Anayasa Mahkemesi, İlker Başbuğ için son derece önemli bir karar verdi. Tahliye için umudu artan Başbuğ'un açıklamaları ise gündemi değiştirdi. Silivri Cezaevi'nde TAKVİM'e konuşan Başbuğ, son derece önemli açıklamalar yaptı. Başbuğ, paralel yapı tehlikesinin kendi mağduriyetlerinden çok daha öncelikli bir konu olduğunu söyledi. Türk Silahlı Kuvvetleri'yle (TSK) ilgili eleştiriler de yapan Başbuğ, şu açıklamalarda bulundu:
KURALLAR VAR AMA...
BİZİM DE YANLIŞLARIMIZ OLDU: Özeleştiri yapmamız lazım. Cenazelere gidilir, namaz kılınmaz. Orada, kenarda öyle durulur. Yazılı olmayan bir kural var sanki. Bizim de yanlışlarımız oldu. Orduevlerine, askeri tesislerde yapılan düğünlere, davetlere başörtülü ve sakallıların alınmaması konusu. Her ordunun kuralları var. Mesela Amerikan ordusunun tesislerine blue jeanle giremezsiniz. Yemin törenlerine alınmama konusuna cevap veremem. Hatadır. Kabul ediyorum bunu. Ertesi gün o çocuk şehit olunca, aynı hanımefendinin elini öpüyorsunuz"
TSK'YA DİNSİZ KAMPANYASI: 14 Nisan 2009'da Harp Akademileri'nde kapsamlı bir konuşma yaptım. "Din toplum için önemli. Ordu peygamber ocağı. Dinin önemini yadsıyamayız" dedim. Ancak yıllardır Türk Silahlı Kuvvetleri'nin üst kademesi dinsiz, dine karşı gibi bir algı yaratılmak istendi. Silahlı Kuvvetler buna etkin şekilde karşılık veremedi. Bu kampanyaya en etkin duruş sergileyen benim. TSK hiçbir zaman dine karşı olmadı. Biz, istihbarat raporlarıyla falan, insanları dini inanışları nedeniyle ayrıştırmadık.
MİLLİ ORDU VURGUSU
ETNİSİTE TEHLİKELİDİR: Ben 'milli ordu'yu çok önemsiyorum. TSK milli ordu vasfını yitirirse olumlu sonuç doğurmaz. Atatürk, 29 Ekim 1938'de son mesajını, Türk milletine değil Silahlı Kuvvetler'e vermiştir. O mesajında da milli ordu vurgusu yapmıştır. 'Milli ordu'dan kasıt', milletin ordusudur. Milleti temsil eder. Bütün yapıların, Hakkari'den Edirne'ye kadar, herkesin orada olması lazım. 'Milli ordu'yla savaşanla ben savaşırım. 'Milli ordu'da, etnisite olmayacak. Din, mezhep farklılığı gözetilmeyecek. Bu etnisiteden daha farklı. Bu, Türkiye için çok hassas bir konu.Mesela ben, "Şaban Arslan Alevi mi Sünni mi" dersem, bu çok tehlikeli bir yaklaşım olur.
SEÇİMLE GELEN SEÇİMLE GİDER: İlker Başbuğ, paralel örgüte de değindi. "Kumpas kapsamında mağdur edilen yüzlerce, binlerce insan var. Paralel yapı tehlikesi bizim mağduriyetimizden daha önemli" dedi ve ardından da yolsuzluk iddialarını değerlendirdi: "Efendim, yolsuzluk iddiaları var... Yolsuzluk varsa elbette üzerine gidilsin. Ancak seçimle gelen iktidar seçimle gitsin. Seçim dışı manevralarla iktidardan uzaklaştırma girişimleri darbeye girer. Ayrıca TSK da liyakata dayalı sistemi bir kenara bırakmalı. Askerler, siyasi iktidardan beklenti içine girmemeli."
(ŞABAN ARSLAN)
ÖZGÜRLÜK İÇİN İLK ADIM ATILDI
Tarihler 5 Ocak 2012'yi gösterdiğinde Türkiye'de bir ilk yaşandı! Genelkurmay eski Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, "Terör örgütü üyeliğinden" tutuklandı. Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, 5 Ağustos 2013'te kararını verdi.
'İTİRAZLARIM İNCELENMEDİ'
Başbuğ başta olmak üzere çok sayıda tutuklu, ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edildi. Ancak kararın üzerinden 7 ay geçmesine rağmen mahkeme gerekçeli kararını yazıp dosyayı Yargıtay'a göndermedi. Bunun üzerine Başbuğ, avukatı İlkay Sezer aracılığıyla Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yaptı. Başbuğ, dilekçesinde "Tutukluluğa itirazlarım incelenmeden reddedildi. Özgürlüğüm ihlal edildi" dedi.
ERDOĞAN: HAYIRLI OLSUN
İşte bu itirazı değerlendiren Anayasa Mahkemesi, Başbuğ'un kişi ve hak özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar verdi. Ardından da kararı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi. Ayrıca 206 TL'lik başvuru harcı ile bin 500 lira vekalet ücretinden oluşan toplam bin 706 TL'nin Başbuğ'a ödenmesine hükmetti. Başbuğ'un avukatı İlkay Sezer kararın ardından 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne "tahliye talepli" dilekçe sundu. Bu arada Anayasa Mahkemesi'nin, gerekçeli karar yazılmadığı için hak ihlalinin devam ediyor olduğunu işaret etmesi Başbuğ'un tahliyesi için umut doğurdu. Gerekçeli kararın yazılıp dosyanın Yargıtay'a geleceği zamana kadar hak ihlali devam edeceğinden, yerel mahkemenin bu ihlali ancak tahliye kararı vererek ortadan kaldırabileceğine işaret ediliyor. Başbuğ hakkındaki kararı değerlendiren Başbakan Erdoğan, "Hayırlı olsun. Sürekli söylediğim şey tutuksuz yargılanma düşüncesiydi" dedi.
(Veli SARIBOĞA - Ersan ATAR)
EMSAL OLABİLİR
Anayasa Mahkemesi'nin İlker Başbuğ ile ilgili hak ve hürriyet ihlalinin olduğu şeklindeki karar diğer tutuklular için de umut doğurdu. Kararı değerlendiren avukat Hüseyin Ersöz,
"Başbuğ kararı, diğer sanıklara da bağlar. Tuncay Özkan ve diğer tutuklu sanıklar tahliye talep etmelidir" dedi.
İlker Başbuğ hakkında verilen kararı değerlendiren TBMM Başkanı Cemil Çiçek ise şunları söyledi:
"Anayasa Mahkemesi'nin verdiği önemli bir karar. 2010 referandumunda AYM'ye verilen bireysel başvuru hakkı, hak ihlalleri ile ilgili önemli bir imkan sağladı. İnsan hakları ihlalleri ile ilgili Anayasa Mahkemesine gidiliyor. AYM'nin, tutuklu milletvekilleri kararından sonra Başbuğ ile ilgili verilen kararı taşların yerli yerine oturmasını sağlayacak."