Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Osaka'da yapılan G-20 Zirvesi'nin ardından Kyoto, Tokyo ve Pekin'e geçerek açılışlara katıldı, önemli temaslarda bulundu. Erdoğan, Pekin'den Türkiye'ye hareketinden önce oradaki Türkiye Büyükelçiliği'nde gazetecilerle buluşup sohbet etti.
"BM BÖYLE BİR SKANDALIN ALTINA İMZA KOYAMAZ"
BM'nin terör örgütü YPG/PKK ile bünyesindeki çocuk savaşçıları bırakması bahanesiyle görüşmesinin ve bir anlaşma imzalanmasının kabul edilemez olduğunu ifade eden Erdoğan, bu konuda ilgili mercileri ciddi manada silkelemek istediklerini söyledi.
Erdoğan, "Hangi gerekçeyle olursa olsun BM'nin bir terör örgütünü bu şekilde muhatap alması, masaya oturması ve resmi bir statü tanır gibi bir anlaşma imzalaması en hafif ifadesiyle bir skandaldır. BM böyle bir skandalın altına imza koyamaz. Olacak iş değil. Ben gıyabında söylüyorum ama BM Genel Sekreteri Guterres'in bundan haberi yoktur, böyle bir yanlışı asla yapmaz diye düşünüyorum." dedi.
"BU ORTADA BIRAKILACAK BİR KONU DEĞİL"
Silahlı çatışmalarda çocuklar konusundaki özel temsilci Virginia Gamba'nın bu işlemini protesto etmek için BM Daimi Temsilcisi Feridun Sinirlioğlu'nun girişim başlattığını ifade eden Erdoğan, "Döner dönmez de ilk etapta Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu, Guterres'le konuyu ele alır. Daha sonra gerekirse ben de görüşürüm. Bu ortada bırakılacak bir konu değil." diye konuştu.
Osaka'daki G-20 zirvesinin ardından Japonya'da resmi ziyaretlere başladıklarını ifade eden Erdoğan, Kyoto'da Osmanlı İmparatorluğu'nda Lale Geleneği Sergisi ile Ara Güler Fotoğraf Sergisi'nin açılışını yaptıklarını belirtti.
Erdoğan, "Ardından Tokyo'da resmi temaslarımızı gerçekleştirdik. Türk ve Japon iş adamlarının katılımıyla Türk-Japon İş Forumunu yaptık. Japonya Meclis Başkanı ile bir görüşmemiz oldu. Japonya İmparatoru Naruhito ile güzel ve sıcak bir görüşme gerçekleştirdik. Japonya Başbakanı Sayın Abe ile çalışma yemeğinde heyetler arası toplantıyla ikili ilişkilerimizi ve bölgesel, küresel konuları etraflı bir şekilde ele aldık." dedi.
"EKONOMİK ORTAKLIK ANLAŞMASINI TAMAMLAMAK ÜZEREYİZ"
Japonya ile ekonomik ilişkileri geliştirmek için ekonomik ortaklık anlaşmasını tamamlamak üzere olduklarını ifade eden Erdoğan, "Türk-Japon Bilim ve Teknoloji Üniversitesi ilişkilerimizi taçlandıran bir adım olmuştur. Yakın bir zamanda rektör atayacağız ve üniversite kampüsünün inşası başlayacak." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Japonya ile altyapı, teknoloji, enerji ve savunma sanayii alanlarında iş birliğimiz güçlenerek devam ediyor. Asya'nın en önemli ülkelerinden biri olan Japonya ile Asya, Çin-ABD gerginliği, İran, Kuzey Kore ve Suriye konularını da ele aldık. Japonlar da ABD'nin İran yaptırımlarından rahatsız. İran ile iyi ilişkileri var. Fakat Abe'nin arabuluculuk girişimi de netice vermedi. Bölgemizdeki sorunları çözmek için yeni bakış açılarına ve cesur bir liderliğe ihtiyaç var."
"TÜRKİYE'DEKİ ÇİN YATIRIMLARININ ARTMASINI TEŞVİK EDİYORUZ"
Çin ziyaretinde ise Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Xi Jinping ile ikili ilişkileri, bölgesel, küresel konuları kapsamlı bir şekilde ele aldıklarını ifade eden Erdoğan, "50 milyar dolar ticaret hacmini hedefledik. Bunun için atılacak adımların müzakeresini yaptık. Türkiye'deki Çin yatırımlarının artmasını teşvik ediyoruz. Türkiye'de 1000'in üzerinde Çinli girişimci var. Türk mallarının Çin pazarına girmesi konusunda da ortak iradeyi Sayın Xi Jinping'de gördüm. Bu konuda bizden değişik alanlarda Çin'e ihracat yapmamızı istediler." diye konuştu.
"SAVUNMA SANAYİSİNE VE İLERİ TEKNOLOJİYE YÖNELİK ADIMLAR ATABİLİRİZ"
Erdoğan, "Kapsamlı stratejik ortaklık anlaşması Çin ile ilişkilerimizi daha ileri düzeye taşıyacaktır. Savunma sanayisine ve ileri teknolojiye yönelik adımlar atabiliriz. Ticaretteki dengesizliği de bu yolla aşabileceğimize inandığımızı karşılıklı olarak ifade ettik." dedi.
"ENERJİ, TİCARET, TEKNOLOJİ ALTYAPI VE TURİZM ALANLARINDA İŞ BİRLİĞİNİ GÜÇLENDİRECEĞİZ"
Türk-Çin Hükümetler Arası İşbirliği Komitesi'nin Türk tarafındaki eşbaşkanlığını Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın yürüttüğünü hatırlatan Erdoğan, "Çinli mevkidaşı da atandı. Enerji, ticaret, teknoloji altyapı ve turizm alanlarında iş birliğini güçlendireceğiz. Turizmde şu anda Çinli turist sayısı 400 bini aştı. Bu geçen yıla göre yüzde 60'lık artış demek. Güzel bir gelişme. Bunun yanında THY'nin Çin'de birçok destinasyona ihtiyacı olduğunu bize söylediler. Biz de kendilerinden rica ettik. Konuyla ilgili gerekli talimatları verdi. Temenni ederim ki bu da kısa sürede gerçekleşir." şeklinde konuştu.
2021'in Türkiye ile Çin'in diplomatik ilişkilerinin 50. yılı olduğunu belirten Erdoğan, "Buna yönelik çalışmalarımız olacak. Çin'de bir Yunus Emre Kültür Merkezi açılacak." dedi.
"BU KONUYU İSTİSMAR EDEN YAKLAŞIMLAR DA VAR"
Görüşmelerde, Doğu Türkistan ve Uygur konusunu da ele aldıklarını dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:
"Görüşmemizde Doğu Türkistan ve Uygur konusunu da ele aldık. Bu meselede karşılıklı hassasiyetleri dikkate alarak bir çözüm bulabileceğimize inanıyorum. Ancak bu konuyu istismar eden yaklaşımlar da var. Bu istismarlar da Türk-Çin ilişkilerinde olumsuz yansımalara neden oluyor. Bu konuda istismarlara fırsat vermemek lazım. Bunlar üzerinden bu tür istismarları yapanlar, bir tür rant elde etme gayretine girenler ne yazık ki işin büyük ölçekte Türkiye Cumhuriyeti devletinin bir karşı devletle ilişkilerini düşünmeden duygusal bazı hareketler içine girerek bedelini, faturasını gerek kendi soydaşlarına gerekse Türkiye Cumhuriyeti devletine ödetiyorlar. Atacağımız başka adımlar da var. Gerekirse Türkiye'den Doğu Türkistan'a bir heyet gönderilmesi noktasında buna da açık olduğunu söyledi. 'Gelsinler, gezsinler, baksınlar' dedi."
"VERGİ VE TİCARET SAVAŞLARINDAN BİZ DE RAHATSIZIZ, ONLAR DA RAHATSIZ"
"Bölgesel, küresel konularda Çin'le pek çok hususu paylaşıyoruz" diyen Erdoğan, "Tek taraflılığa karşı çok taraflılığı ve uluslararası hukuku, oturmuş teamülleri destekliyoruz. Vergi ve ticaret savaşlarından biz de rahatsızız, onlar da rahatsız. İran yaptırımları da bölgesel istikrar ve barışa katkı sunmuyor. Bundan kendileri de rahatsız." ifadelerini kullandı.
"YOL VE KUŞAK PROJESİNİ TÜRKİYE'MİZ İÇİN ÖNEMLİ BULUYORUM"
Çin'in Yol ve Kuşak projesini Türkiye için de önemli bulduğunu dile getiren Erdoğan, "Çünkü biz de orta koridor projesiyle gündemdeyiz. Bunun yanında Sayın Xi Jinping'i ülkemize davet etmiştim, olumlu yanıt verdi. Uygun zamanda Türkiye'ye yapacağı ziyaret ilişkilerimizi güçlendirecektir." dedi.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin Çin'e ihracatı artıyor ve bu ziyaretimizdeki teklifleriyle bunun daha da artacağına inanıyorum. Ama bizim onlarla yapacağımız en önemli iş demiryolu yatırımlarına yönelik olacak. Bunlara sıcak bakıyorlar. Bunun yanında birlikte yapabileceğimiz bazı başka önemli yatırımlar var. Bu çerçevede Kanal İstanbul'u, boğazdan üç katlı geçişleri ve Konya'daki projeleri misal verebiliriz. Sivas-Erzincan demiryoluyla ilgili de olumlu yaklaşımları var. Arkadaşlarımıza bütün bunlarla alakalı gerekli talimatları verdik. Onlar da bu süreci takip edecekler. Ben kısa zamanda netice alacağımıza inanıyorum."
"KENDİLERİNİN DE TERÖRLE İLGİLİ İLERİ DERECEDE SIKINTILARI VAR"
Savunma sanayisinde iş birliğinin önemini vurguladıklarını dile getiren Erdoğan, "Kendileri de aynı pozisyonda olduklarını ifade ettiler. Kendilerinin de terörle ilgili ileri derecede sıkıntıları var. Bu konuya yönelik aynı hassasiyeti paylaştıklarını ifade etti. Bundan sonra da atacağımız adımlarda dayanışma içinde olmaya devam edeceklerini söylediler. Tabi 'Tek Çin' projesi kendileri için çok önemli. Bizim de bu hassasiyeti gösterdiğimizi tespit etmiş vaziyetteler. Libya ile ilgili konularda da bundan sonraki süreçte dayanışmamızı göstereceğimiz ülkelerin sayısı da her geçen gün artıyor. Bu da Libya'da attığımız adımları güçlendiriyor." dedi.
"YENİ İMPARATORUN MÜTEVAZI BİR YAPISI VAR"
Yeni Japonya İmparatorunun bir öncekine göre daha genç, 59 yaşında olması sebebiyle daha dinamik, mütevazı bir yapısı olduğunu belirten Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
Kapıya kadar gelerek beni İmparatoriçeyle birlikte karşıladılar. Beraber çıktık, görüşmemizi yaptık. Yine kapıya kadar geldi ve uğurladı. Bu mütevazı hal aslında geleneklerinde var. Yarım saat görüşmemiz oldu. Ben kendisini Türkiye'ye davet ettim. Biliyorsunuz yurtdışına çıkış için İmparatora müsaadeyi hükümet veriyor. Bu konuyla ilgili olarak da 'Biz Sayın Başbakan'la görüşürüz, ona da söyleriz, sizi Türkiye'de ağırlayalım' dedik. Çünkü İmparatoriçe Türkiye'ye gelmemiş ancak Türkiye'yi sevdiğini söyledi. 'O halde bekliyoruz' dedik."
"FÜZE MESELESİNİN ASKERİ, STRATEJİK, TEKNİK BİRÇOK BOYUTU VAR"
"Son yıllarda Türkiye- Çin ilişkilerinde iki gerilim noktası oldu. İlki Çin'e verilen ama iptal edilen füze ihalesi. İkincisi Uygur Halk Ozanı Abdürrahim Heyit'in öldürüldüğü iddiası üzerine dışişleri bakanlığının yaptığı açıklama ve Çin'in Heyit'in hayatta olduğuna ilişkin yayınladığı video. Siz Şi ile baş başa görüşme yaptınız. Bu konular gündeme geldi mi? genel olarak değerlendirirseniz olumlu işaretler var mı?" şeklindeki soruya Erdoğan, şöyle yanıt verdi:
"Bu füze meselesinin askeri, stratejik, teknik birçok boyutu var. Ama bu Çin'e yönelik herhangi bir önyargıdan kaynaklanmadı. Yetkili arkadaşlarımız Rusya'nın da teklifini görünce incelemesini yaptılar, teklifleri mukayese ettiler ve o zaman kararı bu şekilde aldık. Ama bu bizim Çin'le savunma sanayiine yönelik ilişkilerimizin kopması anlamına asla gelmez. Biz Çin'le birçok noktada alışveriş yapabiliriz. Zaten bugün sayın devlet başkanı füze alımından vaz geçilmesi meselesini gündeme dahi getirmediler. Böyle bir şey olmadı.
İkinci soruya gelince, bu konuda o malum olayı kendileri hiç açmadı. Açmadığı halde biz o zamanki durumu biliyoruz. Burada maalesef bizim kendi dışişleri teşkilatımızın iletişim yanlışı olmuştur. Ama onlar da yoluna girmiş oldu."
"ÇİN İNANDIĞI DOĞRULARDA DİK DURABİLEN BİR ÜLKE"
Çin medyasında çıkan makalesindeki, "Türkiye ve Çin ortak bir vizyonu paylaşıyor. Küresel düzenin yeniden inşası için Çin ve Türkiye sorumluluk alabilir" ifadeleri ve Çin'in bu konudaki samimiyeti sorulan Erdoğan, şöyle konuştu:
Ben Çin'in bu konularda samimi davranmadığına asla inanmıyorum. Çin inandığı doğrularda dik durabilen bir ülke. Malum şu anda Türkiye hem doğuya hem batıya açık bir ülke ve coğrafya olarak baktığımız zaman Asya yönünde çok daha büyük bir toprağa sahibiz. Dolayısıyla bizim Çin'le atacağımız ortak adımla hem İslam dünyası hem de Çin'in kendi coğrafyası olarak baktığımız yerlerde, Çin'in BM Güvenlik Konseyi'ndeki konumunu da ele aldığımızda bu konuları değerlendirmek bizim için çok daha rahat ve güçlü olacaktır.
'Dünya 5'ten büyüktür' derken bizim yanımıza birilerini almamız lazım. Hele hele BMGK içinden birilerinin bizim yanımızda yer alması bu süreci hızlandıracaktır. Biz bunu dünyadaki 190'ı aşkın ülkeyle konuştuğumuzda birçoğu zaten ürkek korkak, rahat hareket edebilen yok. Kimisi dolara bakıyor. Kimisi farklı avantalara bakıyor. Ama biz farklı bir yere bakıyoruz. Çünkü eğer biz Allah'ımıza dayanmazsak, hakkın ve haklının yanında olmazsak bunun hesabını kolay kolay veremeyiz.
Bu dünyada iki seçeneğimiz var. Ya mazlumların yanında olacağız ya zalimlerin yanında olacağız. Biz mazlumların yanında olmayı kabullendik. Birileri de zalimlerle yürüyor. Ama tarih boyunca onlar da zalimlerle anılacaklar. Bu dünya Firavunlar gördü, Nemrutlar gördü. Nemrutlarla, Firavunlarla beraber olanlar hiçbir zaman hayırla yad edilmiyor. Bu devrin de Nemrutları, Firavunları var. Onlar da yarın öyle anılacaklar."
ABD-İRAN GERİLİMİ
Erdoğan, ABD ile İran arasındaki gerilimde Türkiye'nin arabuluculuk görevi üstlenip üstlenmeyeceği ve olası bir çatışmanın bölgede nasıl etki yapacağı yönündeki soruya şöyle yanıt verdi:
"Bunu aslında kimse düşünmek istemiyor. Kimse o konuya girmek dahi istemiyor. Sayın Trump'la yaptığımız görüşmede bu konu hiç gündeme gelmedi. Ama Abe ile yaptığımız görüşmede Abe 'Böyle bir olayda birlikte olabilir miyiz?' dedi. Ben de 'Niye olmasın' dedim. 'Her ikisiyle de gerek Ruhani gerek Hamaney'le görüşmelerde bulunabilirim' dedim. 'Beraber derseniz, beraber de olabilir' dedim. O konuda bir sıkıntımız yok. Tabi nereden başlayacağız, nereye gideceğiz, nerede bitireceğiz? Bunlar da önemli.
Acemlerin bir sözü var; 'Oturdular, konuştular ve dağıldılar' derler. Öyle olacaksa hiç anlamı yok. Sadece vakit kaybedersiniz, o kadar. Burada da netice almaya odaklanılmalı. Sayın Başbakana sordum 'Sen görüşme yaptın, nasıl gördün?' diye… Baktım pek olumlu görmemiş. Bundan sonraki süreci, soruların cevabını önce biz planlayalım, sonra ne gibi adım atacağız onları konuşalım dedik."
"DÜNYANIN HER YERİNDE ZATEN MÜESSES NİZAMLAR BİR YERE ODAKLIDIR"
Erdoğan'a "Trump'la yaptığınız görüşme ABD'de bazı kesimleri rahatsız etmiş görünüyor. Amerikan dış ilişkiler meclis başkanı Engel, Trump ile sizin aranızda geçen görüşmelere ilişkin Trump'a ağır ifadelerle yüklendi. Belli ki görüşmede konuşulanlar ve Trump'ın sergilediği olumlu tavır onları çok rahatsız etmiş. Sizce neden ABD müesses nizamı Trump sevmiyor?" şeklinde bir soru yöneltildi.
Soruya yanıt veren Erdoğan, dünyanın her yerinde zaten müesses nizamların bir yere odaklı olduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı:
"Bunlara karanlık güçler de diyebilirsiniz. Onlar oralarla pazarlıktadır ve oralar adına adımlarını atarlar. Müesses güçler hiçbir zaman o ülkedeki bu tür siyaseti de sevecek diye bir şey yok. Şimdi Türkiye'de Erdoğan'ı seven var sevmeyen var. İlk seçildiğimizde yüzde 34,2'yle geldik. İki parti geldik. Bir CHP vardı, bir biz vardık. Ama parlamentonun yüzde 63'üne sahiptik. Ondan sonraki süreçte yerel seçimlerde farklı oylar aldık, genel seçimlerde onun fevkinde oylar aldık. Cumhurbaşkanlığında yüzde 52'ye kadar tırmandık. Ama yerel seçimde daha farklı oylar aldık. Şimdi içeride ve dışarıda bunu istediği gibi değerlendirmek suretiyle AK Parti'ye yüklenmek isteyenler oluyor. Dışarıda Batıcı, egemen güçler, özellikle çıkar şebekeleri bize her zaman çok çirkin yaklaşmışlardır. Biz bunlara hiçbir zaman prim vermedik. Kararlılıkla yolumuza devam ettik. Bundan sonra da aynı şeyler olacak."
"TRUMP'IN KULLANDIĞI İFADELER TAKDİRE ŞAYANDIR"
Erdoğan, "Sayın Trump'ın o gün yaptığımız görüşmede arkadaşlarıma kullandığı ifadeler, onlara yönelik ortaya koyduğu tavır, takdire şayandır. Ben de zaten kendilerine bu tür tavırlarını sevdiğimi belirttim." dedi.
"BUNUN ADI GASP OLUR"
F-35 meselesine de değinen Erdoğan, "Siz bir müşteri arıyorsanız, bir müşteri çıkmışsa, o müşteri de ödemelerini tıkır tıkır yapmışsa sen o müşterinin malını nasıl vermezsin? Bunun adı gasp olur. Biz şu ana kadar da 1,4 milyar dolar ödeme yaptık. Askerlerimiz pilotlarımız bir general eşliğinde eğitime gitti. 4 tanesini teslim ettiler, diğerlerini bıraktılar. 116 tane F-35 almak için sözleşmemizi yaptık. Biz burada pazar değil aynı zamanda ortak üreticiyiz. Bazı parçalarını da Türkiye'de üretiyoruz." ifadelerini kullandı.
"TEDBİRİMİZİ HEMEN ALMAMIZ LAZIM"
Erdoğan, "Biz füzeler noktasında geçmişte Patriotlara müşteri olduk ama bu müşteri oluşumuz karşılıksız bırakılınca biz daha neyi bekleyeceğiz, başımızın çaresine bakmayacak mıyız? Düşman saldırsa biz bir yerden sistem bulalım öyle savaşalım mı diyeceğiz? Tedbirimizi hemen almamız lazım." dedi.
"HAFTER ŞU ANDA ORADA TAM MANASIYLA KORSAN HAREKET YAPMIŞTIR"
Libya'da kaçırılan 6 Türk vatandaşının serbest bırakılmasını değerlendiren Erdoğan, "Doğu Akdeniz satrancında Libya-Türkiye nasıl bir iş birliği yapacak?" sorusuna şöyle yanıt verdi:
"Bizim zaten askeri anlaşmamız var. Bunu daha da güçlendirdik. Orada BM'nin uluslararası hukuka göre muhatabı Sarrac'tır. Hafter şu anda orada tam manasıyla korsan hareket yapmıştır; korsan konumundadır.
Biz de bugüne kadar bütün görüşmelerimizi Sarrac'ın ekibiyle yaptık. Ben bugüne kadar Hafter'le muhatap olmadım. Şimdi BM'nin de buna göre adımlarını atması lazım. Şu an Sarrac ve ekibi kaybedilen yerleri her geçen gün tekrar geri alıyorlar. Temenni ederiz ki kısa zamanda Libya'da da bir seçime gitme imkanı doğar. Halk kendi haklarını demokratik yollarla temsil etme imkanı yaklar."
"ONLARIN ANLAYACAĞI DİL NEYSE O DİLLE DE KONUŞMASINI BİLİRİZ"
Kıbrıs Rum Kesiminin sondaj faaliyetlerini devam ettirmesine ve karşı tarafın hukuk tanımazlığına karşı alınan tedbirlere değinen Erdoğan, "Hukuk içinde atılması gereken adımları atıyoruz. Bundan sonra da böyle götürmeye çalışacağız. Ama karşımıza hukuk tanımazlar çıkarsa, onların anlayacağı dil neyse o dille de konuşmasını biliriz. Orada hiçbir hukuku olmayanların kendilerine hak istihsal etmeleri kabul edilebilir bir şey değil." ifadelerini kullandı.
"BUNLAR DÜRÜST DEĞİL, BUNLARIN HEPSİ GASPÇI"
Güney Kıbrıs'ın bugüne kadar hiçbir zaman hukukla hareket etmediğini dile getiren Erdoğan, açıklamalarını şöyle noktaladı:
"AB'ye girişi şaibeli olan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi oradan aldığı güçle KKTC'yi korkutmaya çalışıyor. AB de dürüst hareket etmiyor. Bürgenstock'ta KKTC'ye en büyük haksızlık yapılmıştır. Referandumda hayır dediği halde Güney Kıbrıs AB'ye alınmıştır; Kuzey Kıbrıs evet dediği halde alınmamıştır. AB'nin mali yaptırımlar noktasında da Kuzey Kıbrıs'a ödemesi gereken para ödenmemiştir. Şimdi biz bu AB'ye nasıl inanalım? Bunlar dürüst değil. Bunların hepsi gaspçı. Burada da yaptıkları yine bu."