Üstün, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ABD'nin Kuzey Carolina eyaletinde üç Müslüman öğrencinin 10 Şubat'ta evlerinde uğradıkları silahlı saldırıyı şiddetle ve nefretle kınayarak, olayda hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı diledi.
Amerika'nın dini özgürlükler ve hoşgörünün en fazla olduğu ülkeler arasında yer aldığına dikkati çeken Üstün, "Dünyada tehlikeli şekilde yayılmakta olan İslamofobinin ABD'de de yaygınlaştığını Carolina eyaletindeki saldırıda görmüş olduk. İşleri sadece okumak olan üç masum genç, daha hayatlarının baharında, kimseye zararı dokunmadan bulundukları ülkeye faydalı fert olmak için çaba sarf eden bu 3 genç katledildi. Derin sessizlik var. Bu olayın üzerinden bayağı zaman geçmesine rağmen ABD'li bakanlardan bırakın tatmin edici olmayı, herhangi bir açıklama dahi yapılmadı" diye konuştu.
Üstün, benzeri olayların hep faili meçhul kaldığına işaret ederek, "Bunu otopark olayından çıkmış gibi göstermeye çalışıyorlar. Oysa bunlar öğrenci yani böyle bir otopark kazasından cinayet işlenmeyeceğini herkes bilir. Dolayısıyla basın da kirli bilgiyi yaymayı seviyor, bu tür olayları küçümseyip saptırırlar. Burada da bunu görüyoruz. Bunlar üzücü. İslamofobinin artık Batı'dan dalga dalga Amerika'ya kadar, okyanus ötesine yayıldığını, gerçek tehlike haline geldiğini görüyoruz. Buna karşı bütün ülkelerin tedbir alma zamanı geldi, geçiyor. Bizim raporlarımızı da zaten bu olaylar teyit ediyor" ifadesini kullandı.
''HER ÜLKE, VATADAŞINA SAHİP ÇIKMALI ''
Üstün, saldırıların çoğunlukla göçmenlere yapıldığını dile getirdi.
Batılı devletlere ve Amerika'ya çağrıda bulunan Üstün, şöyle devam etti:
"Öncelikle her ülke, vatandaşına sahip çıkmalı. Kendi ülkesine sığınan, vatandaşlık alan Müslümanlara o ülkenin sahip çıkması lazım. Bu göçmen aile, ABD'ye sığınmışsa bunu koruyacaksın, bunların canı sana emanet. Bu, devlet olmanın gereği. Nerede olursa olsun, ABD'de, Fransa'da, Almanya'da... Kaçak gelse dahi o kişilerin can güvenliği artık o ülkenin, o hükümetlerin sorumluluğundadır. Bunu başarmaları gerekir. Medyanın, sivil toplumun artık bu olaylara şaşı bakmaması lazım. Yanlış algıları düzeltmesi gerekiyor. Birleşmiş Milletler, Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği, AİHM gibi uluslararası kurumların devreye girmesi gerekiyor. Nasıl ki Yahudiliği korumak adına kararlar alıyorsa, Müslümanlara karşı işlenen nefret suçlarına da önlem almalı. Bunların gündeme gelmesi gerekiyor.
Bir de bu tür olayların ardından suçlular yakalanmalı, adil yargılanmalı ve hak ettiği cezaya çarptırılmalı. Bunlar vicdanları tatmin eder. Adalet tutkusunu tatmin eder ve bu işi yapmaya niyetli olanların önüne geçer."
''MÜSLÜMAN OLDUKLARI ANLAŞILMASIN' diye isimlerini değiştiriyorlar"
Paris'teki haftalık mizah dergisi Charlie Hebdo'ya düzenlenen saldırıdan sonra sayısız saldırı gerçekleştirildiğini anımsatan Üstün, bu saldırıların ardından Müslümanların sokağa çıkamaz hale geldiğini vurguladı.
Bütün Müslümanları suçlu gören anlayışın yaygınlaştığına dikkati çeken Üstün, "Her ne kadar devlet başkanları olumlu ifadeler kullansalar da maalesef sorumsuz kişiler bu beyanatlarla Müslümanlara karşı başlatılan kampanyanın sanki parçası oldu. Camilere, derneklere hatta Müslümanların iş yerlerine karşı saldırı yapıldı" şeklinde konuştu.
Avrupa ülkelerinde ırkçılığın önceden beri taban bulduğunu, son olaylarla Müslümanlara karşı harekete geçildiğini anlatan Üstün, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Dileğimiz odur ki bunlar geçici olsun ve bir daha olmasın ama bu olaylar olmasa dahi ırkçılığın, İslamofobi'nin yabancı düşmanlığının yaygınlaştığını raporlarımızda ifade etmiştik. Avrupa kıtasında İslamofobi yaygınlaşıyor. Bunlara köklü çözüm bulmamız gerekiyor. Müslümanlar isimlerini resmi olarak değiştirmiyor ama hitap ederken ya da iş yeri açarken isimlerini değiştirmek zorunda kalıyorlar. Fabrikada çalışanlar, 'Müslüman olduğu anlaşılmasın' diye isimlerini değiştirerek söylüyor. Toplumsal ve ekonomik hayatta da İslamofobinin arttığını görüyoruz."