadan sonra sönümlemeye (azalma) gider. Bunun karşılığında Marmara Bölgesi ve İstanbul, ekim ayından sonra Ankara'dan daha sert bir yoğunlukta olabilir" dedi.
'BÖLGESEL KARARLAR GEREKİYOR'
Prof. Dr. Aydın, Türkiye'de artık bölgesel kararlar gelmesi gerektiğinin altını çizerek, "Türkiye'nin başarılarının içinde cumartesi-pazar sokağa çıkma yasaklarının çok büyük etkisi vardı. Komple esnafı ve hayatı bütün zaman diliminde durdurmak yerine cumartesi-pazar sokağa çıkma yasakları ile gidişatın önü kesilebilir. Belki cumartesi-pazar bazı illerde sokağa çıkma yasağı uygulanabilir. Ama bunu tüm Türkiye'ye yayarak, tüm çalışma alanlarını kapatarak değil. Böyle kesmelerle yükseliş trendinin önüne geçilebilir" dedi.
GAZİ ÜNİVERSİTESİ HASTANESİ BAŞHEKİMİ: YOĞUN BAKIMLARIMIZ YÜZDE 100 DOLU
Öte yandan, Gazi Üniversitesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Mehmet Arhan, "Şu anda yoğun bakımlarımızın doluluk kapasitesi yüzde 100. Mart, nisan, mayıs dönemine göre de bu dönemdeki vakaların özellikle akciğer tutulumu ve klinik açıdan daha ağır karşımıza çıktığını görüyoruz ve yatış oranları bu nedenle de oransal olarak daha yüksek" dedi.
Prof. Dr. Arhan, Kurban Bayramı sürecinde ve tatil döneminde kent dışına çıkanların Ankara'ya dönmesinin, vaka sayılarının artmasına yol açtığına dikkat çekerek, "Kurban Bayramı sonrası dönemde biz hastane olarak kademeli bir şekilde başvuran hasta talebine göre Covid-19 servisi ve yoğun bakım kapasitemizi Covid-19 olmayan hastaların sağlık hizmeti ihtiyacını da mümkün olduğunca durdurmadan imkanlarımız ölçüsünde artırdık. Şu anda 3 yataklı servisimiz ve 3 yoğun bakım ünitemizle Covid-19 sağlık hizmetini sürdürüyoruz, servis ve yoğun bakımlarımızda doluluk oranı yüzde 100. Bundan sonrasında Covid-19 için daha fazla kapasite artırımında Covid-19 olmayan hastalarımıza da sağlık hizmeti sunma zorunluluğumuz ve sağlık personeli kısıtlılığımız nedeniyle artırmakta çok zorlanıyoruz" dedi.
'SÜREKLİ MASKEYE DOKUNMAK AYRI RİSK'
Prof. Dr. Arhan, bundan sonraki süreçte bireysel tedbirlerin öne çıktığına işaret ederek, "Sağlık sisteminin kapasitesi üstünde bir hasta yükü ile karşılaşmadan bu sürecin daha kontrollü bir şekilde sürdürülmesini umut ediyoruz. Yaklaşan gribal enfeksiyon mevsiminde Covid-19 hastalarıyla Covid dışı gribal enfeksiyonları ayırt etmek, bunların bulaş riskini azaltacak şekilde yönlendirmesini yapmak sonbahardaki gribal enfeksiyon döneminde bizim önümüzdeki en büyük zorluklardan biri olacak. Burun altındaki maskeyi takmakla maske takmamak arasında çok bir fark yok. Düzgün maske kullanımı çok önemli. Sürekli maskeye elle dokunmak o da ayrı bir risk oluşturuyor" dedi.
'BÖYLE DEVAM EDERSE BİZİ ZORLAYACAK'
Bu süreçte sağlık personelini korumak adına hastanede hizmet içi eğitimler düzenlediklerini anlatan Prof. Dr. Arhan, "Eğitimlerle personelimizi duyarlı hale getirmeye çalışıyoruz fakat bu artışın devam etmesi ve sağlık çalışanlarındaki bu psikolojik yorgunluk eğer bu şekilde devam ederse gerçekten bizi zorlayacak kısıtlayıcı en önemli faktörlerden biri haline gelecek. Çünkü sağlık hizmetinin yürütülmesi demek sadece hekimle yürütülen bir süreç değil bir ekip işi. Bu ekip içindeki oran bozulursa o zaman bizim bu sağlık hizmetini sağlıklı bir şekilde yürütebilmemiz çok mümkün olmaz.
Vatandaşlarımızın bizim yaşadığımız zorlukları da duymasını, görmesini ve bize kulak vermesini istiyoruz. Pandemi sürecini bir savaş, bir mücadele olarak adlandırırsak şu anda bunun en ön safında yer alan sağlık çalışanlarının vermiş olduğu zorlu mücadelede vatandaşımızın da yapabileceği en önemli destek mümkün olduğunca bulaşı azaltacak tedbirlere uymak ve hastanelere gelecek hasta sayısını azaltmaktır" diye konuştu.