Meşhur Osmanlı tokadını bilinmeyeniniz yok! Peki bu Osmanlı tokadının tarihçesini biliyor musunuz? OSMANLI TOKADI NEDİR? Osmanlı tokadı kavramı çok basit bir kavram değil. Osmanlı tokadı; Osmanlı ordusunda görevli askerlerin silahsız savunma ya da saldırı durumunda kullandıkları bir vuruş türü olarak geçiyor. BİR TOKATLA GELEN ÖLÜM Bir rivayete göre kuvveti dillere destan olan Osmanlı'nın kurucusu Osman Bey'in bir tartışma sırasında hiddetlenerek attığı bir tokat sonucu, tokadı yiyen kişnin oracıkta ölmesi üzerine söylenmeye başlanmış olduğu iddia ediliyor. Tarihçi Murat Bardakçı'ya göreyse 'Osmanlı Tokadı' sözü IV.Murad'ın 1632'deki ayak divanında, Sadrazam Hafız Ahmed Paşa'nın kendisine saldıran iki Yeniçeriyi iki tokatla öldürmesinden gelmekte. BİR SİLAHSIZ SALDIRI TÜRÜ Kavram olarak ne zaman ortaya çıkmış olursa olsun, 'Osmanlı Tokadı' Osmanlı askerlerinin silahsız saldırı yada savunma konusunda her zaman kullandıkları ve geliştirdikleri bir vuruş türü olmuştur. Etkili bir şekilde atıldığında öldürücü olabilen 'Osmanlı Tokadı' çıkardığı ses ve oluşturduğu basınç dolayısıyla da oldukça zarar verebiliyor, bunun yanında kulağa denk geldiğinde kulak zarını patlatabiliyordu. Elin her iki yanıyla da yapılabilen ve muhatabını sersemleten, duruma göre bayıltan yada öldürebilen bu tokat tekniğini kullanan bir askeri sınıf yoktu. Bütün askerler arasından bileğine güvenen babayiğitler bu tekniği kullanırlardı. DEĞİŞİK BİÇİMLERİ MEVCUT 'Osmanlı Tokadı' tekniği tek bir biçimde kullanılmazdı. Duruma, yere, düşmanın zırh yapısına ve dövüşün gidişatına göre uygulanan değişik şekilleri mevcuttu. El ve kolun açısız, omuzdan hızla hareketiyle hedeflenen noktaya elle yapılan temasla yapılır, en çok yüzün her iki yanına ve enseye, bilek veya dirsek kırılmadan omuzdan güç alınarak büyük bir hızla atılırdı. Ancak asıl 'Osmanlı Tokadı' burnu hedef alacak şekilde yüzün tam ortasına, avuç içini germeden burun ucuna denk gelecek şekilde atılırdı. Bu şekilde kafatasının göz çukurkarında kalan kısımları kırılarak beyne saplanır, böylece ölüme yol açardı. Böyle bir tekniğin uygulanmadığı durumlarda bile, hızlı ve çok sert şekilde atıldığı ve çok kuvvetli bir tokat olduğu için boyun kırılmasına yol açarakta öldürebiliyordu. Bu vuruş tekniğini uygulayabilmek için kuvvetli pazular, güçlü omuz ve boyun kaslarıyla birlikte bu pazuları çok hızlı bir şekilde kullanabilecek yeteneğinde geliştirilmiş olması gerekiyordu. Ancak bu teknikler, ağır idmanlar, cirit, güreş ve benzeri gibi savaş oyunları ve kılıç kullanma, yay germe talimleriyle kanlı savaş meydanlarında pişen Osmanlı askerleri için rahatlıkla uygulanabilecek tekniklerdi. Osmanlı ordusunda yer alan her Yeniçeri 'Osmanlı Tokadı' nın tekniklerini bilir küçük yaşta Yeniçeri Ocağı'na alındıktan itibaren yağlı mermerleri tokatlayarak yapılan idmanlarla kendisini geliştirirdi. 'Osmanlı Tokadı' bir Yeniçerinin kılıcından sonra en güvendiği silahıydı. Savaş esnasında sıkça görülen, silahın elden düşmesi veya kırılması gibi durumlarda 'Osmanlı Tokadı' Yeniçerinin tek silahı haline gelirdi. Ancak 'Osmanlı Tokadı' daha çok Akıncılar sınıfı içerisinde yer alan, 'Deliler' adı ile anılan efsanevi savaşçılar ile özdeşleştirilmiştir. Deliler at üzerinde veya yaya olarak ordunun en önünde yer alırlar, savaş sırasında en önden gidip, ellerinde sadece bir kalkanla, hatta kimi zaman o bile olmaksızın çıplak elle, sille tokat düşmana saldırırlardı. İri yarı, güçlü, 20-25 yaş arasındaki gözünü budaktan sakınmayan, yürekli ve korkusuz gönüllüler arasından seçilirlerdi. Bu 'Azaplar' ıslatılmış mermer üzerine çıplak elle tokat atarak talim ederlerdi. Zamanla avuç içleri nasır tutar ve iyice kuvvetli hale gelirlerdi. Bu tokatların muhatabı sadece düşman askerler değil, askerlerin atları da olurdu. Osmanlı'nın savaştığı topraklarda yapılan araştırmalarda, bulunan birçok insan ve at kafatasında tokat izlerinin olduğu gözlenmiştir. Kazılar esnasında, kafa tası içerisine yani beyne doğru göçmüş insan iskeletlerine, hatta metal miğferlerde bile el izlerine rastlanmıştır. Bu izler de 600 yıl boyunca düşmanı titreten 'Osmanlı Tokadı' nın ne denli şiddetli bir vuruşa sahip olduğunu göstermektedir. OSMANLI PADİŞAHLARININ BİLİNMEYEN ÖZELLİKLERİ IV. Mehmed bedeninin sağlamlığıyla meşhurdu. Öyle ki bir av sırasında, 20 saat at üstünde kaldığı ve hiç yorulmadığı söylenir. Yüz kadar kaleye hakim olan Orhan Gazi, zamanının çoğunu bu kaleleri dolaşarak geçirirdi. Bir seyyahın dediğine göre hiçbir şehirde bir aydan fazla durmazmış. Tam bir 'Bay Evet' olan III.Murad'ın ağzından neredeyse hiç 'Hayır' sözü çıkmazdı. Çağının en şık giyinenlerinden olan Kanuni Sultan Süleyman, görünümüne önem verirdi. Mücevherlere olan ilgisi had safhadaydı. Babası gibi o da kuyumculuğa meraklıydı, Fatih gibi de değerli taşlara tutkundu. Nasıl mücevherlere tutkun olmasın? Geceleri yalnızca 3-4 saat uyuyan Yavuz Sultan Selim, diğer zamanında ise bol bol okuyup yazardı. II. Abdülhamid silah kullanmakta pek mahirdi. Nişan alarak ismini yazar, havaya attığı madalyaları kurşunla ortasından delerdi. Fatih Sultan Mehmet'in uğraşmaktan aşırı keyif aldığı, tutku derecesindeki hobisi haritacılıktı. Yemeklerini ise yalnız yemeyi severdi. Bir başına yemeyi seven padişahımız, bu adeti saraya ilk getiren kişi olarak da bilinir. IV. Murad koşu halindeki bir atın üzerinden başka bir ata atlayabilecek kadar iyi bir biniciydi. Tarihçi İbn-i Kemal, Osman'ın gençliğinde 'yiğitler arasına girdiğini' ve 'vurmada tutmada ve durmada ve oturmada herkesi kendine uydurduğunu' belirtir ve kardeşlerden en küçüğü olmakla beraber 'şimşir (kılıç) ve tedbirle cümlesinden evvel olduğunu' bildirir. Satranç oynamaktan keyif alan I. Mahmud, Lale Devri'nin etkisinden midir bilinmez lale yetiştirmeye meraklıydı. Aynı zamanda tutkulu bir koleksiyoner olan Yavuz Sultan Selim'in kutsal emanetler koleksiyonu vardı. Topkapı Sarayı'ndaki çini koleksiyonunun çok önemli bir kısmının da padişaha ait olduğu söyleniyor. II. Bayezid gerçek bir bestekardı. Kaynaklarda beste yaptığından bahsedilen ilk padişahtır. Musiki ve şiirden ayrı bir zevk alan II. Murad, bu nedenle sanatçılara ayrı bir önem vermişti. Avcılığa olan merakının yanı sıra tam bir kitap kurduydu. Özel bir kütüphanesi olduğunu bildiğimiz ilk Osmanlı padişahıdır. Çelebi Mehmed de avcılığa meraklıydı. Nitekim Edirne'de bir av partisi sırasında yaban domuzu kovalarken attan düşüp vefat ettiğini biliyoruz. Yıldırım Bayezid ise gerçek bir silahşördü. Öyle ki tarihçiler, onun silah kullanmaktaki yeteneğini ve ata binmekteki ustalığını anlata anlata bitiremiyor. III. Osman yumuşak bir karaktere sahip olmasına karşın, çabuk kızar ve sinirli hareket ederdi. Sultan Vahdettin ise güvercinlere çok meraklıydı. Para basma işine oldukça meraklı olan III. Mustafa ise gerçek bir sikkezendi. Talihe fazlasıyla inanan III. Mustafa, bu nedenle astrolojiyle de ilgilendi. OSMANLI PADİŞAHLARININ DÜNYAYI TİTRETEN SÖZLERİ Osmanlı Padişahlarının bir çok farklı konuda yetenekleri olduğu aşikar olmakla birlikte hepsinin ortak özelliklerinden biri tam yerinde sözleridir. 1. Yavuz Sultan Selim ''Devletleri yıkan tüm hatanın altında, nice gururun gafleti yatar.'' 2. 2. Abdülhamit ''Tɑrih değil, hɑtɑlɑr tekerrür ediyor'' 3. 2.Mahmut ''Kılıç kınından çıkmadıkça it sürüsü dağılmaz.'' 4. Yıldırım Bayezid ''Yeniliceğinden korkan daima yenilir.'' 5. Fatih Sultan Mehmet ''Yapmak istediğimi sakalımın bir teli bilseydi sakalımın o telini hemen koparır yakardım.'' 6. 2.Abdülhamit ''Hak arayan varsa hakkını verin.Baş kaldıran varsa başını kesin.'' 7. Fatih Sultan Mehmet ''Ey Konstantiniyye; Ya sen beni alırsın ya ben seni alırım.'' 8. Fatih Sultan Mehmet (Bizans elçisine) ''İmparatorunuza söyleyin şimdiki Osmanlı padişahı öncekilere benzemez.Bizim gücümüzün ulaştığı yerlere sizin imparatorluğunuzun hayalleri bile ulaşamaz.'' 9. Yavuz Sultan Selim ''Bu dünya 1 padişah için büyük, 2 padişah için küçüktür.'' 10. Fatih Sultan Mehmet ''Baba eğer padişah sizseniz geliniz ve ordunun başına geçiniz yok eğer padişah ben isem size emrediyorum geliniz ve ordunun başına geçiniz.'' 11. 2.Abdülhamit Filistin'in kendilerine satılması karşılığında Osmanlı'nın bütün borçlarını tasfiye etmeyi taahhüt eden Yahudilerin önderi Theodore Herzl'a; 12. Kanuni Sultan Süleyman ''Bugün para alan yarın emir alır.'' 13. Kanuni Sultan Süleyman(Fransuva'nın yardım talebine karşı yazdığı mektubun girişi) Ben ki, Sultanlar sultanı, hakanlar hakanı hükümdarlara taç veren Allah'ın yeryüzündeki gölgesi, Akdeniz'in ve Karadeniz'in ve Rumeli'nin ve Anadolu'nun ve Karaman'ın ve Rum'un ve Dulkadir Vilayeti'nin ve Azerbaycan'ın Acem'in ve Şam'ın ve Halep'in ve Mısır'ın ve Mekke'nin ve Medine'nin ve Kudüs'ün ve Diyarbekir'in ve Kürdistan'ın ve bütün Arap diyarının ve Yemen'in ve daha nice memleketlerin ki, yüce atalarımızın ezici kuvvetleriyle fethettikleri ve benim dâhi ateş saçan zafer kılıcımla fetheylediğim nice diyarın sultanı ve padişahı Sultan Bayezıd Hân'ın torunu, Sultan Selim Hân'ın oğlu, Sultan Süleyman Hân'ım. Türkiye'de yaşayan İranlı ressam Reza Hemma-Tirad, 3 yıl boyunca tarihçilerle çalıştı ve 36 padişahın portresini yaptı. Eserler, zihinlerdeki padişah görüntülerinden biraz farklı. Yavuz Sultan Selim Osman Gazi Kanuni Sultan Süleyman Fatih Sultan Mehmet Kanuni Sultan Süleyman'ın kokması nasıl önlendi? Yıl 1566 Kanuni iyice yaşlanmış durumda. Yine sefere çıkmaya hazırlanıyor. Kanuni Sultan Süleyman'da atalarından kalma gut hastalığı vardı. İstanbul'dan Sigetvar'a tam üç ayda geldi. Padişah artık komada ve ölmek üzere... Dolaşamıyor, ayağa kalkamıyor ama hastalığı askerden saklanıyor. Yoksa askerin moreli bozulacak ve geri dönülecek, Ve beklenen oluyor. Muhteşem Süleyman 7 Eylül 1566'da ölüyor. Sokullu Mehmed Paşa ne yaptı peki? Bedeninin dış kısmı çeşitli maddelerle kaplandı, kokması önlendi, tabuta kondu. Ertesi günü Sigetvar kalesi alındı. Kanuni'nin ölümü kırk sekiz gün saklandı. Sanki Kanuni yazıyormuş gibi Hatt-ı Hümayunlar bile yazdırıldı. Dönüş yolunda Hasan Ağa, Kanuni'ye benzediği için onun giysilerini giydi, orduyu selamladı ve saltanat arabasıyla dönüş yolculuğu başladı. Bu yolculukta hiç kimsenin bilmediği, duymadığı bir de ölü vardı ki, o da Kanuni Sultan Süleyman, Muhteşem Süleyman, Büyük Türk ünvanlı koca bir padişah... Peki cesedin kokması nasıl engellendi? Bildiğiniz üzere cenazenin kokmasına engel olan bir yöntem olan mumyalama İslamiyet'te yasak, ancak zorunlu hallerde 'tahnit'e göz yumuluyor. 1566'da çıkılan seferde Zigetvar'ın düşüşünü göremeden ordugahta son nefesini teslim eden Süleyman'ın 'zamansız' ölümüyle kurmayları alıyor bir endişe. Cesedi saklayacaklar ama çürüme kokusunu nasıl saklayacaklar? Sebebini hemen belli edecek bu kokunun önüne geçmek için sultanın vücudu önce kokulu sularla yıkanıyor ve bu yıkamadan iç organlarda nasibini alıyor. Lavman uygulamarıyla içindeki sıvı boşaltılan gövdeye öd ağacı, mürrüsafi, kafiru ve gül suyundan oluşan bir terkip pompalanıyor. Ağız, burun ve malat içinde bal, öürrüsafi ve öd ağacı bulunan cıvalı bir merhemle siliniyor ve son olarak da vücut misk ve amberle yıkanıyor. 12 kişilik küçük bir cemaatle kılınan cenaze namazını takiben gömülüyor naaş-ı şahane yatağın altında. Padişahın yatağına da onun cüssesinden biri yatırılıyor. Osmanlı İmparatorluğu'nun 34. padişahı ve 113. İslam halifesi II. Abdülhamid Eyüp'te kılıç kuşanma merasiminde Sultan II. Abdulhamid tarafından Japon Torajiro Yamada 'ya verilen 4. rütbeden Osmanlı nişanı beratı ve zarfı. II. Abdulhamid döneminde açılan Hamidiye Ticaret Mektebi öğrencileri. Osmanlı İmparatorluğu'nun 34. padişahı ve 113. İslam halife II. Abdülhamit. Dergi kapağında. Alman İmparatoru II. Wilhelm, Yıldız Sarayı'nda Sultan II. Abdülhamid tarafından resmi törenle karşılandı. II. Abdülhamid'in oğulları. Mehmed Selim Efendi; Abdülkadir Efendi; Nureddin Efendi; Abdürrahim Hayri Efendi. II. Abdülhamid'in sürgüne gittiği Selanik'teki Alatini Köşkü İslam halifesi II. Abdülhamid'in bir fermanı II. Abdülhamid Balkan delegeleriyle II. Abdülhamid'in papağanı II. Abdülhamid Yıldız Sarayı'nda Cuma selamlığında II. Abdülhamit'in eşyaları II. Abdülhamid at üstünde II. Abdülhamid, cuma selamlığında II. Abdülhamid'in atı II. Abdülhamit cuma selamlığında II. Abdülhamid Yıldız Sarayı'nda Cuma selamlığında II. Abdülhamid'in kedisi El Halil kapısında Sultan 2. Abulhamid'in tahta çıkışının 30. Yılı kutlamaları. Saat Kulesi'nde Osmanlı bayrakları. Osmanlı İmparatorluğu'nun 34. padişahı ve 113. İslam halife II. Abdülhamit tahta çıkışının yıldönümünde. II. Abdülhamit. Cuma selamlığında II. Abdülhamit. Dergi kapağında II. Abdülhamid'in halı tablosu. Bağlarbaşı Köşkü, Miralay Cevad, Emanuel Karasu, Esad Paşa, Aram Efendi, Arif Hikmet II. Abdülhamid'in yaptığı çalışma masası Osmanlı Padişahı Sultan II. Abdulhamid 'in en küçük oğlu Şehzade Mehmet Abid Efendi at üstünde II. Abdülhamit'in cenazesi Beylerbeyi Sarayı'nda II. Abdülhamid'in cenazesi