Terör ABD’nin bölgeyi işgal planıdır

Terörün emperyalizm ve sömürge ile ilişkisi var mıdır? Dünyadaki bütün küresel ölçekli terör organizasyonları egemenlerin desteği ile ayakta kaldığını görürüz. Destek almayan hiçbir terör grubunun yaşaması imkansızdır. Dolayısıyla bölgemizdeki DEAŞ, PKK, PYD, FETÖ ve YPG gibi terör örgütlerin tamamı bugün ABD’nin farklı kurumları tarafından desteklenmekte ve bölgenin kontrolünün kaybedilmemesi için piyon olarak kullanılmaktadır. Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Prof. Dr. Vedat Bilgin ile yaşadığımız çağı, küreselleşme, emperyalizm ve terör ilişkisini konuştuk.

takvim.com.tr takvim.com.tr
Kaynak GAZETE
Giriş Tarihi :13 Mayıs 2019
Terör ABD’nin bölgeyi işgal planıdır

İÇİNDEKİLER

Dünyadaki bütün küresel ölçekli terör organizasyonları egemenlerin desteği ile ayakta kaldığını görürüz. Destek almayan hiçbir terör grubunun yaşaması imkansızdır. Dolayısıyla bölgemizdeki DEAŞ, PKK, PYD, FETÖ ve YPG gibi terör örgütlerin tamamı bugün ABD'nin farklı kurumları tarafından desteklenmekte ve bölgenin kontrolünün kaybedilmemesi için piyon olarak kullanılmaktadır. Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Prof. Dr. Vedat Bilgin ile yaşadığımız çağı, küreselleşme, emperyalizm ve terör ilişkisini konuştuk.

Yaşadığımız çağı nasıl tanımlıyorsunuz diye soruyorsunuz?
Hatırlarsak 'post modern', 'post kapitalist' ya da 'endüstri ötesi' veya 'dijital çağ' gibi zamanımızı tanımlamak için daha birçok isim verildiği görülmektedir. Bu nitelendirmelerin her birinin, içinde yaşadığımız zamanları bir yönüyle tanımladığı da söylenebilir fakat kanımca tanımlamanın kapsayıcı olması için yaşanılan çağın bir boyutu değil tamamını veya daha önce görülmeyen yeni olanı yansıtması gerekmektedir. Bu durumda ben, yeni bir süreç yaşandığını yeni olanın küreselleşme olduğunu düşünüyorum, yani küresel çağda yaşıyoruz. Bir anlamda müthiş bir etkileşim ağı oluşmuştur, bilgiden, sermayeye, insanlardan, mallara, insanlık tarihinde bu kadar hızlı hareketin yaşandığı bir başka zaman yoktur. Ayrıca herhangi bir yerde ortaya çıkan bir sorunun da küresel ölçekte yayıldığını ya da etkisinin görüldüğü bir dönemden geçilmekte olduğunu düşünürsek bu nitelendirmenin doğru bir tanımlama için yeterli olduğunu söyleyebiliriz.

EMPERYALİZM DEVAM EDİYOR

Tam da bu noktada 'sömürge ve emperyalizm dönemi bitti mi?
Sömürgecilik çağı, aslında emperyalizm öncesi bir çağdır. Batılı ülkeleri, bilhassa ticaret devriminden başlayarak ekonomilerin sanayiye doğru değişim aşamasında dünyanın Afrika, Asya gibi geniş coğrafyalarını işgal ederek buraların insan dahil bütün kaynaklarını yağmalayıp, kendilerine bağımlı yönetimler haline getirerek kurdukları bir düzendir. 17. Yüz yıldan itibaren Batı yayılmacılığının sömürüsünün başladığını bunun giderek iki yüzyılı aşkın bir süre devam ettiğini bu yağma sonunda batıya aktarılan zenginliklerle batının sanayisinin beslendiğini ve 19. Yüz yılda dünyanın, sömürge, yarı sömürge ve metropol ülkeler şeklinde bir bölünme yaşadığı biliniyor.

Bilindiği gibi iki ülke de şeklen bağımsız olabilir fakat birinin ekonomik gücü diğerine haksız/karşılıksız kaynak transferine sebep oluyorsa orada emperyalist bir ilişki vardır.

ABD SÖMÜRÜYE DEVAM EDİYOR

Bugün emperyalizm de sömürgecilik de yeni formlar içerisinde devam etmektedir. Bakınız Güney Amerika'ya ABD emperyalizmi bu ülkelerin kaynaklarını sömürmekle yetinmeyip yen sömürgecilik denilen bir bağımlılık ilişkisine dönüştürmek için ülkelerin siyasal yapılarına doğrudan müdahale etmeye girişmektedir. Venezüella'da yaşananlar nedir?

Ortadoğu'da yaşananlara da bu bağlamda bakmak gerekir. Kısaca yeni sömürgecilik ve yeni emperyalizm uygulamalarının yaşandığı bir zamandan geçiyoruz. Küresel çağ bu uygulamaların yaşandığı bir zaman dilimini ifade ettiği kadar bunlara karşı anti emperyalist/milliyetçi tavırların da ortaya çıktığı bir çağdır.

Orta Doğu, Emperyalizmin kıskacından kurutulabilecek mi?
Bilindiği gibi Osmanlı İmparatorluğu netice itibariyle bir Türk imparatorluğudur fakat bu coğrafyada yaşayan bütün halkların devletidir. Osmanlı ülkenin zenginlikleri düşünülürse bu coğrafyanın Batı sömürgeciliğinin gelişme döneminde hedef haline gelmesi kolay anlaşılır; zaten Batı için düşman/öteki olan İmparatorluğun yıkılması neredeyse onlar açısından değişmez bir hedef ve ideal olduğu için, bu coğrafyanın parçalanması projesi sömürgecilik siyaseti halini almıştır.

İmparatorluğun parçalanmasıyla Ortadoğu'nu nasıl yağmalandığı, başta petrol olmak üzere nasıl sömürüldüğü insanlarına nasıl bir vahşet uygulandığını burada anlatmaya imkan yoktur. Burada bir tek Türkiye sömürgeleştirilememiş, coğrafya paramparça nüfuz alanlarına bölünmüştür. Bölgenin bağımsız devletler haline gelmesinden sonra da bağımlı yönetim yapıları vasıtasıyla sömürülmeye devam ettiği biliniyor.

Bölgede neden değişim olamıyor?
Batı devşirdiği yönetici elitle bağımlılık ilişkisini sürdürmede problem yaşadıkça doğrudan müdahale ederek değişime engel olmaktadır. Bölgenin kalkınması ve demokratikleşmesinin de düşmanı aynı unsurlardır.

ABD, TÜRKİYE'NİN ESKİSİ GİBİ BAĞIMLI OLMASINI İSTİYOR

ABD'nin İkinci Savaştan bu yana müttefikiz ama son dönemde düşmanca tavrın nedeni nedir?
ABD-Türkiye ilişkilerinde yaşanan sorunun esasında Ortadoğu'ya uygulanan bağımlılık siyasetini sürdürme ve Türkiye'nin bunu reddetmesi, bağımsız bir ülke olarak yoluna devam etme tavrı bulunmaktadır. Dahası Türkiye, ABD'nin Ortadoğu'ya uyguladığı yeni sömürgecilik siyasetine de karşı çıkmakta bu coğrafyanın yeniden etnik ya da mezhepsel temellerde bölünmesine karşı çıktığı için ilişkilerde sorun yaşandığını söyleyebiliriz. Kısaca Türkiye'nin bağımsızlıkçı siyaseti ABD'nin emperyalist Ortadoğu siyasetiyle çelişki yaşamaktadır diyebiliriz.

''BATI KARŞISINDA BAĞIMSIZ DAVRANMA''

Türkiye Batı ile ciddi sorunlar yaşıyor. İttifaktan kopar mı?
Kanımca Türkiye'nin yaptığı Batı ittifakından kopmakla ilgili olmaktan farklı bir şey, 'ilişkileri karşılıklılık ekseninde' yeniden inşa etmekle ilgilidir. Türkiye'nin bu noktaya gelmesinde birincisi demokratikleşme, ikincisi yaşadığı toplumsal ve ekonomik gelişme, üçüncüsü ise Batı karşısında kendi gücüyle bağımsız davranma iradesini ortaya koyan yönetim aklının rolü vardır. Bugünlerde Batıda görülen Erdoğan düşmanlığına buradan bakmak gerekir.

Türkiye-Rusya ilişkileri Batı ile aramızda soruna mı neden oluyor?
Türkiye'nin savunma başta olmak üzere ekonomik ve uluslararası ilişkilerde çok taraflı ittifaklar kurması, yeni ilişki ağları geliştirmesini 'Batıdan uzaklaşıp Rusya'ya yaklaşmak' olarak görmek meseleyi anlamamaktır. Türkiye tek boyutlu uluslararası siyasetten, çok boyutlu bir anlayışa, bağımsızlıkçı bir siyasete yönelmektedir ki bu aynı zamanda küresel barışa da katkı yapacak bir yaklaşımdır. Burada ülkeler arasında 'karşılıklı güven' olması önemlidir.

Bölgemizde ve küresel dünyada emperyalizm ile terör örgütlerinin ilişkisi var mıdır?
PKK/PYD, FETÖ, IŞID gibi terör örgütlerinin insan kaynağının yerel olmasına bakarak bunların kendi başlarına bir yapılanma olduğunu söylemek yanıltıcıdır; bunlar bölgeyi yeniden sömürgeleştirmek isteyen Batılı servislerin kucağında büyüyen, onları yönlendirmeleriyle hareket eden dıştan kontrollü yapılardır. PKK, FETÖ aynı merkezlerin Türkiye'ye, PYD Suriye'ye, PEJAK İran'a saldırttığı unsurlardır. IŞID bütün ülkelere yönelik tehdittir. O halde bunlarla mücadele etmek sadece bu ülkelerin halklarının barışı için değil insanlık değerlerine yönelik teröre karşı insanlık mücadelesi yapmak demektir.

Batı'nın teröre desteği ne olacak?
Unutmayalım ki 'küresel çağda' terör yerel kalmayacak bütün ülkelere sıçrayacak bir karakterdedir. Batının kol kanat gerip imkân sağladığı PKK şimdiden Avrupa ülkelerini tehdit edecek eylemeler yapmaktadır. Buğun Türkiye ABD'nin açıkça binlerce tır silah göndererek beslediği PKK/PYD ile mücadele ederken sadece kendisine yönelik saldırı ve tehditleri değil aynı zamanda Suriye'nin, Irak'ın, İran'ın, dahası bölge ülkelerinin bağımsızlıklarını, toprak bütünlüklerini savunmaktadır.

Türkiye terör karşısında yalnız kaldı başarabilecek mi?
Türkiye'nin terörün arkasında bu kadar desteğe rağmen ortaya koyduğu başarı, özelikle PKK/PYD neredeyse hareketsiz hale getirmesinin arkasında bölgedeki sivil Kürtlere karşı gösterdiği koruyucu dayanışmacı siyasetin rolü bulunmaktadır. Bugün Suriye'den Dün Irak'tan gelen sığınmacı Kürt kardeşlerimize Türkiye kucak açmıştır; Bizim Kürt yurttaşlarımızın demokratikleşme süreciyle emperyalizmin silahlandırdığı, paralı asker haline getirdiği PKK/PYD karşısında kendi devletlerinin Türkiye Cumhuriyeti'nin yanında yer almalarını da terörle mücadele de önemeli bir güç olduğu görmek gerekir.

TÜRKİYE PAYDASINDA BİRLİK

31 Mart seçimleri sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ''Türkiye İttifakı'' sözünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan 'Türkiye ittifakı' derken ülkemizin sözünü ettiğim sorunlara karşı aynı bilinçle siyasi fark gözetmeksizin, her türlü görüş ve anlayışta olanların ortak vatan ya da Türkiye paydasında birlikte tavır almasını ifade etmektedir. Türkiye'de farklılıklarımızla kendimizi nasıl tanımlıyorsak öyle yaşamak için önce bağımsız bir ülke olarak varlığımızı sürdürmemiz lazımdır o halde, emperyalizmin terör örgütleri üzerinden saldırılarına da ekonomik operasyonların da uluslararası siyasi baskılarına da birlikte cevap vermek durumundayız. Türkiye ortak paydasında birleşmek bunlara verilecek en güzel, en haysiyetli cevap olacaktır.


NASIL OLUYOR? / ALİ DEĞERMENCİ