"1997 yılında ikinci kez Kuzey Irak'a girmiştik. Biz Zap doğusundaki "Mehmetçik" tepedeydik. Aynı tepe yakınında bir kaç ay öncesine bir helikopter düşmüş ve 11 vatan evladı şehit olmuştu. (Düşen yine bir Cougar'dı. Sa-7 Grail Güd. Uçsvr. Füz. İle vurulmuştu.)
Bulunduğumuz tepe en hakim noktaydı. Karşımızda Link dağlarında bazı geceler çatışmalar oluyordu, ancak orada birliğimiz yoktu. Tugay Komuta grubundaki Muhabere Bölük Komutanımız tarama yaparak konuşulan frekansı buldu. Çatışanlar peşmergeyle birlikte Link dağında bulunan Özel Kuvvet timiydi.
Muhabere Bölük Komutanımız sesini tanıdığı için gündüz müsait bir zamanda tim komutanına çağrı yaptı ve IRMAK 117 çağrı isimli kişinin devre arkadaşı olduğunu anladık.
Link dağındaki çatışmalar bir kaç gece devam etti. Bir gece çok şiddetli çatışma başladı. Patlayan roketler, el bombaları ve izli mermiler geceyi aydınlatıyordu. Konuşmaları takip ettik. IRMAK 117 Amediye'de bulunan üst makamına bilgi veriyordu. Son olarak "Peşmergeler dayanamıyor, önümdeki mevzi düştü, çok zor durumdayız" dediğini duyduk.
Tugay Komutanımız çağrı yaparak; "Bizden bir isteğin var mı" diye sordu. Irmak 117, ancak bir Türk askerinin kurabileceği bir cümle kurdu:
"BULUNDUĞUM YERİ ATEŞ ALTINA ALIN!"
Bu isteğin şaşkınlığını atlattıktan sonra, Tugay Komutanı, IRMAK 117'ye bir kaç kez çağrı yaptı, ancak cevap alamadık. Komuta grubundaki 3-5 kişi bir süre birbirimizin yüzüne bakamadık, derin bir sessizlikten sonra, bize tahsisli bütün ateş destek vasıtalarıyla o noktayı ateş altına aldık. Takip eden günlerde zaman zaman IRMAK 117'ye çağrı yaparak ne olduğunu anlamaya çalıştık. Üç gün sonra Zap batısında çıkan bir başka çatışmada IRMAK 117'nin sesini duyduk ve dünyalar bizim oldu.
Kardeşime kavuşmuş gibi oldum. "