Galata Köprüsü'nde cinayet

Bugün 'Galata Köprüsü' dediğimiz köprünün yerine yapılan ilk köprü 1845 yılında inşa edildi. Şimdi olduğu gibi ücretsiz değildi. Ancak köprü birçok kez yıkılıp yenisi yapıldı; derken bugünlere geldi

17. Yüzyıl'da İstanbul'da yaşamış Şair Cevri Çelebi, deniz fobisi yüzünden gemiye, kayığa binemezmiş. Bu yüzden Üsküdar'ı hiç görmemiş. İstanbul'dan Galata'ya gitmesi gerekince de atına atlar, Haliç'i dolaşırmış. Cevri Çelebi'nin sohbeti çok tatlıymış da, bu uzun sayılabilecek yolculuklarında yanında bulunanlar sıkılmazmış. Gazetelerde Haliç'e yapılacak yeni köprü haberlerini okuyunca aklıma Cevri Çelebi ve Galata Köprüsü geldi. Şehirlerin tarihinde köprülerin özel bir yeri vardır ve aslında köprülerin de bir tarihi vardır. Dört başı mamur bir Galata Köprüsü tarihi yazılınca köprüde işlenen cinayetlerden de bahsedilecektir. Cevri Çelebi döneminden sonra hayat her zaman olduğu gibi yeni şeyleri dayattı. Sarayın Beşiktaş'a taşınması ve Galata ve civarının ticarette önem kazanması dolayısıyla arabayla mal taşınması ihtiyacı arttığından dolayı 19. Yüzyıl'da Haliç'e köprü yapılması ihtiyacı doğdu. Bugün Galata Köprüsü dediğimiz köprünün yerine yapılan ilk köprünün yapım tarihi 1845'tir. Daha önce Unkapanı Köprüsü yapıldığı için, halk arasında bu köprüye daha çok "Cisr-i Cedid" yani "Yeni Köprü" deniyordu. Bugünkü gibi geçiş ücretsiz değildi. O günden sonra köprü çok kez yıkıldı, yerine hep bir yenisi yapıldı derken bugünlere kadar geldi Galata Köprüsü. Her köprü zamana ve yeni teknolojiye yani kaderine çaresizce boyun eğiyordu. Tıpkı köprüde olup biten karşısında çaresiz kalan Halil Rifat Paşa gibi...
HIZLI BİR YÜKSELİŞ
Karayollarında yol kenarlarında yazılı olan "Gidemediğin yer senin değildir" sözünün sahibi Halil Rifat Paşa (1827-1901), çok başarılı bir valiydi. Çok sayıda vilayette valilik yaptıktan sonra Dâhiliye Nazırı oldu, daha sonra da Sadrazam. Oğlu İbrahim Cavid, 1860'ta Rusçuk'ta doğmuştu.Galatasaray Lisesi'nde ve Mülkiye'de okumuştu. Memuriyette hızla yükseldi. Cavid Bey, Şirvanizâde Mustafa Nuri Bey'in kızıyla evlenmişti. Cavid Bey, bu hızlı yükselişi ve Sadrazam babasının gücü yüzünden çok şımarmıştı; yetkisini aşan her şeye karışıyordu. Sultan II. Abdülhamid, Sadrazam babasını uyarmıştı. Cavid Bey, sonunda "çetin ceviz" olan kaymakam (yarbay) rütbeli Arnavut Toptani Gani Bey'e çatmıştı. Bir kadın yüzünden araları açılmıştı. Haydar Gani Bey, Süleyman Paşazâde Ali Bey'in Tiran doğumlu oğluydu ve Toptani ailesine mensuptu. Gücü nereden geliyordu? Sultan Hamid'in en önemli siyasetlerinden birisi, sorun çıkarma potansiyeli olan kişileri kendisine bağlamaktı. Gani Bey de böyle getirilmiş, saraya yaver yapılmış ve tüfekçi tayin edilmişti. Sultan Abdülhamid, en çok Söğüt'ten gelen askerlere güvenir ve gece kapısının önüne onları nöbetçi koyardı. Bir de özellikle Arnavut ve Araplardan oluşan, koruma yapan tüfekçi taburları vardı. Sultan, Arnavut taburuna daha çok güvenirdi. Tüfekçiler, ayrıcalıklı konumlarını sık sık istismar ediyorlardı.
TÜFEKÇİLER KÖPRÜ İPLERİNİ KESTİ
Galata Köprüsü üzerinde olduğu için, tüfekçilerin bir vukuatını da aktaralım. Bunlardan Arap olan iki asker, maaşları geciktiği için, kasaturalarla köprünün Karaköy tarafını kesip saatlerce kimseyi geçirmemişlerdi. Olaya saray el koymuş ve askerler güç bela ikna edilmişlerdi. Gani Bey bir de devrin namlı kabadayılarındandı, çok sayıda cinayet işlediği söylenirdi. O da kendisinden bıktırmıştı. Sultan Hamid tarafından Harput'a sürülmüş, sonra İstanbul'a gelmesine izin verilmişti.

ÖLÜM KORKUSU...
Gani Bey'in gücünün bir diğer kaynağı da ağabeyi Esad Paşa'ydı (1862-1919). Birinci Ferik (korgeneral) rütbesi taşıyordu ve Sultan Abdülhamid'in güvendiği bir isimdi. Ama Sultan Abdülhamid'in tahttan indirildiğini kendisine ileten heyetin içinde o da vardı. Başının fena halde dertte olduğunu gören Cavid Bey, padişaha bir ariza (dilekçe) yazıp, özetle Gani Bey ve adamlarının kendisini öldürmek için takip ettiklerini, özellikle Galata Köprüsü üzerindeki ada vapurları iskelesinin orada beklediklerini, başına bir şey geleceğini, o yüzden kendisinin Viyana'ya gönderilmesini istedi. Ancak izin çıkmadı. Hava çok gergindi, bir vukuat olması an meselesiydi. Sonunda Sadrazam Halil Rifat Paşa, oğlunu kurtarmak için devreye girdi. Ama nasıl?
YARIN: Paşanın oğlu köprüde nasıl öldürüldü?
Tayfun ER

GÜNÜN DİĞER HABERLERİ İÇİN TIKLAYIN
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.