G-20 sonrasında Türkiye piyasalarındaki iyi gelişmenin nedeni nedir?
Türkiye ve ABD arasında G20 zirvesinde gerçekleşen toplantıda Trump, S-400 meselesiyle ilgili Türkiye'nin argümanlarını destekler şekilde bir açıklama yaparak suçu Obama yönetimine attı. S-400 ve yaptırımlarla ilgili bütün riskler ortadan kalkmasa da olumlu geçen ikili görüşme diplomasi kanalları yoluyla ara bir formül üretilebileceğine dair umutları arttırdı. Bu gelişmeler finans piyasalarına olumlu yansıdı.
ABD-Türkiye arasında yaşanan S-400 sorunu piyasa tarafından satın alındı mı?
Piyasalar geçen haftaya kadar S-400 meselesine karamsar bir şekilde yaklaştığı için dolar/TL kuru normalin hafif üzerinde bir seyir izliyordu. Ancak G20 zirvesinde yaşanan olumlu gelişmeler sonrasında TL cinsinden varlıklara yönelik talep arttı ve döviz kurları geriledi. Piyasalar halen bütün risklerin ortadan kaldığını düşünmüyor. ABD'de yaptırımlarla ilgili bütün karar sürecini Trump yönetmediği, Kongre'nin de burada etkisi olduğu için piyasalar halen hafif de olsa bazı yaptırımların gelebileceğini fiyatlıyor.
31 Temmuz'a yönelik TL/Dolar kurunda nasıl bir hareket olabilir? Temmuz ayında FED'in faiz indirim kararı olacak, Türkiye bundan yararlanabilecek mi?
Dolar/TL kurunun seyrini etkileyecek birçok faktör var. S-400 ile ilgili diplomasi son dakikaya kadar devam edecektir. Konuyla ilgili haber akışı kurun yönünü belirleyecek derecede kilit önem taşıyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ve Fed'in faiz kararları da döviz kuru üzerinde etkili olacaktır. TCMB'nin 25 Temmuz'daki PPK toplantısında faiz indirimine gidebileceği piyasalar tarafından fiyatlandı.
FED FAİZ İNDİRİMİNE GİDER
ABD'den ekonomik aktiviteye yönelik karışık veriler geliyor. Ekonomik büyümenin yavaşladığına dair sinyaller güçlendikçe Fed'in üzerindeki faiz indirimi baskısı artacaktır. Fed, sonbahar gibi faizleri düşürebilir. Ekonomik aktivitedeki yavaşlama AB'de daha belirgin. Bu ortamda Avrupa Merkez Bankası da para politikasında gevşemeye gidecek. Gelişmiş ülke merkez bankalarının para politikasında gevşemeye gitmesi, yabancı yatırımcıların Türkiye gibi gelişmekte olan piyasalara yönelik yatırım iştahını arttırır. Bu durumda Türkiye ekonomisi üzerindeki kur ve faiz baskısı azalır.
ABD- İran gerilimi nedeniyle ABD'nin yaptırım kararını Başkan Trump uygulamayarak erteleyebilir mi?
Trump, aynı anda Türkiye ve İran ile ilişkileri germek istemeyecektir. Ortadoğu'daki bölgesel dinamikler açısından bu husus önemli. Ancak bir taraftan da yaptırımlarla ilgili bütün kararların Trump tarafından alınmadığını hatırlayalım. Kongre, ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası (CAATSA) kapsamında Trump'ı Türkiye'ye karşı yaptırım uygulamaya zorlayabilir. İş bu noktaya geldiğinde Trump, CAATSA'da yer alan 12 yaptırım maddesinden 5 tanesini seçmek zorunda. G20'de gerçekleşen ikili görüşmelerdeki olumlu havanın bundan sonraki süreçte korunması durumunda Trump, CAATSA kapsamındaki hafif yaptırımları seçerek Türkiye ile ilişkileri en az hasarlar rayında tutabilir.
Enflasyon rakamlarında düşüş var, yazın tarımsal ürünlerde de üretim olması nedeniyle yıl sonu hedefleri tutabilir mi?
Gıda ve giyimin başını çektiği ürün gruplarında fiyatlarının düşmesiyle birlikte enflasyon yıllık bazda 15,72'ye geriledi. Gıda fiyatları önümüzdeki iki ay boyunca mevsim etkisiyle birlikte düşmeye devam edecektir. Bir taraftan da üretici fiyat endeksi rakamları, enflasyon üzerindeki maliyet baskısının azaldığını gösteriyor. İç veya dış kaynaklı gelişmelere bağlı olarak döviz kurlarında yeni bir şok yaşanmadığı durumda enflasyon, yılı Yeni Ekonomi Programı'nda (YEP) yer alan yüzde 15,9'luk hedefin altında kapatabilir.
ABD 2021'DE RESESYONA GİRER
ABD'nin resesyona girme riski küresel ticaret savaşlarını durdurabilir mi?
2020 başkanlık seçimlerinden önce Amerikan ekonomisinin teknik açıdan resesyona girmesini beklemiyorum. Ekonomik büyüme yavaşlayacak; ancak iki çeyrek üst üste daralma gelme ihtimali şu aşamada düşük. 2021'de resesyon yaşanma olasılığını daha yüksek görüyorum.
Yine de başkanlık seçimleri yavaşlarken Trump, ticaret savaşından dolayı ekonomik büyümenin yavaşlamasını ve enflasyonun yükselmesini istemeyecektir. Bu yüzden ticaret savaşlarının dozajı belli bir süreye kadar azalabilir. Bir süre rafa kaldırılma ihtimali olsa da ticaret savaşlarının önümüzdeki 10 yıllık süreçte konuşmaya devam edeceğimizi düşünüyorum. Yakın zamanda iki ülke arasındaki sorunlara uzun vadeli çözüm üretecek kapsamlı bir ticaret anlaşmasının ortaya çıkması çok mümkün değil. Zira iki ülke arasındaki temel mesele, ABD'nin Çin'e karşı verdiği dış ticaret açığından ziyade ekonomi, teknoloji ve güvenlik alanlarındaki küresel güç mücadelesidir.
Çin-Türkiye görüşmelerinin Türk ekonomisine bu yıl etkisi olabilir mi?
Türkiye geçtiğimiz yıl Çin'e karşı 17 milyar dolar ticaret açığı verdi. Önceki üç-dört yıl bu açık ortalamada 20 milyar dolar civarındaydı. İki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin sürdürülebilir bir şekilde geliştirilmesi için Türkiye'nin Çin'e yaptığı ihracatı arttırması ve Çin'den daha fazla yatırım çekmesi gerekiyor. Kısa vadede Türkiye'nin Çin'e yaptığı ihracatı hissedilir ölçüde arttırmasını beklemek çok gerçekçi değil. Dış ticarete yönelik bürokratik engeller azaldıkça ve ticari diplomaside iki ülke arasındaki koordinasyon arttıkça bir taraftan ticaret hacmi artarken bir taraftan da dış ticaret açığı daha makul seviyelere inebilir. Bunun için biraz zamana ihtiyaç var. Benzer bir durum yatırımlar için de söz konusu. Çin'in Türkiye'deki yatırımlarını çeşitlendirmesi ve iki ülkenin ortak teknoloji geliştirebileceği yatırımların yapılması zamanla olacaktır.
Küresel ekonominin ağırlık merkezi Asya'ya kayıyor. Böylesi bir dönemde Çin ile ekonomik ilişkileri geliştirmek için atılan her adım geleceğe yatırım için çok önemli. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Türk heyetinin Çin'e gerçekleştirdiği resmi ziyaret bu açıdan faydalı oldu. Bu gibi ziyaretleri kısa vadeli etkilerden çok uzun vadeli etkileriyle değerlendirmek gerekiyor.
ALİ DEĞERMENCİ / NASIL OLUYOR?