DOSTLUKLARI BÜYÜK
Hürriyet kurulurken ve kurulduktan sonra da Sedat Simavi'nin en yakınında hep iki isim olmuştur: Tahsin Öztin ve Hikmet Bil. Vefatı sonrası yerine geçen oğulları döneminde de bu iki isim "baba yadigârı" olarak görülmüş ve sahiplenilmiştir. Tahsin Öztin vefatına kadar gazete içinde hep ağır top olarak görülmüş ve gücünü korumuştur. Hikmet Bil ise gazetenin yönetim kadrosu içinde doğrudan yer almamış, günlük yayın çizgisinin belirlenmesinde etkili olmamış görünmesine rağmen Simavi'lerin Hürriyet'inde çok üzücü, utanç verici 6-7 Eylül olaylarında başrolü oynayanlardan birisi olmuştur. Sedat Simavi çok sık yurt dışına giderken yanında değişmez olarak Hikmet Bil vardır. Bir iş ilişkisinden öteye dostlukları vardır çünkü sağlık sorunları nedeniyle çıktığı yolculuklarda da Hikmet Bey kendisine eşlik eder. Bil, Gazeteciler Cemiyeti'nin kuruluşunda ve Simavi'nin cemiyet başkanı olmasında aktif rol almıştır. Kendisi de 17 numaralı kayıt numarasıyla üye olmuştur. Sedat Simavi'nin Yunanistan'la bir sorunu vardır. Yakınları o sorunun Sakız Kaymakamlığı yapmış babasının mezarının tahrip edilmesine bağlıyor. Kurucusu ve genel başkanı Gazeteciler Cemiyet'inin davetlisi olarak Yunanistan'dan gelen gazetecileri ağırlamak da Hikmet Bil'e düşer. Bu ziyaret sonrası gelenleri Simavi'nin talimatıyla Sakız Adası'na kadar geçirmeye giden Hikmet Bil, Sedat Bey'e babasının mezarının tahrip edildiğini aktaran da kişidir. Sedat Bey'in bundan sonra tabiri caizse kafasını Kıbrıs üzerinden Yunanistan'a takması başlar. Böyle midir, tarihsel olaylar ve olgular böyle çocuksu bir anlayışla izah edilemez. 1948-1953 arası yaklaşık 80 başyazıyı bu konuya ayırır, manşetlerde bunu işler. Çıktıktan bir ay sonra en çok satan gazete olan Hürriyet, basit ve anlaşılır diliyle Kıbrıs fırtınası estirmeye başlar. Bu meseleye farklı bakan devrin ve Demokrat Parti'nin ilk Dışişleri Bakanı Fuat Köprülü'yle bile birden adeta köprüleri atar. Oysa Köprülü, Sedat Bey'in dostudur ama hiçbir şey Sedat Bey'in Kıbrıs'a bakışının önünde engel olarak durmamalıdır. Buraya kadar ki bir dava, inanılan bir fikir için adanmışlık olarak görülebilir. Ne var ki bunun için iş yazıda kalmamış "Kıbrıs Türk'tür" adıyla sonra 6-7 Eylül'de uğursuz bir rol oynamış olan cemiyet kurulur ve başına da Hikmet Bil geçer. Bu cemiyet Kıbrıs adına bütün halkı manipüle eden bir yapı haline gelmiştir. Hikmet Bil, önce Kıbrıs'a oradan Londra'ya gider, Kıbrıslı Türklerin derneklerini Kıbrıs'taki partinin bir organı olmalarını sağlayıp orada bir basın toplantısı yapar ve Kıbrıs konusunda savaş çıkacağı yolunda uyarıda bulunur. Londra sonrası Paris'te de bir toplantı yaparak 1 Eylül tarihinde de İstanbul'a döner. Oysa gazeteler, gazeteciler gündem, olay, yaratmaz sadece olan biteni aktarır ve yorumlar. Hürriyet ve Hikmet Bil'in yapıp ettikleri bunun çok ötesindedir. Sedat Simavi iki yıl önce ölmüştür ama Hürriyet'in başına geçen Haldun ve Erol kardeşler, hem Kıbrıs konusundaki yayınlara hem de Hikmet Bil'e sahip çıkmışlardır.
Sedat Simavi, DP Dışişleri Bakanı Fuat köprülü ile "Kıbrıs" yazıları yüzünden mahkemelik olunca, duruşmada böyle ağladı.
KIBRIS ÜZERİNDEN TAHRİK
Hikmet Bil, anılarında, Kıbrıs konusundaki olağanüstü denebilecek bütün çabalarını, duyarlılığını milliyetçi kimliğiyle açıklıyor. Sedat Simavi'yi çok sevmesinin nedenlerinden birisi de Kıbrıs zaten. "Zaten 'Kıbrıs' olayı deyince akla bir 'Sedat Simavi' olayı gelecektir" diyecek kadar da Kıbrıs ile Sedat Simavi'yi özdeşleştiriyor. Zincirkıran da anılarının bir bölümünün başlığını "Kıbrıs, Sedat Simavi'nin Ölümüne Sebep Oldu" koymuş. 6-7 Eylül, öne çıkan gazeteler ve Mithat Perin ve Gökşin Sipahioğlu gibi adeta günah keçisi olmuş isimler dışında da bilinmezse anlaşılamaz. Kuşkusuz Perin ve Sipahioğlu sorumludur, ama ya ismi pek geçmeyen Sara Korle... Hele hele 6-7 Eylül'e giden yolda Sedat Simavi ve Hürriyet'in fonksiyonu anlaşılmazsa, ne 6-7 Eylül ne de medyanın rolü anlaşılabilir.
6-7 Eylül 1955 yılında Beyoğlu'nda Rum ailelerin dükkanları böyle yağmalandı. Evleri ateşe verildi.
ZABITLAR ELE VERİYOR
Peki, Erol Simavi'nin yönettiği Hürriyet'te kol kanat gerilen Hikmet Bil, 6-7 eylül olayların ne kadar içindedir? Kuşkusuz kendisine göre hiç ilgisi yoktur. 6-7 Eylül'de herkes beraat ettiği için yargı kararına ve merhum Hikmet Bey'in manevi şahsına saygımızdan kimse için suçlu diyemeyiz. Ama olayı irdeleyebiliriz. İstanbul Emniyet Başmüfetişi Nevzat Emrealp bakın nasıl ifade veriyor:
OLAYLARI KOMÜNİSTLER KIŞKIRTTI!
9 Eylül 1955 tarihli Hürriyet'teki 6-7 Eylül'ün sorumlusu olarak komünistlerin gösterildiği aşağıdaki manşet bize çok şey anlatır. Olayın daha doğrusu facianın kendisi bir "bütün". Olayı "komünistlerin" üzerine yıkmaya çalışmak da önceden kararlaştırılan bir planın yani bütünün bir "parça"sı. Olaylar daha tam bitmemişken bile hemen o dönemin komünist diye bilinen yazar, çizer kim varsa alelacele evlerinden toplanıp gözaltına alınıyor.
ATAŞE OLUYOR
Hikmet Bil de hemen olaydan sonra gözaltına alınıyor, 5,5 ay cezaevinde yatıyor ve daha sonra da Beyrut'a Basın Ataşesi olarak atanıyor. Hükümet gözaltına aldırdığı, suçladığı kişiyi adeta bir ödül gibi neden böylesi bir göreve getiriyor? Uzaklaştırma, sus payı yoksa bu rutin bir atama mı bu konuda mahkemede de tartışmalar yaşanmıştır. Plana göre yıkma, tahribat, dövme ve gözdağı olacak sadece. Cinayet, kundaklama ve yağma olmayacak. Peki, planı ne bozuyor? Bir kalabalığın planlandığı gibi hareket etmemesi... Kitleler kaotik davranır ve "evdeki hesap" çarşıya uymayabilir. tertipleyenler, binlerce kişiyi yeni yapılmış kazma, kürek ve sopalarla, İstanbul'un pek çok noktasında, Ankara'da ve İzmir'de aynı saatlerde harekete geçiriyorlar. Olayın ilk saatlerinde, öğrenciler ve partililer var ve gösterilerle, sloganlarla başlayan hareket, planlandığı gibi yağma, yakma ve cinayet olmadan başlıyor. Planın bir parçası olarak olayların radyoda olaydan habersiz kitleleri de haberdar etmek üzere, verilmesi öğrenci ve partililer dışında linç ve yağma psikolojisine en yatkın grubun da olaylara dâhil olmasını getiriyor. Hürriyet'in yaşanan 6-7 Eylül faciası nedeniyle hapis yatan suçsuz insanlara ve bu ülkenin Rum vatandaşlarına özür borcu vardır.
YARIN: YALILARDAN GELEN GÜÇ
HAZIRLAYAN: TAYFUN ER