AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz, seçim sonuçlarına itirazlara dair açıklamalarda bulundu.
İşte açıklamadan satırbaşları:
Rakamlar havada uçuştu. Herkes farklı rakamlar ortaya koymaya başladı. YSK'nın rakamları da vardı. O gece Ekrem İmamoğlu önde görünüyordu. 27-28 binli rakamları telaffuz ediyordu. O sisteme veri gelmeye devam ediyordu. Az sonra ortaya koyacağız, maddi hatalar yapılmış. Onun için YSK'nın verileri çok ham veri ve o maddi hataları ve rakam oynatmalarını içermeyen bir veriydi.
GEÇERSİZ OYLARIN TAMAMI SAYILDI
İstanbul'da bir durum değerlendirmesi yaptık. Bu farkın neden ileri gelebileceğini anlamaya çalıştık. Ve üç aşamalı bir çalışma gerçekleştirdik. Birincisi, maddi hataların düzeltimi cihetine gittik. Geçersiz oyların sayımını istedik. Üç, bütün oyların sayımını istedik. Bütün oyların sayımını istedik ama sadece 4 ilçede tamamen sayımına, 2 ilçede de birer seçim kurulunda karar verildi. Bunlar; Çatalca, Silivri, Maltepe, Çekmeköy… İki ilçede de ikinci seçim kurulları. Bunların dışında kalan bütün ilçelerde sadece geçersiz oylar sayıldı. Sadece geçersiz oy sayımıyla AK Parti lehine düzeltilen oy 5 bin 594.
Tabi bir yandan maddi hata düzeltimi, yine tüm oyların sayımına ilişkin düzeltmeler yapıldı. Geçersiz oyların tamamı sayıldı. Hata düzeltme yoluyla neleri düzeltebileceğimiz konusunda kafa yorduk. Ama tüm sandıkların sayımı anlamında sadece yüzde 10'una tekabül eden sayı gerçekleşti. İstanbul'daki bütün sandıkları baz aldığımızda, tamamının sayımına ilişkin söylüyorum yüzde 10'u sayıldı. Sonuçta ne oldu? Bugün de rakam değişmemiş 13 bin 800'lerde. Gün gün aradaki farkın nasıl eridiğini size gösterebilirim.
KESİNLİKLE BİZİM FARK EDEMEYECEĞİMİZ, BİR TAKIM KANUNSUZLUKLAR YAPILDI1 Nisan'da 29 bin 408 oy farkıyla biz öndeyiz diye açıkladı. YSK da 27 bin 889 gibi bir rakamla CHP'nin önde olduğunu gösteriyordu. Bizim iddiamız da bizim önde olduğumuz şeklindeydi.
Hemen 2 Nisan'da bu fark 24 bine inmiş, bugün itibariyla 13 binli rakamları telaffuz ediyoruz. Peki hiçbir şey olmadıysa sandıkta nasıl bu kadar oy aşağı düştü? AK Parti'nin lehine kayıtlara geçildi ve fark azalmış oldu? Hiçbir şey olmasa bile biz diyoruz ki kesinlikle bir şeyler oldu. Kabul edelim, bizim de cumhurbaşkanımız da açıkladılar. Bence bir parça kusurumuz vardı. Fakat ortada kanunun dışına çıkan, bizim kesinlikle fark edemeyeceğimiz, seçimden önce fark edemeyeceğimiz, seçim günü fark edemeyeceğim bir takım kanunsuz işlemler yapıldı. Bu kadar net.
'BEN CHP'NİN TAVRINI KESİNLİKLE ANLAMIYORUM'
İtiraza konu olan hususları da ana hatları ortaya koyalım. Az önce dedim ki; kesinlikle partilerin denetimine uygun olmayan, müsait olmayan alanda bir şeyler oldu. En fazla da sandık başkanlarına ilişkin hususu dikkate alarak söylüyorum. Bu çok önemli bir nokta. Ben CHP'nin tavrını kesinlikle anlamıyorum. Ben şunu demiyorum, baştan sona CHP kurguladı, bu usulsüzlüğü yaptı yaptırdı iddiasında değilim. Ama bu oldu ve belgeleriyle ortaya koyuyoruz. CHP'ye de düşen, bu kadar kanunsuz iş ve işlemleri onların da takip etmesidir. Neden? Eğer biz bu sistemi arındıramazsak, bu hataları, şüpheleri; bundan sonraki seçimlere ilişkin soru işareti kalır. CHP yaptı demiyorum ama bu iş CHP'ye yarasın diye yapıldı, İmamoğlu'na… Sırf İmamoğlu'na yarasın diye yapıldı diye bir seçimin şaibeyle arkada kalmasına hiçbir partinin gönlünün razı olmaması gerekir. Biz diyoruz ki organize usulsüzlük yapıldı. Seçim işleri yolsuzluğu yapıldı. Çok net bunları bilerek, belgeye bilgiye dayalı olarak söylüyorum.
13.03.2018'de hemen önce değiştirdik. Niye değiştirdik? Bundan önceki sistemde, sandık başkanlarına ilişkin yer yer şikayet geliyordu. 4 siyasi parti liste veriyordu, orası hazırlıyordu, o listeyi kaymakamlığı alıyordu. Kaymakamlığın da verdiği liste iktidarın işine yarar gibi düşünülüyordu. Onların içinden kurayla çekilmesi gerekiyordu. Ama uygulamada, kaymakamlıkta hazırlanan listeler işleme konuluyordu.
"BİZ HAKİMİN YAPACAĞI İŞLEMLERDE KANUN DIŞINA ÇIKABİLECEĞİNİ NASIL ÖNGÖREBİLİRİZ?"
Belki dünyada eşi yok diyebilirim. Dedik ki, biz sandık başkanlarını çok objektif ve hukuk kurallarına uygun bir şekilde sandık başkanlarının belirlenmesini sağlayacak düzenleme yapalım dedik. Biz o sistemin öyle kalmasını sağlayabilirdik. Bize kimse de bir şey demezdi. Ama bu böyle olmuyor. Bir bakıyorsunuz bir partili geliyor, o sandık işlemlerinden anlamayan biri oluyor, partizanca da davranabiliyor, sandık başındaki işlemler salim yürütülemeyebiliyordu. Dedik ki bu bir kamu görevlisi olsun, iki bu kamu görevlilerini mülki idare belirlemesin. Mülki idare sadece listeyi teslim etsin. Onların içinden sandık başkanını ve resmi memur üyeyi, seçim kurulu başkanı çeksin kurayla dedik. Seçim kurulu başkanı kim? O ilçenin en kıdemli hakimi. O da sistemde otomatik olarak belirleniyor. Biz o ilçenin en kıdemli hakimin yapacağı işlemlerde tamamen kanunun dışına çıkabileceğini nasıl öngörebiliriz?
Kanun diyor ki, mülki idare amiri teslim edecek, iki kura çekilecek, üç iki katı oranında çekilecek, dört kura çekildikten sonra sandık başkanı olarak görev yapamayacaklar varsa, engeli olanlar varsa; TSK personeli olabilir, polis olabilir, adam yurt dışında ameliyathanede olabilir. Bu engeli olanlar varsa iki kat çekmişiz ya, onları ayır, kalanlardan sen istediğin gibi yerleştir. Ama kamu görevlisi ve engeli olmayanların arasında. Sonra memur üyeyi de aynı bu şekilde yap diyor.
'BUNU AYIKLAMAK HEPİMİZİN BOYUNUN BORCUDUR'
Olan ne? Tamamen kanun dışı bir iş yapılıyor. Herkesin yapması gereken şu. Ortada çok açık, çok net bir hüküm var, bir kanun maddesi var. 298/22-23. Buna nasıl uymaz bir seçim kurulu hakimi diye hepimizin bas bas bağırması gerekiyor… Allah göstermesin yarın başkaları da başka şey yapar. Nasıl olsa herkesin yaptığı yanın kar kalıyor anlayışıyla yapar. Biz seçim sistemine güveniyoruz. Seçim mevzuatımıza da güveniyoruz. Burada olan seçim mevzuatının dışına çıkmaması gereken birilerinin, ya kendilerinin çıkması ya da onların çıkmasına sebebiyet veren birilerinin oralarda varlığıdır. O zaman bunu ayıklamak hepimizin boyunun borcudur.
'KAMU GÖREVLİSİ OLMAYAN TOPLAM SAYI 19 BİN 623'TÜR'
Sandık kurullarına, başkanlarına ilişkin bir takım rakamlar veriliyor. Bakınız, kamu görevlisi olmayan toplam sayı 19 bin 623'tür. Normalde 31 bin 280 sandık var. 62 bin 560 kamu görevlisi görevlendirmemiz gerekirdi. Ama bunların 19 bin 623'ü kamu görevlisi değil. Çok ilginç bir şey. Peki kamu görevlilerinin içerisinde, görev yapmasına engel olan kişiler var mı? Var. Tek tek belirledik, kamudan ihraç edilenler var 12 kişi. Bakın görevden uzaklaştırılanlar, emekli olanlar var, askeri personel var 32 kişi biz tespit ettik. Bunlar askeri personel, asker değil. Bahçıvan, hademe, aşçı. Bunları getirmişler, kesinlikle yapmaması gerekirken sandık başkanlığında görev vermişler. İşsiz olanlar var, banka sandığına bağlı SSK'lılar var, belediye şirketinde işçi olanlar var, SSK'lı olarak diğer şirketlerde çalışanlar var. E şimdi oldu mu? 19 bin 623.
'AKŞAM BİR ARKADAŞ ÖRNEK VERDİ…'
En son milletvekili seçiminde en fazla oy almış ve orada seçime katılan 5 siyasi parti kurula üye veriyor. Partilerin verdiği üyelerden bahsetmiyoruz. Bu tam kanunsuzluk anlamına gelmez mi? Akşam bir arkadaş örnek verdi. Vermek istemezdim ama hafızamda. Dedi ki birisi… Ben şimdi gittim Valiliğe, güvenlik sebebiyle silah ruhsatı isterim dedi. Sonra valinin imzası diye oradaki hademe imzaladı verdi, silah ruhsatı verdiler. Polis beni çevirdi, valinin imzalamadığı anlaşıldı. Ne olur? Ruhsat iptal edilir, silah geri alınır. Ve yeni bir dosya hazırla başvur.
O kişi valinin imzaladığını biliyor. Kişinin kendisi imzalamıyor. Seçmende sorun yok yani. Vali adına başkası imzalıyor ve bunun imzaladığı ancak polis çevriminde ortaya çıkıyor. CHP diyor ki; ruhsat var ne yapalım diyor. Var da kardeşim imza doğru değil. CHP'nin yaptığı doğru değil. Biz de diyoruz ki bu geri alınması gerekir, yeniden ruhsat için başvurulması gerekir. Seçimin iptali yolunun denenmesi gerekir diyorum. Bu kadar net.
'ORGANİZE USULSÜZLÜK OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUZ'
Bir başka iddiamız var. Sandık başkanlarının kamu görevlilerinden olmaması iddiamız başlı başına çok önemli bir iddiadır ve bunun temelini temin etmektedir. Biz sandık başkanları ve memur üyeleri üzerinden, organize usulsüzlük olduğunu düşünüyoruz.
Bakın bir iddiada bulunuyoruz. İddia değil aslında kanuni temeli olan gerçeği ifade ediyoruz. Bu seçimlerin temelini sandık sayım döküm çizelgeleri-cetvelleri oluşturur. Neden? Seçim günü torbalar sandık başkanları tarafından teslim alınır. Bütün sistem sandık başkanları üzerinden yürüyor. O torbaları ne yapıyor? Adam kamu görevlisi değilse ne yapıyor? Kimsenin bildiği yok. Kamu görevlisi olması gerekiyor ki o bilinçte olsun. Alıyor ama sonra seçimden sonra da, sayımdan sonra da bu işin temelini sayım döküm cetvelleri oluşturuyor. Hem kanun çok net hem genelge çok net.
İki üye eline şunu alır, sayım döküm cetveli. Sandık başkanı okur, iki üye tık atmaya başlar. Aynı anda iki üye. Sonra bunlar karşılaştırılır çelişki varsa tekrar bir kez daha okunur, bir kez daha aynı işlem yapılır. Neden? İtiraz olursa buna dayanacağız, bu önemli diyor. Kanuni olmazsa olmazları var. mühür olacak, barkod olacak, isim olacak, imza olacak, rakamlar yazılmış olacak. Peki olan ne? Bak sandık sonuç tutanaklarına gelmedim. Geçen sefer CHP'nin yaptığı mühürsüz sandık tutanağıydı. Ben ondan bahsetmiyorum. Ben esas unsur sayım döküm cetvelinde acayip fazla miktarda usulsüzlükler, eksikler var. bunların sehven olması da mümkün değildir. Bunlar kasıtlı ve organize bir şekilde yapılmıştır.
Bu kadar şeyin üst üste gelmesi mümkün müdür? Mühürsüz oyların adeti 5 bin 388. Sayım döküm cetvellerinden 5 bin 388'i mühürsüzdür. 694'ü imzasızdır. 214'ü boştur. 498 tanesi eksiktir. 919 tanesinde sayı ve rakam yoktur. 1335 tanesinde bir takım eksiklikler söz konusudur. Bir seçimde bu kadarının olması mümkün müdür? Keşke CHP de kendisine sorsa. Ve keşke hep birlikte bunun mücadelesini versek. 31 bin 280 sayım döküm cetveli var, iki ile çarpın. Birini eline alıyor, birini torbaya koyuyor. 62 bin 560 adet oluyor. bunların yarısı 31 bin 280 tanesi sandıklara yerleştiriliyor, kalan 31 bin 280'i seçim kurullarına veriyor. Seçim kurulları tarıyor, partilere veriyor. Peki olan ne? Torbayı açıyorsunuz sayım cetveli yok. Sisteme girememişler yok. Biz neyle karşılaştıracağız dedikçe, boş girmişler, isimsiz girmişler, mühürsüz girmişler. 10 bine yakım sayım döküm cetveli sorunlu, temel çöktü.
'DURUM O KADAR VAHİM Kİ, ÇOK SU GÖTÜRÜR GERÇEKTEN'
Durum o kadar vahim ki, çok su götürür gerçekten. Zaten biz onun için diyoruz ki 298 sayılı yasanın 130'uncu maddesi diyor ki, "Seçimin sonucuna müessir olaylar ve haller sebebiyle olağanüstü itiraz kullanılabilir" Burada tam kanunsuzluklar var. sandık başkanlarından sonra en önemli konu bu konuydu dedim. Sayım döküm cetvellerinin usulsüz, yanlış olduğunu ortaya koymaya çalıştım.
Peki bir diğeri; biz dedik ki her seçimde ileri sürülenlerden bir tanesidir. Bundan önceki seçimlerin hiçbirinde, sayım döküm cetveline dayandırılan usulsüzlük ortaya çıkmamıştır. Şimdi her seçimde, daha çok işletilen olağan olan hususa geldi sıra. Nedir o? Kısıtlılar, ölüler, cezaevi seçmeni, hükümlülerin listede yer alması meselesi…
Diyor ki bir CHP'li yetkili, "Tamam da kısıtlıların oy kullandığını nereden biliyorsun" diyor. Biz zaten YSK incelesin diye diyoruz. Hukukçular biliyor, ileri sürdüğünüz her şey doğru olmayabilir. Siz ileri sürersiniz, karar verecek makamlar araştırır, dosyayı tamamlar karar verir. Önceki iki şey o kadar bariz ki, bunlara bir eleştiri… 'Bu yeterli değil mi' diyorlar da, 'sandık başkanlarında kanunsuzluk yapılmamıştır' demiyorlar.
İptal edilen dört yer var arkadaşlar. Bu dört yerde de bunlara dayandırılmıştır. Daha çok kısıtlıların oy kullanması söz konusu olmuş. Yine bizim gibi iddia etmişler, YSK listeleri açmış, bakmış ki kısıtlılar oy kullanmış… Burada zikredilenler 2 bin 308 kısıtlı mahkeme kararı var. bir de mahkeme kararı olmayan, zihinsel engelliler var. 1229 ölü, 10 bin 290 cezaevi seçmeni 236 yerleşim yeri cezaevi olan cezaevi seçmeni 5 bin hükümlü olmasına rağmen seçmen listelerinde yer alanlar. Verdiğim bütün rakamlar İstanbul'a ilişkindir. Buradakilerin hiçbirinin karşısında 'oy kullanamaz' şerhi yoktur. Neden altını çiziyorum.
'PEKİ CEZAEVİ SEÇMENİ?..'
CHP'li yetkililer hep cevap verirken bir parça kamuoyunu nasıl yanıltırız diye yerden hareket ediyorlar. Bizim asıl işimiz gerçeği yakalamak olmalı. Düzeltiyorum, eğer yan tarafına oy kullanamaz şerhi düşenler olsaydı bu rakamlar 2-3 katı olacaktı. Onları ayırdık.
Peki cezaevi seçmeni? Hem cezaevinde seçmen, hem dışarda seçmen. Şerhi olan 10 bin 290 kişi. Cezaevinde seçmen ve oy kullanmış. Aynı kişiler, bu kadarı yanına şerh düşülmeden seçmen kayıtlarında var. Onların yerine de oy kullanılmış olabilir. Onu biz bilemeyiz, torbaların içinde, YSK açacak, bakacak. İptal edilen dört yerde de böyle oldu. Biz iddiamızı sunduk, sonra baktılar ki kısıtlılar oy kullanmış.
'BİR DE KAYIP OYLAR VAR…'
Bir de kayıp oylar var. Çok önemli bir dördüncü başlık olarak söylüyoruz. Yani bilmiyorum ilçe ilçe bir iki tanesini okuyayım. Devam edenin de böyle olduğunu anlamış olalım. Kayıp oy ve pusulalar var. Ataşehir 2324 ve 2325 nolu sandıklarda, 8'er adet geçersiz oy yok. 2326 sandıkta 10 adet geçersiz oy yok, 4 adet geçerli oy yok. 1 nolu sandıkta 4 oy pusulası yok. Yani 34 oy pusulası burada yok. Daha yüzde 10'u açıldı. Resmi belge haline dönüşüyor. İşte buralar kesinlikle hayali değil, net ve somut. Her birinin delilini tutanağını sunduk. Kadıköy 3021 3027 3028 sandıklarında birer adet…
Sandıkların hepsi açılmadı. Başka şey var, mühürlü olması gereken geçersiz oy kısmının mühürsüz olduğunu görüyoruz. Usulsüzlük o kadar fazla ki hiçbir seçimde olmadığı kadar. Sandık başkanları üzerinden bir seçim kurulunda birileri her türlü cezai müeyyideyi göze alarak bir şeyler yaptı diyorum. Sandık başkanları gözünü kararttı bir kısmı; hata eden de vardır o kadar haksızlık edemem. Sehven yanlış yapmış olabilir. Ama on binlerce hatanın, usulsüzlüğün hataya bağlaması mümkün değildir. o zaman sandık başkanları gözünü kararttı yer yer; iyilerini tenzih ediyorum. Bir kısım memur üyeler de böyle davranmış olabilir. Ama seçim kurulunda da gözünü karartıp bir şeyler yapmış olunduğunu ifade eden bir takım hususların varlığına işaret ediyoruz.
'BU İNCE İŞÇİLİK OLMADAN MÜMKÜN MÜDÜR?'
Oy sayım döküm cetvellerinden bahsetmiştim. Sayım döküm cetveli, burada Binali Yıldırım beyin aldığı oy 182. CHP'nin aldığı oy da 87. Diğer iki oyu alan Selim Kotil bağımsız… Mühürlü imzalı isimli rakamlı çetele tutulmuş nizamı sayım döküm cetveli. Arnavutköy 1187 nolu sandık. Peki, AK Parti'nin oyu sandık sonuç tutanağına nasıl geçmiş olacak onu göstereceğim size. Onun sandık sonuç tutanağı; işin bel kemiği. İmzalanıyor, mühürleniyor, hem seçim kuruluna, hem de üyelere teslim ediliyor. Bakın 182 oy CHP'ye gitmiş. Bizim 182 oyumuz CHP'ye yazılmış, CHP'nin 87 oyu Vatan Partisi'ne gitmiş. Bu ince işçilik olmadan mümkün müdür? Bu sehven yapılmış olabilir mi? İtiraz ettik, düzelttik.
Yine usulsüz bir işlem yapılıyor. İmzalar sandık kurulu başkanları tarafından önceden alınıyor. Sandık başkanı diyor ki, bu imzaları önce atalım, hızlıca yapalım vakit harcamayalım diyor.
Yine sayım döküm cetveli. Fatih, 3183 nolu sandık. Bizim aldığımız oy 116, CHP'nin adayı 151. Burada bizden fazla almış. Tutanakta da sorun yok, tertemiz çıkartmışlar. Ama aynı sandık seçim kurulunda girerken, verileri giderken oranın görevlileri memur olması gerekir o da… Herhalde dışardan birini getirip koymamışlardır. Orada girerken AK Parti'ye sıfır giriliyor. Sadece sandığın başında değil bunlar. Olacak iş değil. İki yerden kaynaklanıyor bütün bunlar.
BÜYÜKÇEKMECE'DEKİ İDDİALAR…
Büyükçekmece'de ne oldu? Çünkü seçimin yenilenmesine ilişkin olağanüstü itirazımız var. Bu dilekçemizde de yine oraya ilişkin bir bölüm oluşturduk. Ne olmuş? Büyükçekmece Belediyesi'ndeki bir işçi Mehmet Özgür Samanlı adında bir işçi, ilçe nüfus müdürlüğünde görevlendiriliyor. Ne zaman? 28 Mart 2017. Bizim iddiamız şu; bu iş son anda başlatılmadı. Benim kişisel tahminim şudur; 24 Haziran seçimleri öncesinde başlayan bir kurgu var. Ve bir çalışma var. Bu işler hataen değildir, adeta taamüden yapılmıştır. Siz soracaksınız ben öncesinde söyleyeyim. Niçin 24 Haziran seçimlerinde değil bu seçimlerde?
24 Haziran seçimlerinde en fazla 1 milletvekilineydi. Çok şey değişmiyordu. Ama bu ne kadar atımlık barutu varsa hepsini burada kullanalım, İstanbul'da el değiştirelim diye ne kadar imkanı varsa hepsini o güne hazırladılar. Bu işin beyin takımının kim ve kimlerden oluştuğuna dönük de çok konuşmamızda fayda var. Ama bu beyin takımı neresiyse, orası bütün güçleri birleştirmeyi becermiş. Yasal gayri yasal bütün yapılardan istifade etmiş. Bu işin içerisinde gerçekten birçok gayri yasal oluşumlardan alınarak görevlendirilen isimlerin olduğunu da düşünüyorum.
'İLK KEZ BİR ŞEY SÖYLÜYORUM…'
Ne demek istiyorsunuz, şunu diyorum. KHK ile ihraç edilmiş kişinin, hatta kamu görevlisi KHK ile ihraç edilmesi sebebiyle mazbatası iptal edilenler oldu. Hatta diyor ki, ben burada bir tartışma daha başlatayım. 298'nci yasanın 8'inci maddesi, kamu hizmetinden yasaklı olanlar seçme hakkına da sahip değildirler diyor kanun.
İlk kez bir şey söylüyorum; bir, kısıtlı olanlar. İki, kamu hizmetinden yasaklı olanlar. Az önce kısıtlı olanlar listede var dedim. Cezaevinde olanlara şerh düşülmemiş dedim. İki, kamu hizmetinden yasaklı olanlar… Peki kamu hizmetinden yasaklı olanlar için illa mahkeme kararı gerekir mi? Bence hayır. Önümüzdeki günlerde konuşacağız. Kanun çerçeveyi çizmiş, uluslararası sözleşmelerde de aynı şeyler var. İlla mahkeme kararına bağlı olması gerekmiyor diyor.
Büyükçekmece'deki işçi 28 Mart 2017 tarihinde görevlendirildi. 24 Haziran seçimlerinden önce çalışmaya başladılar. Bu kişi 7282 kişiyi İstanbul dışından veya Büyükçekmece'nin dışında seçmen kaydı yaptı, soruşturma devam ediyor. 3 bin mi 5 bin mi 15 bin mi ne olacak Allah nasip ederse göreceğiz. Diyeceksiniz ki, seçmen kaydında ileri sürülen rakam o kadar yok, 2 bin küsürlü rakamlardan bahsediliyor.
'YER YOK, BİNA YOK, KİŞİNİN KENDİSİ YOK, KİŞİNİN İMZASI YOK'
Diyor ki CHP'nin sözcüleri, 'Zaten çok az sayıda seçmen listesinde artış olmuş' diyor. 24 Haziran'dan bugüne 2310 seçmen artmış, doğru. Buradan baktığımda doğru haklı görünüyor. Fakat 24 Haziran'da seçmen olup da 31 Mart'ta seçmen olmayan 3349 kişi var. ne oldu bunlar? 24 Haziran'da seçmen olup da 31 Mart'ta başka ilde seçmen görünenler var 4 bin kişi var. 24 Haziran'da seçmen olup da 31 Mart'ta İstanbul'un başka ilçelerinde seçmen görünen 4 bin 100 kişi var. E demek ki bu sayı 2 binli rakamlardan ibaret değil.
Ne oldu orada? Burada olan, bir kişinin Sivas'ta bir seçmeni, İstanbul'da bulunan ve kullanmadığı eve seçmen kaydı alması değildir. Burada olan, Kayseri'de olan birisinin, İstanbul'daki yakınının yanına seçmen olması değil.
Orada yer yok, bina yok, kişinin kendisi yok, kişinin imzası yok. Onun yerine başkaları imza atıyor. Nasıl oluyor bu? 14 boş arsa kullanılarak. Belediyeden numarayı alıyor, boş arsayı ev gibi gösteriyor. Yer yer kişileri etkileyerek; çünkü orada da organizasyon var. 'Bu kadar seçmen bulacaksın' Bunları da konuşacağız. İki kişi tutuklu olacak bu dosyada. Daha kaç kişinin tutuklanacağı belli değil. Dosya devam ediyor, dosya açık.
'BU SEÇİM GÜVENLİĞİ HEPİMİZE LAZIM'
İstanbul seçimleri baştan itibaren şaibelidir. Kanun işlere imza atan herkesi ortaya çıkartalım. İstanbul seçimlerinin iptalini ve yenilenmesini istiyoruz.
Biz CHP'nin bu işin içinde olmadığını düşünmek istiyoruz. CHP de tavrıyla bu işin içinde olmadığını hissetsin istiyoruz. Ama CHP sadece İBB'yi almanın heyecanı içerisinde aslında o da ayağına kurşun sıkıyor. Neden? Bu seçim güvenliği hepimize lazım. AK Parti çok yüksek oy aldı, Cumhur İttifakı yüzde 52 gibi çok yüksek bir oy aldı. Bunlar küçümsenmeyecek rakamlar. Seçimden önce kime sorsak; bu kadar olmaz diyordu. Yerel seçimlerinin içinde 2014 seçimleri hariç, en yüksek oy aldığımız seçimler bunlar. Biz aslında zaferle çıkmış bir partiyiz.
Sayın Cumhurbaşkanımız 104 yerde miting yaptı. Ve bunun yanında o kadar fazla aralarda program yaptı ki, biz bu süreci dolu dolu geçirdik. Hamdolsun çok yüksek bir oy aldık.
Birileri 'bu işi şaibe altında bırakalım' diyen, Türkiye'yi bölmeye çalışan, Türkiye'nin kardeşlik iklimini bozmaya çalışan unsurlar da bunun içinde. Yarın CHP'ye de dönecek.
Bildiğimiz çok şey var mı? Evet. Ama bildiğimiz her şeyi söylemek zorunda mıyız? Ama önce onları damıtıyoruz, deniyoruz, tartıyoruz, ona göre kamuoyu ile paylaşıyoruz.
SORU: KAYIT DIŞI AKTÖR DEDİĞİNİZDE FETÖ'NÜN ROLÜ VAR MI?
YSK'nın sisteminden kaynaklanan, yazılımdan kaynaklanan bir şeyi fark etmiş değiliz. Böyle bir iddiamız baştan bugüne kadar hiç olmadı. Bizim elimizdeki verilere baktığımızda ve karşılaştırdığımızda, YSK'nın yazılımdan kaynaklanan bir şey görmedik. Sandık başındaki işlerden kaynaklanan ve o verilerin YSK sayfasına yanlış/kasten girilmesi sebebiyle ortaya çıkan rakamlar var.
Peki FETÖ unsurları bu işin içinde mi net bir şekilde konuşalım. Biz ilk günden beri söylüyoruz. Ben aslında size birkaç şey gösterebilirim. Diyorum ki 12 kişi FETÖ'den ihraç edilen, bu sandık başında rol almıştır. 9'u sandık başkanı 3'ü memur üye olarak. İki, bunu akşam söyledim; FETÖ'den mahkum olanların yakınları sandık başında rol alamaz mı dedi… Diyorum ki, yüzlerce binlerce kişi FETÖ'den ihraç edilenler, mahkum edilenlerin birinci derece yakınları, bunlar kamu görevlisi de değil önemli bir kısmı. Üç, biz o günden sonraki yöntemlere baktığımızda sosyal medya hareketlerine baktığımızda, bu işler sanki onların aktif şekilde rol aldığını gösteren işaretlerle dolu. Diyorum ki yüzlerce, binlerce isim var diyorum. Sonraki süreçteki refleksler, tarzlar var.
'FATİH PORTAKAL DA BİR VİDEO PAYLAŞMIŞ…'
Bir tane hadiseden bahsetmek istiyorum. Fatih Portakal; bunun FETÖ unsurlarıyla aynı anda söyledim ama bir ithamım yok düzeltmiş olayım. Birçok yerde döndü bu. Fatih Portakal da bir video paylaşmış, altına da 'pot üstüne pot kırmaya devam' demiş ve bir videomu yayınlamış. Ben Fatih Portakal'ın da başkasının oyununa gelmiş olabilir diyorum. Çok açık, bütün kameralar orada, canlı yayındayız. Ben basın açıklamasında bulunuyorum. Aşağı iniyorum, aşağı indikten basın mensupları bazı şeyler soruyor. Verirken bakıyorum ki, basın mensuplarının bir kısmına konuşuyorum. Özür diliyorum, diyorum ki bir kısmına has bir şey açıklamayayım… 'Arkadaşlar özür dilerim ya ben farkı söyleyip gidecektim' dedim. 'Nezaketsizlik oluyor, özür dilerim' dedim gittim…
Bunda ne var? Sanki biz bir takım kurgular içinde yansıtmanın anlamı ne? Fatih Portakal alıntılıyor. Bunu FETÖ unsurları hazırladı. Benim aklım durdu adeta. Bu belirgin olduğu için söyledim. Olan ortada, bakın isterseniz bunların videosunu, o kısmını değil tamamını alın. Birileri 'yakaladık' diyor, FETÖ unsurları servis ediyor. Bu kadarına pes doğrusu diyorum.
'AKLIM BU SEÇİMDE ALMIYOR BAZI ŞEYLERİ'
Ben anlamakta zorluk çekiyorum. Ben seçim işlerinin dışında çok alanda uğraş vermedim. 2002 yılından beri bu işlerle uğraşıyorum. Hukukçuyum, bütün hayatım bu işlerin içinde geçti. Aklım bu seçimde almıyor bazı şeyleri. Sandık başkanları konusundaki usulsüzlük her ilçede var.
İlginç istatistiklerden bir tanesi şu. Daha çok geçersiz oylar ilçe belediyelerine ilişkin olur. Burada 35-36-37 bin fark var. Ama ilçe oylarına kıyasla geçersiz olan oy sayısı büyükşehire ilişkin 31 bindir. Bu nasıl oldu? Ama odak büyükşehirdi, ilçeyle uğraşamadılar. Bir tarafa bütün enerjimizi sarf edelim dediler ve böyle davrandılar diye düşünüyoruz.
Bizim son dilekçemiz, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı oyları iptal edilsin ve buna ilişkin seçim yapılsındır… Bir de Büyükçekmece'ye ilişkindir.
'BİR HUKUKÇU OLARAK GERÇEKTEN ANLAMIYORUM'
YSK'nın kararı herkesi bağlar. Peki YSK, olumsuz bir karar verirse sizin yapacağınız başka ne var? Olumlu da olumsuz da verilse atacağımız adımlar var. bir hepsini belirleyip suç duyurusunda bulunacağız. Kimse, isterse AK Parti'nin içinden olsun. Çünkü seçim güvenliğini zedelemeye hiç kimsenin hakkı yoktur. Kim olursa olsun, isterse babamızın oğlu olsun kanunsuz işlere imza atan kişilerle ilgili suç duyurusunda bulunacağız. İki, kanun çok açık. Bir hukukçu olarak gerçekten anlamıyorum, kime sorsam da kimse anlamıyor. Yeni yasal düzenlemelere de ihtiyaç var diye düşünüyorum.
'SANDIK KURULU BAŞKANLARI VE MEMUR ÜYELERİNİ DENETLEME HAKKI PARTİLERDE YOK'
Biz, bizim elimizdeki belgeyi bilgi, inandıklarımızı yakaladıklarımızı yargıya intikal ettirmek gibi bir görevimiz var, onu yapacağız.
Hangi mülki amir olduğu belli diyorsunuz… Size çok ihtiyacımız var basın mensubu arkadaşlarımıza. AK Parti'nin lehine bir şey yapın diye değil. Gerçeği ortaya çıkartmakta fonksiyonunuz var. Baştan beri diyorum ki, mülki idare listeyi temsil etti ve bu listenin içinden almadı. Mülki idare yanlış teslim etseydi, seçim kurullarına atfedeceğimiz zerre kusur olmazdı.
İlçe seçim kurulu, sandık başkanlarını o listeden atar diyor o kanun. Mülki idareye diyor ki, sen de kamu görevlisi listesini vereceksin. İlçe seçim kurulu liste dışına çıkmıştır. Sandık kurulu başkanları ve memur üyelerini denetleme hakkı partilerde yok. Bu da belki mevzuatsal olarak bir sorun.
Mazbata konusu 2972 sayılı kanunun 22'nci maddesinde diyor ki, "Tutanaklar ilçe seçim kurulu tarafından birleştirilerek en çok oy alan aday seçilmiş olur." Şimdi kanunlar çok açık. Herkes kanunlara göre karar verecek.
İstanbul İl teşkilatımız başvurdu. Dedi ki, bizim belgelerimiz güçlü, siz bir süre bunu bekletin. Karar verecek olan orası, talep etmek bizim hakkımız. Üç gün sonra iptal edilecek bu, iptal edilecekse vermeyiniz gibi bir talep bizimki. Buna ilişkin ne karar verip vermeyeceği bizim kararımız değil.
Çift pusula konusunda; evet çift pusula verildiği, bazı yerlerde büyükşehir belediye başkanı pusulası verilmediği, bazı yerlerde başka yerlerde mühür vurulduğu şeklinde tutanaklarımız oldu. AK Parti logosunun üzerine mühür vurulan pusulalar iptal edildi. Bunları somut resmi belgeli hale getiremediğimiz için söyleyemiyoruz. Çok net ifadeler, bilgiler var. bu da bizim görüşümüz. Bunları YSK'ya itirazda aktaramadık. Bunları ispat etmemiz gerekiyor.
Üç valiz belge ne zaman biter… Şimdi bu çok hızlı da bitebilir, çok geç de bitebilir. Hepsinin tek tek peşine düşecekse zaman alacağı kesin. Ama belki kanunsuz belli halleri baz alarak belli şeylerin peşine düşmeden karar verebilir mi? Verebilir. O YSK'nın bilebileceği bir şey.
Kendi müşahitlerinizle görüştünüz mü?… Görüştük. Biz müşahitlerle görüştük, bizzat benim de görüştüklerim var. O organizasyonun içinde yer alan sandık kurulu üyemizi ve müşahidimizi tespit etmiş değiliz. Ama bazıları diyor ki, imzayı önceden attırdılar, sonradan o kargaşadan ne geçtiler diyenler var. Ben imza atarken sorun yoktu nasıl oldu diye şaşıranlar var. Hatta, yahu burada iki imza var seninkine benzemiyor dediğimiz, kafası karışan arkadaşımız da var. Böyle çok şey konuştuk gördük. Ama nasıl ikna edeceğiz YSK'yı. Bu yüzden tek tek dilekçeye geçmedik.
CHP ile de bazı şeyleri paylaşabiliriz. Bunu bilelim, netleştirelim. İleriye dönük bir şey kalmasın ortada dedim.
Tam kanunsuzluktan mı gider, yoksa sonuca etkiden mi… YSK içtihatlarının bel kemiğini oluşturan yaklaşımlarından biri şu. "İyice şüphe oluşmuş ise…" Valla ortada her şey. İki, sonuca etki etme. 14-13 bin rakamları gözümüze büyük geliyor. Ama ilçelere dönüştürdüğümüzde bu fark 1'er oya kadar düşüyor.