Yalıdan gelen güç

Hürriyet'in kurucusu Simavi ailesi sadece basında değil, siyasi ve kültürel hayatta da söz sahibi idi . Annesi II. Abdülhamid'in sadrazamlarından Saffet Paşa'nın torunu olan Sedat Simavi'nin başarısı, tesadüf değildi. Devrin önemli isimlerinin ağırlandığı ve taleplerin iletildiği Simavi Yalısı ise gücün simgesiydi

takvim.com.tr takvim.com.tr
Kaynak GAZETE
Giriş Tarihi :17 Haziran 2015
Yalıdan gelen güç
Boğaziçi'nde çalışan yandan çarklı "Suhulet" vapuru ve kaptanı Server Bey, artık anılarda yaşıyor. Kaptanın ustalığı anlatılırken "Şefik Bey Yalısı'na o kadar yakın geçermiş ki yalıdan uzatılan bir tepsi baklavayı uzanıp alırdı" derler. Rivayet muhtelif ama Şefik Bey Yalısı halen daha ayakta ve gerçek.
Bahriye'nin içinde bulunduğu şartlardan dolayı, Alman Donanma Cemiyeti'ni örnek alarak, yeni gemiler yaptırmak, bunun için para bulmak amacıyla 1909'da "Donanma-yı Osmanî Muavenet-i Milliye Cemiyeti" adıyla, dönemin başta zenginleri ve siyasi isimleri birlikte bir cemiyet kurmuşlardı. Cemiyetin başından 1918'deki kapanışına kadar başkanlığını Yağcızâde Hacı Şefik Bey yapmıştı. İşte bugün Kanlıca'daki çok değerli Yağcı Hacı Şefik Bey Yalısı da bu kişiye aitti. Bazı kaynaklar Şefik Bey'i 1915'te vefat etti diye aktarır, yanlıştır.
En azından soyadı kanununa kadar yaşadığını Yağcıgil soyadını almasından biliyoruz.
Erol Simavi'nin eşi Belma Simavi, Şefik Bey'in torunudur. Daha doğrusu Şefik Bey'in oğlu Sami Yağcıgil'in kızı Mediha Başar, Belma Simavi'nin annesidir. Yakın zamanlarda vefat eden ünlü işadamı Kadir Has'ın kayınbiraderi Mehmet Germirli'nin eşi Şehime Hanım da Belma Simavi'nin teyzesidir. Has ve Germirli aileleri sadece evlilik yoluyla değil kan bağıyla da akrabadırlar. Sahibi olduğu Coca-Cola fabrikası binasında çalışanı tarafından öldürülen Kemal Has'ın eşi Rezan Germirli'nin annesi Yağcızâde Şehime Hanım'dır. Rezan Hanım, baba tarafından ise Ali Kamil Germirli'nin torunu, Mehmet Germirli'nin kızıdır.
Germirli Ali Bey'in kızı Pakize Hanım da yine ünlü tekstilci Halit Narin'in annesidir. Yağcı Şefik Bey'in kardeşi Rifat Paşa, II. Meşrutiyet sonrası Hariciye Nazırı yapılan Rifat Paşa'dır.
Daha uzun ama karışmasın diye kesiyorum. Kısacası Belma Hanım, böyle güçlü bir ailenin kızıdır. Kanlıca'da hemen biraz ileride bir yalı daha vardır: Simavi Yalısı. Anı kitaplarında "Erol (Simavi) çağırdı, yalıya gittim" mealinde anlatılan yalı işte bu yalıdır.
Aslında Simavi Yalısı tarihi bir yalı değildir, Saffet Paşa Yalısı'nın 1920'de yıkılan bir bölümüne 1941'de yapılmıştır.
Orijinal Saffet Paşa Yalısı da 1976'da tamamen yandı ve daha sonra yeniden yapıldı. 1966 yapımı "Çalıkuşu" filmi bu yalıda çekilmiştir.
Hürriyet'i çıkarmaya başladığında "Sedat Simavi'nin parası yoktu ifadeleri" doğru değildir, en azından bir yalısı vardır.
Bu tarihi yalının yanına yeni bir yalı yapma fikri nereden gelmiştir, bu yeri Sedat Simavi tesadüf mü bulmuştur? Hayır, önce açıklayalım. Saffet Paşa, 3 kez Hariciye Nazırlığı, 3 kez Maarif Nazırlığı, Sultan Abdülhamit döneminde 4 ay kadar Sadrazamlık da yapmış devrin çok önemli bir şahsiyetidir. Saffet Paşa'nın oğullarından Faiz Bey'in kızı Aliye Hanım'ın oğlu Sedat Simavi'dir.
Yalısı için burasını seçmesinin nedeni de budur. Sedat Simavi, 1953'te bu yalıda vefat etmiştir. Erol Simavi'nıin bu yalıda intihar eden oğlu Saffet'in adı da Saffet Paşa'dan gelmekteydi.
Sedat Bey yalıda ikamet ederken asıl orijinal yalıda oturan Kadri Cenani, Saffet Paşa'nın büyük oğlunun torunudur dolayısıyla Sedat Simavi'yle de kardeş torunudur. Kadri Cenani'nin babası Sultan Reşat'ın Teşrifat Umumiye Nazırı İsmail Cenani'dir. İsmail Bey'in eşi Seniye Hanım Sedat Simavi'nin teyzesi olur. Aynı zamanda da ünlü Suphi Paşa'nın ailesindendir ve Hamdullah Suphi Tanrıöver'inde yeğenidir. Çok daha güçlü bağlarını uzatmamak için kesiyorum. Komşu yalı Kadri Paşa Yalısı'na geçersek akrabalıktan hiç içinden çıkamayız.
Simavi Yalısı, 2001'de satıldı ve alıcısı da ANAP'lı eski Bakırköy Belediye Başkanı, Çevre Bakanı ve son dönemlerde ANAP Genel Başkanlığı yapmış Ali Talip Özdemir'di.

BABASI HAMDİ BEY
Sedat Simavi'nin baba tarafını da kısaca özetleyelim. Babası Hamdi Bey, dönemin kaymakam ve valisi olup, Mithat Paşa'nın sağ kolu durumundadır.
Hamdi Bey'in kardeşi Lütfi Bey, sarayın baş mabeyncisidir. Lütfi Bey saraydan ayrıldıktan sonra da yerine yukarıda bahsettiğimiz İsmail Cenani geçer. Yani Sedat Simavi'nin amcası ile annesinin amca kızı halef-selef olurlar. Sedat Bey'in baba dedesi Şükrü Paşa vali ve Ayan Meclisi üyesidir; onun da babası Mirliva (Tuğgeneral) Süleyman Paşa'dır.
Bu muazzam aile gücü, Osmanlı bittiğinde bitmiş midir? Cumhuriyet tarihinin ilk büyük yolsuzluğu olarak tarihe "Havuz-Yavuz Yolsuzluğu" adıyla geçen davada milletvekilliği düşürülerek yargılanan İktisat Bakanı Ali Cenani'yle bu güç devam etmiştir.

SİMAVİ-BURLA İLİŞKİSİ
Gelelim Burla Biraderler söylentisine hatta zamanla oluşmuş efsanesine...
Kalem, hesap makinesi, matbaa mürekkebi, matbaa makinesi gibi malzemelerde bu sektörün ithalatçı tekel durumundaki isimleri 1920'lerden 1960'ların ortasına kadar Daniel ve Eli Burla Kardeşler'dir.
Daha sonra ayrılsalar da uzun süre ortak oldukları için bu isimle anılırlar. Daniel Burla'nın vefat ettiği 1965 tarihine kadar Türkiye'de 1 milyon liranın üzerinde kazanç sağlayan isimler listesinin değişmezleridir. 1965 yılının en çok vergi ödeyenlerinde Daniel 2., kardeşi Eli ise 3. sıradadır. Sedat Simavi başta olmak üzere oğulları da hiçbir zaman Burla ilişkisini belirli ve sınırlı süre ticaret dışında kabul etmemişlerdir. Bu söylediklerinin dışında bir açıklama yapan gazete çalışanının derhal gazeteden çıkarmışlardır. Bu dedikoduyu yayanın rakipleri gazeteci ve siyasetçi Cihat Baban olduklarında ısrar etmişlerdir.
Bu konuda itibar edilecek objektif beyan gibi görünen devrin gazetecisi olarak tanığı ve sonra da siyasetçisi olan Mekki Sait Esen'in söyledikleridir.
Esen, 40'lı yıllarda dünyada ve Türkiye'de esen antisemitist (Yahudi karşıtlığı) havasından dolayı Burla Biraderler'in bir gazete kurmaktan çekindikleri için yurt dışından getirdikleri bir matbaa makinesini Simavi'ye belli bir komisyon karşılığı verdiğini söylüyor. Simaviler de çok kısa zamanda büyük bir başarı ve dolayısıyla para kazandıkları için Burla'lara olan borçlarını hemen kapattıklarını defalarca söylemişlerdir. Simavi Ailesi'nin başarısı hatta Burla ilişkisi tesadüf müdür? Esas olarak böyle bakar ve bu soruyu sorarsak anlayabiliriz. Çoğu kez tesadüf ile zorunluluk birbirinin karşısına konur.
Oysa tesadüf, zorunluluğun içine gizlenmiş, onun potansiyel bir biçimidir. Piyangoda kazanmak için bilet almak gerekir ama önce o bileti alacak para gerekir.
O çekilişteki biletlerin çoğunu alırsanız size ikramiye çıkma ihtimali de o nispette artar.
Yumurtadan civciv çıkması için yumurtaların belli bir sıcaklıkta tutulması gerekir. Üstlerine oturarak bunu yapan da anne olan tavuktur. Ama bir taşın üzerine oturmaz çünkü ne kadar sıcak tutarsa tutsun taştan civciv çıkmaz. Dolayısıyla Simavi Ailesi'nin başarısı kişi anlamında tesadüf, beceri olarak görülebilir ama aslında onlar olmasaydı da benzer geçmişleri olan başka bir oligark aile olacaktı. Kişisel tesadüf ve başarı olarak görülen şey, aslında böyle bir ülke düzeninde zorunluluktu.

SARAY BAĞLARI HANGİ KAPILARI AÇTI?
Yalılar gücün simgesidir. Öncelikle de ekonomik güç. Ekonomik gücün varsa siyasi gücün de vardır. Tersi de doğrudur. İngilizce'deki "power" sözcüğünün hem güç hem de iktidar anlamı taşıması elbette tesadüf değil. Bu bir statünün de simgesi. Bir statünün en pahalı mesken üzerinden de teşhiri ve tescili anlamına geliyor. Siz eğer yalınıza birisini, diyelim bir siyasiyi davet ediyorsanız talebinizin karşılanma ihtimali çok daha fazladır. 'Elbise yürütür, para konuşturur' denir ya yalı da gücüm var demektir. Bir gücün de sergilenmesi aynı zamanda yalıda oturmak. Sadece Kanlıca'daki komşu iki-üç yalıdan son 200 senenin siyasi ve iktisadi gücünün yakın akrabalıklarını bulmak mümkündür. Oligarşi denen kavramın anlamı Yunanca "az sayıda" anlamına gelen kelimeden türemiş olup, oligarşi de az sayıda kişinin yönetimi demektir.
Kelimenin sahibi Antik Yunan'da iki çeşit oligarşi var: Timokrasi yani paradan gelen güç ve aristokrasi yani aileden gelen güç. Bizde bu iki güç iç içe girmiştir. Sedat Simavi'nin genç yaşta kendisine mesela film yapımcılığında şans verilmesinin daha doğrusu bizzat film yaptırılmasının bu aile gücünün etkisinin olmadığı söylenebilir mi? Osmanlı devrinde dergi çıkarma gibi saraydan zor alınan izin ve imtiyazda anlattığımız başta saray bağları olmak üzere ailenin etkisi olmamış mıdır? Erol Simavi'nin babası dışında gerek annesi gerekse de eşi Belma Hanım'ın ailevi ve iktisadi güçleri acaba hangi kapıları açtırmıştır? Gerek Sedat Bey gerekse de Erol ve ağabeyi Haldun Bey sadece, yüksek tahsil yapmaya bile gerek duymadan sadece ticari zekâlarını kullanarak mı başarılı olmuşlardır?

YARIN: BAŞBAKAN'I BİZ BELİRLERİZ!

HAZIRLAYAN :TAYFUN ER