FETÖ'nün yeni planı deşifre oldu! ABD'den sınır dışı edilmesi halinde oraya kaçacak...
Polis Akademisince hazırlanan "Uluslararası bir tehdit olarak FETÖ" raporu örgütün yurt dışı yapılanması ve yeni stratejiler ile sürdürmeye çalıştığı faaliyetlerini deşifre etti. Raporda " FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in ABD’den sınır dışı edilmesi halinde Mısır’a sığınabileceği söylentileri de temelsiz değildir." ifadelerine yer verildi.
takvim.com.tr
Giriş Tarihi :22 Ocak 2019 , 23:42Güncelleme Tarihi :23 Ocak 2019 , 00:12
Polis Akademisi Başkanlığınca hazırlanan "Uluslararası bir tehdit olarak FETÖ" başlıklı raporda, "FETÖ, Türkiye açısından arz ettiği tehdidin yanında aynı zamanda bölgesel ve küresel etkileriyle birlikte uluslararası barışı ve güvenliği tehdit edecek potansiyele sahip devletler arası ilişkileri etkileyen yeni nesil bir terör örgütüdür." tespitlerine yer verildi.
Örgütün yabancı istihbarat servisleriyle ilişkileri ve dünyanın çeşitli yerlerindeki faaliyetleri hakkında detaylı analizlerin yer aldığı raporda, örgütün tarihçesi, temel özellikleri ve amaçları, medya ve eğitim yapılanmasının yanı sıra başta ABD olmak üzere, örgütün Avrupa, Balkanlar, Orta Doğu, Afrika, Rusya, Orta Asya ve Kafkaslar'daki yapılanması hakkında kapsamlı bilgiler sıralandı.
RAPORDA "YENİ NESİL TERÖR ÖRGÜTÜ" VURGUSU
Örgütün Türkiye açısından arz ettiği tehdidin yanında aynı zamanda bölgesel ve küresel etkileriyle birlikte uluslararası barışı ve güvenliği tehdit edecek potansiyele sahip devletler arası ilişkileri etkileyen, "Yeni nesil bir terör örgütü" olduğu vurgulanan raporda, FETÖ'nün uluslararası yapılanmasının aydınlatılmasının, sadece Türkiye'nin ulusal güvenliği açısından değil uluslararası barış ve güvenlik için de önem arz ettiği tespitine yer verildi.
Amerika Birleşik Devletleri'nin, örgütün halihazırda dünya çapında faaliyetlerinin merkezi konumunda olduğu belirtilen raporda, Avrupa Birliği ülkelerinin de FETÖ'nün çok kuvvetli biçimde örgütlendiği ülkeler arasında yer aldığı, FETÖ'nün uluslararası bir terör örgütü olması nedeniyle etkili bir mücadelenin ancak uluslararası karakterde yürütülürse başarılı olunacağı, bu noktada diğer konuyla ilgili farkındalığına yönelik çalışmalara önem verilmesi gerektiği de vurgulandı.
ÖRGÜTÜN YAPILANMASI ETNİK TERÖR ÖRGÜTLERİNE BENZİYOR
Fetullahçı Terör Örgütü'nün kuruluşu ve yapısı hakkında bilgilerin yer aldığı raporda, örgütün mahrem ve hücresel yapılanma biçimi incelendiğinde, özellikle sol, etnik terör örgütü yapılarına benzerlik gösterdiğine işaret edilerek, "Örgüt, legal görünümlü siyasi, hukuki ve sivil toplum faaliyetleriyle elimine edemediği hedeflerini, suikast ve tehdit gibi yollarla yok etmektedir." ifadelerine yer verildi.
RAPORDA, ŞU TESPİTLER YAPILDI:
"FETÖ, her döneme uygun, kendisini olduğundan farklı gösteren ve albenisi yüksek bir elbise giyerek, gerek içeride kendisine sempati duyan bir sosyal taban yaratmış gerekse batılı/NATO vb. güçlerin kullanımına uygun bir şekle bürünmüştür. Kendisini dinsel bir hareket ya da sivil toplum hareketi gibi sunan FETÖ, tüm bu yönüyle esasen kapalı şekilde örgütlenmiş bir illegal örgüttür. Birbirinden alakasız gibi görünen farklı birimlerdeki FETÖ'cü hakim ve savcıların yurt dışındaki aynı telefon numaraları ile görüşmeler yaptıkları belirlenmiştir. FETÖ'ye giren birey, örgütsel yapı içerisindeki uzun süren sosyalleşme ile benlik değerini kaybetmekte ve örgüt kültürü ve yapısı içinde yok olup gitmektedir. Cizvit tarikatı ve Masonik yapılanmalardakine benzer biçimde semboller üzerinden mesaj veren FETÖ, kendini gizlemek için her dönemin kendi şartlarına kolayca adapte olabilen bir örgüttür."
Örgütün amacının devleti ele geçirdikten sonra kendi ideolojisi doğrultusunda ekonomik, toplumsal ve siyasal gücü yönetmek olduğu vurgulanan raporda, devlet kurumlarına sızarken, TSK, Emniyet, MİT ve yargı gibi kurumlara öncelik verildiği ve buralarda mahrem yapılanmalara gidildiği, illegal yollarla elde ettiği ekonomik gelir sayesinde eğitim ve medya yapılanmasını güçlendiren terör örgütünün, zamanla daha fazla insan kaynağı devşirerek, devlete daha büyük ölçeklerde sızma faaliyetlerine giriştiği, diğer tespitler arasında yer aldı.
Örgütün medya ile olan ilişkisinin sıradan bir terör örgütünün medya ile olan bağlantısını aşan çok özgün bir yapıyı sahip olduğu belirtilen raporda, örgüte ait medya organlarının kapatılmasının ardından özellikle sosyal medyanın bir haberleşme aracı ve bilgi kaynağı olarak kullanıldığı, örgütün bu bağlamda medyayı profesyonel bir sektör olmaktan öteye, illegal biçimde sızdırılan bilgi ve belgelerin amaçları doğrultusunda kullanılması için bir araç olarak gördüğüne işaret edildi.
YURT DIŞINDA KRİPTO OKULLAR VE DERNEKLER
Örgütün medya gibi eğitime de çok önem verdiğinin vurgulandığı çalışmada, FETÖ'nün, eğitim üzerine inşa edilmiş bir terör örgütü olduğu ve örgüt yapılanması için eğitimi araç olarak kullandığı vurgulanarak, örgütün birçok ülkede yeni bir strateji izleyip yasa dışı faaliyetlerini kripto okullar ve dernekler üzerinden yürüttüğü, birçok ülkede okullarını ya yerel kişilere ya da batılı kişilere devrederek eylemlerini gizleme yoluna gittiğinin belirlendiği kaydedildi.
FETÖ yapılanmasının eğitime özel bir önem vermesinin temel sebebinin; insan kaynağına erişim, eğitim faaliyetleri ile yurt içinde ve yurt dışında meşruiyet kazanma ve bu faaliyetlerden gelir elde etmek olduğu, yurt dışında zamanla himayesine aldığı militanlara hem barınma imkanı sağlayarak hem de iyi bir üniversiteden kabul alarak devşirme stratejisi güttüğü rapordaki diğer tespitler arasında yer aldı.
"GÜLEN'İN ABD'DEN SINIR DIŞI EDİLMESİ HALİNDE MISIR'A SIĞINABİLECEĞİ"
Raporda, FETÖ'nün Mısır'daki faaliyetlerine ilişkin yazılanlar dikkat çekici. FETÖ'nün Mısır'da istihbari bir örgüt gibi çalıştığının belirtildiği raporda şunları kaydedildi:
"FETÖ'nün Mısır'daki yapılanması ve faaliyetlerine baktığımızda, mesihçi bir yapı olarak kurulan örgütün başta Türkiye olmak üzere çeşitli ülkelerin aleyhine istihbarat faaliyetlerinde kullanıldığı görülmektedir.
3 Temmuz 2013'te Mısır'ın seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin dönemin Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı Abdulfettah Sisi'nin liderliğindeki darbeyle görevinden uzaklaştırılması sonrasında gerginleşen Mısır-Türkiye ilişkilerinde FETÖ, kendisine alan açıldığını görmüştür. Bahse konu gerginlikten faydalanan FETÖ, Mısır'a istihbari bilgiler sağlayarak Sisi yönetimiyle ilişkilerini kuvvetlendirmiştir. Bu çerçevede, 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrası İslam İşbirliği Teşkilatı'nın FETÖ'nün terör listesine dâhil edilmesi yönündeki karar tasarısının görüşüldüğü 19 Ekim 2016 tarihli oturumunda tek çekimser kalan ülkenin Mısır olması da tesadüfi değildir.
FETÖ'nün Mısır'daki uzun yıllara dayanan faaliyetleri neticesinde bugün Mısır istihbarat kurumlarıyla da güçlü ilişkilere sahip hale gelebilmiştir. Bu çerçevede, FETÖ lideri Fetullah Gülen'in ABD'den sınır dışı edilmesi halinde Mısır'a sığınabileceği söylentileri de temelsiz değildir. Bu iddiaları doğrular şekilde, Ortadoğu ve Afrika'da faaliyet gösteren FETÖ mensuplarının, 15 Temmuz 2016'daki hain darbe girişiminin başarısız olmasından sonra Mısır'da toplantılar düzenlediği ve bölgedeki faaliyetleri hakkında yeni stratejiler geliştirdikleri belirtilmektedir.48 Söz konusu iddiaların tümü, Türkiye'deki darbe girişimini destekleyen yayınlar yapan Mısır televizyonlarına konuk olarak katılıp Türkiye aleyhinde yorumlarda bulunan FETÖ mensuplarına geçen zamanda yenilerinin eklenmesiyle de örtüşmektedir."
FETÖ ABD DEVLETİ TARAFINDAN KOLLANIYOR
Raporda, "ABD'de FETÖ yapılanması" ara başlığı altında şu satırlara yer verildi:
"FETÖ'nün lideri Fethullah Gülen'in ikametgâhı olması nedeniyle ABD, örgütün hâlihazırda dünya çapında faaliyetlerinin merkezi konumundadır. Örgütün ABD'de yaygın bir okul yapılanması, ticaret ağı ve sahip olduğu milyarlarca dolara ulaşan bir ekonomik hacmi mevcuttur. Bu minvalde, FETÖ'nün ABD'de sayıları 140'ın üzerinde okulu bulunmaktadır. Bu okullarda yaklaşık 60 bin öğrenci eğitim almaktadır. Aynı zamanda ekonomik faaliyetleri vasıtasıyla FETÖ ABD'de yılda 500 milyon dolardan fazla gelir elde etmektedir."
FETÖ'nün Amerikan devletinde ya da devletin bazı kurumları tarafından kollandığına dair güçlü emarelerin olduğunun belirtildiği raporda "ABD makamlarının FETÖ'ye ülkesinde yapılanması konusunda izin verdiği görülmektedir. Bu sayede FETÖ'nün ABD yapılanması eğitim, kültür, ticaret ve siyaset alanlarında faaliyetleri mevcuttur" denildi.
FETÖ'nün ABD'deki okullarının sayısının 140'ın üzerinde olduğunun belirtildiği raporda, okulların zaman içinde isim değişikliğine uğradığı ve her yıl yaklaşık 60 bin civarında öğrencinin okuduğu kaydedildi.
Raporda FETÖ'nün ABD yapılanmasıyla ilgili ayrıca şunlar kaydedildi:
"FETÖ ABD'de zaman içinde bağış, rüşvet ve kültür gezileri marifetiyle elde ettiği lobi kabiliyetini Türkiye üzerinde bir baskı aracı olarak kullanmayı amaçlamaktadır. Bunun en son yansıması ABD'de Türkiye'nin egemenlik haklarına aykırı bir şekilde görülen Hakan Atilla davası olmaktadır. Dava, Türkiye'de 17-25 Aralık yargı darbesinin failleri olan FETÖ mensuplarının ifadeleri ve yasa dışı yollarla Türkiye dışına çıkarılan belgeler üzerine kurgulanmıştır. Dava aynı zamanda FETÖ'ye danışmanlık hizmeti veren Steptoe & Johnson isimli hukuk şirketi ve aynı zamanda FETÖ'nün ABD'deki çatı kuruluşu olan Türk-Amerikan Birliği'yle yakın ilişki içerisinde olan eski New York savcısı Preet Bharara tarafından açılmıştır. Buradan hareketle, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Bharara ve ABD'de FETÖ'yle ilişkili başka önemli isimler hakkında inceleme başlatmıştır."
"AB ÜLKELERİNİN FETÖ MENSUPLARINA KUCAK AÇMASI VE HER TÜRLÜ KOLAYLIĞI SAĞLAMASI…" FETÖ'nün AB'deki faaliyetlerine de değinilen raporda, "FETÖ hem Türkiye'nin AB ile geliştirmiş olduğu yoğun ilişkileri hem de AB'nin uluslararası politikada artan nüfuzunu kendi çıkarları minvalinde kullanmayı amaçlamıştır. Bunun yanında özellikle 15 Temmuz darbe girişiminin ardından AB ülkelerinin gerek topraklarında yerleşik gerekse de Türkiye'den firar eden FETÖ mensuplarına kucak açması ve deyim yerindeyse örgütlenmeleri yönünde her türlü kolaylığı sağlaması terör örgütünün Avrupa'yı küresel örgütlenmesi içerisinde önemli merkezlerinden biri olarak seçmesinin başlıca nedenlerinden olmuştur"ifadeleri yer aldı.
AVRUPA'DA EN ÇOK O ÜLKELERDE AKTİF
Örgütün AB ülkelerinde önce eğitim sonra da medya ve iş dünyasında faaliyet gösterdiğinin belirtildiği raporda "Örgüt bu faaliyetlerini bürokrasi ve siyasette nüfuzlu dostlarla destekleyerek bulunduğu ülkedeki örgütlenmesini güçlendirme yoluna gitmiştir. FETÖ bu tür dostlukları kazanmaya çalışırken dini bir cemaat yapılanması gibi davranmaktan kaçınmakta ve temel olarak Türklerin Avrupa toplumuna entegrasyonlarını sağlamaya ve kültürlerarası diyaloga yönelik aktiviteler yürüten dernekler ve hareketler kisvesi altında faaliyetlerini yürütmektedir" denildi.
FETÖ'nün Avrupa'daki örgütlenmesinde en güçlü olduğu ülkelerin Almanya, Avusturya ve Hollanda olduğunun kaydedildiği raporda, örgütün Almanya'da faaliyet yürüttüğü şirket ve vakıfların isimleri sıralandı:
"Eğitim alanından başka FETÖ'nün Almanya'daki sivil toplum faaliyetleri Stiftung Dialog und Bildung vakfı tarafından koordine edilmektedir. Vakıf örgütün Almanya'daki lobi ve halkla ilişkiler faaliyetlerini yürütme noktasındaki etkinliğiyle dikkat çekmektedir. Bunun yanında Bund Deutscher Institutionen adlı bir başka kurum ise FETÖ'nün Almanya'daki birçok derneği arasındaki ilişkileri yönlendirmektedir.
Örgütün medya sektöründeki faaliyetleri ise World Media Group altında TV programı üretimi, pazarlama, basım-dağıtım ve yayıncılık gibi kollara ayrılmıştır. TV programı üretimini Peyk Media GmbH, pazarlamayı Tuwa Media GmbH, basım dağıtımı Sun Print & Vertriebs Gmbh, yayıncılığı Zukunft Medien GmbH ve World Media Akademi yürütmektedir. Bunlar dışında örgütün Deutsch-Türkisches Journal adıyla yayın yapan bir internet gazetesi mevcuttur.
FETÖ'nün iş dünyasındaki faaliyetleri de Bundesverband der Unternehmervereinigung (BUV) adlı bir çatı kuruluş altında devam etmektedir. Kuruluş örgütle ilişkili küçük ve orta ölçekli 3000'den fazla işletme ve şirketin faaliyetlerini koordine etmektedir."
"ÜST DÜZEY SİYASİLERE ULAŞMA ARACI OLARAK KULLANILMAKTADIR"
Raporda "Avusturya'daki FETÖ yapılanmasına bakıldığında yapılanmanın başında FETÖ lideri Fethullah Gülen'in amcasının oğlu Numan Gülen'in olduğu dikkat çekmektedir" denildi.
Avusturya'yla ilgili olarak raporda "Eğitim alanındaki faaliyetler Friede-Institüt für Dialog adlı ve başkanlığını Yasemin Aydın'ın yürüttüğü bir sözde düşünce enstitüsüyle desteklenmektedir. Enstitü esasen bir propaganda merkezi olmakla birlikte FETÖ'nün Avusturya'da üst düzey siyasilere ulaşma aracı olarak kullanılmaktadır" satırları yer aldı.
FETÖ'nün Hollanda'da 2 lise, 7 ilkokul ve 1 dershanesinin bulunduğunun belirtildiği raporda, şu ifadeler yer aldı:
"15 Temmuz darbe girişiminin ardından FETÖ'nün Hollanda'da yapılanması önemli darbeler yemektedir. Darbe girişiminin hemen ardından Hollanda'daki FETÖ okullarından 600 öğrenci ayrılırken, bu sayı günümüze kadar ikiye katlanmıştır. Roos İslami İlkokulu-IBS De Roos'un öğrenci sayısı yetersizliğinden dolayı sene sonunda kapatılacağı açıklanmıştır. FETÖ okullarını kurtarmak için okul isimlerinde değişikliğe gitmiştir. Buna göre Roos İslami İlkokulu-IBS De Roos'un yeni ismi IBS De Horizon İlkokulu; Witte Tulp İlkokulu'nun yeni ismi De Wereldburger; Cosmicus Koleji'nin yeni ismi Lyceum Kralingen olmuştur."
"BÜROKRATLARIN ÇOCUKLARINA YÜKLÜ MİKTARDA BURS"
Raporda, FETÖ'nün Balkanlardaki yapılanması hakkında da bilgiler verildi. Örgütün bölgede eğitim, turizm, medya ve yayıncılık gibi alanlarda faaliyet gösterdiği, yıllar içerisinde okullarında eğitim görenlerin kamuda görev alması neticesinde bugün bölge ülkelerinin bürokrasilerinde varlığıyla dikkat çektiği vurgulandı.
Örgütün Balkanlardaki okullarında okuyan öğrenci sayısının yaklaşık 20 bin olduğunun belirtildiği raporda, özellikle Arnavutluk'la ilgili satırlar dikkat çekti:
"FETÖ'nün Balkan ülkeleri arasında en güçlü olduğu yerlerden birisi Arnavutluk'tur; FETÖ bu ülkede üst düzey bürokratların çocuklarına yüklü miktarda burs sağlayarak onlarla iletişim kurmuştur; ülkedeki diğer okullara kıyasla örgüte bağlı okulların eğitim seviyesinin daha iyi olduğu söylenebilir. Ülkenin önde gelen iş adamları ve siyasetçilerinin çocuklarına adı geçen okullarda eğitim verilmesi suretiyle FETÖ, ülkenin iş, siyaset ve ekonomi çevrelerinde etkili bir ağa sahip olmaya çalışmaktadır.
Bunların dışında, Arnavutluk'ta bazı devlet üniversitelerinin gazetecilik bölümlerine nüfuz eden örgüt, etkili isimleri kendi özel üniversitelerinde çalıştırarak medyada nüfuz alanı yaratmayı da hedeflemektedir. Bu açıdan ülkenin ilk internet gazetesi olan Gazeta Start'ın da FETÖ'ye ait yayın organı olması dikkat çekicidir."
Raporda, Yunanistan, Bulgaristan ve Macaristan'la ilgili olarak şunlar kaydedildi:
"FETÖ, diğer Balkan ülkelerinin aksine Yunanistan, Bulgaristan ve Macaristan'da daha sınırlı bir faaliyet alanına sahip olabilmiştir. Örneğin Yunanistan'da gerek Yunan devlet kurumlarının yoğun denetimi gerek Batı Trakya Türklerinin ilgi göstermemesi sebebiyle FETÖ yaygın faaliyet gösterememiştir. Öte yandan Bulgaristan'daki faaliyetlerine 1992'de başlayan FETÖ, burada da Sofya ve Filibe'deki birkaç özel kurs ve dil okulu dışında herhangi bir yapı kuramamıştır."
"ILIMLI İSLAM SÖYLEMİNİ ETKİLİ KULLANMIŞTIR"
Raporda, FETÖ'nün Ortadoğu'da Fransız ve İngiliz etkisine alternatif olarak ABD'nin etkisini yaymayı hedeflediği kaydedildi ve "Kullanışlı bir aparat olarak FETÖ, Ortadoğu ülkelerinde örgütsel faaliyetlerini genişletmesinde ılımlı İslam söylemini etkili kullanmıştır" denildi.
Emniyet raporunda şu ifadeler yer aldı:
"Türkiye'nin Ortadoğu ülkeleriyle ilişkilerini kuvvetlendirdiği dönemde kendilerini Türkiye'nin doğal elçileri olarak sunan örgüt mensupları, faaliyet gösterdikleri ülkelerde okullar açmışlar ve örgüte finansal destek sağlayan şirketler için Pazar yaratmışlardır. Bu kapsamda özellikle, Mısır, Irak, Yemen ve Fas'ta faaliyetlerde bulunmuşlardır. Bahse konu dönemde FETÖ'nün Körfez ülkelerine ise sirayet etme hususunda zorlandığı görülmektedir."
"ABD'NİN OPERASYONEL ÜSSÜ HALİNE GELDİĞİ GERÇEĞİ İLERLEYEN YILLARDA ORTAYA ÇIKMIŞTIR"
"FETÖ tarafından da Orta Asya ve Kafkasya bölgesine yönelik ilk stratejik yapılanma SSCB'nin dağılması sonrası ortaya çıkan siyasal konjonktürün etkisiyle başlamıştır" denilen raporda şu ifadeler yer aldı:
"Bölgeye eğitim kurumları açarak nüfuz alanı elde etmeye başlayan örgüt bunun ardından bölgenin hızlı liberalizasyon sürecinden faydalanarak ekonomik oluşumunu hayata geçirmiştir…
FETÖ bu dönemde Orta Asya ve Kafkasya bölgesinde ABD'nin 'ılımlı İslam' projesi kapsamında önemli roller üstlenmiş ve örgütün önü böylece açılmıştır. Okullarında seküler eğitim veren örgüt, bünyesinde ABD pasaportu taşıyan sözde İngilizce öğretmenlerini işe alırken; şirketleri vasıtasıyla ise bölge yöneticilerine rüşvet vererek bölgenin zengin doğal kaynaklarının Batı piyasasına ulaştırmayı amaçlamıştır. FETÖ bu dönemde faaliyette bulunduğu ülkelerde Batılı tarzda eğitim vermekle ün yapmaya başlamış ve Batılı ülkeler için gün geçtikçe daha kullanışlı bir aktör konumuna gelmiştir. Fakat örgütün etkin olduğu bölgelerde aslında ABD'nin operasyonel üssü haline geldiği gerçeği ilerleyen yıllarda ortaya çıkmıştır. Rusya Federasyonu ve Özbekistan istihbarat servisleri bu durumu tespit eden ilk ülkelerin başında gelmiş ve FETÖ'nün faaliyetlerini ülkelerinde yasaklamışlardır."
"FETÖ'NÜN YABANCI İSTİHBARAT SERVİSLERİYLE İLİŞKİSİ ORTAYA ÇIKARILMIŞTIR"
FETÖ'nün Rusya'daki faaliyetleriyle ilgili şu satırlara yer verildi:
"FETÖ, Asya yapılanmasına Rusya'da 1990'lı yılların başında Kuzey Kafkasya'daki özerk cumhuriyetlerden Tataristan'a, Rusya içerisindeki Türk dilli diğer cumhuriyetlere, St. Petersburg'a, Sibirya ve Hakasya'ya kadar her yerde Türk okulları adı altında örgüt kurumlarını açarak faaliyetlerine başlamıştır. 2000'li yılların başında Rusya iç siyasal birliğini sağlamış, devlet başkanı Vladimir Putin'in yönetime gelmesiyle birlikte ülkenin istihbarat güvenlik teşkilatları yeniden dizayn edilmesiyle birlikte FETÖ'nün yabancı istihbarat servisleriyle ilişkisi ortaya çıkarılmıştır. 2002 yılında Rus İstihbarat Teşkilatı (FSB), FETÖ okullarının Amerikan istihbarat teşkilatıyla doğrudan ilişkisi olduğunu, CIA adına Rusya'nın ulusal çıkarlarına aykırı olarak istihbarat çalışmalarında bulunduğunu, İslam'ın bağlamından koparılmış bir eğitimle Rusya'nın ve Orta Asya'nın yapısına aykırı mezunlar ve elemanlar yetiştirmeye çalıştığını, okullarındaki öğretmen ve öğrencilerin de normal öğretmen ve öğrenci dışında bir asker ve istihbaratçı motifinde yetiştiğini tespit edip, Rusya Yüksek Mahkemesi kararıyla, okulların büyük bir kısmını kapatma kararı vermiştir."
ÖZBEKİSTAN'DAKİ İLK DARBE GİRİŞİMİNDE FETÖ PARMAĞI
"FETÖ'nün bölge yapılanmasını çözen ikinci ülke Özbekistan olmuştur" denilen raporda, örgütün Özbekistan'da darbe yapmaya çalıştığı kaydedildi:
"Özbekistan'a 1990'lı yıllarda aynı yöntemlerle sızan örgüt, bir süre sonra Özbek devletinin ve istihbaratının dikkatini çekmiş ve okullarda verilen çarpık eğitimle Özbekistan halkının birliğine aykırı faaliyetler gösterdiği, okullarda çalışan öğretmen ve yetişen öğrencilerin ABD çıkarlarını koruma amacı taşıdıkları tespit edilmiştir. Daha da ötesi 1999 yılında Özbekistan'daki ilk darbe girişiminde Özbek lider İslam Kerimov'a karşı gerçekleştirilen suikast girişiminin arkasında FETÖ parmağı bulunmasının ardından terör örgütünün okulları kapatılmış ve örgüt mensupları sınır dışı edilmiştir. Suikast eylemini gerçekleştirmeye çalışan istihbarat elemanlarının bir kısmı da tutuklanıp cezaevlerine konulmuştur. Fakat o günlerde muhalif lider Muhammet Salih'in Türkiye tarafından korunması ve Özbekistan'a iade edilmemesi sebebiyle ikili ilişkiler en alt seviyeye inmiş ve kopma noktasına gelmiştir. Yani FETÖ ilk darbe girişimini esasen Özbekistan'da gerçekleştirmiş ve 15 Temmuz'da olduğu gibi başarıya ulaşamamıştır. Ancak örgütün Özbekistan'daki darbe girişimi Türk-Özbek ilişkilerini bozmaya yetmiştir."
"KIRGIZİSTAN'IN YÖNETİMİNİ ELE GEÇİRMİŞTİR"
Raporda "Rusya ve Özbekistan'dan farklı olarak Kırgızistan'da FETÖ mensupları daha rahat ve serbest bir şekilde yapılanma olanağı bulmuşlardır" denildi ve "1992 yılında Türk ve Kırgız Cumhurbaşkanlarının da bizzat katılımıyla FETÖ iltisaklı Sebat Vakfı'na bağlı okulların açılışı örgütün ilk Kırgızistan yapılanması olmuştur. Örgüt, kendisine bağlı okul ve ticari şirketlerle bugün de ülkede faaliyetlerini sürdürmektedir. FETÖ eğitim kurumlarında eğitip yetiştirdiği on binlerce mezun ile Kırgızistan'ın yönetimini, iş dünyasını, ekonomik dengelerini dahası halkın bilincini dahi ele geçirmiştir. Bu sayede örgüt günümüzde Kırgızistan'ı kendine üs yapmış ve 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra Türkiye'nin Kırgızistan'a defalarca yapmış olduğu uyarılar, FETÖ etkisindeki Kırgızistan yönetimi tarafından hoş olmayan bir tutum ile karşılanmıştır. Türkiye ile ekonomik ilişkilerin kopma riski dahi göz önüne alınarak okullar kapatılmayıp tam tersi FETÖ'ye tam destek verilmeye devam edilmektedir" ifadeleri kullanıldı.
"KIRGIZ EMNİYET TEŞKİLATINA SIZDIĞI BİLİNMEKTEDİR" FETÖ'nün Kırgızistan'da ülke yönetiminin en uç yerlerine kadar sızmış olduğu bölge basınına bakıldığında kolaylıkla anlaşıldığının vurgulandığı raporda şunlar kaydedildi:
"Hatta Kırgız bürokrasisi içerisinde FETÖ'nün, örgüt faaliyetlerini yürütebileceği kişileri önemli kadrolara bile getirebildiği kabul edilmektedir. Örgütün zaman zaman da devletin zaaflarından faydalanarak rüşvetle militanları istedikleri yerlere getirdikleri ya da örgüt lehine olabilecek işleri yaptırdıkları gözlemlenmektedir. Bu minvalde, FETÖ'nün tıpkı Türkiye'de sınav sorularını çalarak devlete sızma stratejisi Kırgızistan'da da uyguladığı ve böylece Kırgız emniyet teşkilatına sızdığı bilinmektedir. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye'nin baskıları üzerine Kırgız Devleti örgüte ait okullara el konulmuş gibi davranmaktadır. Ancak gerçekte okullar isim değişikliğine giderek FETÖ yapılanmasının içerisinde kalmaya devam etmektedir. Örneği adı Sebat olan eğitim kurumlarının ismi Sapat olarak değiştirilmiş ve okullara devlet bünyesindeymiş gibi bir görünüm kazandırılmıştır."
"ALİYEV'İN FETÖ İLE MÜCADELEDE GÜVENECEĞİ BAŞKA KİMSE YOK"
FETÖ'nün Azerbaycan'da da ciddi bir tehlike olduğunun belirtildiği raporda ülkedeki yapılanmayla ilgili şu ifadelere yer verildi:
"Azerbaycan, FETÖ için Kafkaslar, Orta Asya ve Rusya'ya açılan kapı olarak çok büyük bir önem arz etmektedir. Bu nedenle de örgütün Türkiye'den sonra yaygınlık kazanmaya çalıştığı ilk ülke olmuştur. Bugün örgüte kaşı mücadele edilerek FETÖ konusunda önemli adımlar atılsa da, halen yeterli ve tatmin edici sonuçlara ulaşılamamıştır. Özellikle Türkiye'de bir zamanlar Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yaşadığı FETÖ ile mücadelede yalnız bırakılma durumu şu an Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev için geçerlidir. Bu yüzden Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in FETÖ ile mücadele konusunda aldığı en önemli karar eşi hanımefendi Mihriban Aliyev'in Cumhurbaşkanı yardımcısı olarak ataması olmuştur. Bu kritik atama Cumhurbaşkanı Aliyev'in ülke içerisinde FETÖ ile mücadelesinde güvenebileceği başka isim olmadığını göstermesi bakımından önemlidir.
Bugün Azerbaycan devlet bürokrasisi içinde önemli pozisyonlarda olanların birçoğu hala FETÖ konusunun ciddiyetini anlamış değildir. Enerji sektörü başta olmak üzere paranın döndüğü yerleri yönetenlerin birçoğu bugün hala bu bürokratik yapı ile çıkar ilişkisi içindedir. Bu minvalde FETÖ'nün Azerbaycan'daki faaliyetlerine bakıldığında örgütün temel hedefinin Türkiye'den Azerbaycan'a giden öğrenci ve iş adamları olduğu görülmektedir. Bu noktada FETÖ Azerbaycan'daki örgüt mensuplarının önünü açmak için bu ülkeye giden FETÖ mensubu olmayan kişiler itibarsızlaştırılmaya çalışılmıştır. Ayrıca önemli ihaleler alan Türkiyeli iş adamlarının örgütün taşeron oluşumları tarafından ölüm tehditleri aldığı bilinmektedir. Bu yollarla önünü açan örgüt, Türkiye'de olduğu gibi Azerbaycan'ın da önemli devlet iştiraklerini yönetmeye çalışmış ve bunda bir ölçüde başarılı olmuştur."