Aslında 17 Aralık, çok önceden başlamış bir sürecin aşamalarından biri. O yüzden süreci biraz daha geriden, "One Minute"tan itibaren ele alalım, her şey orada başlıyor. Bu aklı dışarıda ve eli içeride olan bir darbe girişimidir.
29 Ocak 2009'da One Minute oluyor ve aynı yıl içinde bu yapı aldığı talimat doğrultusunda yasa dışı belge, bilgi toplamaya ve telefon dinlemelerine başlıyor... O yüzden bu tarihten itibaren ülkemizde yaşanan bazı olayları kronolojik olarak hatırlarsak 17 Aralık'ı daha iyi anlarız. 2009 içinde hükümet demokratik açılım sürecini başlatıyor ve arkasından Habur olayı oluyor. Aynı yıl Mavi Marmara saldırısı yaşanıyor, tabii Paralel Yapı'nın bu konudaki tavrı malum. Sonra İzmir casusluk soruşturması çıkıyor. Tasfiye etmek istedikleri herkesi bu sepetin içine koyuyorlar. Eylül 2010'daki anayasa değişikliği referandumundan sonraki süreçte, 28 Şubat'ı tamamen bitiriyoruz. Aralıkta İrticai Faaliyetlere Karşı Yürütülecek Mücadele Stratejisi'nin yanı sıra 28 Şubat ürünü mevzuatın tamamını yürürlükten kaldırıyoruz.
DENİZ FENERİ, OSLO...
Nisan 2011'de 2023 hedeflerini açıklıyoruz. Haziran ayında genel seçimlerde yüzde 50 oy alarak tarihe geçecek bir başarıya imza atıyoruz. Ama bir aydan kısa bir süre sonra, 6 Temmuz'da Deniz Feneri soruşturması başlıyor, eylül ayında ise Oslo görüşmeleri basına sızdırılıyor. Türkiye'de sivil iktidarların ele almaya cesaret edemediği 3 temel alan var. Bunlardan birincisi din ve vicdan özgürlüğünün önündeki engellerin kaldırılmasıdır. İkincisi Kürt sorunu ve üçüncüsü ise uluslararası alan... AK Parti Sarıkız, Ayışığı, Balyoz ve Ergenekon gibi darbe teşebbüslerini, e-muhtıra, 367 kararı ve kapatma davası gibi saldırıları geri püskürtüp bu 3 konuda doğrudan inisiyatif almaya başladı. Bunların neticesinde de milletle inanılmaz bir siyaset ve gönül bağı kurdu. Oslo görüşmeleriyle terör konusunda inisiyatif başlatırken, öte yandan da uluslararası alandaki etkinliğini artırdı ve bu durum "one minute" ile somutlaştı.
MİT İŞİNİ YAPIYORDU
Tüm bu gelişmeler bazı dış güçleri rahatsız etti ve yurt içindeki bazı odaklarla siyasi iradeye karşı komplolar hazırlandı. Hükümet bu arada 2023 hedeflerinin yanı sıra 2071 vizyonunu açıkladı. Üniversite giriş sınavında meslek liselerine uygulanan katsayı kalktı ve sonra da Başbakan'ın ofisindeki dinleme cihazları bulundu.
Elbette... Hükümetin terörle mücadelesini yürüten kurumların en başında MİT geliyor ve MİT'e yapılan bu saldırının esas hedefi bugün çözüm süreci olarak isimlendirdiğimiz politikayı sabote etmek. Bu sorunun, ülkenin ayağında pranga olarak devam etmesinin hangi ülkelerin işine geldiği ise çok aşikar. Zaten işi bunları yapmak olan MİT'in müsteşarını Oslo nedeniyle ifadeye çağırıyorlar.
Dershaneler işin bahanesi oldu
Dershane işin bahanesi oldu.17-25 Aralık'tan sonra Türkiye'nin dört bir tarafında, bir kısmı da tamamen uydurma ne kadar; inceleme soruşturma varsa hepsiyle ilgili operasyonlar yapmaya çalıştılar. Onların hepsini ardı ardına aynı aralığa sıkıştırmışlar ki, Türkiye'de algı oluşturma operasyonu netice versin.
Çok açık ki darbe planlanmış. Herkesi toplayacaklar... Sonunda ortaya çıktı ki "dönemin Başbakanı" ifadelerinin yer aldığı iddianamenin taslağı bile hazırlanmış. Kağıt üzerinde ve kendi hareket planları hazır. Kimilerine başbakanlık, kimilerine bakanlık vaat edilmiş. Uydurma dosyalar gönderiliyor. Kendileri ile de görüşülüyor. ("Kimi Başbakan yapacaklardı" sorusuna: O bizde kalsın.)
4+4+4 ve Gezi olayları...
Yapılan tüm saldırılara rağmen hükümet reformlarla yoluna devam etti. Mesela Kur'an-ı Kerim ve Peygamberimizin hayatı seçmeli ders oldu, 4+4+4 sistemine geçildi ve Çözüm Süreci başlatıldı. 2013'ün mayıs ayında yaşananlara gerçekten çok dikkat etmek gerekir. Bu ayda IMF'ye olan borcun tamamı ödeniyor. İstanbul'a 3. köprü ve yıllık 150 milyon yolcu kapasiteli havalimanının, canlı yayınla ihalesi yapılıyor. Nükleer santral görüşmeleri başlıyor. Ekonomiye katkısı 100 milyar doları bulan projelere start veriliyor. Bunların neticesinde ülkede çok olumlu bir hava hakim oluyor ve tarihimizin en düşük faiz oranını görüyoruz. Bu arada PKK sınır dışına çekilmeye başlıyor. Ama yine mayıs ayı içinde önce Reyhanlı saldırısı gerçekleşiyor ve arkasından Gezi olayları başlıyor. Neticede Türkiye'nin yakaladığı bu güven iklimi berheva ediliyor. Sonra da PKK çekilmeyi durdurduğunu açıklıyor. Türkiye yılmıyor ve yoluna devam ediyor. Bütün dünyada ekonomik büyüme sıfıra yaklaşmışken Aralık 2013'te dört dörtlük büyüme (%4.4) açıklanıyor. Sayın Erdoğan'ın dirayetli duruşu ve siyasi öngörüsü ülkenin kısa zamanda bu kadar ağır saldırılara karşı durup yeniden toparlanmasını sağlıyor. Ama bunun üzerine 17-25 Aralık darbe girişimleri geldi.