Vatan gazetesine konuşan Ertuğrul Kürkçü, şu ifadeleri kullandı:
"Patlamayı bir tarafında Suriye, İran, Lübnan, Rusya'nın; öbür tarafında ABD, AB, Türkiye, Katar, Suudi Arabistan olan iki ayrı eksenin Suriye çatışması dolayısıyla Antep'te karşı karşıya gelişleri olarak görüyorum. Meseleyi PKK'nın saldırısı olarak görmüyorum. PKK'nın patlamayı üstlenmediğini hızla açıklamasını da bu olay setine müdahil olmak istememesi olarak görüyorum. Hükümet böyle bir olayın gerçekleşeceğini biliyordu ve bunu hemen anladılar. Patlamadan sonra da Kürt mücadelesinin yarattığı krizi bununla telafi etmek istediler.
Olayın üzerinden geçen üçüncü günde, 'her şey aydınlandı' deniyor. Hiçbir şey aydınlanmadı. Elde sadece çekicinin şoförü var. Bir de bundan bir ay önce yakalanmış bir PKK'lının başka bir olaya yönelik itirafları var. Kolluk, olayı aydınlatan hiçbir şeyi ortaya çıkarmış değil.
Bu patlama ile insanlığa karşı bir suç işlenmiştir. Kim tarafından işlenmiş olduğu başka bir şey. Çoluğun çocuğun, masum insanların hedef alınması hiçbir haklı mücadelenin parçası olamaz. Caddenin ortasında araba patlatmak demek sivil halkı hedef almak demektir. Ben bunun Kürtlerin özgürlük davası ile ilişkilendirilemeyeceğini söylemek isterim.
Her seferinde bizden bu konularda kınama açıklaması bekleyen insanların ahmak ya da ahlak yoksunu olduğunu düşünüyorum. Daha bir yıl önce, iki taraf da savaş kararı açıklamışken, Sırrı Süreyya Önder ile bir deklarasyon yayınladık. 'Aracın amacı aydınlattığını ve sivillere yönelik saldırılarla farklı bir amacın elde edilemeyeceğini' söyledik, buna kalkışacak olanları uyardık. Bununla aramızda sonsuz mesafe bıraktığımızı söyledik. Her bir olayda bunları deklare etmemize gerek yok.
Asıl önemlisi, amaç, hayatını kaybeden vatandaşlar üzerinden devlet ritüeli içinde hareket ederek toplumun bütün unsurlarını güvenlik çözümüne razı etmek, mahkum etmek. Bizim de yaratılmış olan büyük basınca karşı koyup koymayacağımızdır. Bundan sonuç çıkmaz. Türkiye'nin Kürtlerle, Suriye ile savaşarak kat edeceği mesafe yoktur. Bu bizi çatışmaya, savaşa sürükleyecek bir yoldur. Bu, son 10 yılda alınmış bulunan fiili hak kazanımlarının da ortadan kalkmasına yol açacaktır. Bunun layık olduğumuz tek çözüm yolu olduğunu bize kimse anlatamaz.
Kürt sorununda kısa ve orta vadede çözümün mümkün olduğunu düşünmüyorum. Geçen yıl Temmuz ayında, bu yola girildiği zaman, Öcalan hala avukatlarıyla ve başkalarıyla görüşebiliyordu. Devlet 'savaş', PKK de 'devrimci halk savaşı' diyordu. O zaman savaş opsiyonu masaya konulduğu zaman Öcalan her iki tarafa da 'Yapın o zaman, sonucu görelim. Bu yoldan bir yere varılmaz' demişti. Öcalan'ın haklı bir teşhis koyduğunu düşünüyorum.
Bizim görevimiz toplumun akıl sağlığını muhafaza etmesine ve sonunda kurulacak masada tartışılacak bir çözüm planını oluşturmaya devam etmektir.
Yeni bir denge noktasına hızla gidilmesi için elden geleni yapmamız lazım. Ama Suriye meselesi iyimserliğimi azaltıyor. Eninde sonunda savaş bile olsa, bütün savaşlar bir barışa ulaşmayı öngörüyor. Onurlu bir barış planını şimdiden ortaya koymamız lazım."