Turgay Ciner'in de Aydın Doğan gibi paralel örgütün elinde dosyalarının olduğunu söyleyen Kütahyalı örgütün bu yöntemlerle kafesleyerek kendilerine köle ettiklerini belirtti.
Gazetecilerin çok önemli bir kısmının mahrem kaset arşivinin paralel örgütte olduğunu ve bu yüzden dut yemiş bülbüle döndüklerini vurgulayan Kütahyalı sadece Fatih Altaylı'nın değil birçok gazeteci kendilerine şantaj yapılacağı korkusuyla örgütün hain emellerine alet olduklarını söyledi.
Kütahyalı, şantaj çetesinin yanında yer almayı tercih ederek gayrimeşru bir pozisyona sadece Altaylı'nın değil Cüneyt Özdemir'in de düştüğünü vurguladı. Kütahyalı, "Özdemir tarafsızlığını kaybetmiştir. Aydın Doğan medyası genel politika itibariyle paralel örgüte taraf olarak kendi okurlarına da ihanet ediyor ve hayatının hatasını yapıyor. Oysa bu kavgada gerçekten tarafsız kalabilselerdi ve iki tarafa eşit mesafe alsalardı bu Doğan Medya için yeniden doğuş olabilirdi. Daha beteri şu an tuttukları taraf devlet içindeki gayrimeşru güçtür ve bu gayrimeşru tavrın elbette bedeli olur" diye yazdı.
İşte Rasim Ozan Kütahyalı'nın 'Aydın Doğan ve Turgay Ciner'in ortak kaderi' başlıklı yazısı
Paralel örgütün Habertürk operasyonu bir taşla birkaç kuş avlama sanatının net bir örneğidir. Hem şu an Habertürk'ün iplerini paraleller elinde tutuyor. Hem de bu Alo Fatih geyiklerinden sonra sanki orayı Erdoğan yönetiyormuş gibi bir algı operasyonu yapıldı.
Yani bu paralel örgüt Habertürk televizyonu ve gazetesi üzerinden hem Başbakan Erdoğan'a saldırtmaya devam ediyor hem de Erdoğan'a saldırttığı bu medya grubunun tüm günahları Erdoğan'a yükleniyor.
Ustaca bir paralel polis istihbarat operasyonu bu. HHH Dün de yazdığımız gibi Turgay Ciner'in tıpkı Doğan gibi yargıda dosyaları var. Bunların istisnasız hepsi paralel yargının elindeydi. Ciner'in ipini paralel yargı örgütü tutuyordu. İmamlardan gelecek tek bir talimatla Ciner'i mahvedebilirlerdi. Zaten paralel örgüt yüzlerce işadamını bu yöntemlerle kafesleyerek kendine köle etti. Dikkat edin gazeteciler bu konuda sadece Erdoğan'a yükleniyor ve paralel örgüt bu işten sıyrılıyor. Gazetecilerin çok önemli bir kısmının mahrem kaset arşivinin paralel örgütte olduğunu ve o yüzden paraleller konusunda dut yemiş bülbül gibi olduklarını unutmayalım. Paralel örgüt tarafından kafeslenmiş olan sadece Fatih Altaylı değil. Altaylı'nın özellikle çok çekindiği bir mesele var ki sürekli şantaj malzemesi olarak o dosyayı kullanıyor örgüt.
Altaylı dürüstçe çıkıp bu mağduriyetini anlatsa kendisine meşru devlet dahil herkes sahip çıkardı. Çünkü Altaylı'ya yapılan şantaj alçaklıktır. Fakat maalesef Altaylı kendisini de kafesleyen şantaj çetesinin yanında yer almayı tercih ederek gayrimeşru bir pozisyona düştü. Altaylı gibi birçok medya aktörü gerçekten korktukları ve baskı gördükleri mecraya karşı dik durmadıkça meşruiyetlerini kaybediyorlar. Eğer adil ve tarafsız olsalar ne varsa her şeyi anlatsalar o zaman AKP'ye yaptıkları eleştiriler de çok daha ikna edici olacak. Şimdiyse amacın bu güç savaşında sinsice taraf tutmak olduğu anlaşılıyor.
İş işten geçtikten sonra diyelim 2016'da çıkıp hangi şantajlara maruz kaldığınızı anlatırsanız da hiçbir önemi olmaz. Zaten o gün sizi kimse de dinlemez. Aynı şey Altaylı'yı konuştururken paralel yapı gerçeğini sürekli karartan ve sadece AKP'ye saydırtan Cüneyt Özdemir için de geçerlidir.
Özdemir tarafsızlığını kaybetmiştir. Aydın Doğan medyası genel politika itibariyle paralel örgüte taraf olarak kendi okurlarına da ihanet ediyor ve hayatının hatasını yapıyor. Oysa bu kavgada gerçekten tarafsız kalabilselerdi ve iki tarafa eşit mesafe alsalardı bu Doğan Medya için yeniden doğuş olabilirdi.
Daha beteri şu an tuttukları taraf devlet içindeki gayrimeşru güçtür ve bu gayrimeşru tavrın elbette bedeli olur.
***
17 Aralık'tan da çok önceden beri hep şunu yazdım. Bu kavgada tarafsız ve adil olduğunu iddia edenler sadece AKP'ye geçirip paralel yapılanmaya iğne ucuyla bile dokunmuyorsa buradaki bit yeniğini herkes sezer. Nitekim o yüzden bu tip eski merkez medya aktörleri her geçen gün güç kaybediyorlar.
Mesele AKP'ye yapılan muhalefet değil normal hayatta her an küfrettiğiniz ve yusuf yusuf korktuğunuz bir paralel örgütle ilgili zülfüyâra dokunan tek satır yazamamanızdır.
Söyledikleriniz değil bilip de söylemedikleriniz esas problemdir. Paralel örgüt baskısıyla yaptığınız otosansürü herhangi bir kaset çıkmadan şimdi söyleyeceksiniz ki bir değeri olsun. Yoksa yarın zaten herkes şahit olacak ve böylece tamamen itibar kaybedip ancak marjinal medyada sesinizi duyurabileceksiniz.
Benden söylemesi.