Sabah yazarı Fahrettin Altun, bugünkü yazısında Aydın Doğan ve kuklalarının 2019 seçimini sabote edebilmek adına ne gibi çalışmalara giriştiğini gözler önüne serdi. Altun, 2019 seçimleri öncesi Aydın Doğan ve siyasi işbirlikçilerinin 'ekonomik kriz havası' yaratarak ortalığı karıştırmayı planladıklarını yazdı.
Aydın Doğan Partisi (ADOP) 2019 seçimleri için kolları sıvamış görünüyor. Hedef malum: Erdoğan'ı mağlup etmek! Peki yerine kim geçecek?
Esasında orası pek de mühim bir mesele değil. Ha Kemal gelmiş, ha Meral! Ha Apo gelmiş, ha FETÖ! Hepsi olur, yeter ki Erdoğan bir gitsin!
Nasılsa yerine gelen ADOP'u iktidarına ortak alır. Medya kontenjanından olmadı, sermaye kontenjanından onu koalisyon ortağı yapar. Gizli ortak!
***
2019 seçimleri ADOP için bir ölüm kalım meselesi. Batı'daki velinimetlerine, özellikle Alman ortaklarına bunu anlatıyorlar. Oysa onlar bunu zaten biliyor! Olsun, ettekrarü ahsen, velev kane yüz seksen!Ezcümle bütün ortaklar, elbirliğiyle 2019 seçimlerine müdahale edilmesi gerektiği fikrinde mutabıklar. En önemli aracın da ekonomik baskı olduğu kanaatindeler.
Onlara göre "eğer Türkiye 2019 seçimlerine bir ekonomik kriz havası içinde girerse bu Erdoğan'ın sonu olur!"
Belli ki yeni dönemin siyaset mühendisliği bunun üzerine kurulacak. 2014 ve 2015'te devreye soktukları stratejilerin hiçbiri sonuç vermedi. Ne terör saldırıları, ne sokak kalkışmaları, ne darbe girişimleri umulan faydayı sağlamadı. Erdoğan koltuğundan indirilemedi. Aksine Cumhurbaşkanı Erdoğan halk nazarında daha da güçlendi, Erdoğan'ın siyasi vizyonunun Türkiye'nin özgürleşmesi ve büyümesi noktasında ne denli hayati bir öneme sahip olduğu çok daha fazla anlaşıldı.
Şimdi ekonomik baskı silahını kullanacaklar. Bu doğrultuda öncelikle yabancı sermaye yatırımlarının azaltılması için çaba sarf ediyorlar. Küresel alanda Türkiye'ye güveni sarsmak için çabalıyorlar. Medya üzerinden türlü türlü kara propaganda faaliyeti yürütüyorlar. Batılı hükümetler nezdinde Türkiye'ye yatırım yapan işadamlarına baskı yapılması için lobi çalışmaları yapıyorlar. İşsizlik oranlarını artırmak ve Türk lirasına değer kaybettirmek başlıca amaçları.
Ne yazık ki böyle. Malzeme bu. Muhalefetteyken böyle düşünenler, Allah muhafaza ellerine iktidar geçirdiklerinde bu milletin menfaati için çalışırlar mı?
***
2019 seçimleri bağlamında yürütülen siyasi mühendisliğin en önemli unsurlarından biri de Erdoğan karşıtı siyasi aktörleri bir bir sivriltmek ve her birini bir iktidar alternatifi haline getirmek. Buradaki kritik unsur sahneye çıkarılan aktörlerin birbirini hedef almaması ve yeri geldiğinde içlerinden birinin öne çıkarılarak Erdoğan'a karşı aday yapılması. Bu nedenle sahnedeki bütün aktörlerin papağan gibi aynı ezberleri tekrar etmeleri çok önemli bir hal alacak.Şu anda siyaset sahnesindeki Erdoğan karşıtı aktörlere bir bakalım. Bunlar birbirlerinden hangi söylemlerle, hangi siyasi vizyonla ayrışıyor? Türkiye'nin geleceğine, bölgesine, küresel siyasete ilişkin yaklaşımlarının hepsi ortak. Hepsinin vizyonunu özetleyen tek bir cümle var. "Erdoğan ne diyorsa, tersi."
***
Gayrı milli muhalefetin 2019 hazırlıkları bunlarla sınırlı değil. Hayata geçirilmeye çalışılan siyasi mühendisliğin bir diğer önemli unsuru ise "yerli ve milli siyasi damar"ı çatlatmak. Bu doğrultuda yoğun gayret söz konusu. Bir yandan AK Parti içinde, diğer yandan AK Parti ve MHP arasında gerilim ve çatışma alanları inşa edilmeye çalışılıyor.***
Bir başka mesele de şu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, AK Parti'nin yeniden başına geçtikten sonra hayata geçirmeye çalıştığı yenilenme programı bir "atılım" olarak değil bir "zafiyet" olarak yansıtılıyor.İlginç bir biçimde bu söylem AK Partililerde de karşılık bulabiliyor. Maalesef bazı AK Partililer zaman zaman karşısındaki medya propagandasına kanıp, kendi gücünü zaaf gibi görebiliyor. AK Parti'nin bu noktada kendi liderini izlemesi son derece önemli.
Unutmayalım ki yeise düşenin kaybedeceği bir mücadele bu!