Emekli Orgeneral Başbuğ'un, sevk edildiği İstanbul Nöbetçi 12. Ağır Ceza Mahkemesinde verdiği ifadede, ''Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin 26. Genelkurmay Başkanı olarak 'silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmekle' suçlanmasının trajikomik olduğunu'' belirttiği kaydedildi.
Başbuğ'un, ''Bu suçu reddediyorum. Bu suçla itham edilen kişi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin 26. Genelkurmay Başkanıdır. Bunu tarihe not olarak düşmekte yarar görüyorum. Ben, Genelkurmay Başkanı olarak TSK'nın komutanıyım, ki bu TSK, dünyanın en güçlü ordularından biridir. Böyle bir orduya komutanlık eden bir kişinin, 'silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmekle' suçlanması, gerçekten trajikomik diyebiliriz'' dediği öğrenildi.
İlker Başbuğ'un, Genelkurmay 2. Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı ve 2008-2010 yılları arasında da Genelkurmay Başkanı olarak atanmasının, şu anki siyasi iktidar tarafından yapıldığını hatırlatarak, bu görevi yaptığı yıllar içinde çeşitli vesilelerle Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile çalışmaları olduğunu, Milli Güvenlik Kurulunun bir üyesi olarak, hükümetin bakanlarıyla da birlikte çalıştıklarını aktardığı kaydedildi.
''Silahlı terör örgütü kurma ve yönetme'' suçlamasının çok üzücü ve anlaşılması zor olduğunu belirten Başbuğ'un, böyle bir suçlamanın, Silahlı Kuvvetlere, ülkeye, devlete şerefiyle ve onuruyla görev vermiş biri için çok ağır bir iddia olduğunu söylediği de ifade edildi.
-''Bu iddianın bu şekilde dile getirilmesi benim için en ağır ceza''-
Başbuğ'un, ''Bu iddianın bu şekilde dile getirilmesi bile benim için en ağır cezadır. Bundan sonra ne ceza verilirse verilsin, bu beni daha fazla üzmez. Benim görevim esnasında böyle bir şey varsa gereken yapılmalıydı'' ifadelerini kullandığı öğrenildi.
''İnternet andıcı'' başlığı altında, internet sitelerinde çıkan yazılar ve 1-2 haber ile Genelkurmay'ın itham edildiğini söyleyen Başbuğ'un, ''1-2 basın açıklaması ve 1-2 internet sitesi haberiyle hükümeti yıkmakla itham ediliyorsam, bu çok acıdır. Benim böyle kötü bir amacım olsa, 700 bin kişilik gücü elinde tutan bir komutan olarak bunu yapmanın başka yolları olabilirdi. Görev hayatım boyunca her zaman kanunların ve anayasanın çizgisinde oldum. Ancak bugün iddia edilen suçlar ve bu suçlamaya giden değerlendirmeler, dosyadan vakıf olduğumuz üzere benim dönemimle ilgili internet siteleriyle bir ilgim olmadığı da savunmalarımda mevcuttur'' ifadelerini kullandığı da kaydedildi.
Başbuğ'un, ''Andıç, bir karargahtaki faaliyetleri başlatan bir eylemdir. Bu andıç ile 4 sitenin kurulması işlemi başlamıştır, ancak bu sitelerin aktif hale gelmesi için andıç yeterli olmaz. Bunun olması için uygulama emri yayınlanması gerekir, ancak bu konuda öyle bir şey de söz konusu olmamıştır. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum. Serbest bırakılmamı talep ediyorum'' dediği de öğrenildi.
Emekli Orgeneral Başbuğ'un, sözlerini, ''Son olarak, bir Genelkurmay Başkanının, bir terör örgütü kurmak ve yönetmekle suçlanması, bu bana verilecek en büyük cezadır. Bunun bu şekilde söylenmesi bile verilecek en büyük cezadır. Bundan daha büyük cezanın olabileceğini ben düşünmüyorum. Takdir mahkemenizindir. Bizler gelip geçiciyiz, ancak sizler tarihe not düşeceksiniz'' şeklinde tamamladığı kaydedildi.
-Avukattan ''Yüce Divan'' talebi-
Öte yandan, İlker Başbuğ'un ardından söz alan avukatı İlkay Sezer'in ise Başbuğ'a yöneltilen suçlamalara ilişkin savunmasını yaptıktan sonra Anayasa'nın 148. maddesinde yapılan değişikliği gerekçe göstererek, müvekkili Başbuğ'un Yüce Divan'da yargılanmasını talep ettiği öğrenildi.