Eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla ABD'de esir (evet, esir) alınınca nasıl sevinmiş, havalara uçmuşlardı.
FETÖ'cüsünden Natotürkçüsüne CHP'lisinden İP'cisine kadar muhalefetin tavrı bundan ibaretti.
Fırıldak ve sinsi AKP'liler de erketede ellerini ovuşturarak beklemeye koyulmuşlardı.
Bazı muhalif yazarçizerler de "Başkan Erdoğan ABD'ye gidemez, giderse de tutuklanır" diyorlardı.
Beklentilerinin hülasası şuydu: Hakan Atilla "itiraf" (siz bunu "iftira" olarak okuyun) edecek, her şey çok güzel olacaktı.
Nasıl mı?
ABD, Türkiye'ye "ambargoyu deldin" diyecek basacaktı cezayı. Öyle ki, Türk ekonomisi yerle yeksan olacaktı. Ayrıca, Sayın Erdoğan da bu davadan dolayı kesinlikle yargılanacaktı.
Evet, beklentileri, arzuları aynen böyleydi. İnanmayan varsa arşiv ortada.
Bu ülkede nasıl ki taş üstüne taş koymak için gerekirse kelle koltukta geceli gündüzlü çalışanlar var, işte böyle memleketin mahvına neden olacak "gelişmelere" de aş erenler var.
Bu dün böyleydi bugün de böyle.
Mesela dün Menderes'e karşı o kadar hunharca algı faaliyeti yürütmüşlerdi ki merhum üstadımız Necip Fazıl taa 1956'da şöyle demişti: "Bugün bizdeki muhalefet iktidarı düşürme şartıyla vatanı düşürmeye bile razıdır..."
Hiç değişmediler.
Cibiliyet kolayından değişmez zaten.
Bekledikleri olmadı. Onca tehdide rağmen Hakan Atilla boyun eğmedi, vatanına ihanet etmedi.
İzzet sahibi olursan işte böyle 28 aylık esaretin ardından bir kahraman gibi yurduna dönersin.
Zillete duçar olursan da ABD bayrağı altında Can'cık gibi yatarsın.
İktidarı düşürmek şartıyla vatanını düşürmeye bile razı olanlar için zilletten başkası yoktur.
Bakınız, Davos'taki "One Minute" çıkışının ardından da Irkçı Siyonist networkun Erdoğan'ın kalemini kıracağını büyük bir heyecanla dillendirmeye başlamışlardı.
Sonrasını biliyorsunuz; FETÖ'den açık seçik medet ummaya başladıkları yılları.
Natotürkçü bir Sözcü yazarı "Bizim yapamadığımızı Fethullah Hoca yaptı" diye sevinç naraları atmıştı.
O kadar tozuttular ki, Türkiye'nin uluslararası toplum nezdinde terörü destekleyen ülke olarak ilan edileceği ve Erdoğan'ın da Lahey'de yargılanacağı umuduyla FETÖ'nün MİT TIR'ları kumpasına gündüz gözüyle "siyasi ayak" oldular.
Zaten 17- 25 Aralık 2013'teki yargı susturuculu darbe girişiminden 12 gün önce CHP heyetinin Kılıçdaroğlu öncülüğünde ABD'de FETÖ'cülerle görüşmesinin ardından şöyle demişlerdi: "Yakında öyle şeyler açıklanacak ki Erdoğan ülkeyi terk edecek..."
Erdoğan ülkeyi terk etmedi; Gazi Paşa'nın kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'ni 15 Temmuz'da "ölümüne" kurtardı.
Sahtekârlara da Can'cık misali ülkeyi terk etmek kaldı.
Şimdi cibiliyetleri gereği yeniden beklemeye koyuldular.
Mavi Vatanımızda sondaj çalışmalarına başladık diye Avrupa Yatırım Bankası krediyi kesecek, hava savunmamız için S- 400'leri aldık diye ABD yaptırım koyacak bunlar için de her şey çok güzel olacak.
Ya Türkiye?
Ya ilelebet payidar kalacaktır denilen Türkiye Cumhuriyeti?
Ondan kolay ne var: "İzmir'in dağlarında çiçekler açar......"