HERKÜL-MESİH İLİŞKİSİ
Cemaatin aynı zamanda Gülen'in mesih olduğu inancına da sahip olduğunu hatırlatan Aydın, "Gülen'in mesih olduğuna dair inançlarını gizlemiyorlar. Asıl önemli olan Gülen'in vaaz sitesinin ismini Herkül olarak seçmesiydi. Yıllardır devam eden bu gariplik için kimse, "Herkül ne demek? Bizim eski bir Yunan tanrısıyla ne işimiz olabilir?" demedi. Bir Müslüman niçin dini sohbet sitesinin adı olarak Herkül'ü seçer? Yunanistan'da Aynoroz Papazı bir site kursa ve adına 'Hamza.org' dese ne kadar absürt olacaksa, bu da o kadar saçmadır" ifadelerini kullandı.
PEYGAMBER GİBİ MASUM!
Herkül'ün Yunan mitolojisinde 'güç'ü temsil ettiğini anlatan Aydın, "Herkül aslında özel insanlara sır olarak açıklanan o bâtınî görüşün özünü oluşturan, 'yarı-tanrılık' hâlini sembolize ediyor. Öyle düşünmüyorlarsa niçin Herkül ismini seçtiklerini izah etmeliler. Herkül'le Hıristiyanların algısındaki Mesih aynı özelliğe sahip: İkisi de insan ama aynı zamanda tanrısal özellikleri de var. Böyle olunca sorgulanamaz ve çok güçlü bir konuma ulaşıyorsunuz" şeklinde konuştu. Cemaat üyelerinin Gülen'in yanlış yapabileceğine inanmadıklarını belirten Aydın, şunları söyledi: "Cemaat yazarları aksi şekilde düşüneni münafık, imanı gevşek olarak niteliyor. Cemaatin en önemli ideoloğu Ali Ünal, 'rehberliğin sorgulanamayacağını', 'peygamber vekili' durumundaki Gülen'in, 'masum ve masûn' olduğunu yazdı. İslam'a göre masum ve masûn olan sadece peygamberlerdir. Bu inanış Şiilerin 'sorgulanmayan' konumdaki ayetullahlarına benziyor. Zaten yapının üst kısmının inancı da Bâtınî. Bugün ortaya çıkan icraatlarının ve belli bir kitlenin hâlâ oradan kopamamasının sebebini bu inanış oluşturuyor."
SORGULARSANIZ KAFİR OLURSUNUZ
"Yapının içinde olup da bunu görüp sorgulayabilmek mümkün değil" diyen Aydın, "Sorgularsanız kâfir, münafık, karaktersiz olarak damgalanır ve lanetlenirsiniz" dedi. Aydın, cemaat içinde yeralan kendi halindeki sempatizanların içerideki çelişkiyi sorgulamadıklarını söyleyerek, şu ifadeleri kullandı: "Bir 'vejetaryen' derneğe üye olmuşsanız ve her hafta o dernekte 'mangal partisi' veriliyorsa, üstelik siz hâlâ içinde bulunduğunuz bu yaman çelişkiyi sorgulamıyorsanız durumunuz vahim demektir. İnsanımız bir cemaat ya da tarikata girdiğinde 'İslam'a girdiğini' sanıyor. Hâlbuki İslam'ın yasakladığı pek çok konu bu gruplarda 'serbest' olabiliyor."
JİTEM'İ DEŞİFRE ETTİM SÜRÜLDÜM
Samanyolu TV'de çalışırken kurum içerisindeki bazı önemli isimlerin MGK ve JİTEM'le bağlantılarını deşifre ettiği için Zaman Gazetesi'ne geçmek zorunda bırakıldığını da anlatan Aydın, "Fetullah Gülen'in vaaz kasetleri STV'nin arşivinde muhafaza ediliyordu. Tabii içeriğini o gün için bilmemiz mümkün değildi. O dönem Veli Küçük'ün medyadaki en önemli jokeri olarak kendini lanse eden Tuncay Güney'le irtibatı olan bazı isimlerin, birtakım kasetleri STV arşivinden kurum dışına çıkarttığını tespit ettim. Altunizade 5. Kat'ta yaşayan Gülen'e de bu bilgileri bir aracı vasıtasıyla ilettim. Ardından "Bunlar çok güçlü. Artık bu binada olmanızı istemiyorlar. Siz en iyisi Zaman Gazetesi'ne geçin' denildi. Tuncay Güney, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nda da görev yapan bir isim malum; ama sürgün olan bendim! JİTEM'in en tehlikeli olduğu dönemde kendilerini savunan birini mağdur eden bu yapıya olan güvenim o gün tamamen bitmişti." şeklinde konuştu.
DUMANLI'YA DOSYALI TEHDİT
"Zaman Gazetesi'nde son 14 yılda editör ve editör yardımcısı olmasına rağmen hiçbir zaman günlük, haftalık, aylık, yıllık yayın toplantılarına katılmam istenmedi" diyen Aydın, "Bu bir ayrımcılıktı tabii; ama benim için de aslında en büyük nimetti. Özellikle son 6 yıl istifa edip ayrılmam için özel bir mobbinge maruz kalsam da bu süreci de sabırla atlattım" diye konuştu. Ekrem Dumanlı'nın darbe sürecinin ilk başlarında direnmek istediğini iddia eden Aydın, "Önder Aytaç ve çetesi onu '22 dosyan geldi, bekletiyoruz' diyerek etkisiz hale getirdi" dedi. Hidayet Karaca'nın mahkemeyi reddedip ifade vermediği için tutuklandığını hatırlatan Aydın, şu açıklamalarda bulundu: "Dumanlı'dan da mahkemeyi reddetmesi, ifade vermemesi ve hapse girmesi istenmişti. O bunu kabul etmedi. Avukatlarının ısrarına rağmen ifade verip, 'Ben gazetecilik yaptım. Kendimi savunurum. Diğerleri de kendisini savunsun' diyerek Gülen dâhil diğer tüm zanlıları yalnız bırakmış oldu. Sızdırılan 2,5 dakikalık ifade videosunda bu apaçık görülebiliyor. O görüntüden sonra gazetenin başında kalamayacağını anladım."
Paralel yapının tek umudunun mart-mayıs arası çıkmasını istedikleri kaos ve ardından gelecek darbe olduğunu kaydeden Mustafa Aydın'a göre, Erdoğan'ın ölmesini, Türkiye'ye NATO ve BM'nin müdahale etmesini dua ederek isteyen cemaat üyeleri mevcut. Aydın, yapıdan korkmadan açıklamalarda bulunmasının nedenini ise şu sözlerle anlattı: "Hâlâ darbe ve kaos projesi içinde olmasalar, HDP-PKK-PYD'yi son süreçte korumasalar, nasıl olsa adli süreç devam ediyor deyip yine konuşmayabilirdim. Herkesin hayatı pahasına bu darbe kumpasına karşı çıkması, bu tezgâha dâhil kim varsa deşifre edilmesi gerekiyor."
EYÜP CAN SOROS'UN ADAMI
Zaman Gazetesi'nde yıllarca birinci sayfa editörlüğü yapan Aydın, gazetenin tamamının her gün faks ya da mail yoluyla Gülen'e gönderildiğini söyledi. Aydın, "Aksiyon Dergisi'nde ise işlerin başına, 'Muhterem Efendim' diye yazarak o hafta girilmesi muhtemel kapak ve dosya konularını arz eder, tensiplerini beklerdik" dedi. "Gazetede birinci sayfa editörüyken Ekrem Dumanlı ve Eyüp Can'a Soros ve TESEV'in Türkiye'de yapmak istedikleri şeyi, 'Ilımlı-Protestan İslam Projesi'ni, bu projenin başındaki isme prim vermemek gerektiğini bütün editörlerin huzurunda yayın toplantısında söyledim" diyen Aydın, "Gidip de bunun dedikodusunu başka bir yerde yapmadım. Yapsam, fitneye yol açsam bir gün tutmazlardı. Ama o günden sonra da eski samimiyet bir anda bitiverdi" dedi. Aydın o dönem gazetenin 2 numarası olan Eyüp Can'ın daha sonra Soros Vakfı'nın Türkiye'deki 3 isminden biri olduğu ortaya çıkınca alelacele görevden ayrılmak zorunda kaldığını iddia etti.
AMAÇ ERDOĞAN'I TASFİYE ETMEKTİ
Mustafa Aydın, Ergenekon ve Balyoz operasyonlarının amaçlarını ise şöyle açıkladı: "Balyoz ve Ergenekon operasyonlarının amacı önce askeriye içindeki ulusalcı olarak adlandırılan ekibi tasfiye edip, boşalan yerlere cemaat üyelerini doldurmak; daha sonra da 7 Şubat MİT krizi ve 17-25 Aralık'ta ortaya çıktığı gibi Erdoğan'ı tasfiye etmekti. Balyoz'a zemin oluşturan bazı belgelerin sahte olduğu ortaya çıktığında mağdur olanların itibarı iade edilecek; ama istenen dönüşüm de askeriye, bürokrasi ve son olarak siyasette sağlanmış olacaktı."
ONLAR TERÖRİST ONLARLA GÖRÜŞME!
Tahşiye Yayınevi çevresine kurulan kumpasın şahidi olduğunu davet edilmesi şahitlik de edebileceğini ifade eden Mustafa Aydın, "Bu küçük Nur cemaatinde eskiden Yeni Asya gazetesinde birlikte çalıştığım insanlar var. Zaman Gazetesi Yayın Danışmanı Hamdullah Bayram Öztürk tarafından ilk önce 1996 yılının aralık ayında dolaylı olarak uyarıldım. 2009 yılının mart ayında ise bu kez bu insanların terörist olduğu ve görüşmemem gerektiği şeklinde uyarı geldi" dedi. Aydın, "İlahiyat kökenli biri olan bu şahsın bu ikazından bir-iki gün sonra Zaman binasına Tuncay Opçin ve Mehmet Baransu da geldiler. İkisi de Aksiyon döneminden mesai arkadaşım olduğu için, 'Hamdullah Bey, Muşlu Muhammed Hoca'nın terörist olduğunu söylüyor. Bu insanların çoğunu tanıyorum. Nereden çıktı şimdi bu?' diye sorduğumda, ikisi birden, "Abi o insanlarla görüşme, uzak dur, onlar El Kaideci, silahlı terör örgütü" dediler. Bu iki ismin de o güne kadar hiçbir yerde habere konu olmamış, adları sanları bugün bile bilinmeyen küçük bir grup hakkında bu kadar net kanaat sahibi olmaları çok şaşırtıcı idi" açıklaması yaptı. Öztürk'ün, kendisine "Mehmet Doğan, Muş'taki çiftliğinde silahlı eğitim veriyordu" dediğini aktaran Aydın, bu ikazla şoke olduğunu ifade ederek şöyle konuştu:
İZLENDİĞİMİ ANLADIM
"Hamdullah Öztürk'e, 'İddianızı kabul etmiyorum. Elinizde savcı, polis ve jandarma gücü var. Eğer dediğiniz gibi o şekilde bir eğitim varsa, zaten baskın yapar yakalatabilirdiniz' dedim. Öztürk dün sosyal medyadaki açıklamalarım üzerine 2009 yılı mart ayında beni ikaz ettiği 4.kattaki görüşmeyi reddetmedi. Sadece bu kumpasın arkasında olmadığını iddia etti. Kendisine benim o gruba yakın bazı insanlarla görüştüğümü, daha sonra Fetullah Gülen'in konuşmasında ve Tek Türkiye dizisinde ileri sürülen aynı iddiaları nereden bildiğini sordum. Cevap vermedi. Benim her cemaat ve gruptan arkadaş çevrem var. Tahşiye Yayınevi çevresindeki insanlar 30-35 yıllık eski mesai arkadaşlarım. Uyarıldığım an izlendiğimi de anladım."
YOLSUZLUK YAPAN BİZDEN Mİ DEĞİL Mİ?
17-25 Aralık darbe süreciyle ilgili de konuşan Aydın, "Biz yolsuzluğu ortaya çıkardık, iktidar bu yüzden bizi tasfiye ediyor şeklinde ezber var. 21 yıl boyunca ne Samanyolu'nda ne de Zaman Medya Grubu'nda yolsuzluklara karşı ilkesel bir karşı çıkma asla görmedim. Böyle bir haber geldiğinde sadece 'bizden mi, değil mi?' ona bakılır. Ataşehir Buzz Rezidance'la ilgili ilk dosyalar 2012'de Zaman'a gelmiştir ve ilgili haber sayfadan çıkarılmış, ardından bu şirketten reklam alınmıştır. Aynı şey Zekeriyaköy'deki eski füze arazisiyle ilgili konuda da böyle oldu. Önce haberler girildi, ardından haberlere son verilip o şirketten reklam alındı" ifadelerini kullandı.
Kaynak: Yeni Şafak