Memleketi Eskişehir'de yedek subay olarak askerliğini yaparken, Göksel Arsoy'un başrol oynadığı Şafak Bekçileri (1963) filminin çekimleri sırasında yönetmen Halit Refiğ'in dikkatini çeken Cüneyt Arkın, vatani görevini tamamladıktan sonra bir süre Adana ve civarında doktorluk yaptı.
1963 yılında Artist dergisinin yarışmasında birinci olan Arkın bir süre iş aradı ve bir süre iş arayan Halit Refiğ'in teklifiyle sinema oyunculuğuna başladı.
2 yıl içinde en az 30 film çeviren oyuncunun, 1964 yılında oynadığı Gurbet Kuşları filminin finalindeki kavga sahnesi kariyerinde bir kırılma noktası oldu.
Yeşilçam'ın dört yapraklı yoncası Türkan Şoray, Fatma Girik, Hülya Koçyiğit ve Filiz Akın ile çevirdiği birçok aşk filminde başrolü paylaşan Arkın, yine Halit Refiğ'in önerisiyle aksiyon filmlerine yöneldi.
Malkoçoğlu, Battal Gazi gibi filmlerle zorlu sahnelere imza atan Cüneyt Arkın kariyeri boyuncu dublör kullanmayı hep reddetti.
Son olarak Kuruluş Osman dizisinde yer alan oyuncu, kariyerinin yanı sıra duruşuyla da beğeni topladı. 7'den 70'e geniş bir hayran kitlesine ulaşan Arkın, 28 Haziran'da ise aramızdan ayrıldı.
Usta oyuncunun acı haberi tüm Türkiye'yi yasa boğarken Arkın'ın ardından yapılan paylaşımlar yürek sızlattı.
Kimisi üzüntüsünü dile getirirken kimisi oyuncuyla olan bir anısını anlattı. Murat Arkın ise usta oyuncunun vefatının ardından yaptığı paylaşımlarla babasına olan özlemini sık sık dile getirdi.
"TÜM GECE BERABERDİK"
O paylaşımlarına bir yenisini ekleyen Arkın, dün akşam gördüğü rüyayı takipçilerine anlattı.
Sosyal medya hesabından çocukken ağabeyi Kaan Cüreklibatır ve babası ile çekilen bir fotoğrafını yayınlayan Murat Arkın, şu mesajı yazdı: "Ne muhteşem bir geceydi.
Daha dün salıncakta otururken diyordum 'Babam çıkıp şimdi gelse, yanından kimse ayıramaz beni' diye.
Tüm gece beraberdik. Kucağındaydım. O koca vücuduyla sarmıştı beni. Yatarken kas ağrıları ve hafif ateşli yatmıştım. Elleri yüzümdeydi. Sarı kazak vardı üstünde.
Dudağıyla ateşimi ölçtü. Dudakları hiç ayrılmak istemezmişcesine alnıma yapıştı kaldı. Ben yan yattığım için belimin ağrıdığını hissediyordum ama sanki rüya olduğunu biliyormuşcasına kıpırdarsam sihir bozulacak diye yerimden kımıldamıyordum. Öyle yattım kucağında, dudakları alnımda."
"AİLEMİZ SANDIĞIMIZDAN ÇOK DAHA BÜYÜK"
Cüneyt Arkın için düzenlenen törende konuşan Murat Arkın, şunları söylemişti: "Bugün sizlerin sayenizde şunu anladım. Bizim ailemiz sandığımızdan çok daha büyük, çok daha güzelmiş.
Gerçekten konuşmak çok güç, boğazım düğümleniyor. Hayatında hep 'milletim' dedi, 'halkım' dedi, 'vatanım' dedi ve şimdi cennete gitti biliyorum ama gerçekten böyle adamlar cenneti bile vatan yapacak adamlar.
Her şeyi ondan öğrendik, attığım adımda, baktığım her yerde o var. Bana 'Oğlum bela üzerine gelirse kaç bir adım geri at, bu senin korkak olduğunu göstermez.
Baktın gelmeye devam ediyor, bir adım daha geri at. Baktın adım atacak yerin kalmadı, o zaman beladan daha bela ol' derdi.
Dini, dili ırkı mezhebi rengi politik görüşü ne olursa olsun tüm insanlarımızı birleştirici bir unsur oldu Cüneyt Arkın. Onun filmlerinden bir replikle bitirmek istiyorum sözümü.
Bugün çok ağlayan insan gördüm, zaman zaman hıçkıra hıçkıra, zaman zaman da çekindiği için yüreğinden ağlayanları gördüm. 'Ağlamayın bre! Böyle insanlara ağlamak değil, destan yaraşır"
CÜNEYT ARKIN'IN SET ANILARI
Sosyal medyayı aktif kullanan ve sık sık takipçileriyle etkileşim kuran Cüneyt Arkın, paylaşımlarında çoğunlukla set anılarına yer vermişti. İşte Cüneyt Akın'ın o paylaşımlarından bazıları...
"BEN YOKSUL BİR GENÇTİM"
"Filmde ben yoksul bir gençtim. Gönül Yazar zengin bir kızı oynuyordu. Kırmızı, spor, üstü açık bir arabası vardı. Film çekimleri dışında beni yanına oturtur, gezerdik.
Sinema oyunculuğuna yeni başlamıştım. Aldığım üç beş kuruşla, borçlarımı kapattığımdan, aslında filmde olduğum gibi hayatta da yoksuldum.
Genç, güzel, şöhretli bir kadın yanımda kırmızı spor araba altımda bir hayali yaşıyordum. Tahta kulübenin önünde Gönül Yazar'la bir sahnemiz vardı.
Münir ve Tanju da dert ortaklarımızdı. Sahne, Gönül Yazar'ın ısrarlı sorunlarıyla başlıyordu. Ben az konuşan, asla kendini açık etmeyen bir kişiliktim. Ama bir yerde Gönül Yazar öylesine can evimden vuruyordu ki, ister istemez yaralı yüreğimi sonuna kadar açtım.