Başkan Recep Tayyip Erdoğan, özel bir televizyon kanalının canlı yayınında gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan'ın, 2019 yerel seçim sürecinden beka sorunu tartışmalarına, terörle mücadeleden savunma sanayiindeki gelişmelere kadar birçok konuda kritik açıklamalarda bulundu.
İşte Başkan Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları:
1985 İstanbul İl Başkanlığı görevim başlamıştı. Ondan öncesinde Beyoğlu Belediye Başkanı adaylığım vardı. İl Başkanlığı süreci esnasında aynı zamanda o zamanki siyasi partimizin MKYK üyesiydim. Bu arada biz İstanbul'da özellikle de Bakırköy'den ayrılan ilçelerde belediye başkanlıklarını kazanmıştık. 5 tane ilçe başkanlığını almıştık. O belediyeler hala bizdedir. Bağcılar, Esenler, Güngören, Kağıthane, Sultanbeyli. Böyle bir belediyecilikte altyapı oluşmuştu.
"ÇOK FARKLI BİR BELEDİYECİLİĞE GELİNDİ"
O günden bugüne arkadaşlarımız oraları hiçbir zaman kaptırmadılar. O belediyeler alındığı zaman çöp, çukurdu. Şu anda çok farklı bir belediyeciliğe gelindi. Siyasetteki bu sürece 1994 İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ile taçlandı. 1999 cezaevine malum bir şiir okuma nedeniyle cezaevine girişimiz. Çıktıktan sonra da hemen partimizi kurduk, 16 ay sonra da yüzde 34.4 oy oranıyla parlamentonun yüzde 63'ünü aldık. O zaman iki parti Meclis'e girebildi.
"CEZAEVİNDE İKEN YAKLAŞIK 10 BİN MEKTUBA CEVAP VERDİM"
Mektuplar geliyor ama tüm gece sabah namazına kadar o mektuplara cevap yazıyordum. Yaklaşık 10 bine yakın mektuba cevap yazdım. Tabii bir de özene bezene yazdım. Yazım da benim fena değildir. Şimdi birçok yerde bu mektuplarla karşılaşıyorum. Bazıları çerçeveletmiş, bazıları bu halde getiriyorlar. Bakıyorsunuz kimisi avukat, kimisi doktor, kimisi mühendis olmuş, kimisi de partimin o illerde yöneticileri arasında yer alıyor. Bu tabii farklı bir duygu veriyor insana. O süreç olmasa biz bugünlere gelemezdik.
"EFENDİ OLMAYA DEĞİL, HİZMETKAR OLMAYA GELDİK"
Gençlik kollarından itibaren siyasette yer aldık. İnanıyorum ki bu seçimlerde de meydanlarda halkımın teveccüğünü çok iyi görüyorum. Final dönemlerine geliyoruz. Ankara, İstanbul, İzmir'de mitingler yapacağız. Cumhur İttifakı'nın iki tarafı olarak Bahçeli ile br arada olacağız. Halkımız bizi buraya taşıdı. Biz de halkımızı bu ülkede iktidarın merkezine taşıdık. Efendi olmaya değil, hizmetkar olmaya geldik. Halkımız biz aldı buralara getirdi. Vesayetçiler artık kesinlikle iktidarda olamayacaklar da halkımız iktidarda olmaya devam edecektir.
HALKÇIYIM DİYEREK HALKÇI OLUNMUYOR
Hep halkımızla içiçe olduk. Hiçbir zaman kibir sahibi olmadık. Tevazu içinde olduk. Bizimle beraber halk iktidarda. Daha önce halkın iktidarı diye bir şey yoktu. Halkçıyım diyerek halkçı olunmuyor. Oy varsa hizmet var demek suretiyle bir büyükşehirin belediye başkanı olacaksın, sonra halkçı olacaksın, böyle halkçılık olmaz.
"MERHUM ERBAKAN, TÜRKEŞ, DEMİREL BAŞKANLIK SİSTEMİNİ İSTEDİ"
Osmanlı'ya kadar gidebiliriz. Bizim getirdiğimiz sistem Osmanlı'dan itibaren çalışan ve daha sonra da gelen siyasetçilerin bu konuda beklendikleri bir zamanlama vardı. Başkanlık sistemini getirmek. Aslında Gazi Mustafa Kemal başkanlık sistemiyle yönetmiştir. Bunu kimse dillendirmiyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Türkiye'nin demokratik sisteminin en güçlü projelerinden biridir. Bunu Demirel, merhum Erbakan, merhum Türkeş dillendirdi. Türk siyasetinde vesayetçi odaklarla mücadele etmiş bütün siyasilerin yeni bir sistemi talep ettiği olmuştur. Aslında belediye başkanlıklarına, hele hele büyükşehirlerde bakarsanız, bunlar başkanlık sistemidir. Bunun getirisi ülke, millet için çok çok daha farklıdır, faydalıdır. Bu anında hemen neticesini vermeye başlar mı? Tabii anında bu neticeyi vermeyecek. Sistemler ülkelerde on yıllar alır. Biz şu anda öyle çalışıyoruz ki, dikkat ederseniz kabinem ağırlıklı bürokrat, teknokratlardan oluşan bir kabine değil. Piyasa deneyimi gayet ileri olan arkadaşlarımdan oluşuyor. İstiyoruz ki, bürokratik vesayeti de ortadan kaldırmamız lazım. Bunu başarabilirsek o zaman netice almamız daha da hızlanacaktır. Buradaki hedef daha az bürokrasi, güçlü yürütme, hızlı karar alma imkanıdır.
"ANA MUHALEFETİN BAŞI 'YPG GELİP BİZİ Mİ VURACAK' DİYOR..."
Herhalde terörle mücadelede 40 yılı devirdik. Bu süreç içerisinde çok büyük kayıplar verdik. Asker, polis, sivil vatandaşlarımız var. 40 bini aştı. Türkiye güçlenip, bağımsız adımlar attıkça bir yıpratma savaşıyla hep karşı karşıya kaldı. Beka savaşında en önemli muhataplar belli. İçeride PKK ile çok ciddi mücadeleler veriliyor. DEAŞ, DHKKP-C, FETÖ var. PKK'nın yan kolları YPG/PYD gibi terör örgütleri var. Bu aslında baka mücadelesinin terör koalisyonuna bir tanım getiriyor. Bunlara karşı mücadele verilmemesi düşünebilir mi? Muhalefet, Türkiye'nin beka mücadelesi diye bir sorunu yok diyor. Peki PKK'yı, PYD'yi, DEAŞ'ı, FETÖ'yü nereye koyacaksın? Bunlar olmadan yaşanan bir Türkiye var mı diyeceksiniz? Ana muhalefetin başındaki zat Türkiye'nin beka sorunu yoktur diyor. Suriye'deki YPG oradan gelip de bizi mi vuracak diyor. Böyle bir yanlış olamaz. Ana muhalefetin başında olacaksın, Türkiye'de YPG tehdidinin olmadığını ve beka sorununun olmadığını ifade edeceksin.
"KİMSE BİZE ASKERİ, POLİSİ ÇEK DİYEMEZ"
Demokrasi yerelde başlar. Demokrasi genelde başlamaz. Demokrasiyi yerelde hazmedemezsiniz genelde bunu yaşayamaz ve hazmettiremezsiniz. Şu anda hem merkezi yönetimde hem de şu anda Türkiye'nin genelinde kahir ekseriyetinde yerelde de şu anda biz belediye başkanlıklarını elinde tutan bir iktidarız. Her iki pencereden bakıyoruz hesaba yaparken. Bir defa beka meselesi yok diyerek önümüzdeki gerçeği sulandırmaya karşı bu işin ne kadar ciddi olduğunu dillendirmeye mecburuz. Tehlike sınırımıza kadar dayanmışken kimse bizden susmamızı bekleyemez. Kimse bize polisini, askerini çek bir kenara, bütün bu Güneydoğu'daki sürdüren korucularımızı çek bir kenara diyemez. Mücadeleyi sonuna kadar vereceğiz. Cudi, Gabar, Tendürek, Kandil'de inlerine gireceğiz dedim, girdik, girmeye de devam edeceğiz. Benim vatandaşımın huzur bulması lazım. Huzur olmazsa biz huzur bulamayız. İşin üzerine üzerine gidiyoruz. Bu noktada silahlı kuvvetlerimiz, polisimiz, korucularımız ölümüne ölümüne hassasiyeti gösteriyorlar. Kar, kış, bora, fırtına demeden işin üzerindeler. Şırnak'taydım, Hakkari'ye geçtim. Artık halkımın da çok daha farklı bir noktaya geldiğini gördüm. Hakkari'de kar kalkmamıştı, meydan tıklım tıklım doluydu. Kayyumlarla gerçekten oralarda çok çok güzel yatırımlar yapılmış.
"KAYYUMLARA ÇOK ÇOK TEŞEKKÜR EDİYORUM"
Verdiğimiz paralar Kandil'e değil halka gitmiş. Altyapı, üstyapıya gitmiş. Ankara'da büyükşehir belediye başkan adayı olan Mehmet Özhaseki kardeşim bizim Çevre Şehircilik Bakanımızdı. Bütün o bölgedeki kentsel değişim, dönüşümleri o yürüttü. Şimdi binlerce konutla, altyapıyla buralarda ne yağmur suyu kanalları, ne içme suyu kanalları yoktu. Şimdi kayyum sistemine geçip bunlar yapıldı. Ben Hakkari'nin afedersiniz caddelerinden atık suların aktığı zamanı bilirim. Benim orada yaşayan vatandaşım bu pisliğe mahkum edilmeye layık mı. Oradan oy çıksın çıkmasın, biz dedik batıda ne varsa orada olması lazım. Onun için ben kayyum arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, işi ciddi tuttular. Şimdi biz bütün bu sınavları başarıyla vermiş olan böyle bir ismi de Mehmet Özhaseki'yi Ankaramıza, başkentimize layık gördük.
"SAYIN BAHÇELİ'NİN İFADESİYLE ZİLLET, BENİM İFADEMLE İLLET İTTİFAKIDIR"
Söyle bana arkadaşını söyleyeyim sana kim olduğunu. Şu anda CHP, HDP ile ortak mı? Sözde İYİ Parti'yle, Saadet Partisi'yle ittifak halinde mi? Ben bunlara dörtlü çete diyorum. Şu anda İstanbul'da HDP'nin adayı var mı, sözde İYİ Parti'nin var mı? Yok. Bazı yerlerde Saadet aday çıkarmış. Doğu, Güneydoğu'ya gidelim. Orada sözde İYİ Parti ile HDP'nin adayı var, CHP'nin yok. Bu oluşumun adı sayın Bahçeli'nin ifadesiyle zillet, benim ifademle illet ittifakıdır. Şimdi 'kim teröre destek veriyorsa Allah belasını versin' diyor. Senin bedduan tutmaz ki. Sen bunlarla beraber yürüdün. Bütün bu yerel seçimde senin ortağın HDP'dir, sözde İYİ Parti'dir. HDP'nin arkasındaki güç kimdir? PKK'dır.
"MERAL AKŞENER DENİZLİ'DE ÇOK CİDDİ BİR YANLIŞ YAPTI"
Zira siyasetin bu kadar acemisi değilim. Şu anda siyasetin içinde olanların hepsinden çok daha tecrübeliyim. Bu genel başkanların hepsi, benimle tecrübede yarışamaz. Gençlik kollarından itibaren siyasetin içinde olan birisiyim. Buradaki olaya baktığımızda, sözde İYİ Parti denilen hanımefendi sürekli partilerini değiştire değiştire en son buraya gelmiş ve kendi partisinden bir ara ayrılacağını söyledi ve partisine geri döndü. Ben kendisini ademe mahkum ederken bana sataşması olmuyordu. Denizli'de çok ciddi bir yanlış yaptı. Cumhurbaşkanının terörist dediği Denizliler dedi. Ardından Aydın'a geçti, Cumhurbaşkanının terörist dediği Aydınlı vatandaşlarım, ifadesini kullandı. Tayyip Erdoğan böyle bir şeye tahammül edemez. Hiçbir vatandaşıma kalkıp da terörist diyecek kadar bu işlerin farkında olmayacak birisi değilim, daha kaba bir ifadeyle enayi değilim.
"ÇOK SEVİYORSAN ORAYA GİT. TÜRKİYE'DE BÖYLE BİR BÖLGE YOK"
Şu anda Edirne'de birçok yerde cezaevinde olan bu adamların hepsi bir teröristin tanımı neyse bunlarda o var. Şu izlediğiniz videoda gördüğünüz gibi bir defa bölücü terör eylemlerinden dolayı cezaevinde olan çok daha ileri gidiyorum Diyarbakır'da 53 vatandaşımızın ölümüne neden olan bir kişi var. Şu anda bu Edirne'de cezaevinde. Benim terörist dediklerim bunlar. Öbür tarafta 'Biz sırtımızı PYD'ye, YPG'ye dayadık' diyor. Bu da eş başkan. Öbürü, 'Bize kaleş uzatanlara şunu yaparız' diyor. Diğeri 'Terörle mücadele yasası kaldırmazsa savaş kapıdadır' diyor. Savaş çığırtkanlığı yapıyor. Türkiye'de Kürdistan var mı? Irak'ın kuzeyinde var. Çok seviyorsan oraya git. Türkiye'de böyle bir bölge yok. Bunların hedefi ülkemizi bölmek. Biz Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü için canımızı vermeye hazırız.
EZANIN ISLIKLANMASI
İki kere iki dört. Twitlerde bazı mesajlarda garip garip şeyler var. Ana muhalefetin sözcüsü bu polislere karşı yapılmış bir tepkidir diyor. Bir defa bu hazırlık nereden? Hepiniz düdüklerinizle oraya geliyorsunuz, ezan okunuyor bunlar öttürülmeye başlıyor. Bu milletin kırmızı çizgisi ezan, bayrak ve vatandır. Bundan taviz yok. Değerlerimize yönelik her türlü saldırı beka tartışmasından bağımsız düşünülemez. Bu olayı duyunca Ankara'daydım. Hemen valimizle bağlantı kurdum. Toplantı ve gösteri yürüyüşleriyle alakalı bir müracaatları var mı? Dediler ki, yok. Bunlarda zerre kadar düşünce olsa hemen valiliğe müracaatını yaparsın, size uygun yerlerde yürüyüş, toplantı için size izini verir, orada toplantınızı, gösterinizi yaparsınız. Ben istediğim yerde yaparım dersen, hayır! O bir defa kamu düzenini bozmaya yönelik eylemdir. İstiklal Caddesi'nin değişik yerlerinden buraya girmeye çalıştılar. Gezi olaylarında da bunu yaptılar. Cam çerçeve kırdılar. Otobüsü yaktılar, Türk bayrağını yaktılar.
"TAKSİM'DE CHP BAYRAKLARI İLE O PAÇAVRALAR YAN YANAYDI"
Zaten onların ezana, bayrağa saygısı yok. Ben meydanlarda da gösteriyorum. Gezi olaylarında CHP'nin bayrakları ile diğer malum kolkola gezdikleri siyasi hareketin paçavraları yanyana Taksim meydanına çekildi. Atatürk anıtının olduğu yere çekildi. Bunları görmeyelim mi? Aynı meydanda bayrağımız yakıldı. Bunları görmeyelim mi? Bunlar ezan saatinde bunu planlıyorlar. Müracaatın olmadığı gibi bu şekilde gösteri ve yürüyüşlere müsait olmayan bir yerde bunu yapıyorsunuz. Akşam 19.00 civarında bunu yapıyorsunuz. Eğer bu ülke hukuk devleti ise herşeyin hukuk içerisinde yürütülmesi gerekir. Bu hukuk bana hangi hakları tanıyorsa vatandaş olarak buna uymak zorundayım. Polis, jandarma vatandaş daha huzur içinde yaşamı sürdürsün diye var.
"ŞANLIURFA'DA BİZ DE KADINLAR GÜNÜ'NÜ KUTLADIK"
Orada CHP'li bir kadın, geçmişte ezana karşı tivit atmış birisi. Bunlar bayrak, ezan düşmanı. Kadınların arkasına saklanarak adeta siyasi bir kumpanya düzenlemeye kalktılar. Bir yerde bu işi açık tutarsanız bunun önüne geçemezsiniz. Biz de 8 Mart Kadınlar Günü'nü kutladık. Şanlıurfa'da kutladık. Salon tıklım tıklım doldu. Sanatçılarımız geldiler, kendi sunumlarını yaptılar. Biz de konuşmalarımızı yaptık. Bunu böyle de yapabilirlerdi. Ama onlarda böyle bir anlayış yok.
Haliç için bize enteresan teklifler geldi. Burayı biz dolgu merkezi haline getirelim. Hafriyatları buraya dökelim, bu gidişle burada kayma olabilir, felaketler yaşarız. Biz birçok yerde uluslararası camiayla irtibatlar kurduk. Neticede biz burayı temizleriz, siz bize yeter ki, buradan çıkacak çamuru, balçığı nereye naklederiz, yardımcı olun. Alibeyköy'de devasa taş ocağı vardı. Kullanılmaz durumdaydı. 9,5 kilometre Haliç'ten oraya mesafe vardı. Pompaj sistemleriyle balçığı, çamuru oraya pompaladık. Fen İşleri'ne bakan genel sekreter yardımcım Prof. Dr. Adem Baştürk hocamız vardı. Kendisi ilgileniyordu. Burada adeta tülbent gibi yaygın bir şey var, bu tülbentin üzerinde balçık kalıyor. Oradan süzülen kirli su tekrar diğer bir pompajla Haliç'e aktarılıyor.
"2040 YILINA KADAR SU SORUNU OLMAYACAK"
Bu ruh adayımız Binali Yıldırım Bey. Benim o zaman İDO genel müdürümdü. Güçlü bir kadromuz vardı. İSKİ'nin başında Veysel Eroğlu bey vardı. İstanbul susuzdu. O zaman doğanlar, o zaman oy kullanamayanlar İstanbul'un susuzluğunu bilmiyorlar, çöp dağlarını, hava kirliliğini bilmiyorlar. Bizler suyu 194 kilometreden Istranca tarafından getirdik. Aynı şekilde bir o kadar uzaklıkta Melen'den Anadolu yakasına getirdik suyu. Bir tarafta bir sıkıntı yaşarsak diğer taraftan takviye yapalım. Boğazın altından hat geçirdik. Bir tarafta bir sıkıntı yaşarsak deplase edelim. O zamanlar dedik ki, '2040'a kadar İstanbul'un su sorunu olmayacak'. Bu ruh oradan geliyor. CHP zihniyeti tankerlerle su getiriyordu. Benim garip vatandaşım oradan su kapabiliyorsa su kapıyordu. O zamanki CHP belediye başkanı bulutları bombalamayı kafaya koydu. Sonra Yalova'dan tankerlerle getirmeye kalktı, o su Kuruçeşme'ye anca yeter.
"ÇÖP DAĞLARI VARDI, VAHŞİ DEPOLAMA VARDI"
Çöp dağları vardı, vahşi depolama vardı. Biz modern depolamayı kurduk. Hava kirliliği vardı. Gazeteler maske dağıtıyordu. Ben cezaevine girdiğimde 1 milyon 250 bin haneye doğalgazı ulaştırmıştık. Sayın Sözen'den 50 bin haneye ulaşılmışken görevi devraldım. Ümraniye'de çöp dağı patladı, 39 vatandaşımız orada öldü. Onun için çöp, çukur, çamur diyoruz. Yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar da var. Bunların tam aksine bizim yerel yönetimdeki belediyecilik ruhumuzdur. En basitinden Allah rahmet etsin, merhum Demirel ile 1. köprü, merhum Özal'la 2. köprü, biz üçüncü köprüyü yaptık. Biz denizin altına yine girmiyoruz dedik. Marmaray'ı denizin altına yaptık. Sadece raylı sistem olmaz, lastikli sistem için de Avrasya Tüneli'ni yaptık. Bu AK Parti'nin yerel yönetimdeki ruhudur.
"İSTANBUL-İZMİR ARASI 3,5 SAATE DÜŞECEK"
İstanbul-İzmir arası 3,5 saate düşecek. Kanalistanbul'la ilgili olarak inşallah bu yıl içerisinde ihalesini yapacağız. O da İstanbulumuza ayrı bir zenginlik katacak. Kanalistanbul adeta Suveyş, Panaman'dan sonra çok daha farklı bir proje olarak hazırlandı. Proje muhteşem. Planlı bir yapılanmanın da olacağı bir proje olduğu için İstanbulumuza ayrı bir güzellik katacak.
"ARTIK KRİZLER GERİDE KALDI"
Artık bu krizler geride kaldı. 2019 tam aksine ateşlemenin yapılacağı, kalkınmanın çok daha iyi noktada olacağı yıl. 2019 güncel verileri ekonominin ılımlı bir toparlanma eğilimine işaret ediyor. Artan ihracat ve turizm gelirleri var. Bunlar büyümeyi besleyen ana kalemler. Nisan itibarıyla yapısal reformlarla süreci güçlendireceğiz. Cari açığı azaltıyoruz, katma değer üretimini de arttıracağız. Milletimizin refahını yükseltecek politikaları emin adımlarla uygulamaya devam edeceğiz. Bizim petrole vs. bağımlılığımızı cari açığımızı olumsuz etkileyen faktörlerdir. Savunma sanayinde attığımız adımlar kendi yerli üretimine geçişimimiz lehteki dönüşümümüzdür. Savunma sanayi ürünlerinde geçen yıl yaklaşık 2,5 milyar dolar gibi girdimiz var. Bu gittikçe artacak. Şu anda sermaye piyasalarına baktığımızda ilk iki ay içerisinde giriş 600 milyon doları buldu. Yatırımcının bu noktadaki algısı olumlu istikamette gelişiyor. Muhalefet bizim ülkemizde içimizdeki en büyük olumsuz tetikçi. Bunun gayreti içindeler.
"IMF'YE BORCU ÖDEDİK, DAHA SONRA IMF BİZDEN BORÇ İSTEDİ"
Küresel ekonomide artan zorluklara rağmen Türkiye ekonomisi ikinci çeyrekten itibaren pozitif tabloyu yakalacaktır. Her şeyden önce IMF'in bizim kapımızı çaldığı dönem CHP iktidarı dönemidir. İktidara geldiğimizde 23,5 milyar dolar borçla devraldık. 2013 Mayıs'ında IMF'e borcu bitirdik. IMF bizden borç istedi, 5 milyar Avro. Arkadaşlar sordu, verin dedim. Ama dedi, bugün borç alan yarın talimat alır. Baktılar ki çılgın Türkler geliyor IMF o borcu almadı. Biz borcu sıfırladık. Merkez Bankamızın tırmanışı devam etti. Döviz rezervi 100 milyar doları yakaladı. Şimdi biz onu 136 milyar dolar çıtaydı, orayı geçeceğiz.
NETANYAHU'NUN SÖZLERİ
Netanyahu malum yaklaşan bir seçim var. Netanyahu İsrail'de yolsuzluklara, rüşvete bulaşmış. Bu şaibeyle dolaşan birisi durumda. Türkiye'de hapislerde gazeteciler vs. diye bir yerlerden girerek suyu bulundurmaya çalışıyor. İsrail'inde demokrasiyle ilgili bir ülke gibi anlatıyor. Sen kime neyi anlatıyorsun Netanyahu! Bizim ibadethanelerimize postallarınızla girecek kadar seviyesizsiniz, kadınlara, çocuklara zulmedecek kadar vicdansızsınız. Bunun neresi demokrasi? Orada inanç, düşünce, fikri özgürlük yok. Şu anda tüm vatandaşların değil o sadece Yahudi halkının ulus devletidir. Tüm halkının olması mümkün değil. Kendi vatandaşlarının 1. ve 2. sınıf olarak kategorize eden tek söylenecek İsrail'dir. Bu ırkçı yaklaşımı biz kınıyoruz. Batılı ülkelerin Harem-i Şerif baskını konusunda hala ne yapacaklarını merak ediyorum. Orası sadece Müslümanların değil aynı zamanda Hıristiyan dünyasının kutsal mabedi konumunda.
"BEN DAHA ÖNCE DE BAŞBAKANLAR GÖRDÜM AMA BÖYLESİNİ GÖRMEDİM"
Bizim ilk kıblemiz Mescid-i Aksa'dır. Biz her zaman Kudüs'ü Türkiye'nin kırmızı çizgisi olarak görürüz. Bu ecdadımızla başlayan, Sultan Abdülhamid'in bu noktada önemli vurgusu var. Orayı para pul gibi meselelerle almaya yönelmemiş. İsrail'in oldubittileriyle mücadele etmeyi sürdüreceğiz. Belediye başkanlığı döneminde hukukumuz iyiydi. Başbakanlık dönemimizde orada kazılar yapılıyordu. Oradaki arkeolojik kazılarla oraların geleceğine yönelik akla hayale gelmez adımların atıldığını gördük. Kudüs'le ilgili hassasiyeti olan tüm dünyaya bu kitabı dağıttım. BM dahil İslam ülkelerine hepsine gönderdim. Şu anda İslam ülkelerinde buna duyarlı davrananların sayısı çok çok ileri derecede değil. Bizim milletimizin oraya bakışı hiçbir ülkede yok. Netanyahu seçimler yaklaşırken şu anda o çılgına döndü. Ben daha önce de orada Başbakanlar gördüm. Böylesini görmedim.
Bizi belki tahrik etmeye çalışıyor. Biz bu tahrike gelmeyiz. Benim ülkemde hahambaşı temsilcisi varsa biz o oyuna gelmeyiz. Din özgürlüğüne saygı göstermediğini ortaya koymuştur.Bu adama dünyada birçok siyasi lider kırmızı halılar sererek karşılıyor. Biz o şekilde yapamayız.
"S-400 KONUSUNDA BİZ BU İŞİ BİTİRDİK GERİ ADIM ATMAYIZ"
Bizim için aslolan birinci derecede Türkiye'nin güvenliğidir. Biz güvenlik meselesinden taviz veremeyiz. Güney sınırımızdan ülkemize yönelik gerçek bir tehdit var. Şu anda Suriye'nin elinde bu tür silahlar mevcut. Böylesi bir tehditle karşı karşıya kalan bir ülke, biz de ülkenin güvenliğimizi teminat altına almamız lazım. Biz ABD'den patriotları istedik, kongre müsaade etmiyor dediler vermediler. Çalışmamızı başlattık, Rusya olumlu bir tavır sergiledi. Faiz oranları, kredi temini, ortak üretim noktasında Rusya'nın bize karşı yaklaşımı çok çok olumluydu. Bunu da Temmuz'a çektiler. Biz bu işi bitirdik. Geri adım atmamız sözkonusu değil. Ben bunu sayın Trump'a söyledim. En sonunda bana hak verdiğini söyledi. Eğer ortak üretim, kredi noktasında fizıbıl olursa sizlerle de patriot adımını atabiliriz dedik. Savunma bakanlarımız karşılıklı olarak birbirleriyle görüşmeleri devam ettiriyorlar. Temmuz ayı S-400 noktasında çok önemli.
"BU İŞİN AFFI YOK! ONLARIN UÇAĞI KALKARSA BİZİMKİLER DE KALKAR"
Yunanistan'ın S-300'leri var. Bulgaristan'da da var. Yunanistan NATO üyesi. Slovakya'da var. Türkiye olunca niye? Bunları hep onlara aktardık. Şu anda yol haritamızı belirlediğimiz gibi yürütüyoruz. Kullanılmıyor diye bir şey yok. Şurada bizim uçaklarımız Ege'ye kalktığı zaman anında Yunanistan'da uçaklar da kalkıyor. Biz kaldırınca niye kalkıyor. Bunlar turistik değil. Bu işin affı yok. Eşşeği sağlam kazığa bağlayalım ondan sonra Allah'a havale edelim.
"FAZIL BEY 29 EKİM'DE BİR BESTE YAPACAK"
Fazıl Bey'le de oradaki buluşmamız, o davet önemliydi. Birçok şeyler de söylendi. Mesajlar atıldı, yıldırmaya yönelik. Arkadaşlara 'gideceğim' dedim. ABD'den senatör o gün misafirimdi. Kendisine dedim ki, 'yogun programın yoksa buradan beraber gidelim' dedim. O da kırmadı, geldi. Çok çok memnun oldu. Trump'a da anlatmış. Bana söyledi. Ben tabii kendisinden özellikle 29 Ekim için şöyle bir beste yapmasını istedik, o da bir beste yapacak. Onu da ayrıca bir iki parçasıyla destekleyerek bize 1 saatlik sunumu olacak. Çünkü bizim hakikaten salon muhteşem. Diyebilirim ki tam bir opera binası oldu. Eksikleri olabilir. Ülkemizde onun benzeri yok henüz. Fazıl Bey'in de orayı beğeneceğine inanıyorum.
"AKM'Yİ YIKTIK YERİNE ÇOK BÜYÜK MUHTEŞEM BİR YAPI GELİYOR"
Atatürk Kültür Merkezi'ni yıkmak istediğimde çok tepki aldım. Depremle ilgili raporlar gelmesine rağmen malum tipler direndiler. Gezi olaylarında oraya ne tür pankartların asıldığını biliyorsunuz. Bölücü terör örgütünün başının resmini astılar. Orayı yıktık, yerine çok büyük muhteşem bir projeyi hayata geçirmeyi planlıyoruz. 2 yıl içinde bitecek. Harbiye Kongre Merkezi'ni 11 ayda bitirdik. Daha büyüğünü yapacağız. 3 bin kişilik o dev salonu yaptık. Orası da yarı operadır. Öbür tarafta malum o tiyatro merkezini yaptık. Her ikisi birbirinin mütemmimi oldu.
"ÜLKEMİN BÜTÜN ÇOCUKLARI BENİM TORUNLARIMDAN FARKIM YOK"
Ucuzu söylüyorsun sen, 2 yumurta kırmak ne demek. Her zaman yapıyoruz. Evdeki arkadaşlar hazırlığı yapıyorlar. 3 yumurta gerekir. Bazen kavurma, bazen pastırma. Hayatım benim çocuklarla. Çok seviyorum, hakikaten çocuklara karşı duygularım farklı. Elhamdülillah 7 torun sahibiyim. Rabbim daha fazlasını lütfeder. Torunlar evlatlardan daha fazla seviliyor. Ülkedeki bütün çocukların hepsi torunlarım gibi oluyor. Onlarla bütünleşmek için erkek çocuklara araba, kız çocuklarına bebek dağıtarak gidiyorum. Onlar da benim bu hususiyetimi bildikleri için otobüsü gördüklerinde yolun kenarına geliyorlar. Anneler de geliyor. Çaya ilgi yok, arabaya ilgi var. 'Çocuğuma bir araba, bebek', yaşlı teyzeler 'torunuma bir araba, bebek' diyorlar. İnşallah bu güzellikler baki olur. Bu sevgiler aynı şekilde kalıcı olur. Birliğimiz, beraberliğimiz daim olur. Meydanlarda Rabiamız dediğim tek millet, tek vatan, tek bayrak, tek devlet. Bir olacağız, iri olacağız, kardeş olacağız, hep birlikte Türkiye olacağız. Başka yolumuz yok.
"3600 EK GÖSTERGE SEÇİMLERDEN SONRA PARLAMENTOYA GELECEK"
Ankara Şehir Hastanesi, sadece Türkiye'nin değil Avrupa'nın bir numarası. Belediye başkanlığından bu yana bu hayalle yaşadım. Kan tahlilleri vesaireyi seri bir şekilde yapıp, neticesini ilgili yerlere gönderebiliyor. Farklı yerlere de gönderebiliyor. En ileri teknoloji. Bu ister istemez bizim doktorlarımızı çok çok mutlu ediyor. Bundan dolayı, bu teknolojiyi yakalan bir ülke olarak mutluyuz. Bizim sadece doktorlar değil askerlerimizi, jandarmamızı, polisimizi, öğretmenlerimizi, din görevlilerimizi kapsayan bu 3600 Ek Gösterge ile bir beklenti var. Bu beklentiyi de inşallah parlamentonun açılışından sonra gündemimizde. Arkadaşlarımız çalışmaları yaptılar. İnşallah hayata geçireceğiz ve bu sıkıntıyı aşmış olacağız. Bunun vaadini yaptık, hayata geçirmesini de inşallah bu yıl içinde gerçekleştireceğiz. Bu vesile ile de tekrar tüm doktorlarımızın, sağlık çalışanlarımızın tıp bayramını kutluyorum.