Üzerinde yaşadığımız yer kabuğu, dış biçimi ve iç yapısını canlı bir varlık gibi sürekli değiştirir. Hızlı ve yavaş olarak gelişen hareketleri içinde besler. Günlük hayatımızın içerisinde bu hareket ve değişikliğin büyük bir kısmından haberdar olamıyoruz. Çünkü kıta olarak adlandırdığımız dünya üzerindeki kütlelerin hareketlerinin büyüklüğü yılda 1-10 milimetre kadardır. Fark edilebilecek büyüklükler yüz binlerce, milyonlarca yıl sürmektedir.
İnsanlar tarafından dehşetle duyulan ve saniyelerle ölçülen hareketler vardır ki işte biz buna deprem diyoruz. Terim olarak deprem, yeryüzünde duyulan ve kökeni doğal nedenler olan yer sarsıntıları anlamına gelir. Halk dilinde zelzele olarak bilinir.
Depremler çoğunlukla, büyük elastiki kırıklara bağlı olarak gelişirler. Bu elastiki kırıklara da fay adı verilir. Fay hattının iki ucunda biriken enerji, kütlenin direncini aşınca kırık boyunca kaymalar oluşur ve sonucunda deprem meydana gelir. Depremler yanardağ püskürmeleri ile de ortaya çıkabilir. Ancak bunlar deprem kadar geniş bir bölgeyi etkisi altına almazlar.
Ülkemizde Bingöl'ün Karlıova ilçesinden başlayıp Ege Denizi'nin kuzeyine kadar yay gibi uzanır. Ülkemizin en uzun ve en etkili fay hattı olarak kabul edilir. 1200 kilometrelik uzunluğu ve yüz metre ya da 10 kilometrelik genişliği vardır. 1992 yılındaki Erzincan, 1983 yılındaki Erzurum, 1966 yılındaki Varto, 1999 yılında çok fazla an ve mal kaybına sebep olan taze belleğimizin büyük sarsıntısı İzmit, Düzce, Adapazarı depremleri bu fay kuşağında oldular.