Peki, bir gazete istediği birisini başbakan yapar mı, yapmalı mı, günlük siyasete doğrudan bu kadar müdahil olmalı mı? "Süleyman Demirel'i Hürriyet Başbakan yaptı" diyen bir cümle çok iddialı hatta saçma bile gelebilir ama bunu söyleyen bizzat Hürriyet'in Genel Yayın Yönetmeni Necati Zincirkıran olunca ne söylediğine bir bakmamız gerekir.
'DEMİREL' TALİMATI
27 Mayıs sonrası Demokrat Parti'nin devamı olarak kurulan Adalet Partisi'nin ilk Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala ölünce, yerine en güçlü aday, parti teşkilatında gücü olan, tanınan ve partililerce sevilen "Koca Reis" lakaplı Sadettin Bilgiç ortaya çıkar. Bilgiç aynı zamanda geçici genel başkan olarak büyük de bir avantaj sahibidir. Bir de Demokrat Parti döneminde DSİ Genel Müdürü olan Demirel'in adı dolanmaktadır. Ancak Demirel İnş. Y. Müh. olan bir teknokrattır sadece, ne partide ne de sokakta tanınmamaktadır.
Partiye genel başkan seçilen kişinin ilk seçinde başbakan olacağı da apaçık ortadadır. Yarış aslında genel başkanlık görüntüsü altında başbakanlık seçimi yarışıdır. Peki ama neden Demirel sorusuna, bakın kampanyayı yürüten Zincirkıran ne diyor: "Ortada ondan başka iki aday daha vardı. Biri Gümüşpala ile birlikte yılmadan çalışarak Demokrat Parti'nin devamı olarak ortaya çıkan Adalet Partisi'ni ayağa kaldıran cefakâr Dr. Sadettin Bilgiç; ikincisi Hava Kuvvetleri Komutanlığı'ndan emekliye ayrılan Orgeneral Tekin Arıburun. Bize gelen haberlere göre bunlar arasında en güçlü aday Dr. Bilgiç'ti. Ancak kendisi aşırı düzeyde milliyetçi ve akşamları rakı içmesine rağmen, biraz da mukaddesatçıydı. O günün şartları içinde Bilgiç'in Genel Başkan olması bazı sürtüşmeleri su üstüne çıkaracaktı. Çünkü askerler onu hiç tutmuyordu. İhtilalin tasfiye ettiği Hava Kuvvetleri Komutanı'nın Genel Başkan olması da biraz tuhaf değil miydi? Türkiye'nin dinamik ve yeni adamlara ihtiyacı vardı.
Biz, AP Genel Başkanlığı'na önem veriyor ve olayı büyük boyutlarda değerlendiriyorduk." Erol Simavi gazeteye talimat verir:
Demirel'i destekliyoruz, onun seçilmesi gerekiyor.
Gazete gerek İstanbul merkezde, gerekse de Ankara'da temsilcisi olan Cüneyt Arcayürek vasıtasıyla adeta teyakkuza geçer. Arcayürek' Demirel'le röportaj ayarlanır. "Barajlar Kralı" olarak yayınlanır. Sık kullanılan bir diğer ifade de "Menderes'in Su Müdürü"dür.
Böylece partililere ve halka mesajlar verilmektedir. Artık yarış Bilgiç ve Hürriyet arasında geçmektedir ve yarışı Hürriyet kazanır.
'ÇİLLER FIRTINASI'
Hürriyet'in adete "zafer kazandık" manşetiyle duyurduğu bu sonucu, Zincirkıran da övünerek "başarı" hikâyelerinde kazanmalarını, Hürriyet'in güvenilir olmasına ve gücüne bağlıyor. Güç konusunda haklıydı gerçekten. Bu tek bir örnek mi, elbette hayır. Daha yakın zamana, çok daha genç olanların da hatırlayacağı günlere gelelim.
Özal vefat ettikten sonra Doğru Yol Partisi ve Başbakan Demirel, Cumhurbaşkanı oldu. Doğru Yol'a genel başkan olacak kişi doğal olarak başbakan da olacaktı. İsmet Sezgin, Köksal Toptan ve Tansu Çiller aday oldu. İsmet Sezgin ta Menderes döneminden geliyordu ve herkesce iyi tanınıyordu. Köksal Toptan da parti teşkilatının bildiği yılların siyasetçisi ve güçlü ismiydi.
Çiller ise onlara göre hem çok daha yeni, hem de teşkilat içinde tanınmayan birisiydi.
Üstelik kendisini partiye davet ettiğine pişman olan Demirel tarafından da sevilmiyor ve kesinlikle genel başkan olması istenmiyordu.
1964'te Demirel'i seçtirdiğini söyleyen Hürriyet, 29 yıl sonra bu kez Çiller için devreye girdi. 9 Haziran 1993 tarihli Hürriyet'in manşetinde "Çiller fırtınası" başlığıyla "Kamuoyu desteğini alan Tansu Çiller, Demirel'in işaretini beklemeden dün bakanlıktan istifa ederek DYP Genel Başkanlığı'na ve Başbakanlığa talip oldu" yazıyordu. İşaret fişeği atılmıştı.
Artık Hürriyet'in manşetleri büyük oranda Çiller övgüsüne ayrılmıştı.
Sonuçta yarışı Hürriyet'in oynadığı isim kazandı, Çiller Genel Başkan ve Başbakan oldu.
'ÇOK PARA KAZANDIM'
Hem Hürriyet'in hem de Haldun Simavi'nin Günaydın'ın başında bulunan Necati Bey, tatlı tatlı anlatıyor; "Çok para kazandım, yat bile aldım, Haldun Bey herkese hakaret ederdi" falan diye... Hangi tarihte Hürriyet'in 1 milyon, Günaydın'ın ise 700 bin tirajı yakaladığına kadar hafızası gayet kuvvetli. Bilmem Handan Otak ismini hatırlar mı? Baş sayfada tam sayfa olarak yer alan, bir yatak içinde kanlar içinde çıplak bir kız. 17 yaşında, öldürülmüş. O gün eminim tiraj patlamıştır. Kaç yıl geçti Necati Bey, 40 küsur falandır, ben çocuktum siz daha iyi bilirsiniz. Günlerce devam etmiştiniz. Basın, etik falan ders de veriyorsunuz. "Bu sayfayı ben yaptım, bu haberi de bu fotoğrafla böyle koydum" diye anlatırsanız geleceğe daha iyi bir "ders" bırakırsınız.
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan'ın idamından sonra nasıl kendinizce imanlarını sorguladıysanız, neredeyse kelimesi kelimesine aynısını Erdal Eren'in idamından sonra da yaptınız. Yıllar ne çabuk geçiyor, hayat ne kadar kısa değil mi Necati Bey; tıpkı hayatında bir kez bile bir yata binememiş ama darağaçlarında gençliklerinden bir yelken sallandırılmış çocukların dünyaya bir selam verip geçmesi kadar...
CUMHURBASKANI HAMLESİ
Sadece Genel Başbakanlık seçme hevesinden öte Cumhurbaşkanlığı seçiminde de doğrudan müdahale ve istedikleri kişiyi Cumhurbaşkanı yapma gayretinden de örnek verelim.
SİMAVİ'NİN ADAYI TANSEL İDİ
3 Mart 1973 tarihli Hürriyet'in baş sayfasında eski Hava Kuvvetleri Komutanı, o esnada Ottawa'da Büyükelçi olan İrfan Tansel'in üniformalı kocaman bir fotoğrafı yer alır ve yine en büyük puntolarla "Cumhurbaşkanı Adayı Tansel" manşeti göze çarpar. Tansel kimsenin aklında bile yoktur. Ertesi gün Tansel'in aday olmasının ne kadar iyi olacağına dair yorumlarla Tansel güzellemesi devam eder. Tansel kimsenin aklında bile yoktur, gerçekten ne olmaktadır? Ne olduğundan, TSK'nın Faruk Gürler'i Cumhurbaşkanı seçtirmek için TBMM'yi adete kuşatma altına altığı, alçaktan jet uçakları uçurduğu süreçte yaşananların bir kısmını gazetenin Ankara Temsilcisi Cüneyt Arcayürek'in anılarından çok sonra öğreniyoruz. Hürriyet'in Başyazarı Ecvet Güresin, Yılmaz Çetiner'in de Ankara'ya gelmesiyle Erol Simavi adeta Ankara'da bir üs kurmuş ve Gürler'in seçilememesi ihtimaline karşı kendi adayları Tansel'i dikte ettirmeye çalışmaktadır. Gazeteci Yılmaz Çetiner'in özellikle götürülmesinin nedeni de dayısının Amiral Fahri Çoker olmasıdır. İrfan Tansel, 1961-1968 arası Hava Kuvvetleri Komutanlığı yapmış, emeklilik sonrasında da 1968'te Kanada'ya gönderilmiştir. 1974'e kadar kalacağı Kanada'ya gidişinden, askerlik sonrasından 5 yıl geçmesine rağmen üniformalı fotoğraf da neyin nesidir? Ertesi gün ordunun ağzından "Faruk Paşa ordusu değiliz" haberiyle durum daha net anlaşılır. Faruk Gürler seçilmezse de darbe olmaz, ayrıca ille de asker isteniyorsa işte Tansel deyip Hürriyet kendi adayını ortaya sürmektedir. Bu olup bitenler karşısında Erol Simavi, Gürler ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Kemal Kayacan'dan azar işitir ve bayağı da korkar. Bu kez Simavi yanlış kişiye oynamıştır, dengeler bambaşka bir yöndedir. Birden Tansel unutulur ve olabilecek kişiler üzerinden yayınlara devam edilir.
YARIN: Amiral battı
HAZIRLAYAN: TAYFUN ER