Bugün Amerika ile yaşadığımız savaşın nedeni nedir?
Aslında bu savaş 1950'lerden beri devam ediyor. İsmet Paşa'nın Rusya'dan tedirgin olması nedeniyle biz Amerikalılara yaklaştık. Bu Amerikalılar önce bize peynir, süt tozu dağıttılar, sonra bu ülkenin her şeyini değiştirdiler. "Siz silah üretmeyin biz size silah veririz" dediler ve bizi her şekilde kontrol etmeye başladılar. Bir ahtapot gibi ülkeyi sardılar.
Amerika nasıl bir Türkiye istiyor?
İstenen şey, benim kontrolümde olacaksın, benim müsaade ettiğim kadar gelişeceksin. Neyse ki şimdi Sayın cumhurbaşkanlığımızın önderliğinde bizim içimizi aydınlatan açıklamalar yapılıyor. Adamlar parası ile de olsa sana silah vermiyor. "Sen biraz güçlendin sana vermiyoruz, başka yerden de alamazsın!" Bize dillerinin altından empoze edilen durum budur. Bugün böyle bir savaş var.
Amerikan Kültürü nasıl doğdu, nasıl gelişti?
Amerika 1940 ile 1990 arasında bütün dünyanın hayranlığını kazanan bir kültür yarattılar. Bugün yöresel müzikler haricinde ne İtalyan ne de Fransız müzikleri kalmadı. Bunun nedeni artist, rol model (süper star) çıkarmasını bilmeleridir. Bugün Amerikan müzik kliplerinin yüzde 90'ı pornodur. Hatta bu pornoluğa bizim artistlerimiz, küçük genç kızlarımız heves ediyor. Bu korkunç bir gelişmedir. Burada ne din, ne iman hiç bir şey bırakmadan silip süpürüyorlar. 7 yaşındaki çocukların elinde tablet ve telefonla bunları seyrediyor ve etkileniyorlar.
Amerikan kültürü Türkiye'ye nasıl yerleşti?
1956'larda TRT'nin bu kurulda görev yapan arkadaşlar aynı zamanda Ankara'nın göbeğinde Amerikan subaylarının gittiği yerde tercümanlık yapan kişilerdi. İngilizce şarkıların içinde biraz küfür-kafir, müstehcenlik bulunan sözler olunca rahatlıkla denetimden geçerdi. Ama Türkçe şarkılarımızın -öküz altında buzağı aranarak- ancak yüzde 50'si geçiyordu. Böylece çok değerli bir kuşak hasta edildi. İpe sapa gelmez bahanelerle bizi denetim kurulu kapılarında süründürdüler.
Sanat dünyasına nasıl müdahale ettiler?
Amerikalıların empoze ettiği uslu çocuklar, yani bu düzene uyan çocuklara hep kazandırdılar. Uyum sağlamayanlar elemine edildi. Belirli kişileri kendi içlerine almak için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Özdemir Erdoğan'ı Masonlukla kandırdılar. "Bizden ol biz seni istediğin yerlere getiririz" dediler. Masonluktan ayrıldım bu sefer Fetullahçılar geldiler. "Bütün gazetelerimiz size açık, Samanyolu televizyonu sizin. Yazın, program yapın, size turne yaptıralım" dediler. Ama sadece onların istediği gibi... FETÖ Amerika'ya tam bağımlı, hatta onun işçisidir. Bugün gençliğimiz görüyorsunuz... Giydiği, yediği, yaşantısı, elindeki teknolojik cihazlarla gençliği ahtapot gibi sarıp garip bir gençlik oluşturdular.
Kültür ve sanatta Türkiye'nin eksiği nedir?
Bu emperyalist kesimin adam yetiştirip, yüceltme ve sonra da onu rol model olarak kullanma işini biz mütedeyyin kesim başaramadık. Cami, kültür merkezleri yapıyoruz ama burada yeterince iyi insan yetiştiremiyoruz. Kültür merkezlerine artık popçuları sokuyoruz. Tarihi sanatçılarımız var, Mustafa Sağyaşar, Yaşar Özel gibi çok değerli sanatçılarımızı ön plana çıkarmamız, tanıtmamız gerekiyor. Bu insanlar medya tarafından hiç değerlendirilmiyor. Kendi kültürümüzü genç nesillere akıllıca aktarmamız gerekiyor. Bugün medya el değiştiriyor, eski düzeni ve Amerikan kültürünü savunan herkes orada kalıp devam ediyor. Bunu anlayamıyorum.
Sanatçılar arasındaki bakış açısının nedeni nedir?
Yabancı sanatçı Türkiye'ye gelince özel tuvalet, şampanya istiyor. Yabancıları karşılarken sanki oğlu askerden gelmiş gibi sarılıp sarmalıyorlar. Türkiye'm kültürel olarak kan kaybediyor. Türkiye'deki bazı kesim de Amerikalılar gibi dekolte, porno, arkada dansçıları kullanarak para kazanıyor. Zaman zaman sayın Cumhurbaşkanımız çağırır giderim çünkü devlet çağırıyor beni. Ama bunlar hiç ortada yoklardır. Hani kaderde kıvançta birlikte olacaktık? Sonra da Türkiye'de para kazan git evini yurt dışında satın al. Ne yazık ki bugün 85 bin kişi yurt dışından ev almış, çünkü özendirilen konu budur.
Zor zamanlardan geçerken sanat dünyasından destek geliyor mu?
Bunca şehitlerimiz oluyor. İnsan üzülür, bir tepki gösterir, bir beyanat verir dimi. Ama bunlarda öyle bir şey yok. Bugün ülkemizde ekmek yediği kaba pisleyen insanlar var. Bir insan düğününü neden yurt dışında yapar ki? Demek ki yeteri kadar bu memleketi sevmiyor. Bu resmen bu memlekete ihanettir. Muhafazakar kesimin gazetelerinde kendini acındıran kişiler var. Bu üretmeden çalışmadan istemektir. Bu tam bir sahtekarlıktır. Bu memleket için sen ne yaptın ki millet sana sponsor olsun?
Türk kültürüne önem veren kişilere üretmiyor mu?
Yıllar önce bir konferansta "Bir milletin tarihini geçmişini bilmesi başka bir şeydir, o milletin bugün o tarihte yaşatılmaya çalışılması başka bir şeydir" demiştim. MHP'liler çok kızmıştı. Biz elbette kılıçla, kalkanla Anadolu'yu fetih ettik. Şehitlerimizin kahramanlıkları sayesinde burada yaşıyoruz. Bunu bilelim ama bunu çok fazla kullanmayalım. Hamasete girmeyelim. Burası ince bir detaydır. Hamasetin ucu kaçınca bazı taraflarda komik tarafa düşülüyor. Bu ülkeye bir sanatçı olarak, bu ülkeye hayatını vermiş bir kişi olarak, yaptığım fedakarlıkların yanında o şehitlerin yanında hiç önemli değildir. Eğer bir şey yapmışsam helal olsun. Hamaset işin çok fazla kullanmamak lazım. Çünkü elimizdeki değerleri her fırsatta kullanırsak dejenere ederiz. Bu tehlikeyi görüyorum.
MUHAFAZARLAR DA POP KÜLTÜRE DÖNDÜ
Şimdi anlı şanlı firmalar popüler müzisyenlere sponsor oluyor. Çünkü kültür emperyalizmi çalışıyorlar. Bir çok firma ve belediye bu tür insanlara sponsor oluyor, konser verdiriyor. Ama gördüğüm kadarıyla popüler sanatçılar da artık İBB'nin etkinliklerine katılmaya başladı. Bir dejenerasyon başladı, amaçtan uzaklaşılmaya başlandı. Yetkililerden aldığım bilgiye göre 2 bin 500 sanatçı İBB'ye konser için başvurmuş.
CECELİ HER ŞEYİ BATIRDI
Cumhurbaşkanının etrafındaki sanatçıların desteği çok önemlidir. Fakat bu sanatçıların iş yapmaları, uluslararası platformlarda göğsümüzü kabartacak işler yapmaları gerekir. İş yapmayan, üretmeyen kişiler bir süre sonra Cumhurbaşkanımızın yanında yağcı durumuna geliyor. Bir ara Mustafa Ceceli çıktı, iyi çocuktu ama sonrasında her şeyi batırdı. Konserler, düğünler milyonlarca liralık evler derken önce karısını değiştirdi. Eğer geçekten umreni filan yapıyorsan ona uygun yaşayacaksın.
OLACAKSA SENİNLE OLSUN
16 yaşında bir şarkıcımız çektiği klipte diyor ki; "Nasılsa olacak bari seninle olsun"... Bu gence o bütün mütedeyyin belediyeler davet edip konser verdiriyor. Durum bu safhaya geldi. Cumhurbaşkanımız yedi düvelle savaşıyor. Maddi, manevi, ekonomik her türlü imkanları ile bir savaşın içerisinde. Şimdi oturup da bu kültür programıyla da mı ilgilensin. Öyle hinoğlu hin işler yapıyorlar ki, tahmin edemezsiniz. Taklitçi bir gençlik gelişiyor.
KANSERİ NASIL YENDİM
Tam teslimiyetle bu hastalığı atlattım. Ankara'da İbni Sina Hastanesi'nde teşhisi koydular ve yaklaşık 12 saatlik bir ameliyattan bahsettiler. Ben doktorlara teşekkür ettim ve ameliyatı burada olmayacağımı söyledim arabama atladım ve İstanbul'a yola çıktım. Bolu Dağı'nın üstünde bir tesise geldim ve ekmek kadayıfı tatlısını üstüne de kahvemi içtim. Eve geldiğimizde herkes bir yer öneriyor, kızım Amerika'da. "Gel burada ameliyat ol" dedi. Günter Hafız diye birisini bulduk. Hocaya, "Benim bütün her şeyim sesim ve ellerim. Beni ona göre tedavi et" dedim. Beni ameliyat etmeden kanserin olduğu bölgeye şua tedavisi uygulayarak tedavi etti. Tam teslim olarak başarılı oldu çok şükür.
PRENSESİN DAVETİ
Babam devlet memuru idi. 1960'larda memurlar yerlerde sürünüyordu. Babamın maaşı yetmiyordu. Benim çok yoklukla geçen bir gençliğim oldu. 1956-57 de Macaristan'dan kaçan kraliyet ailesine mensup bir prenses İstanbul'a geldi, Hilton Otel'de kalıyordu. Beni Beyoğlu'nda Ungaryun diye bir kulüpte dinledi ve yemeğe davet etti. Eve gittim bir tek pantolonum var ve berbat durumda, para yok. Babam ay sonunu zor getiriyor. Prensesin yemek davetine giyecek bir şeyim olmadığı için gitmedim. Bu tabi içimde çok büyük bir acıdır ve o Macar kulübe de bir daha da gitmedim.
BATI ÇOK TEHLİKELİ
Muhalif sanatçı denilen bir kesim var. Bunların yapısı belli.. Arada bir Ömer Hayyam'dan tweet atıyorlar. Cumhuriyetimizin kuruluşundan beri mütedeyyin insanlarla kayıtsız şartsız batı diyen iki kesim mücadele ediyor. Biz bunun tam ortasında olmak zorundayız. 'Her ne pahasına olursa olsun batı' çok tehlikelidir. Ama Türkiye'ye karşı ortada büyük bir düşmanlık var. Türkiye'nin gelişmesi, modernleşmesi, üretmesi ve tarihte layık olduğu yere gelmemesi için her şey yapılıyor. Her türlü kötülük, düzenbazlık yapılıyor.
ALİ DEĞERMENCİ - NASIL OLUYOR?