Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri sahiplerini buldu. Cumhurbaşkanı Külliyesi'nde düzenlenen programa katılan Başkan Recep Tayyip Erdoğan, kazananlara ödüllerini verdi.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen törenle her sene olduğu gibi hayatını bilim ve sanata adamış çok kıymetli isimler Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın elinden ödüllerini aldı.
GÖNÜLDEN TEBRİK EDİYORUM
Programda konuşan Başkan Erdoğan, "Kültür sanat dünyamızın kıymetli temsilcileri, değerli misafirler, sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne hoş geldiniz. Kültür ve Sanat Törenleri vesilesi ile sizlerle beraber olmaktan memnuniyet duyuyorum. Sanatçılarımızı gönülden tebrik ediyorum." ifadelerini kullandı.
Ödülünü Başkan Erdoğan'ın elinden alanlardan biri de Emel Sayın'dı.
Erdoğan ödülü takdim ederken şu ifadeleri kullandı:
Müzik ödülü sahibi hafızamızda yer edinen Emel Sayın hanımefendidir. Yarım asırdır icra ettiği Türk sanat müziğini gönüllerde yaşatan hanımefendi gönül telimizi titretmeyi sürdürmektedir.
Aldığı ödül sonrası Sabah Gazetesi'nden Tuba Kalçık'a açıklama yapan Sayın, 60 yıllık sanat hayatının böyle bir ödüllere taçlandırılmasınının kendisini çok mutlu ettiğini söyleyerek şu sözleri kullandı:
"60 yıllık sanat hayatımın böyle anlamı büyük bir ödül ile taçlandırılmış olması, beni ziyadesiyle mutlu etmiş olup, onur ve gurur duyduğumu belirtmek isterim.
Beni bu ödüle layık gören Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Hanımefendiye sonsuz teşekkürlerimi sunarım."
Diğer ödül alan isimler ise şunlar;
BİLİM- SÜLEYMAN ULUDAĞ
Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Anabilim Dalı öğretim üyeliğinden emekli, tasavvuf tarihi uzmanı Prof. Dr. Süleyman Uludağ, Amasya'nın Akyazı köyünde 1940 yılında dünyaya geldi.
Türkiye Diyanet Vakfı üyesi Uludağ, 1967 yılında Kastamonu İmam Hatip Lisesi'nde öğretmenliğe başladı. 1970'te Kayseri Yüksek İslam Enstitüsü'nde, 1975'te Bursa Yüksek İslam Enstitüsünde göreve başlayan Uludağ, 1982 yılından sonra Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde öğretim üyesi olarak hizmet verdi. Aynı yerde "İslam Açısından Musiki ve Sema" adlı teziyle doktorasını tamamlayan Uludağ, doçentliğe ve profesörlüğe yükseldi. 2007'de emekli oldu.
Uludağ, TDV İslam Ansiklopedisi'ne başlangıcından itibaren müellif-redaktör ve Tasavvuf İlim Heyeti Başkanı ve üyesi olarak hizmet verdi; 232 madde veya madde bölümünü telif etti, birçok maddenin ilmi redaksiyonunu yaptı.
İbn Haldun'dan yaptığı Mukaddime çevirisiyle 1982'de çeviri dalında, İran'a ve Turan'a Seyahat kitabıyla 2002'de Gezi dalında Türkiye Yazarlar Birliği'nden "Yılın Yazar, Fikir Adamı ve Sanatçıları Ödülü" ve 2011'de de "Üstün Hizmet Ödülü" aldı.
MÜZİK- EMEL SAYIN
20 Kasım 1940 Sivas doğumlu olan Emel Sayın, 13 yaşındayken Arif Sami Toker'den müzik dersleri almaya başlamıştır. Daha sonraki yıllarda Münir Nurettin Selçuk'tan eğitim alan Sayın, Uzunköprü Gazi Turhan Bey Ortaokulu ve Çapa Anadolu Öğretmen Lisesi'nden mezun olmuştur.
Sayın daha sonra İstanbul Belediye Konservatuarı'nda Alis Rosenthal'dan şan dersleri almıştır. Hürriyet Haber Ajansı'nın açtığı yarışmada Ses Kraliçesi seçilmiştir.
17 yaşına geldiğinde Necdet Yazar'ın gazinosunda sahne almaya başlamış, 1963 yılında Ankara Radyosu'nun sınavını kazanarak burada yedi yıl boyunca çalışmıştır. Sahne tecrübesini de geliştiren Emel Sayın, daha sonra İstanbul'a taşınarak İstanbul Radyosu'nda çalışmaya başlamış ve Lalezâr Fazinosu'nda assolist olarak sahne almıştır.
İlk sinema deneyimini 1970 tarihli Eyvah filmiyle yaşayan Sayın, daha sonra sırasıyla Şampiyon, Feride, Hicran, Kavanoz Dipli Dünya ve Makber gibi filmlerde rol almıştır. Emel Sayın pek çok sinema filminde rol almakla birlikte başrollerini Tarık Akan ile paylaştığı 1974 tarihli Mavi Boncuk filmiyle oyunculuğundan söz ettirmiştir. 2001 yılında ekranlara gelen Aşkım Aşkım dizisinde de Mehmet Ali Erbil ile birlikte rol almıştır.
Emel Sayın, 1998 yılında Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından Devlet Sanatçısı ünvanına layık görülmüştür.
KÜLTÜR- ALİ BİRİNCİ
25 Ağustos 1947'de Hendek'te Balıklı Şeyh köyünde doğdu. Birinci; ilkokulun ilk üç senesini köyünde, son iki senesini Hendek'te okudu. 30 Haziran 1988'de Polis Akademisinde göreve başladı. Türk Siyasi Tarihi ve İnkılâp Tarihi dersleri verdi.
18 Haziran1986'da, Hürriyet ve İtilâf Fırkası başlıklı doktorasını verdi. 1993'te doçent, 2000'de Yakınçağ Tarihi profesörü oldu. 3 Ekim 1989- 25 Eylül 1990 arasında Fransa'da Paris'te mesleki çalışmalar yaptı.
Atatürk Araştırma Kurumu üyeliğinde bulundu. 25 Eylül 2002-28 Temmuz 2004 devresinde Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi'nde ders verdi ve üniversitenin Sosyal Bilimler Dergisi'ni dokuz sayı çıkardı ve bu arada Kırgızca ve Rusça kurslarına devam etti. 1 Ağustos 2008 - 12 Eylül 2011 arasında Türk Tarih Kurumu Başkanlığı yaptı.
Prof. Dr. Ali Birinci'nin yazı hayatı 1968 senesinde şiirle başladı ve ilk şiiri o zaman Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde bulunan öğrenci derneklerinden Hür Düşünce Kulübü 'nün yayın organı Millî Düşünce dergisinde çıktı. Daha sonra Fikir ve Sanatta Hareket dergisinde ilk denemeleri ve diğer şiirleri basıldı. Doktora tezini verdikten sonra Tarih ve Toplum, Dergâh, Yeni Türkiye, Polemik, Türk Yurdu ve Kebikeç ile Müteferrika dergilerinde yakın devrin siyasi hayatı, tarihi şahsiyetleri ve yazarları hakkında yazılar yazdı. Bu yazılarının 1999 senesi sonuna kadar yayımlanmış olanlarını Dergâh yayınları tarafından üç cilt halinde basıldı.
RESİM- İLHAMİ ATALAY
Ressam İlhami Atalay, 1948'de Artvin'in Arhavi ilçesinde doğdu ve 1972'de İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisini bitirdi.
Burslu olarak 1973-1978'de Berlin Devlet Güzel Sanatlar Akademisi ve Tatbiki Sanat Akademilerinde resim ve duvar halısı eğitimini tamamlayan Atalay, Fransa'da duvar halısı ve sanat araştırmalarında bulundu.
Atalay, 1981-1983'te serbest desinatör olarak çalıştı, 1983'te İstanbul'a dönerek, yeniden resim çalışmalarına başladı. Hafta sonları İstanbul Tasarım Merkezi'nde öğrenci yetiştirmeye devam eden Atalay, 2022'de 'Necip Fazıl Saygı Ödülü'ne layık görüldü. Son olarak İlhami Atalay'ın 75. doğum günü çerçevesinde, 33 eserine yer verilen kişisel resim sergisi, Atatürk Kültür Merkezi'nde (AKM) sanatseverlerle buluştu.
KARİKATÜR- HASAN AYCIN
20 Eylül 1955'te Balıkesir'in Aslıhantepecik köyünde dünyaya geldi. İlkokulu köyünde, İmam-Hatip Okulu'nu Balıkesir'de bitirdi.
Bursa İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'nden mezun oldu. 1975-1982 yılları arasında Merinos Fabrikası'nda grafiker olarak çalıştı. Bir süre Balıkesir'de pazarcılık yaptı. Askerliğini kısa dönem olarak Menemen'de yaptı. 1984 yılında İstanbul'a yerleşip serbest grafikerliğe başladı. Kayıtlar dergisinin kurucuları arasında yer aldı. Halihazırda çalışmalarını kendi atölyesinde sürdürüyor.
İlk çizgisini 3 Şubat 1978'de Yenidevir gazetesinde yayınladı. Milli Gazete ve Zaman gazeteleri ile Mavera, Yönelişler, Aylık Dergi, İslâm, Kadın ve Aile, Gül Çocuk, Mavi Kuş, Birdirbir, Inquiry, Kardelen, Kayıtlar, Kitap Postası, Kudüs, Elif ve Mostar dergilerinde çizgileriyle yer aldı. Halen Yedi İklim, Hece, Hece Öykü, İtibar, Tohum, Kur'ani Hayat dergileri ile Yeni Şafak gazetesinde çiziyor.
SİNEMA- SAMİ ŞEKEROĞLU
Sinema alanında ödüle lâyık görülen Sami Şekeroğlu, Türk sinemasının köklü geçmişine ve geleceğine önemli katkılarda bulunan saygın bir isim olarak öne çıkıyor. Sami Şekeroğlu, 1937 yılında Elazığ'da doğdu. İstanbul Devlet Sanatlar Akademisi'nde Yüksek Resim Bölümü'nden mezun olan Sami Şekeroğlu'nun adı, Türkiye'nin ilk sinema-kültür kuruluşu olan "Kulüp Sinema 7" ile özdeşleşti. 1962 yılında kurulan bu kuruluş, daha sonra "Türk Film Arşivi" adını aldı. Sami Şekeroğlu, 1969 yılında bu arşivi Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'ne karşılıksız olarak devrederek "Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Film Arşivi"nin kurucusu oldu.
Sami Şekeroğlu, 1970 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Film Arşivi'ne Müdür olarak atanarak bu alandaki çalışmalarını profesyonel bir zemine taşıdı. 1974 yılında akademik düzeyde ülkemizin ilk örgün sinema-televizyon eğitimini başlattı. 1985 yılında "Toprak Adamları" adlı deneysel filmiyle Kültür Bakanlığı Sinema Ödülü'nü alan Sami Şekeroğlu, 1985 yılında doçent, 1987 yılında profesör unvanını kazandı. Ayrıca, 1996-1999 yılları arasında MSÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı olarak görev yaptı.
DİJİTAL SANAT- REFİK ANADOL
Dijital sanatta ismini dünyaya duyurmuş sanatçı Refik Anadol, 1985 İstanbul doğumludur. Lisans eğitimini İstanbul Bilgi Üniversitesi Görsel İletişim Tasarımı Bölümü'nde fotoğraf ve video alanında en yüksek onur derecesiyle bitirdi.
Ardından Los Angeles, Kaliforniya Üniversitesi (UCLA) Medya Sanatları Tasarımı Bölümü'nde yüksek lisansı tamamlayan Anadol, UCLA'in aynı bölümünde öğretim görevlisi ve misafir araştırmacı olarak görev yapıyor. Anadol, ilk dönemlerinde özellikle kamusal alanlarda sergilediği, mimari odaklı verilerle oluşturduğu heykeller ortaya koyuyordu. Zamanla, birçok farklı alandaki veriyi yapay zeka programlarına işleyerek yine kamusal alanlarda sergilemeyi tercih ettiği dev projelere yöneldi. Son zamanlarda makinelerin hafızasına, yani makinelerin verileri algılama ve düşünme biçimlerine yoğunlaşan Anadol, imza attığı projelerde görsel, işitsel, sismik, coğrafi, meteorolojik, kültürel ve akla gelebilecek her türlü veriyi topluyor.
Sonrasında, dünyanın ve insanların yaşamını sürdürürken bu verilerle, projeye özel yazılan algoritmalarla çalışan yapay zekâ programını besliyor. Böylelikle sanatçı, içinde yaşadığımız teknolojinin ve makinelerin verileri nasıl algıladığını, yorumladığını gösteren veri heykelleri yaratıyor. Refik Anadol'un yapay zeka üretimlerinin gerçek bir sanat eseri olup olmadığı tartışma konusu olmuştu. Anadol'un dijital eserlerinden oluşan sergi, Türkiye Kültür Yolu etkinlikleri kapsamında Alsancak Tarihi Tren Garı'nda sergileniyor.
MİMARİ- SİNAN GENİM
Kuzguncuk'ta 1945'te doğan Dr. Sinan Genim, 1963'te Haydarpaşa Lisesi'ni bitirdi. Kuzguncuk Kültür Derneği'nin kuruluş aşamasında bulundu, tiyatro çalıştı, liseden sonra bir dönem Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne devam etti ama daha sonra İstanbul'a döndü.
Mimarlık serüveni Türkiye Yüksek Teknik Öğretim Vakfı Işık Mühendislik ve Mimarlık Özel Yüksek Okulu'na girmesiyle başladı. 1969 yılında mimar olarak mezun oldu. Mimarlığa öğrenciliğinde 1967 yılında TBMM Millî Saraylar Dairesi'nde mimar olarak başlarken Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, Küçüksu Kasrı gibi yapıların restorasyon proje ve uygulamalarında deneyimini arttırdı. Mezun olduğu Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Yüksek Okulu'nda Mimarlık Tarihi ve Rölöve asistanlığı yaparken İstanbul Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi Mimarlık Bölümü Rölöve ve Restorasyon Ana Bilim Dalı'nda yüksek mimarlık eğitimini 1975 yılında tamamladı.
Bu arada Prof. Dr. Nurhan Atasoy'un teşviki ile İÜ Edebiyat Fakültesi Estetik ve Sanat Tarihi Kürsüsü'nde asistanlık yaptı ve Türk-İslam Sanatı Kürsüsü Başkanı Prof. Dr. Oktay Aslanapa ile doktora çalışmasına başladı. 1980'de "Fethinden Lâle Devri'ne Kadar İstanbul'un İskânı, İskân Özellikleri ve Mesken Tipleri" konulu teziyle "Edebiyat Doktoru" ünvanını aldı.
EDEBİYAT- NAZAN BEKİROĞLU
3 Mayıs 1957 günü Trabzon'da doğdu. Edebiyata ilgi duyan bir ailenin üç çocuğundan en küçüğüydü. Babası, "Hedef" adlı bir mahallî bir gazetenin sahibiydi ve edebiyatın yanısıra Osmanlı tarihine ilgisi vardı. 14 yaşında iken babasını yitirdi. Babası, İçinde Bir Sızı Var adlı hikayesinin kahramanı olmuştur.
İlk ve orta tahsilini Trabzon'da yaptıktan sonra Erzurum'a giderek Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Öğrencilik yıllarında halk edebiyatı ve Orta Asya estetiğinin peşinde idi. Bunu bir ölçüde ilk hikâyelerine de yansıttı. (Hava Hanım Öldü). Gerek sanatkâr, gerekse akademik kişiliğinin gelişmesinde hocası Orhan Okay'dan teşvik ve destek gördü.
Dört yıl lise öğretmenliği yaptıktan sonra Karadeniz Teknik Üniversitesi Fatih Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Eğitimi Bölümü'ne öğretim görevlisi olarak girdi. Orhan Okay yönetiminde sürdürdüğü Halide Edip Adıvar'ın Romanlarının Teknik Açıdan Tahlili konulu doktorasını 1987 yılında tamamladı. Aynı bölümde öğretim üyesi olarak çalışmaya başladı. Şair Nigâr Hanım konulu çalışmasıyla doçent oldu.
İlk kitabı olan Nun Masalları'nı 1997 yılında yayımladı. 1998'den itibaren KTÜ'de açılan Türkçe eğitimi bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmakta olan Nazan Bekiroğlu, 4 Mayıs 2001'de profesör olmuştur. Çeşitli dergilerde çok sayıda bilimsel makale, deneme ve öyküsü yayınlanmıştır.
VEFA ÖDÜLÜ- ATİLLA İLHAN
Unutulmaz şiirlerin sahibi İlhan, 15 Haziran 1925'te İzmir'in Menemen ilçesinde hayata gözlerini açtı. İzmir Karşıyaka Cumhuriyet İlkokulu ve Ortaokulu'nu bitiren usta şair, Atatürk Lisesi'ndeki öğrenciliği sırasında Türk Ceza Kanunu'nun 141. maddesine aykırı davrandığı gerekçesiyle tutuklandı ve okuldan uzaklaştırıldı.
İlhan, Danıştay kararıyla eğitimini sürdürme hakkını kazanarak geri döndüğü okul hayatına, İstanbul'da Işık Lisesi'ne devam ederek, buradan mezun oldu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ndeki yüksek öğrenimini yarıda bırakan İlhan, 6 yıl, aralıklarla Paris'te yaşadı.
Türkiye'ye döndükten sonra çeşitli gazete ve dergilerde çalışan ve şiirlerinde bağımsızlık, özgürlük mücadeleleri, eşitlik, halkçılık, modern insan bunalımını ön planda tutan bakış açısını kaleme alan Attila İlhan, Demokrat İzmir Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü ve başyazarlığını üstlendi. Ankara'da Bilgi Yayınevi danışmanlığı yaptı.
Bir dönem müstear isimlerle edebiyat hayatını sürdürdüğü için Türk edebiyatında "Kaptan" lakabıyla anılan İlhan, senaryolarında "Ali Kaptanoğlu" takma adını kullanırken, ilk şiiri olan "Balıkçı Türküsü"nü de "Nevin Yıldız" takma adıyla yazdı. Aynı zamanda İlhan, "Beteroğlu" takma adıyla da Yücel dergisinde şiirlerini yayımladı.
"Yeni Ortam", "Dünya", "Milliyet", "Söz" gazetelerinde köşe yazıları yazan İlhan, "Yelken" ve "Sanat Olayı" isimli dergilerin de yöneticiliğini üstlendi.
VEFA ÖDÜLÜ - SAMİHA AYVERDİ
Samiha Ayverdi 1905 yılında İstanbul'un Şehzadebaşı Semtinde dünyaya gelmiştir. Eğitim hayatını yine İstanbul'da tamamlayan yazar, çok iyi derecede Fransızca öğrenmiştir. Bunun yanında tasavvuf, tarih, edebiyat ve felsefe alanında kendini yetiştirmiştir. Onun hayatında rol oynayan asıl kişi Kenan Rifai'dir.
Samiha Ayverdi ilk romanı olan "Aşk budur" isimli eserini 1938 yılında yayınlamıştır. Bu romanı diğer eserleri takip etmiştir. 1946 yılından sonra tarihi ve fikri eserlere ağırlık vermiştir.
Yazar, 1966 senesinde Türk Ev Kadınları Derneği'ni kurmuştur. 1970 yılına gelindiğinde de ağabeyi olan Mimar Ekrem Hakkı Ayverdi ve İlhan Ayverdi ile Kubbealtı Cemiyeti'nin kurulmasına katkı sağlamıştır. Söz konusu cemiyet, 1978 yılında vakıf statüsü kazanmıştır. Edebiyat ve topluma hizmetle geçirdiği ömrü 1993 yılında son bulmuştur. Samiha Ayverdi 22 Mart 1993 yılında vefat etmiştir.
VEFA ÖDÜLÜ- MUHSİN ERTUĞRUL
28 Şubat 1892'de İstanbul'da doğdu. Türk tiyatrosunun batılı anlamda kurucusu olarak kabul edilen Ertuğrul, sinema alanında da Türkiye'de ilk önemli katkıları gerçekleştirmiştir. 1922-1939 yılları arasında Türkiye'de film yapan tek kişidir. Tefeyyüz Mektebi'nde okurken tiyatroya ilgi duydu ve aktör olmaya karar verdi. 1909'da Burhanettin Tiyatrosu'nda Arthur Conan Doyle'ın Sherlock Holmes oyununda 'Bob' rolüyle ilk kez sahneye çıktı. Ailesi, sahneye çıkmasına karşı çıktığı için baba evinden ayrıldı ve tiyatro eğitimi için 1911'de Paris'e gitti. 1912″de İstanbul'a döndü. Burada yönetmen ve oyuncu olarak çalışmaya başladı. İlk kez Shakespeare'in Hamlet oyununu sahneye koydu ve Hamlet rolünü kendisi oynadı.
1913'te Bursa'da Millet Tiyatrosu adıyla İsmail Galip Arcan, Behzad Butak ve Kemal Emin Bara ile kurduğu Yeni Turan Temsil Heyeti'nde çok sayıda yabancı oyunu sahneledi ve bu oyunlarda oynadı. Aynı yıl Şehzadebaşı'nda Ertuğrul Sineması'nı açtı. Burada ise film gösterimlerinin yanı sıra Karanlık İçinde Buse, Fener Bekçileri gibi oyunlar da sunuldu. Sinemada film öncesi kısa gösteriler yaptı.
1913 sonunda karıştığı bir siyasi olay nedeniyle sınırdışı edilip Fransa'ya gitti. İstanbul'a döndüğünde "Ertuğrul Muhsin ve Arkadaşları" topluluğunu kuran sanatçı, o sıralarda Berlin'e gitti ve Berlin'de kendi adına İstanbul Film adlı bir film şirketi kurdu. Üstat Film'in de ortağı ve yönetmeni oldu. "Samson", "Kara Lale Bayramı", "Şeytana Tapanlar" adlı filmleri çekti.
1918'de İstanbul'a döndü. Edebi Tiyatro Heyeti adında bir özel topluluk kurdu. İpek Film ve Kemal Film'in kurulmasında ön ayaklık yaptı. İpek Film'de 1928-1941 arasında yönetmen olarak 20 film çekti. 1923'te Halide Edip Adıvar'ın aynı adı taşıyan romanından uyarladığı "Ateşten Gömlek", Kurtuluş Savaşı'nı konu alan ilk film olarak sinema tarihine geçti. Bu filmde başrolü oynayan Neyyire Neyir ile evlendi.
Muhsin Ertuğrul, ilk sesli Türk filmlerini çekti; Mısır-Yunan işbirliğiyle 1931'de çekilen "İstanbul Sokaklarında" ve ertesi sene çektiği "Bir Millet Uyanıyor", ilk sesli Türk filmleri oldu.
Ertuğrul, Istanbul Şehir Tiyatrosu'nda 1935-1936 sezonunda Türkiye'deki ilk düzenli çocuk oyunlarını başlattı. 1947'de kurulmakta olan Devlet Tiyatrosu'nu yönetmek üzere Ankara Devlet Konservatuvarı Tatbikat Sahnesi'nin başına getirilen Ertuğrul, çeşitli aralıklarla Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü ve İstanbul Şehir Tiyatroları Baş rejisörlüğü görevini sürdürdü.
Bu dönemde 1964 Türkiye'de ilk kez Brecht'in bir oyununu ve Shakespeare'in 400. doğum yıldönümü nedeniyle beş sahnede beş Shakespeare oyunu sahneletti. Bu çalışmaları sebebiyle eleştirilere hedef oldu. 1966'da İstanbul Belediye Meclisi'nin kararıyla baş rejisörlük kadrosu kaldırıldı. Kamuoyunda, mecliste ve medyada büyük tepkilere yol açan "Muhsin Ertuğrul olayı", "Türk tiyatrosuna indirilen bir darbe" olarak nitelendirildi.
Açıkta kalan Muhsin Ertuğrul, Federal Almanya ve Ispanya'daki tiyatro eğitim yöntemlerini incelemeye gitti. 1967'de LCC Tiyatro Okulu'nda sahne dersleri ve İstanbul Üniversitesi Gazetecilik Enstitüsü'nde tiyatro eleştirisi dersleri verdi. 23 Aralık - 12 Ocak 1970 arasında 60. sanat yılı büyük programlarla kutlayan Muhsin Ertuğrul'a 23 Ekim 1971'de Kültür Bakanı Talât Halman'ın çabasıyla Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir sanatçıya verillen "Devlet Kültür Armağanı" verildi.
Ertuğrul'a 23 Nisan 1979'da Ege Üniversitesi'nce fahri doktor ünvanı verildi. Ünvanını almak ve sanat yaşamının 70. yıl kutlamalarına katılmak üzere gittiği İzmir'de 29 Nisan günü kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Ertuğrul'un mezarı İstanbul- Zincirlikuyu Mezarlığı'ndadır.
BARIŞ MANÇO
Barış Manço, 2 Ocak 1943 tarihinde, Rikkat ve Hakkı Manço çiftinin dördüncü çocukları olarak Moda'da dünyaya geldi. Annesi Rikkat Hanım, Türk Sanat Müziği sanatçısıydı. Aileden gelen yeteneğiyle özellikle ortaokul öğrenimini aldığı yaşlarda müzikle ilgilenmeye başladı. Lise yılları Galatasaray Lisesi'nde başladı.
Müzik hayatına Galatasaray Lisesi'nde adım atan Barış Manço'nun arkadaşlarıyla birlikte kurduğu ilk grubun adı "Kafadarlar", ikincisi ise "Harmoniler"di. Daha sonra Şişli Terakki Lisesi'ne geçiş yaptı.
Lise yılları bittiğinde Belçika Kraliyet Güzel Sanatlar Akademisi'nde 1963- 1971 yılları arasında resim, grafik ve iç mimari eğitimi aldı. Belçika'da "Lemistgrees" adında, Amerikalı, Belçikalı, İtalyan, Kuzey Afrikalı, İngiliz müzisyenlerden oluşan bir grupta yer aldı. "Lemistgrees"le çalışmalarının sürdüğü iki yıl içerisinde Paris Olympia'da konser verdi. 1966 yılında Paris'te iki 45'lik plak çıkardı.
1970 yılında Türkiye'ye döndüğünde Fuat Güner ve Mazhar Alanson ile birlikte "Kaygısızlar" adlı grubu kurdu. Aranjman şarkılara tepki göstererek Anadolu'dan beslenen pop folk tarzında müzik yapmaya başladı. Onuncu plağı "Dağlar Dağlar" ile büyük bir çıkış yaptı, albüm beş ayda 700 bin adet satışa ulaştı. "Dağlar Dağlar" çalışması, sanatçıya Altın Plak Ödülü'nü de kazandırdı. 1971 yılında Moğollar ile çalıştı. Aynı yıl Kurtalan Ekspres'i kurdu. İlk klibini 1973'te, "Hey Koca Topçu"ya çekti. 1975'te ilk albümü "2023"ü yaptı. 1978'de Lale Manço ile evlendi, Doğukan ve Batıkan adında iki erkek çocuğu oldu.
1980 yılında Altın Orfe'de "Nick The Chopper" ve "Ben Bir Şarkıyım" adlı Bulgar şarkısı ile de altın madalyalar aldı. Yurtdışında birçok TV programına konuk olarak katıldı, birçok ülkede koserler verdi. 1983 yılında Eurovision Şarkı Yarışması'na "Kazma" adlı şarkısıyla katıldı, ancak elendi.
1988 yılının Ekim ayında TRT 1'de çocuk ve aileye yönelik bir eğitim kültür ve eğlence programı olarak başlayan "7'den 77'ye" , 1998 Haziran ayında 370. kez ekrana gelerek Türk televizyonculuğunda ulaşılması zor bir rekora imza attı. "Ekvatordan Kutuplar'a" isimli programında ekibiyle birlikte beş kıtada 100'den fazla değişik yöreye giderek 600.000 km.'ye yakın yol kat etti.
Bestelediği 200'ün üzerindeki şarkısı, kendisine 12 altın ve 1 platin albüm/ kaset ödülü kazandırırken, bu şarkıların bir bölümü daha sonra Yunanca, Bulgarca, Arapça, Farsça, Kürtçe, Japonca, İbranice, Fransızca, İngilizce ve Felemenkçe olarak yorumlandı. Müzik ve televizyon hayatında sayısız ödüller alan Barış Manço'nun 1991 yılında devlet sanatçısı unvanı, yine aynı yıl Hacettepe Üniversitesi Onursal Doktora unvanı, Uluslararası Teknoloji Ödülü, Japonya Uluslararası Kültür ve Barış Ödülü, Belçika Krallığı Leopold II Şövalyesi Nişanı, Fransız Kültür Bakanlığı Edebiyat ve Sanat Şövalyesi Nişanı, Türkmenistan Cumhurbaşkanlığı tarafından verilen Türkmen Vatandaşlığı ödülleri vardır.
İSMAİL HAKKI UZUNÇARŞILI
1910'da idâdî diplomasını aldığı gün İstanbul Dârülfünunu Edebiyat Şubesi'ne kaydını yaptırdı. Dârülfünunda Ahmed Midhat Efendi, Abdurrahman Şeref, Ali Ekrem, Mehmed Âkif, İzmirli İsmail Hakkı, Hüseyin Dâniş, Şehbenderzâde Ahmed Hilmi, Hamdullah Suphi gibi hocalardan ders gördü. 1912'de dârülfünundan mezun olunca ilk tayin edildiği Kütahya İdâdîsi ve Sultânîsi'nde sekiz yıl tarih-coğrafya öğretmenliğinde bulundu. Burada iken Kütahya tarihi üzerine araştırmalar yaptı ve kaynak topladı. Hazırladığı çalışma sonradan Maarif Vekâleti tarafından yayımlanmış (İstanbul 1932), kendisine de Kütahya Meclisi tarafından Kütahya fahrî hemşeriliği verilmiştir.
Şubat-Eylül 1922 tarihlerinde Kastamonu Lisesi'nde tarih öğretmenliği yaptı. Açıksöz gazetesinde tarih yazıları yazdı, İsmail Habip Bey'in bulunmadığı dönemlerde gazetenin başmuharrirliğini üstlendi. Kasım 1922 - Ekim 1925 arasında bir taraftan Karesi Lisesi ve Karesi maarif müdürlüğü görevlerini ifa ederken aynı zamanda bu şehirde Karesi Lisesi Salnâmesi, Karesi Vilâyeti Tarihçesi, Karesi Meşâhiri adlı eserlerini neşretti (İstanbul 1341). Mahallî tarih ve simalar hakkında her biri kısa birer araştırma olan gazete makaleleriyle başlayan yayın hayatı Anadolu'da görev yaptığı Kütahya, Kastamonu, Sivas, Balıkesir şehirleriyle ilgili kitâbeler üzerine yaptığı çalışmalarla devam etti; Anadolu kitâbelerini 1927 ve 1929 yıllarında iki büyük cilt halinde yayımladı. Bir süre Maarif Vekâleti umumi müfettişliğinde bulundu ve ilk tedrisat umum müdürlüğü yaptı. 9 Kasım 1927'den 1950 yılına kadar yirmi üç yıl aralıksız Balıkesir milletvekilliği yaptı. Bu görevi sırasında İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü'nde dersler verdi. Bu dönem onun Osmanlı tarihi ve teşkilâtıyla ilgili çalışmalarını neşrettiği en verimli yıllarını oluşturur.
1933 üniversite reformundan sonra da Edebiyat Fakültesi'nde Anadolu Selçukluları, Anadolu beylikleri ve Kanûnî devrine kadar Osmanlı Devleti tarihi derslerini okutmayı sürdürdü. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi açılınca iki hafta İstanbul'da, iki hafta Ankara'da ders verdi. İstanbul'da ders saatleri dışında Başbakanlık Arşivi'nde çalışıyordu. Bu çalışmaları 1939 yılı ortalarına kadar sürdü. Atatürk'ün ölümünün ardından Hasan Âli Yücel'in Maarif Vekâleti zamanında mebusluk veya hocalıktan birini tercih etmesi teklif edildiğinde M. Fuad Köprülü ve Şemsettin Günaltay ile birlikte hocalıktan ayrıldı. 1950 yılından sonra yeniden üniversiteye döndü. Ortaçağ Tarihi Kürsüsü öğretim kadrosu içinde "konferansçı" unvanıyla haftada dört saat Osmanlı tarihi ve Anadolu beylikleriyle ilgili dersler verdi. Bu arada Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi İlkçağ tarihi profesörlerinden Halil Demircioğlu'nun Başbakanlık Arşivi genel müdürlüğüne getirilmesi arşiv çalışmalarını aksattı; buradaki imtiyazlı konumuna son verildi, kendisine gösterilen belge sayısı azaltıldı. Bu sebeple araştırmalarını Topkapı Sarayı Arşivi'ne nakletti ve hayatının sonuna kadar burada araştırmalarını sürdürdü; ayrıca belgeleri tasnif eden küçük bir heyetin başında bulundu. Türk Tarih Kurumu'nun teşkili sırasında 1931'de başlayan kurum üyeliği ölümüne kadar aralıksız kırk altı yıl devam etti. Bu dönemde hem kitapları hem de müstakil birer monografi hacmindeki makaleleri kurum tarafından yayımlandı. On dokuz kitabı, Belleten'de doksanı aşkın makalesi çıktı. Uzunçarşılı'nın yayın hayatı âdeta Türk Tarih Kurumu ile özdeşleşti. 10 Ekim 1977'de vefat etti ve Edirnekapı Şehitliği'nde toprağa verildi.