"Son zamanlarda TBMM'de siyasi tansiyon yüksek olduğu için mi kaba ve incitici konuşmaların önceki dönemlerden fazla" olduğuna ilişkin ifadelerin kısmen doğru olduğunu, bunu kimsenin tasvip edemeyeceğini söyledi.
Arınç, "Şüphesiz bir milletvekilimizin fevri bir hareketle, çok öfkelenerek ağzından kaçırdığı bu kelimeler, çok üzücü oldu, kendisi de partimiz de bunun farkında" dedi.
TBMM başkanlığı döneminde bu kadar yoğun, kaba, incitici konuşmaların olmadığını anımsatan Arınç, seçilmiş kişilerin hal, tavır ve sözlerine toplumda, herkesten çok daha özenli olması gerektiğinin altını çizdi.
Geçmiş dönemde en ağır eleştirileri yapanların harika üslupları olduğunu belirten Arınç, Bülent Ecevit'in konuşmalarının buna örnek gösterdi.
TBMM'de 1 Mart tezkeresinin gibi konuların görüşüldüğü kapalı oturumlarda, çok sert tartışmaların yaşandığını bildiren Arınç, "Oradaki konuşmalarda bile bir zarafet vardır, bir nezaket vardır, bugünkü gibi gelişigüzel, 'vatan hainleri, işbirlikçiler, bölücüler, şunu satanlar, bunu atanlar' bir tek cümle sarf edilmemiştir, bu örnek bir davranıştır" diye konuştu.
Bülent Arınç, 2007'den itibaren tablonun değiştiğini, cumhurbaşkanlığı seçimi ile AK Parti'nin kapatılması noktasında Anayasa Mahkemesinin kararının kırılma noktaları olduğunu ifade etti.
AK Parti'den cumhurbaşkanı seçilmemesi için siyasi mücadele başlatıldığını anımsatan Arınç, "CHP, 2007'de emellerine ulaşamadı. Çünkü onların tek hedefi AK Parti'yi yıpratmak, AK Parti'nin tek başına iktidar olmasını engellemekti, bunda başarılı olamadılar, ümitlerini Anayasa Mahkemesine bağlamışlardı bir ölçüde" dedi.
2007 seçimlerinden sonra CHP'nin Meclis'teki tavrının değiştiğine işaret eden Arınç, demokrasiye bağlı olduğunu gördükleri, üslubuna dikkat eden partinin kavgacı, hırçın ve suçlayıcı hale geldiğini kaydetti.
Arınç, 2011 seçimlerinde yüzde 50'yi yakaladıklarını, 12 Eylül referandumu sürecinde de meydanlarda ağıza alınmayacak hakaretlere maruz kaldıklarını söyledi.
Arınç, "Bu düşmanlık körüklene körüklene adeta siyasi partiler birbirinin rakibi olmaktan çıktı düşmanı haline geldi" değerlendirmesinde bulundu.
Eskiden cinayet sebebi olacak pek çok şeyin kanıksanmaya başladığını vurgulayan Arınç, CHP'nin de MHP'nin de "sorunlar çözülüyor, elde kalan kronik sorunlar da çözüme doğru gidiyor, biz ne olacağız, ne anlama geliyoruz, bundan sonra niçin oy isteyeceğiz" düşüncesiyle telaşa kapıldığını, cumhurbaşkanına,başbakana ve kendilerine hakaret edecek insanları "yürüyün aslanlarım" diyerek meydana sürdüğünü söyledi.
"Partinizin hiç mi kusuru yok? İktidar olarak Türkiye'yi sakinleştirmek konusunda size hiç görev düşmüyor mu" sorusuna Arınç, gerginliklerin iktidarın işine yaramayacağı cevabını verdi.
Arınç, "Sayın Başbakan özenle yumuşak olmaya, kişileri hedef almamaya, sert davranmamaya çalışıyor, Allah için ben buna inanıyorum. Fakat o gün duyduğu bir şey, yaşadığı bir olay ve maalesef buna karşı bir tepki vermek ihtiyacı onu bu noktaya getiriyor ama bu bir çare değil şüphesiz. Yani bizim üslup konusuna örnek olmamız lazım" dedi.
ÇÖZÜM SÜRECİ
Başbakan Yardımcısı Arınç, terör örgütü PKK'nın silah bırakmasına ilişkin farklı takvimlerin olduğu yönündeki değerlendirmeye ilişkin, çözüm sürecini madde madde anlatacak, ne şekilde son bulacağı sorusuna yanıt verecek Türkiye'de kimsenin olmadığını dile getirdi.
Arınç, şöyle devam etti: "Terör konusunda, konvansiyonel silah ve usullerle bir kavga, savaş yapmıyoruz, bir savaş içerisinde değiliz. Bize tamamen yabancı, farklı argümanları elinde taşıyan, yerelleşmiş bir kötü işle karşı karşıyayız. Asimetrik, nerede ne zaman çıkacağı belli değil, nereye gizlendiği belli değil, Dersim de değil, Şeyh Said de değil, başkası da değil. Orada hedefler belli, yapılanlar belli, tasvip ettiğim için söylemiyorum, yapılan noktasında söylüyorum. Siyasallaşma var, başka şeyler var, yerel unsurların desteği var, dışarıdan girişler var, içeriden yukarıya çıkışlar var, kendi insanın sabah okulda öğretmen olarak görüyorsunuz akşam poşuyu sarıyor eylem yapıyor. Söylenecek çok şey var da yeri değil. Bütün bunlara karşı yapabildiğimiz yaptık bugüne kadar, geçmişi de kötülemek için söylemiyorum."
KCK operasyonlarıyla insanların eziyetten kurtulduğunu, şehirleri de rahatlattığını söyleyen Arınç, şu bilgileri verdi: "Ben, operasyonlar noktasında iyi sonuç alınmaya başladığını ve kendi hedeflerine ulaşamadıklarını çok iyi biliyorum. 2011 hedefti; sıfır. 2012; artık son, final yılıydı, kendilerinin final yılı oldu bir noktada. Halkın da onlardan sıtkı sıyrıldı, ihbar etmeye başladı, yaşatmamaya başladı, imkan vermemeye başladı. Yani vatandaştan da yüz bulamaz oldular. Bu Şemdinli'de yaşanan olaylar yarın filmlere konu olacak olaylardır. Yani halkın orada terör örgütüne karşı olan direnişini 75 milyon alkışlamalıdır. Camilerde dualar edilmiştir, evlerde dualar okunmuştur, asker korusun diye, güvenlik korusun diye. Zannetmeyelim ki Şemdinli halkı bu PKK örgütünün arkasındadır, peşindedir.
Dört kadının cenazesi taksinin içerisinden çıktı, 218 tane mermi saydılar. Batman'da kadıncağız karnında çocuğuyla şehit oldu, Bingöl meydanında alışverişe giden kadın çocuklarının üzerinde bombayla parçalandı. Bu kadar vahşeti irtikap etti bu örgüt ama bunun karşılığı verildi, Amanos'takilere de verildi, oradakilere de verildi ve yıllarca girilemeyen Ali Boğazı'na ilk defa askerler, güvenlik güçleri girdi. Bu komutanlara ne kadar teşekkür etsek, güvenlik güçlerine ne kadar teşekkür etsek azdır."
Mücadeleyi anladıkları dilden yapmaya başladıklarını ancak kesin sonuç alınamadığını ifade eden Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Başka şeyler yapmamız da gerektiğine biz hükümet olarak ikna olduk. Bu yüzden 13-14 yıldan beri cezaevinde bulunan, ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum insanın, bir şekilde bu sürecin, teröre silah bıraktırmaya doğru gidecek bir başlangıç noktası olabileceği MİT tarafından tespit edildi." dedi.
Arınç, "Onun da düşüncelerinde bu istikamette birtakım değişiklikler olduğu ifade edildi, hem mektupları hem talimatları hem sözleriyle. Bu onu sevdiğimiz anlamına gelmez ama akıllı olan siyaset, ondan istifade etmeye çalışır. Eğer ona inanmış kitleler varsa ve 'Senin iraden bizim irademizdir' diyerek açık senet imzalamışlarsa bu insan, bu sürecin başarıyla sonuçlanmasına katkı sağlayacaksa şu veya bu şekilde, ondan istifade etmemek bence akılsızlıktır." dedi.
Arınç, gelinen noktada Öcalan'ın talimatının olumlu karşılandığını ancak Karayılan'ın kendi iç politikaları sebebiyle Öcalan'dan farklı konuşmaya çalıştığını, hükümetin götürmek istediği süreci farklı mecralara doğru sürüklemek istediğini ifade etti.
Bunların hiçbirisinin hükümetin düşündüğü ve kabul ettiği şeyler olmadığını vurgulayan Arınç, "Bize düşen kendi düz çizgimizi takip ederek sadece bu ülkeden silahlarıyla beraber çıkmaları değil gittikleri yerde de silahı bırakmaları ve bu örgütün şiddetten, silahtan, eylemden arındırılmış hale gelmesi. Siz bana bunun tarihini soruyorsunuz. Bunun tarihi verecek noktada değilim" açıklamasında bulundu.
"HUKUK İÇERİSİNDE ÇÖZÜYORUZ, ÇÖZECEĞİZ"
Süreçte gelinen noktanın hangi aşamada olduğunun sorulması üzerine Arınç, Öcalan'ın Nevruz'daki sözlerinin Kandil tarafından kabul edildiğini, örgütün 8 Mayıs'tan itibaren ülkeyi terk edeceğini anımsattı.
Arınç, "Silahlı unsur dediğine göre silahlarıyla gidecekler. Nasıl gidecekler o bize ait bir konu. Biz onu kendi yetkilerimiz, sorumluluklarımız içerisinde hükümet olarak şüphesiz yine hukuk içerisinde kalmak suretiyle onu çözüyoruz, çözeceğiz. 8 Mayıs'tan sonraki çıkışlar gerçekten vadedildiği gibi mi olacak veya olmayacak onu ancak bu merhaleyi katettikten sonra görebiliriz" değerlendirmesinde bulundu.
Parlamentodan geçmesi zor talepler olduğunun belirtilmesi üzerine Arınç, "Ama düşünün silahlı geri çekilmenin bile bir kanunla olmasını istemişlerdi. Hatta o olmazsa çıkmayız diyorlardı. O yok ama çıkıyorlar veya çıkacaklar. Yani hükümet süreci yönetirken kendi doğrularıyla hareket ediyor ve olması gerekeni yapıyor. O istediği kadar orada ne söylerse söylesin. Söyledikleri mantıklı mı mantıksız mı bizi ilgilendirmez. İstihbarat örgütümüz o sözlerin ne anlama geldiğini söyler biz ona göre çalışmamızı yaparız. Bir defa şu silahlı unsurların Türkiye topraklarını terk etmesi önemli bir merhaledir. Bunun bitişini beklememiz lazım" ifadelerini kullandı.
"Eylemciler eyleme karışmış olanlar, karışmamış olanlar topluma tekrar nasıl kazandırılır orada da hukuk işleyecek. Eylem yaptıkları bilinen, öldürme, patlama olaylarının failleri için buyur gel başımızın üstünde yerin var diyecek halimiz yok" diyen Arınç, "Etkin pişmanlık zaten var. Onun dışında bizim kendi kayıtlarımızda iddianamelerle fail olarak bildiğimiz insanların Türkiye'ye gelmesi halinde yargılanması şüphesiz söz konusu olacak" açıklamasında bulundu.
Arınç, lider noktasında olanların Türkiye'ye gelmeyecek şekilde nereye, hangi ülkeye gideceklerinin ayrı bir çalışma konusu olduğunu belirtti.
"Karayılan'ın başka ülkelere gitmesi silah bıraktıktan sonra" denilmesi üzerine Arınç, "Elbette onu söylüyorum. Topluma kazandırma noktası varsa veya çok arzu ettikleri şekilde siyaset yapma iddiaları varsa siyaset yapan insanlardan memnun oluruz zaten 40 yıldır söylediğimiz o değil mi şiddet olmasın, silah olmasın" diye konuştu.
İfade özgürlüğüne inandıklarını ve bütün düşüncelerin siyasetle ortaya konulması gerektiğini belirten Arınç, BDP'li veya diğer siyasetçilerin en aykırı konuları rahatlıkla konuşabildiğini söyledi.
Arınç, "Siyaset yoluyla bunu talep edeceklerse, 'buyurun parlamento orada, gidin milletin önüne aldığınız oy kadar gelin parlamentoda konuşun' denebilir ama cinayet işlemişlerse, eylemleri görülmüş ve bilinmiş ve bununla ilgili bir yargı süreci varsa bu yargı sürecinin dışına çıkmak şu anda mümkün değil" ifadelerini kullandı.
Bülent Arınç, herkesin siyaset yapma hakkı olduğunu vurguladı.
TUTUKLU MİLLETVEKİLLERİ
"Birkaç defa onları özledim diyerek yine kamuoyunun sizden bekleyeceği anlayışı, kapsayıcılığı gösterdiniz. Şu anda cezaevinde duruyorlar. Şimdi önümüzde bir örnek var. Sayın Tayyip Erdoğan'ın demokratik yolunun açılmasında Baykal'ın katkısı var. CHP'nin katkısı var. Tutuklu milletvekilleri konusunda bir jest yapmak size düşmüyor mu" sorusuna Arınç, "yaptık" karşılığını verdi.
Kişiye özel bir kanun çıkarılmadan genel hükümler çerçevesinde bu konunun çözülebileceğini belirten Arınç, 3. yargı paketinde önemli düzenlemeler getirildiğini ama yargının buna uymadığını ifade etti.
Arınç, CHP'nin ısrarla konuyu hükümetin meselesi olarak görmesini eleştirdi.
Sadece dokunulmazlıkların yeniden belki dikkate alınmasıyla konunun çözülebileceği düşüncesini dile getiren Arınç, "Buna hazır mıyız" denilmesi üzerine, "Biz hazırız da anayasa komisyonunun bu meseleyi çözmesi lazım" dedi.
Hükümet olarak "şu anayasa değişiklikleri yapılırsa iyi olur" dedikleri 6-7 madde olduğunu ancak bu konuların yeni anayasa yapılırken dikkate alınmasını öngördüklerini ifade eden Arınç, bunun gerçekleşmediğini, dokunulmazlıkta da böyle düşündüklerini kaydetti.
Arınç, "Milletvekillerinin önceden, sonradan işlediği suçlar, tutuklanıp tutuklanmama konusunu içerisine alacak basit bir dokunulmazlık tarifinin burada yapılması çok zor değil. Bu konuda partiler rahatlıkla anlaşabilirler ama onların talepleri de tek başına gelsin diye ben duymadım. Herkes anayasa içerisinde bu mesele çözülecek diye bekliyor" şeklinde konuştu.
Arınç, konunun 4 partinin de bir araya gelerek bir an evvel çözmesi, tarifi yapması gerektiğini söyledi.
Yeni anayasadan ayrı olarak dokunulmazlık konusunda değişikliğe açık olup olmadıkları yönündeki soruya Arınç, "Ben şahsi görüşümle bir neticeye gidemem ama dokunulmazlığın yeniden tarif edilmesi ve sınırlandırılmasını Meclis başkanlığım zamanından beri söylüyorum" dedi.
Arınç, şahsi fikrini paylaştığını belirterek, "Bütün bunları yine gruplarla bir araya gelmek suretiyle sadece bu maddeye yönelik değişiklik yapalım mı derlerse oturup konuşuruz" ifadesini kullandı.
Bülent Arınç, "Başbakanımız buna tamamen kapalı değil ama hukuken bu mesele nasıl çözülecek bunun teklifini bekledi aylarca. Biz böyle bir teklifi CHP'den de MHP'den de almadık. Ama sizin ortaya koyduğunuz mesele yeni bir konudur. Bu konuda bir mutabakat oluşursa bir talep olursa biz her konuda her zaman bu işleri görüşmeye hazırız" değerlendirmesinde bulundu.
"TÜRKİYE'NİN ÖNEMİNİ GÖSTERİYOR"
Yurt dışına çıkacak teröristlerin silah bırakmalarına yönelik soru üzerine Arınç, sürece ilişkin bütün çalışmaların dikkatle ve özenle yapıldığını söyledi.
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry'nin ziyaretlerinin önemli olduğunu belirten Arınç, Türkiye'nin talepleriyle ilgili olumsuz tavır takınmamasını da başarı olarak gördüğünü söyledi.
Başbakan Erdoğan'ın ABD'de en üst düzeyde karşılanacağını, ABD Başkanı Barrack Obama'nın özel misafiri olarak kabul edileceğini dile getiren Arınç, bu ziyaretteki görüşmenin tam gün olacağını kaydetti. Arınç, bunun Türkiye'nin önemini yansıttığını vurguladı.
"Şüphesiz bu işlerde ABD'nin de etkin dış politikası mutlaka rol oynayacaktır" diyen Arınç, ABD'nin dış politikasında Türkiye ile hareket etmesinin Irak ile de yakından ilgili olduğunu söyledi.
Irak Başbakanı Nuri El Maliki'nin ülkesini parçalamaya götürdüğünü ifade eden Arınç, "Dolayısıyla Maliki üzerindeki etkisi hem Irak'ı kurtarmaya yeter. Hem de Türkiye ile Irak ilişkilerini daha güçlendirir" dedi.
ABD'nin Suriye konusundaki tavrının önemine işaret eden Arınç, İsrail-Türkiye ilişkilerindeki normalleşmenin de bölge barışı üzerinde olumlu etkileri olacağını düşündüğünü aktardı.
Arınç, İran'ın Suriye'ye desteğinin ise Türkiye ile ilişkileri "limoni" hale getirdiğini ifade etti.
Türkiye'nin her ülkenin toprak bütünlüğünden yana olduğunun altını çizen Arınç, "Dış politikada şüphesiz Avrupa ülkeleri de çok önemli. Almanya'sından Fransa'sına kadar. Onların tavırları son çözüm süreciyle olumlu yöne evrildi. Bu bir başarıdır bence" dedi.
Arınç, AB konusundaki gelişmelerin de ümit verici olduğunu söyledi.
Bugün iki sevinilecek olay yaşandığını belirten Arınç, bunlardan birinin yeni havaalanı inşaatının 22 milyar avroluk rekor bir ihale olduğunu kaydetti.
Bugün 50 yıl sonrasını gören bir iş çevresi olduğunu ifade eden Arınç, ekonominin iyi olmasının Türkiye'nin itibarını farklı noktalara taşıdığını dile getirdi.
"BİZ VATANSEVER İNSANLARIZ"
"Kandil terör örgütünün silahlı yönetim merkezi olarak devam edecekse tehdit sürecek demek değil midir" şeklindeki soru üzerine Arınç, süreçte hükümete güvenilmesini istedi.
Arınç, "Biz vatansever insanlarız, ülkesini, milletini seven insanlarız. Biz teröre düşmanız. Terör örgütünün başındaki insanlarla da kavgamız var. Hepimiz suikastlerden, tehditlerden geliyoruz. Biz bu ülkenin hayrına olmayacak hiçbir şey yapmayız. Bize yüzde 50 seçmen güveniyorsa biz o seçmenin oy vermese bile bu hükümet 11 yıldır çok güzel şeyler yaptı diye takdir eden insanların desteğini arkamıza aldık. Elde var bir. İkincisi 75 milyonun şu anda yüzde 68'i de, 58'ler bitti, yüzde 68'i de bundan başka çaremiz yok, çözüm sürecine ümit bağladık diyorlar. Elimizde bu var. Bize güvenin kardeşim. Bize güvenin ama bize de yol gösterin. Bize doğru eleştiriler getirin, bizi sorularınızla teşvik edin. Yolumuzdan döndüremeyeceğiniz çok açık. Kılıçdaroğlu ne derse desin, Bahçeli ne kadar bağırırsa bağırsın bu çıktığımız yoldan inşallah netice alıncaya kadar dönmeyeceğiz."
Türkiye'de 4 aydır can yakan bir eylem olmadığının altını çizen Arınç, şehit ailelerinin, gazilerin teröristlerin cezalandırılmasını istediğini ayrıca bu işe çözüm bulunmasını istediklerini anlattı.
İlk isteği yerine getirdiklerini belirten Arınç, şimdi ikincisini yapmaya çalıştıklarını söyledi. Arınç, 2011'de bin 200, geçen yıl da bin 300 teröristin etkisiz hale getirildiğini belirterek, "Rakam vermekle mutlu olmuyorum ama bir gerçeği ifade etmek istiyorum" dedi.
"Verdiğiniz rakamlar PKK'nın niye bunu kabul etmek zorunda kaldığının izahıdır" denilmesi üzerine Arınç, "Çok doğru" karşılığını verdi.
Terörle mücadeledeki başarıya karşın terörün bitmediğini belirten Arınç, "Çözüm süreci dediğimiz şeyde başarı olursa artık bundan sonra eylem olmayacak demektir" dedi.
Arınç, "Allah'ın izniyle güzel sonuçlar göreceğiz, 4 aylık sonuçlara baksınlar, gelecek için umutlu olsunlar. Ülke için en hayırlısını inşallah başaracağız" ifadesini kullandı.