HAPİSTEN KAÇIRILDI
Orada eğitim aldığı ortaya çıkan Demirağ sağcı militandı. İlk suçu da Dazkırı Kaymakamı'nı falçatayla yaralamaktı. İfadesinde kaymakamı dokuma kooperatif faaliyetlerinden ötürü komünist olduğu için yaraladığını söylemişti. Ama asıl nedenin uyuşturucu imalatı yaptığı gerekçesiyle Dazkırı'daki bir eczanenin kaymakamlıkça kapatılması olduğu raporlara yansıdı. Yani işin içinde uyuşturucu trafiği de var. Daha sonra hapse giren Demirağ, kısa sürede hapisten kaçırıldı. Kemal Horzum da Dazkırılı. Bu bilgilere ulaşan savcı Ankara'ya geldiklerinde iki general tarafından çağrıldı. Generaller "Devam etmeyin başınız ağrır" dedi... Özal'a da aktarıldı bu olanlar. Özal, "Gereğini yapın" dedi ama mesele kapandı. Bu generallerin Özel Harp Dairesi'nden olduğu iddia edilmişti.
TÜRKİYE DE LİSTEDE
4 Temmuz 1981'de Roma'da P2'nin üstadı Gelli'nin kızı Maria'nın üzerinde ele geçirilen belgeler içinde 2 zarf vardı. Bunlarda P2'de planlanan bir siyasi projeden bahsediliyordu. 1976'da, bir teknokratlar hükümeti kurulması, Fransız ve ABD modellerine dayanan başkanlık sistemine geçilmesine yönelik bir Anayasa reformu yapılması, savcıların sorumluluğunun düzenlenmesi. Bu ülkeler içinde Türkiye de vardı.
BALYOZ DARBESİ VE YENİ HÜKÜMET PLANI
2003 yılında hükümeti devirmek için hazırlandığı iddia edilen Balyoz Darbe Planı, camileri bombalama gibi çeşitli korkunç provokasyonları içeriyor. Balyoz Darbe Planı: 'hazırlık', 'harekât ortamının şekillendirilmesi', 'icra' ve 'yeniden yapılanma' diye 4 aşamadan oluşuyor. Darbe zemini hazırlamayı hedefleyen Balyoz Planı, 12 Eylül 1980 askeri müdahalesini model alıyordu. Planın 'Vazife' bölümünde, "Balyoz Komutanlığı, derhal, AK Parti'yi iktidardan uzaklaştırılacak ve mevcut irticai yapılanmayı şiddetle bertaraf ederek, belirlenen kadroları iktidara getirecekti" deniliyor. Plana göre, Fatih Camii'ne patlayıcı yerleştirilmesi ve cuma namazının ardından patlatılması öngörülüyor. Beyazıt Camii'nin de şadırvanına bırakılacak bombanın ezandan 10 dakika önce patlatılmasına yönelik. İki camide de olayların ardından provokatörler, cemaati kışkırtacak. O günlerde Ege'de Türk-Yunan çatışması da hedefleniyor. Planda, gece yarısı cübbeli, sarıklı grupların ellerinde yeşil bayraklar ve molotof kokteylleri ile Askeri Hava Müzesi'ni basarak müzedeki uçakları tahrip etmeleri planlanıyor. Bu baskının, 'irticai kalkışma' şeklinde medyada geniş haber yaptırılması öngörülüyor. Darbe sırası gözaltı ve el koyma süreçleri ile darbe sonrasında uygulanacak hükümet programı, gözaltına alınacak gazeteciler ve "öngörülen Bakanlar Kurulu üyeleri" listeleniyor.
Kaostan sonra kurulması düşünülen kabinenin başbakanı tanıdık biri
BAKANLAR KURULU
Rıfat Hisarcıklıoğlu (Başbakan) Hikmet Çetin (Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı) Yıldırım Aktuna (Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı) Necmettin Karaduman (Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı) Süheyl Batum (Devlet Bakanı) Mehmet Moğultay (Devlet Bakanı) Mehmet Nuri Yılmaz (Devlet Bakanı) Türkan Saylan (Devlet Bakanı) Mehmet Seyfi Oktay (Adalet Bakanı) Kemal Yavuz (Milli Savunma Bakanı) İsmet Sezgin (İçişleri Bakanı) İsmail Cem (Dışişleri Bakanı) Zekeriya Temizel (Maliye Bakanı) Kemal Gürüz (Milli Eğitim Bakanı) Ömer İzi (Bayındırlık ve İskân Bakanı) Kemal Alemdaroğlu (Sağlık Bakanı Işın Çelebi (Ulaştırma Bakanı) Köksal Toptan (Tarım ve Köy İşleri Bakanı) Bayram Meral (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı) Hüsamettin Özkan (Sanayi ve Ticaret Bakanı) Rüştü Kazım Yücelen (Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı İstemihan Talay (Kültür Bakanı) Eyüp Aşık (Turizm Bakanı) Hikmet Uluğbay (Orman Bakanı) Nur Serter (Çevre Bakanı)
TÜRKİYE'DE ERGENEKON
20. Yüzyıl'ın ikinci yarısında Türkiye, organize suç unsurları ve devletin gizli servis yapılanması içindeki aşırı ideolojik çalışmalar, darbe planı, terörist saldırılarla, cinayetlerle dolu ciddi bir siyasi dönemi yaşadı. Uygulanan gerilim stratejisi ile radikal siyasi değişimlerin önlenmesi amaçlandı. Zira Türkiye Batı İttifakı'nın sadık bir üyesi olarak belirlenmişti. Nato ülkesi olan ABD'nin istihbarat servisleri, Türkiye'nin yaşadığı süreçlerde önemli bir rol oynadı. Gladyo'nun Türkiye'deki muadili İtalya ve Amerika tarafından eğitilerek finanse edilen kontr-gerilla olarak biliniyordu. Bu kuruluş daha sonra en gizemli güç olan Ergenekon'a dönüştü. 1952 yılında Korgeneral Daniş Karebelen'in kurduğu Seferberlik Tetkik Kurulu'nun, gayri resmi adı 'Ergenekon'du. Bu yapılanmalar İtalya'da 'Gladio', Belçika'da 'Rüzgâr Gülü', Almanya'da 'Gehlen Harekâtı' olarak ortaya çıktı.
GAZETECİLERE UYARI
P2 Mason Locası, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu birçok ülkede kaos çıkartmak için gazetecileri listesine aldı. Plana göre, her ülkenin önemli isimleri Loca'ya yakınlaştırılmak için harekete geçirilecek. Buna olumsuz yaklaşanlar ilk etapta uyarılacak. Ancak bu tutumundan vazgeçmezlerse, o zaman bir 'kaza' kurşunuyla öldürülecek. İngiliz gazeteci Willan, bu akıl almaz olayları kitabıyla gündeme taşımıştı.
GLADYO'NUN SESİ: CORRİERA DELLA SERA
P2'nin kontrolündeki Gladyo'nun gün ışığına çıkarılması konusunda medyanın İtalya'da önemli bir rol oynadığına işaret eden İngiliz gazeteci Willan, ilginç bir detaya dikkat çekiyor: Gladyo'nun gün yüzüne çıkarılmaması için de başka medya gruplarını kontrol altına alındı. Gerçekten de o dönemdeki İtalyan medyası, birkaç dürüst ve zeki savcıyla birlikte ülkedeki Soğuk Savaş döneminin komploların�� gün ışığına çıkarma konusunda önemli bir rol oynadı. La Unita, Paese Sera, La Republica ve L'Espresso gibi gazete ve dergiler, işlenen birçok suçun kamuoyunun gündemine taşınmasını sağladı. Aynı şekilde medyanın bu konudaki önemi P2 Mason Locası tarafından da kavrandı. Gelli'nin başkanlığındaki Loca, İtalya'nın en etkili gazetesi olan Corriera della Sera'nın tüm kontrolünü ele geçirdi.
TAKVİM'DEN YEPYENİ BİR YAZI DİZİSİ... "GLADYO"
DERİN DARBELER
P2 BAŞBAKAN'I ÖLDÜRTTÜ
PAPA'YI VUR EMRİ P2'DEN...
İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ M16 AJANI ÇIKTI
İŞTE GLADYO'NUN PATRONU