'Büyük Kulüp' deyince 120 yıllık geçmişi olan bir yapıdan bahsediyoruz. Onun için ilk akla gelen tanım, 'Seçkinler Kulübü' olması. Ne amaçla kurulmuş? Duran Akbulut (D.A.): Osmanlı döneminde büyükelçilerin bir araya gelip toplantı yapacak, bir çatı altında yemek yiyip sohbet edecek yerleri yokmuş. Fransız büyükelçisinin başkanlığında Cercle D'oriant ismiyle kurulmuş. Rus, Alman ve İngiliz büyükelçileri ve o dönemin ünlü iş adamları da kulübün üyesi olmuş. Cumhuriyet'in ilanından sonra da 'Büyük Kulüp' ismiyle yine bakanların, milletvekillerinin toplantılarına sahne olmuş. Burada hükümetler kurulmuş zamanında.
Bir sivil toplum örgütü diyebilir miyiz? D.A: Tabii... Hem ekonomik hem de kültürel açıdan en değerli sivil toplum örgütü burası ve kimsenin malı değil...
Kulübe giriş çok kolay değil galiba. Şartları neler? Ağzınızla kuş tutma filan! D.A: Tabi bazı şartları var. Önce iki üye tavsiye edecek. Sonra o isim 15 gün askıda kalacak. Tetkik edilecek, hakkında bir duyuru olursa değerlendirilecek. Sabıka kaydı da istenir doğal olarak...
2006'da dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı olan İlker Başbuğ da üye olmuş kulübe. Onun da sabıka kaydını araştırdınız mı? D.A: Elbette. Bu mecburi, çünkü tüzükte var. Anayasa Mahkemesi üyeleri, büyük sanayiciler de üyemiz. Herkese uygulanan bir statü bu.
Kulübün 150 trilyonluk bir mal varlığından söz ediliyor. Yılda 4.5 trilyon geliri varmış! 6 bin de üyesi... D.A: Kulübün geliri 10 trilyonun üzerinde aslında. Her yıl yaklaşık 150-200 kişi giriyor kulübe... Sorması ayıp olmasın ama ne kadar giriş ücreti? D.A: 35 bin lira... Ayrıca her ay aidat ödemek gerekiyor. Ama bir milyonun üzerinde sadece KDV ödüyoruz.
Asker kökenli üyeleriniz hep kor ve or rütbesinde. Örneğin son seçimde Çevik Bir paşa sizin listenizde yer almış. Onlar da aynı parayı ödüyorlar mı? D.A: Onlardan üyelik girişi için gereken paranın sadece dörtte birini alıyoruz...
Peki bir albay müracaat etse? D.A: Paranın tamamını ödemesi lazım... Genellikle bu paraları ödeyemedikleri için düşük rütbeli subaylar müracaat etmiyorlar zaten. 600'e yakın sanayici üyemiz var. 500'ün üzerinde eski politikacı sayabilirim. Mesela Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Bülent Ulusu, Hüsamettin Özkan gibi isimler.
Bu işten para kazanmıyorsunuz. Neden 14 yıldır bunca külfetin altına giriyorsunuz? D.A: Beni onore ediyor. Bizi bu işe ittiler. Bu bir nevi hastalık, işimizi gücümüzü ihmal ettik.
Bir de 'Masonlar topluluğu' iddiası var?D.A: Şahsen benim Masonluk'la uzaktan yakından bir ilgim yok. Ama böyle kulüpler var biliyorsunuz, Rotary gibi. Bunların aslında ülkeye faydaları var. Bizim üyelerden de mutlaka Mason olan vardır. Birkaç tanesini de tanıyorum. Ama burası Mason kulübü değil.
Yalçın Küçük'ün bir tespiti var; "Her Büyük Kulüp üyesi Mason değildir ama Büyük Kulüp, kadınların da üye olabildiği masonik bir cemiyettir" diyor. D.A: Ne derse desin. Burası sosyal bir kulüp. Ben zamanında bütün üyeleri topladım, bir eğitim seferberliği başlattım. Üyelerimiz tarafından 43 tane okul yapıldı. Bir yemek verdik. Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz ve Cumhurbaşkanı Demirel plaket verdi. Sibel Can'ı da konser için çağırmıştık. Ertesi gün gazetelerde 'Süleyman Bey Sibel Can'ın göğüslerine bakıyor' diye haber yaptılar. Sibel Can'ın göğüsleriyle çıktık manşetlere.
Bir ara Türkbank olayı ve Alaattin Çakıcı ismi ile de birlikte taşınmıştınız manşetlere. Neydi o olayın aslı? D.A: Emin Cankurtaran ile 26 yıllık bir ortaklığımız vardı. Ayrıldığımızda Yapı Kredi'ye 5 milyon dolar borcumuz kalmıştı. Emin Bey'in isteği ile borcu ben üzerime aldım. Bu arada Mehmet Emin Karamehmet'in yakın dostu olan Osman Berkmen'e gittik. Karamehmet de oradaydı. Havadan-sudan konuşurken, "Türkbank ihalesi için teklif verecek misiniz?" dedim. O da, "Uğur Bayer ve Güneş Taner teklif vermemizi istedi ama verimli olmadığı için reddettik" dedi. "Peki Alaattin Çakıcı'nın arkasında kim var?" diye sordum. Ben Hayam Garipoğlu var sanıyordum. O da, "Yanlış biliyorsun, Hayam değil Korkmaz Yiğit var!" dedi.
Peki bu konuşma sizi neden mahkeme salonlarına taşıdı? D.A: Daha sonraki gün, Güneş Taner'le, Osman Berkmen ve Karamehmet, Kıyı Restoran'da yemek yiyorlar. Güneş Taner'e diyorlar ki, "Duran ve Emin Cankurtaran, 'Çakıcı'nın arkasında kim var' diye sordular!" Güneş Taner de bunu Mesut Yılmaz'a aktarınca, bu dedikodudan sonra bizim ifademizi aldılar.
Yani Çakıcı ile bir tanışıklığınız yok! D.A: Herkes ne kadar tanıyorsa o kadar...
Açıkça sormak gerekirse, "Alaattin Çakıcı adına Karamehmet'e, Türkbank ihalesine girmemesi konusunda bir konuşma yapmadım" diyorsunuz. D.A: Ben ve Emin Cankurtaran böyle bir olaya girer miyiz? DGM'ye de 'İfadenizi alacağız' diye çağırdılar zaten. Olayın aslı budur. Ama televizyonlarda mafya olarak geçtik.
Kaç yıl daha başkanlığı sürdüreceksiniz?D.A: Üyelerin istediği ve sağlığımın yettiği müddetçe. Ben 73 yaşındayım.
Büyük Kulüp'ün başkanı olmak, sizin özel işlerinizde avantaj sağlıyor mu?D.A: 2001'de fabrikamı kapattım. Rusya'ya 15 milyon dolarlık mal satardık. Sonra krize girdik. Evimizi yalımızı sattık ve 900 işçinin parasını ödedik. Şu anda da hiçbir iş yapmıyorum. Çocuklara bir iş yeri açtım, büyük futbol takımları için parfüm yaptırıyoruz.
Yani şu anda çok zengin bir iş adamıyla karşı karşıya değil miyim? D.A: Benim zenginliğim dostlarımın sevgisi. Bir de Bağ-Kur'dan emekliyim, 785 lira alıyorum.
Duran Bey valla sizin durumunuz benden betermiş. Varsa 35 milyarınız, alalım sizi de listeye...
Para sorun değil de, sabıka kaydında sorun çıkabilir. Malum gazeteciyiz...
