Koç Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Şener Aktürk, komisyonda yaptığı sunumda, Türkiye'nin genel çoğunluğunun mağduru olduğu bir kimlik sorunu bulunduğunu ifade ederek, Kürt meselesinin belki bunun en keskin şekilde kendini hissettirdiği bir alan olduğunu ifade etti.
Sorunun, milletin dini ve etnik kimliklerinin inkar edilmesi sorunu olduğunu kaydeden Aktürk, "Türkiye'de devletin 1930'lardan itibaren benimsediği ve benimsetmeye çalıştığı resmi Türk ulusal kimliğinin, vatandaşların her türlü etnik ve dini kimliklerini kamusal alanın dışına iten, vatandaşı kamusal alanda etnik ve dini kimlikleri yokmuş gibi davranmaya zorlayan, insanın doğasına aykırı bir inkar ve asimilasyon politikasıdır. Asıl sorun Türklüğün bir milli/ulusal kimlik olarak benimsetilmeye çalışılması değildir, sorun bu ulusal kimliğin vatandaşların tek kimliği olarak benimsetilmeye çalışılmasıdır" dedi.
Aktürk, insanın doğası gereği pek çok kimliği bulunduğunu, bu kimliklerden sadece bir tanesini ulusal/milli kimliği olduğunu belirtti.
"Türkiyelilik" kavramına değinen Aktürk, bu seçeneğin bazı açılardan sorunlu olduğunu vurguladı. Aktürk, "(Türkiyelilik) kimliği bugün için halk tarafından bilinmeyen, kullanılmayan ve kültürel karşılığı olmayan bir kavramdır. 1930'ların bir sosyal mühendislik projesi olarak eleştirilen Türk ulusu kavramı, 2010'lu yıllarda bir başka sosyal mühendislik ürünü kavramla aşılmaya çalışılıyor" diye konuştu.
Aktürk, şunları söyledi: "Bir samimiyet ve hakkaniyet testi olarak Diyarbakır'da Kürtler için ne istiyorsak Kırcaali'de Türkler, Mardin'de Araplar, Kerkük'te Türkmenler, Rize'de Lazlar ve Bingöl'de Zazalar için de benzer hakların meşru ve makul olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Türkiye'nin 81 ilden oluşan idari yapısını muhafaza ederek, mevcut iller temelinde mahalli bir özerklik sağlanabilir. Türkiye'nin bütün illerinde değişik yoğunluklarda yaşayan Arap, Boşnak, Çerkez, Gürcü, Kürt, Laz, Zaza ve diğer etnik kökenlerden gelen vatandaşlar nüfusun önemli bir kısmını oluşuruyorlarsa, yerel temsilcileri aracılığıyla Türkçe'nin dışındaki dillerde de belediye hizmetlerinin verilmesini talep edebilir.
Türkiye'nin kimlik meselesi bir azınlığın kimliğini ifade edememesi meselesi değildir, halkın büyük çoğunluğunun etnik veya dini veya başka kimliklerini ifade edememesi sorunudur. Sadece Kürtçe'ye odaklanarak yerel bir reformla yetinirseniz bırakın Türkiye'nin kimlik sorunlarını çözmeyi Kürtler'in bile dindar olan çoğunluğunun kimlik sorununu çözememiş olursunuz. Hem etnik kimliğin hem dini kimliğin kamusal alanda ifade edilmesinin önündeki tüm engellerin kaldırılması gerekiyor."
"ZAZALAR'IN ETNİK KİMLİĞİNİ İNKAR ETMEMEMİZ GEREKİYOR"
BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel Zazalar'ın da Kürt olduğunu söyledi. Bunun üzerine AK Parti Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner, "Eğer siz Türklük üzerinden geliştirilen sorunlu alanın bir başka versiyonunu Kürtlük üzerinden tanımlarsanız, o zaman kendinizle çelişmiş olursunuz" dedi.
"Zazalar Zaza'dır'" diye bir slogan hatırladığını ifade eden Metiner, şunları söyledi: "Kendim Kürdüm ama bir Zaza kendini Kürt mü tanımlar, Zaza mı tanımlar?.. Kendini sadece Zaza tanımladığı için ona ayrımcı gözle mi bakacağım. Onun tarihsel geçmişine uzanıp Kürt olduğunu mu kanıtlamaya çalışacağım. Bütün bu uğraşlar Kültür üzerinden bir etnisite, başka bir deyişle bir etnisite mühendisliğinin ifadesidir. Kürtlük inkar edildi. Bu çerçevede Zazalar'ın da kimliğinin inkar edilmediği bir Kürt tanımına ihtiyacımız var. Zazalar'ın da etnik kimliklerini inkar etmememiz gerekiyor. Eğer kendilerini etnik bir kimlik olarak tanımlıyorlarsa öyledirler. Kim neyse odur. Biz başkasını tanımlayamayız. Kürdü tanımlayan Türklük yaklaşımları ne kadar sorunluysa kendini Kürt kabul etmeyen bir başka etnik aidiyet kümesini de ısrarla, inatla Kürtleştirmeye çalışmak bir başka sorunlu alana tekabül eder."