Osman Bey'in otağındaki buluşmada, Şeyh Edebalı, Bamsı Bey'in ardından bir kıssa anlattı: "Fahri kâinat efendimizin beka yurduna irtihal ettiği haberi Hz. Ebu Bekir'e ulaştığında evinde bulunuyordu. Yüreğinin yerinden koptuğunu hissederek Hâne-i Saadet'e girdi. Efendimizin mübarek yüzlerini örten örtüyü kaldırdı. O mübarek, o nurlu yüze hürmetle eğildi ve pak alınlarından üç kere öptü. Gözlerinden yaşlar süzülürken şöyle buyurdu: Ölümün de hayatın gibi temiz ve latif ya Resulallah! Cenab-ı Hakk, hakkıyla ümmeti olabilmeyi nasip eylesin."
Bu sözler otağdaki hüzün havasını ağırlaştırmışken, Şeyh Edebalı sözlerine şöyle devam etti ve Bamsı Bey'e rahmet okudu: "Bir gazi öldüğünde, bir yiğit şehit olduğunda onu gazaları ve cenkleriyle hatırlamak ve o şekilde yad etmek gerekir. Ben Bamsı Bey'i gaza aşkıyla yanan, yüreği dini ve davası için çarpan bir yiğit olarak tanıdım. Allah ondan razı olsun!"
Gündüz Bey, Demirci Davud Bey, Kumral Abdal, Akça Derviş ve Umur Bey; güzel sözleriyle Bamsı Bey'e veda ettikten sonra, son sözü Osman Bey aldı: "Ertuğrul Gazi, Savcı Bey, Abdurrahman Gazi ve Bamsı Bey… Dağ gibi yiğitler şehit olup gittiler. Şayet yerlerine onlar gibi yiğitler koyamazsak biz de dağılıp gideriz.