Amerika kendi içindeki FETÖ'ye karşı savaş veriyor!

Amerika Trump'ın başkan seçilmesinin ardından, kendini zorlu bir sınavın içinde buldu. Bu sınav sadece Trump'a karşı sergilenen negatif tutuma değil, aynı zamanda kirli terör örgütüne hizmet eden tüm medya organları, finans sektörü ve devlete karşı veriliyor.


Türkiye'deki FETÖ gibi ABD'de de siyonist bir terör örgütü; devleti, medyayı, finansı ele geçirdi ve küresel bir terör yaratmaya başladı. Donald Trump'ın 45. devlet başkanı olarak seçilişi, Amerikalıların bu terör örgütüne karşı bir uyanışı oldu.

AMERİKA UYANIYOR
1967'deki Altı Gün Savaşı'nda, İsrail'in Amerikan gemisini bilerek vurduğunu ve kaza süsü verdiğini bugün Amerikalılar ortaya çıkan ses kayıtlarıyla yeni yeni öğrenmeye başladı. Çünkü üstünde değişiklik yapılan belgeler, tehdit edilen başkanlar ve yok edilen delillerle, yaşanılanların üstü kapatılmış ve Amerikan halkının 49 yıl boyunca uyuması sağlanmıştı.

Bugün ABD'de, tıpkı Türkiye'de Fetullahçı terör örgütü (FETÖ) gibi bir terör örgütünün ABD devletine, Amerikan medyasına, Amerikan finans sistemine yön verdiğini görüp, ülkelerini bu küresel çete ve terör örgütünden kurtarmak için özgürleşmek gerektiğine inanan Amerikalıların sesleri duyulmaya başladı.

ABD SİYONİST ÇETE TARAFINDAN İŞGAL ALTINDA
Türkiye'deki FETÖ belasının ABD'deki karşılığı ise SİYONİSTLER olarak görülüyor. CNN'i, Goldman Sachs'ı, Time Warner'ı, Obama'sı ve çok daha fazlası... ABD yıllardır bu siyonist paralel çete tarafından işgal altında.

Trump ise o siyonist çeteye rağmen ABD'nin 45. devlet başkanı olarak seçildi. Bu durum, Trump'a karşı yürütülen tüm karalama kampanyalarına karşın Amerika halkının artık uyanışa geçtiğini ve gerçekleri görmeye başladığını gösteriyor.

Amerikalılar uyanıyor…

David Duke isimli bir Amerikan vatandaşı bakın siyonist çeteyi nasıl anlatıyor:

David Duke, Amerikalıların uyanışını çarpıcı bir belgeselle gözler önüne seriyor. Belgeselinde yer alan İsrail'in ABD gemisini vurduğu olayın detayları ise kan dondurucu nitelikte.

İŞTE İSRAİL'İN ABD'NİN GEMİSİNİ VURDUĞU OLAYIN DETAYLARI
Al Jazeera'nin ilk kez yayınladığı ses kayıtları, İsrail uçaklarının 1967'de Amerikan gemisi USS Liberty'i, Amerikan gemisi olduğunu bildiği halde vurduğunu ve olayın 'kaza' olmadığını ortaya koyuyor.

Al Jazeera'nin olayla ilgili ulaştığı ve daha önce hiç yayınlanmayan belgeler, 1967'deki Altı Gün Savaşı (Arap-İsrail Savaşı) sırasında yaşanan olayın detaylarını ve İsrail'in olayın üzerini örtmek için ortaya koyduğu çabayı gösteriyor.

Arap-İsrail Savaşı'nı gözlemlemek üzere Sina açıklarına giden ABD zırhlı gemisi USS Liberty, 8 Haziran 1967'de İsrail hava ve deniz güçleri tarafından bir saatten uzun süren bir operasyonla vuruldu. 34 Amerikan askeri öldü, 171'i yaralandı. İsrail olaydan sonra ABD'den özür diledi ve geminin düşman ülke Mısır'a ait bir gemi olduğu düşünülerek vurulduğunu açıkladı.

Al Jazeera'nin ulaştığı gerçek kayıtlara göre, saldırıyı gerçekleştiren İsrailli pilotlar ile kontrol kulesi arasında yapılan konuşmalarda vurulan geminin Amerikan gemisi olduğu açıkça tespit ediliyor ve bu tespitten yaklaşık 20 dakika sonra İsrail hücum botlarının 25 Amerikan askerinin ölümüne neden olan torpido füzesi saldırısı gerçekleşiyor.
Kayıtlara göre o gün saat 14.00'da geçen konuşmada şu ifadeler yer alıyor:
Pilot:
Amerikan mı?
2. Pilot: Ne demek Amerikan mı?
Kontrol kulesi: Neden bahsediyorsunuz? Yorum yok.
Bu konuşmadan sonra İsrail jetleri gemiyi bombalıyor. Jetler çekiliyor ve üç adet İsrail hücumbotu gemiye yaklaşıyor.
Saat 14.12'de yapılan görüşmedeki konuşmada ise tam olarak şu ifadeler kullanılıyor:
Pilot: Gemi hangi devlete ait?
Kontrol kulesi: Amerika.
Yıllar sonra saldırı ve sonrasıyla ilgili detayları Al Jazeera'ye anlatan birinci derecede tanıklar, İsrail'in özellikle saldırıyla ilgili gerçekleri örtbas etmek ve bunun için Amerikan yönetimini etki altına almak için yaptıklarını ortaya koyuyor.
ABD yönetiminin olaya yönelik ilk tepkisini dönemin ABD Dışişleri Bakanlığı Arap-İsrail Masası Sorumlusu Bill Wolle şöyle anlatıyor:
"Hemen yedinci kata çıkmam söylendi, çünkü Dışişleri Bakanı Dean Rusk, İsrail Büyükelçisi Harman'ı bizzat çağırmıştı. Görüşmeleri boyunca oturup not aldım. Bakan yüksek sesle bu olayın neden ve nasıl olduğuna dair açıklama istiyor; olaydan habersiz görünen Büyükelçi ise 'Bu anlattıklarınıza inanamıyorum. Böyle bir şey mümkün değil. Duyulmuş şey değil' diyordu."
ABD BAŞKANI'NA YOĞUN BASKI VE TEHDİT
Ortaya çıkan yeni dokümanlar, İsrail'in, saldırı nedeniyle tepkili olan ABD Başkanı Lyndon Johnson'a, olumsuz tavrını değiştirmemesi halinde 'antisemitist' yaftası yapıştırarak, siyasi kariyerini bitirmekle tehdit ettiğini ortaya koyuyor.
Saldırının aslında 'kaza olmayabileceği' haberini 'üst düzey Amerikalı yetkililere' dayandırarak ilk yazan Newsweek dergisi oldu.
Al Jazeera'ye konuşan, dönemin ABD Dışişleri Bakanlığı İstihbarat ve Araştırma Bürosu Direktörü Tom Hughes, Newsweek'e bilgileri sızdıran 'üst düzey yetkilinin' bizzat Başkan Johnson olduğunu ve bu sızdırmayı öğrenen İsrail'in nasıl harekete geçtiğini şu sözlerle anlatıyor:
"Newsweek'e bilgi sızdıranın bizzat Johnson olduğu kısa sürede duyuldu. Bu durum İsrail Büyükelçiliği'ni ve Yahudi kuruluşlarındaki önde gelen dostlarını telaşlandırdı. Olayı ciddi bir sorun olarak addeden İsrail Büyükelçiliği, Johnson'ın Newsweek'e anlattıklarının antisemitist ve iftira niteliğinde olduğunu açıkladı."
Başkan Johnson olay nedeniyle İsrail'e tepkiliydi, İsrail bu tepkiyi dindirmek ve Başkan'ı yeniden İsrail yanlısı pozisyona döndürmek için bir hukukçular ve danışmanlar ordusunu devreye soktu. Bu avukatlar ve danışmanlar arasında Johnson'a çok yakın olan isimler de vardı ve ona yakın bu isimler kritik değerdeki istihbaratın İsrail'e gitmesinde rol oynadı.
İSRAİL'İN VİETNAM KARTI
İsrail, Washington üzerindeki kampanyayı daha etkili kılmak için Başkan Johnson'un 'siyasi zaaflarından' biri üzerine odaklandı: ABD kamuoyunda Vietnam Savaşı'na yönelik artan tepkiler.
Tom Hughes İsrail'in bu siyaseti nasıl izlediğini şu sözlerle anlatıyor:
"Johnson'ı o öngörülebilir, normal, İsrail yanlısı tutumuna döndürmek için ne yapılabileceğini görmek amacıyla bir kampanya başlatıldı. Johnson'ın İsrail ile ilgili şikayet ettiği hususlardan biri, Yahudi kuruluşlarının ve Yahudi toplumu liderlerinin birçoğunun, Vietnam konusunda kendisine muhalefet etmeleriydi. Bu kesimler USS Liberty krizi ilerledikçe bir anda Vietnam konusunda daha da sessizleştiler. Dolayısıyla Başkan İsrail konusunda ılımlı davrandı çünkü bunun kendi lehine bir geri çekilme olduğunu biliyordu."
İsrail'in ABD'yi sessizleştirmeye yönelik bir diğer hamlesi de, Vietnam'da ABD'nin başına dert açan Rus yapımı füzeleriyle ilgili sırları Washington'a vermesiydi.
Ulusal Güvenlik Teşkilatı'nın eski direktörü Amiral Bobby Ray Inman bu olayı "İsrail ordusuna mensup bir komutan, birkaç helikopterle birlikte Kızıldeniz'deki hava füzesi mevzilerine gitti. Buraları ele geçirmekle kalmayıp; fırlatma rampaları, füzeler, bakım kılavuzları v.s. herşeyi aldı. Ardından Amerikan Büyükelçiliği'ne, Ataşe'ye gidip, 'Sanırım elimde ilginizi çekebilecek bir şeyler var' dedi. Zira bunlar, Kuzey Vietnam üzerindeki uçaklarımızın her gün karşı karşıya kaldığı füzelerdi ve bunlara karşı tedbir almak büyük bir sorundu."
Johnson'un İsrail'e yönelik yumuşayan tavrı, geminin vurulmasıyla ilgili ABD'nin yaptırdığı inceleme sonucunda kendisini hemen gösterdi. Rapor sadece 20 günde hazırlandı, kilit öneme sahip tüm kanıtlar yok sayıldı, hiçbir İsrailli sorgulanmadı; aksine hepsi nihayetinde 'aklandı'. İsrail hükümetinin raporu da tüm olayın bir dizi hatadan gerçekleştiği ve suçlanacak kimse olmadığı yönündeydi.
Ray Inman bu durumu "Olayı sümen altı etme kararının bilinçli olarak verildiğini düşünüyorum. Bence Amerikan hükümeti, İsrail'in dilediği özrü kabul ederken, olayın gerekçesi olarak sunulan açıklamayı reddetme, fakat diğer yandan işi de daha fazla zorlamama kararı almıştı" sözleriyle anlatıyor.


GEMİDEKİ TÜM HASAR GİZLENDİ
Bu sırada ağır şekilde hasar gören Liberty gemisi geniş kapsamlı tadilat için Malta'ya çekildi. Altı hafta boyunca yaklaşık 300 Maltalı işçi gece gündüz gemideki mermi izleri ve açılan delikleri kapatmak için çalıştı. Torpido saldırısında açılan büyük çaptaki delik dahi kapatıldı. Tadilat işlemi bittikten sonra gemi ABD'ye götürüldü ve bu haliyle medyanın karşısına çıkarıldı.
USS Liberty mürettebatı Lloyd Painter o anı şu sözlerle anlatıyor:
"Gemiye sanki hiçbir şey olmamış gibi görünüyordu. Bu da basının başımıza gelenleri önemsiz gibi gösterebilmesi açısından harika bir kozdu.
Gemiden çıkarılan 168 çantadan oluşan vücut parçaları ve parçalanmış ekipman yok edildi.
Ertesi yıl ABD'nin İsrail'e yaptığı yardım dört katına çıkarıldı ve Başkan Johnson İsrail ile ABD'nin karşılıklı istihbarat paylaşımını öngören, bugün de hâlâ yürürlükte olan Stone Ruby Anlaşması'nı imzaladı.
Saldırıdan sonra 49 yıl boyunca ne demokrat, ne de cumhuriyetçi, hiçbir ABD yönetimi USS Liberty gemisinin neden vurulduğu konusuyla yakından ilgilenmedi.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.