ZEKİ UZUNDURUKAN - TOPU RAKİBE BIRAKIRSAN...
Fenerbahçe, ilk yarıda topu Galatasaray'a bıraktı; rakibine adeta 'Sen topla oyna, yorul, ben senden çaldığım toplarla sonuca giderim' mesajını verdi. Sarı-lacivertliler, çok iyi savunma yaptı, orta sahada Gustavo'nun eksikliğini gidermek için Ozan, Sosa ve Mert Hakan çok çalıştı. Topu rakibine bırakmasına rağmen, ilk yarıda pozisyonları bulan taraf Fenerbahçe oldu.
Galatasaray ilk 45'te üretkenlikten uzaktı. Özellikle Onyekuru, çok fazla topla buluşamadı, Nazım'ın markajından kurtulamadı. Cüneyt Çakır, çok fazla faul düdüğü çalarak, oyunun hızını kesti. İkinci yarıya daha iyi başlayan Galatasaray, Mostafa Mohamed'in şık golü ile tabelayı değiştirdi.
Mohamed'in Serdar'a çalımı ve kendisine açtığı şut koridoru, jeneriklikti. Mısırlı forvet, ayaklarına hakim, güçlü ve hava toplarında çok etkili olduğunu derbide bize gösterdi.
Erol Bulut, takımı gireye düştükten sonra Cisse ve Mesut Özil hamlesi ile rakibine üstünlük sağlamaya çalıştı. Fenerbahçe; son 30 dakikada oyuna dahil olan Mesut Özil'in duran toptan ceza sahasına gönderdiği ortada Ozan Tufan'ın kafa vuruşu ile beraberliği buldu. Ama VAR'ın ofsayt çizgisine takıldı bu gol...
Arda Turan, derbide takımını tam bir maestro gibi yönetti; oyun aklı oldu. Fenerbahçe'de ise Nazım, Onyekuru'ya adeta nefes aldırmayarak başarılı bir maç çıkardı. Fenerbahçe'nin hücum bölgesinde en teknik ve en etkili ismi Osayi Samuel'di. Çok fazla faul nedeniyle maçın sık sık durduğu, fazla gol pozisyonunun yaşanmadığı, seyir zevkinden uzak bir derbi izledik.
Maçın son bölümünde iki takım da oyun disiplininden uzaklaştı. Fenerbahçe gol bulmak için yüklenirken, arka tarafta büyük boşluklar bıraktı. Ama Galatasaray, üçüncü bölgede etkili olmak yerine, savunma yapmayı tercih etti. Emre Kılınç, dünkü maçta biraz becerikli olsaydı ve final paslarında kafası kaldırıp servis yapsaydı, Galatasaray adına çok daha potansiyelli bir oyuncu olarak maça damga vurabilirdi.
Mesut Özil, duran toplarda Galatasaray ceza sahasına etkili toplar kesti ama Fenerbahçeli hücumcular bu topları iyi kullanamadı. Sonuçta Galatasaray, derbiyi kazanarak averajla liderlik koltuğuna oturdu ve 5'te 5 yaptı. Fenerbahçe ise 9 maç sonra kaybetti. İlk yarıda kötü oynayan Fenerbahçe, geriye düştükten sonra futbol oynamayı düşündü ama iş işten geçmişti. Erol Bulut hoca, topu rakibe bırakma huyundan hemen vazgeçmeli. Bu kadar güçlü bir kadro, takır takır futbol oynamalı. Çünkü böylesine büyük maçlarda cesur olmak şart. Çünkü cesaretsiz zafer olmaz!
SERKAN KORKMAZ - FOTOFİNİŞ
Maçın ilk yarısında top Galatasaray'da, pozisyon üstünlüğüyse Fenerbahçe'deydi. Sarı-kırmızılıların bekleri ile Fenerbahçe'nin bekleri yer değiştirmiş olsa konuk takım en az bir gol farkla soyunma odasına girerdi.
Fenerbahçe yakaladığı ciddi pozisyonları (tabiri caizse) harcadı. Uruguaylı file bekçisi Muslera, maçın başında çok büyük bir zamanlama hatası yapsa da iki muazzam kurtarışla Sosa ve Samatta'ya geçit vermedi. Serdar Aziz'in hava topu mücadelesinde Donk'un kafasına yaptığı müdahale penaltı olarak değerlendirilebilirdi.
O pozisyonda Palabıyık "izleme uyarısı" yaptı mı, yapmadı mı, anlamadık. Her fırsatta düdüğüne davranan Cüneyt Çakır ise, taç atışlarının doğru yerden kullanılmasına dair bile özen göstererek temponun yükselmesine hiç izin vermedi.
Fenerbahçe'nin Gustavo'yu aradığı kadar olmasa da Galatasaray'da da Feghouli'nin eksikliği hissedildi. Sarı-kırmızılılar kaleyi bulan ilk şutunu, 52'inci dakikada altı pastan, topu kaleci Altay'a nişanlayan yeni transferi Onyekuru'yla buldu. Ve ardından Mostafa Mohamed'in şık plasesiyle gelen golle maç bambaşka bir havaya büründü.
Mısırlı oyucu her enstantanesinde doğru yerde durdu, doğru olanı yapmaya uğraştı. Çok kısa sürede fark yaratan Mostafa, altyapısını Ajax'ta almış bir golcü gibiydi doğrusu. Galatasaray'ın galibiyetiyle "hayli uzun maraton"da zirve yarışı iyice kızıştı. Sanırım bu sezon fotofinişle bitecek.
GÜRCAN BİLGİÇ - BY PASS'LI MAÇ!
Erol Bulut, rakibe göre planladığı maçta en önemli ayrıntıyı unutmuştu; duygular... Galatasaray maçları taktik planlar, görevlendirmeler kadar rekabetin yarattığı hislerle de ilgilidir. İlk yarı her şey yolundaydı aslında. Bu bakış açısında pozisyon vermedikleri gibi, üç net fırsat da yakaladılar. Ama maçın hikayesinde Fenerbahçe'nin maçı nasıl kazanacağına dair cümle yoktu.
İyi kapanıyorlar, gedikleri tıkamaya çalışıyorlar fakat topu üçüncü bölgeye akıl ile getirmiyorlardı. Soyunma odasında belki "işler iyi gidiyor" diye düşünenler olabilir ama bu baskıyı kabul eden takımın futbolcuları, inanç periyodunda "kazanalım" şalterini açmazlar. Bütün bir maçı Gustavo'nun varlığı yokluğu arasında işlemek de doğru olmadı. Kadrosunda Mesut Özil olan bir takımın, böylesine travmaları atlatmalı.
Bu maçı eksikler değil, fazlalar üstünden okumak gerekirdi. Yine kaybedebilirdin ancak "korkutan" olurdun sahada. Kendine inanan, bunun için düşünen oyuncuların koşardı sahada. Mesut Özil transferi "gücüne güç katacak" formatında okunurdu. Öbür tarafta "Ya Muslera olmasıydı" denmelidir de. Uruguaylı ilk yarıda iki mucize yaptı. Sosa'nın şutu, Samatta'nın kafa vuruşunda büyüdü kalesinde. Bu maçtan çok farklı bir sonuç da çıkabilirdi, Muslera, "Benden dinleyin" dedi.
Cüneyt Çakır'ın klasik yorum farkını, bu kez Ali Palabıyık'la oluşturdukları birliktelikte gördük. Ozan'ın golüne "ofsayt" çizgisini çekerken sola kaydırıp, Taylan'ın omuzunu "by-pass" ettiler. Aynı hizadan çıkardılar pozisyonu, Antep'te yaptıkları gibi. Fenerbahçe avantajını yitirdi ama yolunu kaybetmedi. Yaralarını çabuk sarmalı. Çünkü masadaki maç da kızıştı.
EMRE BOL - BULUNCA ATACAKSIN!
Maçla ilgili en çok aklımda kalan; Cüneyt Çakır'ın düdük sesi ve her iki takım oyuncularının da attığı yalandan çığlıklar! Bu kadar çok faul çalınan ikinci bir derbi hatırlamıyorum. Erol Bulut takımın en önemli ismi olan Gustavo'nun yokluğunda Sosa-Mert-Ozan orta sahasıyla maça başlamayı tercih etti. Sosa'nın Fenerbahçe'ye geldiğinden beri en iyi oyunu oynadığını söyleyelim. Ama bu orta saha kurgusu, "gol atmayı değil" attırmamayı hedeflemişti.
Hal böyle olunca kreatif dediğimiz Sosa dahi adam kovalamak durumunda kaldı. Skordan tamamen bağımsız söylüyorum; Galatasaray daha organize ve daha ne yaptığını bilen taraftı. Fenerbahçe ise karambol futbolu oynuyor. Nazım Sangare ilk yarıda harika işler yaptı.
Karşısında oynayanlar bu yüzden sürekli değişmek zorunda kaldı. Lakin o da dakikalar geçtikçe adam kovalamaktan yoruldu. Galatasaray'ın yeni transferi Mustafa Muhammed'i beğendim. Adam eksiltememesine, pas yüzdesinin düşük olmasına karşın bulduğu net pozisyonu gole çevirmeyi başardı. Alışı, çekişi, ayak içiyle vuruşu golcülere özeldi.
Fenerbahçe'nin forvetleri ise net pozisyonlar bulmasına rağmen topu içeri sokmayı başaramadı. Gelelim Ozan'ın ofsayt gerekçesiyle sayılmayan golüne... Tam topun ayaktan çıktığı ana defalarca baktım. Bence kesinlikle ofsayt değildi. Kamera görüntüleriyle değil, mikroskopla baktılar herhalde! Bulunca atan kazandı, bulunca atamayan kaybetti. Galibiyete daha çok ihtiyacı olanın kazandığını da söylemek lazım. Zira Galatasaray kaybetseydi yarışın epey gerisine düşecekti.
Şimdi lig yeniden başlıyor. Erol Bulut'un takımı daha organize hale getirmesi gerekiyor. Fenerbahçeli taraftarlar sahada ne yaptığını bilen bir takım görmek istiyor.
LEVENT TÜZEMEN - PSİKOLOJİ BOZAR!
Galatasaray ezeli rakibi Fenerbahçe'yi yine evinde yenerken şampiyonluk yolunda ikili averajı da eline geçirdi. Bu anlamlı üç puan Galatasaray'ı moral olarak zirveye çıkartırken yaptığı transferler ile gündeme gelen Fenerbahçe'yi psikolojik olarak olumsuz etkileyecektir. İlk yarı; Galatasaray ayağa pas yaparak ve kanatları inerek hücum etmeye çalıştı.
Fenerbahçe Caner'in ceza alanına yerden kestiği toplarla pozisyon aradı. İki takım oyuncuları da ikili mücadelelerde sürekli didişti. Tatlı sert süren mücadelede taktik fauller öne plana çıkarken bazı oyuncular en ufak dokunuşta ortalığı ayağa kaldıran haykırışlarla hakemi aldatmaya çalıştılar.
Cüneyt Çakır ilk yarıda bu sahte bağırışlara kulak asmadı. Serdar Aziz'in ceza alanı içinde Donk'un yüzüne dirsekle yaptığı darbe için VAR'ın devreye girmesi gerekirdi. Sağ kanatta oyuna başlayan Onyekuru Fenerbahçe'nin kalabalık savunma anlayışında geniş alan bulamadı.