Cüneyt Arkın'ın mirası davalık oldu. Cüneyt Arkın'ın ilk eşinden olan kızı Filiz Cüreklibatır, babasının ölümünden 1,5 yıl sonra üvey annesi ve iki kardeşine dava açmıştı. O davada tanık olarak Ediz Hun ile Cem Karaca'nın eşi İlkim Karaca tanık olarak dinlendi. İşte haberin detayları...
1.5 yıl önce vefat eden Cüneyt Arkın'ın mirası mahkemelik oldu. Arkın'ın vasiyetnamesine ilk eşinden olan kızı Filiz Cüreklibatır itiraz etmişti. Cüreklibatır, mirastan mal kaçırdıkları iddiasıyla üvey annesi Betül Cüreklibatır ile kardeşleri Murat Cüreklibatır ve Kaan Polat Cüreklibatır'a 'tenkis' (ölüme bağlı tasarruf) davası açmıştı.
İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi'ndeki davaya göre Cüneyt Arkın, kızına Levent'te bir taşınmazı olduğunu, bunu oğulları ile eşinin baskısıyla onların lehine bağışlayacağını söylemişti.
Arkın ayrıca kızına da mirastan payını vereceğini belirtmişti. Filiz Cüreklibatır'a vadedilen miras payının hiçbir şekilde verilmediği dilekçede anlatılmıştı.
Dilekçede, vasiyetname açıldıktan sonra Cüneyt Arkın üzerinde herhangi bir taşınmaz kaydının bulunmadığı belirtilmişti:
"Levent'teki taşınmazın 3. kişilere satıldığı, bu satışla davalılar adına başkaca taşınmazın satın alındığı görülmüştür. Davalılar adına kayıtlı olan taşınmazlar ile banka hesaplarına tedbir konulmasını, malların bölüştürülmesini istiyoruz."
KIZIMI KAPIDAN KOVDU
Cüneyt Arkın'ın ilk eşinden olan kızı Filiz Cüreklibatır'ın mirastan mal kaçırdıkları iddiasıyla üvey annesi Betül Cüreklibatır ve erkek kardeşlerine açtığı davada Ediz Hun ve İlkim Karaca tanık olarak ifade verdi.
Hürriyet'in haberine göre; Davanın ilk duruşmasında Cüneyt Arkın'ın ilk eşi Güler Mocan kızı adına tanıklık etti "Kızım 30'lu yaşların sonlarına doğru babasıyla samimi oldu. Betül Hanım, Cüneyt'in kızımla görüşmesini istemedi. Hatta kapıdan bile kovmuşluğu vardı. 1984 yılında nafaka davası açtığımda dedektif tutmuştum. Cüneyt Arkın'ın birçok mal varlığını tespit etmiştik." Betül, Murat ve Kaan Polat Cüreklibatır'ın şahitleri ise Ediz Hun ile İlkim Karaca oldu.
AİLESİNDEN BASKI GÖRMEDİ
Ediz Hun ifadesinde "Yeşilçam'da, bizim dönemimizde bugünkü gibi astronomik ücretlerin ödenmesi söz konusu değildi. Dört sene çalıştıktan sonra anca ev alabiliyorduk. Eşi Betül Hanım, Cüneyt'i son anına kadar yalnız bırakmadı. Cüneyt baskı görecek ve herhangi bir baskıya gelebilecek biri değildi. Ailesi tarafından bir baskı görmemiştir" dedi.
FİLİZ'DEN HİÇ BAHSETMEDİ
Cem Karaca'nın eşi İlkim Karaca ise "Cüneyt Bey 1974'ten beri yazlık komşumuzdu. Kızı Filiz'den bahsettiğini hiç duymadım. Cüneyt Arkın'ın kızı Filiz'i burada ilk defa görüyorum. Betül Hanım Cüneyt Bey'in son anına kadar yanındaydı" dedi.
3 ÇOCUK BABASIYDI
İlk evliliğini 1964 yılında Güler Mocan ile yapan Cüneyt Arkın'ın bu evliliğinden kızı Filiz doğdu.
HAYATININ EN BÜYÜK SIRRI
Ancak Filiz Hanım ile Cüneyt Arkın'ın görüşmediği biliniyor.
Evliliği kısa süren ünlü oyuncu, 1970 yılında Betül Işıl ile evlendi.
Bu evliliğinden de Murat ve Kaan dünyaya geldi.
MEKTUP ORTAYA ÇIKTI
1966 yılında kızı Filiz'i kucaklarına alan usta sanatçının, 50 seneyi aşkın süredir görüşmediği kızına yıllar önce yazdığı duygu yüklü mektup ise dikkat çekti. Beyaz TV'de yayınlanan 'Beyaz Magazin' adlı programda yayınlanan 10 Mart 1968 tarihli mektuba göre; Cüneyt Arkın, göremediği kızına hasretle sesleniyor.
"ANNEN YİNE SENİ BANA GÖSTERMEDİ"
"Canım yavrum Filiz'im. Sana bunları yazmamın bir sebebi var. Bugün 10 Mart 1968, Kurban Bayramı'nın birinci günü. Bugün yine annen seni bana göstermedi. Telefonları yüzüme kapatıyor, mektuplarımı okumuyor. Senden ayrıları iki ay oldu. Seni bin yıl görmemiş gibi özledim. Artık tatlı yüzün, yavaş yavaş hafızamdan siliniyor. Göğsüme dokunan o küçücük elinin sıcaklığı azaldı. Günlerdir cehennemin dibindeymiş gibi acılar içindeyim. Bin kere adını fısıldadım. Bin kere Allah'a dua ettim seni bana göstersin diye. Korkular içinde sana geldim. Bana kapıyı açmayacaklarını bile bile.
Eve karı-koca iki dostumu gönderdim. Ben de köşede bekledim. Kadın hamileydi, yüzü çilli, şefkatli bir çocuk beklemenin mutluluğu içindeydi. Ama benim kadar korku içindeydiler. Teyzelerin onları kovmuş. Annen seni pencereden olsun görmeme razı olmamış. Sen teyzenin kucağındaymışsın, mavi dantelli bir elbisen varmış. Tatlı tatlı gülüyormuşsun. Yaramazlık yapıp utanıyor sonra başını saklıyormuşsun. Bir babadan çocuğunu hangi kuvvet ayırır.
"ACI ÇEKİYORDUM VE YALNIZDIM"
Buna hangi yürek razı olur? Hangi kötülük böyle bir sevgiyi yener? Bütün duygularım ölmüş gibiydi dönerken. Dünyanın bütün kurşunları yüreğime sıkılmış gibiydi. Bir annenin katılığını, duygusuzluğunu, gaddarlığını neyle izah edecektim. Annenin son iki yıldır bana gösterdiği korkunç sahnelerde kendisinden çok teyzem Gül'ün ve çevresinin payı vardı. Mahkeme haberlerinde çıkan resimlerinde şaşkın, biraz öç almışlığın rahat tebessümündeki acıyı yine ancak ben çözebilirim. Çocuğum bunlar bizim yazımız, kaderimiz. Ama anne bir elini uzatsa kurtulacaktım. Evet, yavrum acı çekiyordum ve yalnızdım. Annenin bende güç bildiği, kıskandığı her şey, şöhretim ve param beni dünyada yalnız bırakmıştı. Çünkü suçlarımda, zaaflarımda samimi idim. Suçluydum ama sahte değil, içten pazarlıklı değil, cimri değil.
"ÖLÜMÜME RAZI OLACAK KADAR TÜKENMİŞTİM"
Annenle aramızda büyük bir ayrılık da Türk sinemasını asla önemsememesinden ileri geliyordu. Ona göre yaptığım bütün iş basit ve aşağılayıcı bir şeydi. Teyzelerin de aynı şeyi düşünüyorlardı. İşimi kazanmak anneni kaybettiriyordu bana. Görüyorsun yavrum, anneni kazanmak, işimi kazanmak anneni kaybettiriyordu bana. Yapayalnızdım, yine de anneni delice seviyor ve dayanıyordum. Annen dışarıda görev almak istiyordu. Kırklareli'ne tayini çıktı. 'Kendime güvenim gelir, oyalanırım' diyordu. Doğru söylemediğini biliyordum. Gitmek istemiyordu ama 'Gitmem gerekiyor' diye dayatıyordu. Neden gittiğini ve neden gittiğini kesin olarak bilmiyordu. Ama o günler ölümüme bile razı olacak kadar bezgindim, tükenmiştim.
"ANNENİ ASLA AFFETMEYECEKSİN"
Yokluğunun acısını iki gün sonra duydum ama artık çok geçti. 'Bana dön' diye yalvarmam lazımdı ama yapamadım. Elimin kolumun neden zincirlendiğini, utanç ve azap içinde ona yazdığım mektupları neden yırttığımı, Kırklareli'ne gitmeyip neden bin kere yoldan döndüğümü yalnız annen ve teyzen biliyor.
İleride sen de bileceksin ve anneni asla affetmeyeceksin. Annen aşkımızın eserlerini yıkmayı, benimle savaşıp beni rezil etmeyi artık görev bilmişti. Bense hala birleşmeyi ve kötü bahtımıza karşı gelmeyi teklif ediyordum. Çünkü annenşn nasıl büyük aşk, bağışlama, verme, toprak kadar sabır, tevekkül ve inanç olduğunu yalnız ben biliyorum. Sanki o benimle doğdu, benimle ölecek. Ah çocuğum! Nedir bu iğrençlikler, sessizce sevmek ve bağışlamak varken.
Ben suçlarımı ve onun suçlarını bilerek geleceğe güvenle, erkekçe, dostça, arkadaşça, insanca, yiğitçe bakarak yalnız onu seviyorum. Yalnız onun yarattığı ve yapayalnız bırakmak istediği sevgiyi kurtarmaya çalışıyorum. O ise sevgiyi bağlı kalmayı küçük gördü ve şimdi benden daha yalnız. Artık ona 'Allahaısmarladık' diyebilirim. Baban Cüneyt Arkın.
Gerçek adı Fahrettin Cüreklibatır olan ünlü oyuncu 1937 yılında Eskişehir'de doğdu.
UNUTULMAZ FİLMLERDE OYNADI
Unutulmaz filmleriyle Türk sinemasına damga vuran Cüneyt Arkın, yediden yetmişe herkesin sevdiği bir oyuncu haline geldi.