Soğuk Savaşta yıllarında Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin (SSCB) uzaya ilk insanı göndermesi ile öne geçtiği yarış ABD'nin Ay'a ilk insanı indirmesi ile yeni bir boyut kazanmış ve Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) uzaydaki liderliğini bir daha SSCB'ye kaptırmamıştı.
İki kutuplu dünyada Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve SSCB'nin rekabetine sahne olan uzay yarışı yeniden başladı. Ancak bu defa yarış iki ülke arasında değil iki şirket arasında. Uzay tabiri caizse günümüzde şirketlerin oyun alanına dönüştü. NTV'de yer alan haber şöyle:
Dünyanın en zengin iki insanı olan Elon Musk ve Jeff Bezos'un uydu filoları için göksel mülkler üzerinde ABD düzenleyicilerinin karşısına çıkması ikinci uzay yarışının yeniden alevlendiği şeklinde yorumlandı.
Elon Musk'a ait SpaceX, Federal İletişim Komisyonu'ndan Starlink iletişim uydularını ilk planlanandan daha düşük bir yörüngede çalıştırmak için onay talep etti.
SpaceX bugüne kadar yörüngeye binin üzerinde Starlink uydusu gönderdi. Amazon'un Kuiper Sistemi ise henüz yörüngede yer almıyor.
Ancak Bezos bu durumun riskli olduğu söylüyor. Bezos'a göre, bu adım Starlink gibi uzaydan internet hizmeti sunmak için tasarlanan Kuiper uydularıyla parazit ve çarpışma riskini doğuracak.
Bezos'un uzay şirketinin bu çıkışı sonrası Amazon'un uydu sisteminin en iyi ihtimal ile birkaç yıl uzakta olduğunun altını çizen Musk, iddiayı reddetti.
20 YILLIK UZAY YARIŞI
Online alışveriş platformu Amazon'un kurucusu olan Bezos ile Tesla'nın sahibi Musk yaklaşık 20 yıldır uzay alanında bir rekabet içerisinde. Bezos 2000 yılında özel uzay şirketi Blue Origin'i kurarak bu alandaki ilk adımını attı. Musk ise 2002 yılında SpaceX ile Bezos'un karşısında çıktı.
İkili arasındaki rekabet 2004 yılında başladı. O tarihte Musk ve Bezos uzay planlarını tartışmak için bir araya geldi ve görüşmeden bir mutabakat çıkmadı.
Christian Davenport'un yazdığı Uzay Baronları isimli kitapta yer alan bilgiye göre, Musk yıllar sonra o buluşmayı "Aslında ona iyi bir tavsiye vermek için elimden geleni yaptım ama o bunu göz ardı etmeyi seçti" sözleri ile özetledi.
Bu tarihten sonra iki isim ve sahip oldukları uzay şirketleri adı konulmamış bir mücadeleye girdi. Tartışma 2013 yılında SpaceX'in NASA fırlatma rampasını özel olarak kullanmaya çalışması ile bir kez daha alevlendi.
Bezos'un şirketi SpaceX'in bu talebinin reddedilmesi için resmi başvuru yaptı. Musk ise bunun rakibinin kendi hızlarını düşürmek için attığı bir adım olduğunu öne sürdü. Bir yıl sonra istediği onayı alan Musk bu mücadelenin kazanan tarafı oldu.
2015 yılına gelindiğinde Bezos, şirketi Blue Origin'in New Shepard roketini başarılı bir şekilde indirdiğini yaptığı Twitter paylaşımı ile duyurdu. Musk'ın cevabı gecikmedi: "Benim şirketim bunu 3 yıl önce yaptı"
İki isim bugün internet uyduları yüzünden karşı karşıya ancak en büyük rekabet uzay turizmi alanında yaşanıyor Zira bu iki şirketin de en çok gelir beklediği alan. İki şirket uzaya ilk turisti göndermek için kıyasıya bir rekabet içerisinde.
UZAYA TEK YATIRIM YAPAN BEZOS VE MUSK DEĞİL
Ancak uzay turizmi ve Mars'ta koloni kurmak için kolları sıvayan bu isimler parasını uzaya yatıran zenginlerden sadece birkaçı. Gezegenimizin en zengin 500 ismi arasında yer alan 16 kişi uzay teknolojileri için her yıl milyarlarca dolar yatırım yapıyor. Örneğin sosyal medya devi Facebook'un kurucusu Mark Zuckerberg ise servetinin bir bölümünü Dünya Dışı Akıllı Yaşam Araştırması'na (SETI) yatırım yaparak değerlendiriyor.
Budget Suites of America isimli otel zincirlerinin sahibi olan milyarder iş insanı Robert Bigelow, geçtiğimiz dönemde tıpkı Uluslararası Uzay İstasyonu (ISS) gibi gezegenimizin yörüngesinde dönecek bir otel projesi için ilk adımı atmıştı. Şirket önümüzdeki dönemde yörüngeye 2 tane B330 modülü yollayarak ilk uzay turizmine start vermeyi hedefliyor.
Elon Musk bu alandaki en büyük hayalinin Mars'ta kendi kendine yetecek bir koloni kurmak olduğunu katıldığı pek çok konferansta dile getirmişti.
KISA VADEDE TURİZM UZUN VADEDE MADENCİLİK
Uzay yatırımlarından tek beklenti turizm gelirleri değil. Uzun vadede devletlerin ve şirketlerin iştahını kabartan şey ise kuşkusuz uzay madenciliği. Jüpiter ve Mars'ın arasında yer alan asteroid'lerin nikel, demir ve altın gibi değerli maddelere ev sahipliği yaptığı düşünülüyor.
Bu alanda çalışmalar yapan kurumlardan birisi de NASA. Bu bölgede uzay aracı göndererek araştırma yapmayı planlayan NASA'ya buradan elde edilecek maddelerin ekonomik değeri 10 bin katrilyon dolar.
Dünya ekonomisinin toplam değeri ise sadece 73.7 trilyon dolar olduğunu düşünürsek uzay madenciliğinin ne denli büyük bir iş koluna evrilebileceğini daha rahat anlarız.
Ancak uzay madenciliğinin önündeki en büyük engel bu işin maliyeti. En yüksek platin kaynağa sahip gök taşlarında bile 800 gram platin elde etmek için bir ton cevher toplanması gerekiyor. Bu da, 2,5 ton ağırlığındaki bir robotun, ağırlığının 100 katı cevher taşıması gerektiği anlamına geliyor. Kısaca, çok yüksek bir maliyet gerektiren planın ciddi olarak geliştirilmesi gerekiyor.
İKİNCİ AMERİKA'NIN KEŞFİ
Önümüzdeki yıllarda uzay madenciliğini karlı bir şekilde yapmanın yolu bulunduğunda bunun ekonomik etkilerinin Amerika'nın keşfinin yarattığı etkilere benzer olacağını söylemek mümkün.
Zira keşfedilen bölgelerdeki altın gibi değerli eşya ve madenler Avrupa'ya taşınmış, bu sayede toprak temelli zenginliğin egemen olduğu Avrupa kıtası ekonomik anlamda radikal bir dönüşüme sahne olmuştu.
Şirketlerin ve devletlerin iştahını kabartan uzay turizminin dünya ekonomisinde sebep olan değişimi büyük olasılıkla önümüzdeki on yılda görmeye başlayacağız.