Bir diyalog eksikliği içindeyiz... Kimsenin kimseyi dinlemek istemediği bir temel üzerinde yürüyoruz...
E bugünkü hallerimizin öncelleri ötekileştirmenin altında yatan nedenlerde gizli... Her yazımın ardından çok olumlu olduğu kadar olumsuz tepkiler de alıyorum... Neler söylemiyorlar? Sen git kendi devletinde yaşa demiştlerdi düşmanı olduğun bir ülkenin topraklarında işin ne? Soyadım yüzünden bana Ermeni diye hakaret edenler bile var...
Neden bu kadar kabalaştık?
Küreselleşmenin etkileri diyelim. Ama ben küreselleşmeyi her zaman için çok iyi bir şey olarak algılamıyorum ki... Çok da kötü bir şey de değil. 12 Eylül'de yaşananların tekrar üzerinden geçtikçe farkına daha bir varıyoruz.
Geçmişi 12 Eylül'e mi bağlıyorsunuz?
Bir de global açıdan baktığımızı düşünelim. Mesela bu 1982 Anayasası'nın tamamını değiştiremiyoruz henüz.. 29 maddeyi değiştirip dünyanın en büyük adımını attığımızı ya da atılımını yaptığımızı söylersek bir yanılgı yaratmış oluruz. Ama bugün buna da şükür diyecek ve o dönemin acılarını yaşamış birçok insan var.
Neredeyse her on yılda bir ışıkları kararmış bir ülkede bilinç nasıl gelişecek nasıl kesintiye uğramadan yol alabilir?
Halk kendine olan güvenini tam olarak sağlayabilir kendine duyduğu inançla; "Ben bunları iyi biliyorum ve bunları değiştirebilirim!"diye düşünmeye başlarsa rejimler tehlikeye girer...
PKK ile mücadele...
Bakın PKK ile mücadeleyi PKK'nın oluşum sebebini anlamadan görmeye çalışırsanız askeri yöntemlerle çözüm üretmeye çalışırsınız... Bu aileden en üst düzey kademelerdeki yöneticiye kadar böyle...
Bu düşünüş nasıl ortadan kaldırılacak?
PKK terörünü yaratan nedenleri ortadan kaldırmazsak PKK'nın ortadan kalkması mümkün olmaz. 2004'lerde durmuştu iyice. O dönemlerde bir diyalog kurulsaydı biterdi bugün... Ve bu konuda Atatürk'e bakmak lazım. Muhtariyet önerisi vardır Atatürk'ün. Nutuk doğru okunmamıştır.
Ne demek bu?
Öyle bir kamplaşma var ki toplumda... Korkunç bir enformasyon kirliliği var. 'Abdullah Öcalan terörist dendi onunla görüşmeyiz' dediler... Daha üç hafta önce MİT'in görüştüğü haberleri çalındı kulağımıza... Şu anda konumu gereği Abdullah Öcalan'la devletten izin almayan kimse görüşemez... Halk bu konuda yönlendiriliyor ve belli bir politik tavır alması sağlanıyor. Böyle bir ortamda barış istediğimizi söylemiştim...Ama gelen tepkiler insanı umutsuz bırakıyor... Ben yine de barış istemeye devam edeceğim. Toplumsal barış ancak bizim birbirimizle geliştirdiğimiz ilişkilerle mümkün...
Cenneti cinneti olan bir toplumuz. Bunun kültürel temelleri üzerine konuşacak olursak...
Bunun temelleri Cumhuriyet'in kuruluşuna kadar dayanır. 1928'de dünya konjonktürüne uyun olarak, doğudaki Kürt vatandaşların yerlerine Türklerin yerleştirilmesi, Türklerle Kürtlerin karıştırılıp Kürtlerin asimile edilmesi, Türkiye'nin için eritilmeye çalışılması gibi uygulamalar var. Bu uygulamalar bir devlet politikasına dönüşüyor çünkü sonra...
1982 Anayasası
Türkiye bugün birçok ülke-nin ortaçağıymış gibi bir dönem-den geçiyor. Tabii ki geçmişe na-zaran bir ilerleme var. Mesela bu1982 Anayasası'nın tamamını de-ğiştiremiyoruz henüz. 29 maddeyideğiştirip dünyanın en büyük adı-mını attığımızı ya da atılımını yap-tığımızı söylersek bir yanılgı ya-ratmış oluruz. Ama bugün bunada şükür diyecek birçok insan var.