Ankara'da yaşayan maden mühendisi K.Ö. ile ev hanımı A.O., 2020'de anlaşmalı olarak boşanmaları sırasında, çiftin çocuğunun velayeti anne A.O.'ya verilirken baba K.Ö.'nün çocuk için aylık 2 bin lira iştirak nafakası ödemesine karar verildi. Karardan yaklaşık 4 ay sonra K.Ö., ekonomik sıkıntılar yaşadığını öne sürerek Ankara 14. Aile Mahkemesi'ne ödediği nafakanın 400 liraya düşürülmesi için dava açtı.
Mahkemede tanık olarak dinlenen K.Ö.'nün annesi "Şu an oğlumun nafakayı ödeme gücü yoktur. Kasım ayından bu yana devamlı bir işte çalışmıyor. Günlük iş çıkarsa günlük işe gidiyor. Ödemesi gereken nafakayı ben ödüyorum. Benim de bu nafakayı ödeyebilme gücüm kalmadı" dedi. Mahkeme, tarafların mali durumunu araştırmasını yaptıktan sonra nafaka indirim talebin reddine hükmetti.
Ankara 14. Aile Mahkemesi gerekçeli kararında, söz konusu davanın boşanma davası kararının üzerinden 4 ay gibi kısa bir süre geçtikten sonra geçtikten sonra açıldığını, aradan geçen süre göz önüne alındığında ahde vefa, sözleşmeye bağlılık, iyi niyetin korunması gerektiği ilkeleri uyarınca davacının davalıyı anlaşmalı boşanmaya ikna edebilmek için anlaşmalı boşanma şartlarını kabul ettiğini belirtti.
'AMACI BOŞANMAYA İKNA ETMEKTİ'
Kararda, K.Ö.'nün A.O. ile boşanmayı sağlayabilmek için nafakayı ödemeyi kabul ettiği, amacının anlaşmalı boşanmaya ikna edebilmek olduğu bu durumda nafakanın azaltılması talebinin 'iyi niyetli olmadığı' ifade edildi.
Kararda, "Davacının sırf boşanmayı sağlayabilmek için imzaladığı boşanma protokolü gereğince kararlaştırılan iştirak nafakasını ödemeyi kabul etmesi sonrasında, davalının ekonomik durumunda olağanüstü bir artış olmadığı ve müşterek çocuğun ihtiyaçlarında olağanüstü bir azalma meydana gelmediği takdirde iştirak nafakasının indirilmesi talebinin iyi niyet, sözleşmeye bağlılık ve sözleşmenin devamlılığı ilkeleri ile bağdaşmayacağı açıktır.
Mali durumunu zorlayacak nitelikteki şartlarda iştirak nafakası ödemeyi kabul eden davacının amacının davalıyı boşanmaya ikna edebilmek olduğu, bu durumda davacının iştirak nafakasının azaltılması talebinin iyiniyetli olmadığının aşikar olduğu anlaşılmıştır" denildi.
'İNDİRİM GEREKTİRİR BİR DURUM YOK'
K.Ö.'nün ekonomik durumunun iştirak nafakasını ödeyemeyecek kadar kötüleştiği iddiasının kanıtlamadığı belirtilen kararda, indirim yapılmasını gerektirir bir durum bulunmadığı aktarıldı.
Kararda, "Mühendis olan davacının gelirinde aleyhe olarak ve sürekli bir surette olağanüstü bir değişiklik olmadığı nazara alınarak müşterek çocuğun yüksek yararı gereğince ve müşterek çocuğun yaşam standartlarının korunması gerektiği ilkesine göre boşanma protokolünde kararlaştırılan iştirak nafakasında indirim yapılmasını gerektirir bir durum bulunmadığı" ifade edildi.