Türkiye, Rusya ve İran, Astana Süreci çerçevesinde bugün bir araya geliyorlar. Ama zirveden olumlu bir sonuç beklememek gerekir. Çünkü Rusya ve İran, farklı konulara motive oldular. Yarın kurulacak olan Suriye Anayasa'sı toplantısında Türkiye'nin etkin olmasını istemedikleri gibi, Suriyeli muhalifleri masada istemiyorlar. Öte yandan Rusya ve İran, YPG/PKK'nin Esad Rejimi ile birlikte hareket etmesini istiyorlar. Türkiye'nin kırmızı çizgilerinin tam karşısında kalıyorlar. Bugün başlayacak olan zirveden beklentileri ve Rusya-İran politikalarını SETA Dış Politika Araştırmaları Direktörü Muhittin Ataman ile konuştuk…
Bugün Türkiye, Rusya ve İran arasındaki Üçlü Zirve'den ne bekliyorsunuz?
Dürüst olmak gerekirse, bu zirveden herhangi bir sonuç beklemiyorum. Bugüne kadar yapılan zirvelerde İran ve Rusya
verilen sözleri tutmadılar.
Astana Süreci'nin amacı neydi?
Astana Süreci'nin başlamasının asıl nedeni şiddet düzeyini azaltmak ya da ortadan kaldırmaktı. Anlamı bir ateşkes olmadığı gibi azalmadı. Şiddet dozunda bir artış olduğunu açıkça görüyoruz. Siviller hedef alınıyor. Binlerce insan evinden ayrılmak zorunda kaldı. Kısaca, amaç Esad rejimi üzerinde baskı yapmak değil. Aksine bu askeri operasyonları İran ve özellikle de Rusya destek oldular. Bence bu zirve, farklı bir yöne dönüşüyor. Ama sanırım yarınki zirvede Rusya ya da İran, Türkiye'nin Fırat'ın doğusuna yapmayı planladığı askeri operasyona desteklerini açıklayacaklardır.
FIRAT'IN DOĞUSUNA OPERASYON DESTEĞİ VERECEKLER
Neden destek açıklayacaklar?
İlk sebep kuzeyde egemen olan güç ABD'dir. ABD'ye karşı bir pozisyon belirlemek istiyorlar. Ayrıca, bölgede egemen olma hakkına sahip olduklarını söyleyeceklerdir. İkinci sebep ise, yalnızca İdlib bölgesine odaklanıyorlar. Çünkü Amerikan kontrolü altındaki Fırat'ın doğusunda etkili olmayacaklarını biliyorlar. Türkiye, Suriye'nin iki cephesinde aktif olarak mücadele eden ve savaşan tek aktördür. Bununla birlikte, diğer bölgesel ve küresel aktörler için böyle bir durum yok. Bu yüzden İdlib'ten dikkatlerini dağıtmaya çalışacaklar.
RUSYA VE İRAN, TÜRKİYE'NİN MASADA GÜCÜNÜ KIRMAK İSTİYOR
Türkiye, İran ve Rusya'nın Suriye stratejisini belirleyen noktalar nelerdir?
Anayasa komisyonu çalışmalarına başlanırsa, toplantılarda Türkiye'nin masada güçlü bir aktör olarak oturmasını istemiyorlar. Kurulacak masada Esad rejimi zaten orada olacak. İkincisi, Türkiye Suriye muhalefetini de masada oturtmak için çalışıyor. Bununla birlikte, bu iki taraf arasındaki ilişkiler etkili bir sonuca varırsa, Suriye'nin bütünlüğü çerçevesinde bir çözüm gerçekleştirilebilir. Türkiye'nin kırmızı çizgisi, YPG'nin Anayasa komisyonundaki masanın dışında kalması.
RUSYA VE İRAN, YPG'Yİ AÇIK DESTEKLİYOR
Diğer taraftan, Rusya ve İran'a baktığımızda, YPG'nin Esad rejimine mümkün olduğunca yakın oturmasını istiyorlar. Onlar kesinlikle muhalefetin rejimle oturmasını istemiyorlar. Suriyeli muhalifler masada olacaklarsa da, çok zayıf bir muhalefet istiyorlar. Açıkçası, temelsiz bir muhalefet istiyorlar.
TOPRAKSIZ MUHALEFET İSTİYORLAR
Suriye'nin bütünlüğü çerçevesine bir çözüm gerçekleşebilir. Türkiye'nin buradaki kırmızı çizgisi YPG'nin bu anayasa komisyonunda olmaması, dolayısıyla masa dışında kalması. Ama öbür tarafta İran ve Rusya 'ya baktığımızda onlar da tam tersi Esad rejiminin yanına mümkünse YPG'nin oturmasını istiyorlar. Ama kesinlikle muhalafetin oturmasını istemiyorlar, otursa bile çok zayıf bir muhalefetin oturmasını istiyorlar. Topraksızlaştırılmış bir muhalefet istiyorlar. Zaten asıl amaç budur, İdlip bölgesinde yaşanan hadise de daha çok muhalefetin topraksızlaştırılması politikasına yöneliktir. Yani dün ABD'nin DEAŞ üzerinden yürüttüğü politikanın bir benzerini bunlar bazı radikal gurupları gerekçe göstererek Türkiye muhalefetine yapmaya çalışıyorlar. Zaten malumunuz Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonu dışında muhalefetin elinde kalan tek bölge İdlib coğrafyasıdır. O İdlib coğrafyasında muhalefeti yok etmeye çalışıyor.
HEDEF TÜRKİYE
O zaman muhalefetten ziyade Türkiye'nin Suriye'deki hinterlantını dışlamak olarak da yorumlayabilir miyiz?
Tabii ki bu işin böyle bir boyutu da vardır. Çünkü muhalefetin zayıflaması demek Türkiye'nin zayıflaması demektir. Çünkü Türkiye'nin, bir aktörü biliyorsunuz, İran Türkiye ABD ve Rusya ve burada sahada etkili olan dört tane dış aktör. Ve dışarıdan oraya giden ve her birisinin de desteklediği bir gurup vardır. Hepimiz biliyoruz ki Amerika, YPG'yi destekliyor, İran ve Rusya Esad rejimini, Türkiye ise dağınık durumda olan muhalefeti destekliyor. Şimdi bu dışardan giden dört aktörün Suriye sahasındaki etkililiği ancak oradaki müttefiki ile beraber siyaset ürettiği yaptığı askeri operasyonlar gerçekleştirdiği aktörün gözüyle ayakta durması mümkün. Dolayısıyla YPG'nin zarar görmesi, ABD'nin zarar görmesidir. Esad'ın geri çekilmesi veya dağılması demek İran'ın ve Rusya'nın politikalarının iflası demektir. Benzer bir şekilde muhalefetin ortadan kalkması ve topraksızlaştırılması doğrudan Türkiye'nin Suriye üzerindeki bütün etkisini minimalize etmeyi amaçlıyor. Dolaysıyla her ne kadar iş birliği gibi görünseler de burada doğrudan Suriye muhalefetinin topraksızlaştırılmasının masada kaldırılmasının hedeflerinden birisi de dolayısıyla Türkiye'dir. Böyle olunca ABD de çok fazla o konuda sert bir açıklama yapmıyor. Her ne kadar Türkiye destek açıklaması yapıyor olsa da Türkiye'nin Suriye üzerindeki etkisinin azalmasının maalesef bütün taraflar istiyor.
Amerika Rusya ve İran'ın YPG politikaları birleşiyor mu?
Zaten sıkıntı da o. ABD, YPG VE PYD'yi terk ederse, emin olun ertesi günü hatta aynı anda aynı saatte İran ve Rusya YPG'ye gerekli desteği verip yine onun kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayacaktır. Burada birkaç önemli husus var.
ABD, RUSYA PERDE ARAKASINDA MUTABAKAT YAPIYOR
Esad rejimiyle, YPG arasında hiçbir zaman derin bir çatışma, çatlak oluşmamıştır. YPG'nin Suriye'nin kuzeyinde var olması önce muhalefetin elindeki toprakları almasıyla sonra da DAEŞ'in elindeki toprakları almasıyla ABD'nin ve diğer uluslar arası güçlerin imkan açmasıyla bir de Esad rejiminin onlara toprak bırakmasıyla gerçekleşti. Dolayısıyla ikinci noktayı unutmamak lazım. Bir üçüncü nokta da şu; Sanki hani bize gösterilmeyen fakat perde arkasında ABD ile Rusya arasında zaman zaman sanki Suriye konusunda bir gizli mutabakat varmış gibi görünüyor.
İki aktif cephe de, yani ABD ilke olarak Rusya'nın İdlip'te ne yaptığıyla ilgilenmiyor, benzer bir şekilde Rusya da Fırat'ın doğusunda YPG'nin kontrol ettiği bölgede ABD'nin ne yaptığıyla pek ilgilenmiyor. Böyle bir etkinlik alanı bölüşümü gibi olmuş ve bir önemli unsur da her ne olursa olsun oradaki hiçbir gelişme İsrail'in güvenliğine halel getirmeyecektir. Bu konuda hem Rusya hem de ABD çok dikkatliler. İşte bu noktada belki İran, Rusya'dan ayrılıyor zaten bir fark olarak söylüyorum. Ama bu küresel aktörler arasında maalesef Suriye konusunda sanki çatışmadan ziyade bir iş birliği göze çarpıyor.
Türkiye, Batı ile Cenevre Zirvesi'nde farklı bir ilişki kurabilir mi?
Türkiye aslında iki tarafta da etkili kalmaya devam ediyor. Türkiye her ne kadar bütün bölgesel ve küresel aktörler tarafından yalnız bırakılmış olsa bile bin kilometreye yakın bir ortak sınıra sahip olduğu için ve bölgenin en güçlü askeri olarak, siyasi olarak bölgenin en güçlü devletlerinden birisi olduğu için Türkiye'ye rağmen Suriye'de herhangi bir tarafın istikrar getirmesi kendi dengeleri kendi siyasetleri doğrultusunda istikrar getirmesi mümkün görünmüyor. İki taraf da bunun farkında. Böyle olunca bir şekilde Türkiye'nin mesela güvenlik endişelerini gidermeyi önemsiyorlar. Yani Türkiye kendi politikasını Suriye'ye getirme noktasında yeterince güç sahibi değilse bile diğer devletlerin Suriye'de yaptıklarına karşı çıkacak güce sahip olduğunu görüyorum. Düzen kurucu özelliğimiz yok Suriye'de yani biz kendi başımıza oraya istediğimiz düzeni getiremeyiz. Suriye'nin toprak bütünlüğü dahilinde, Esad rejiminin güçsüzleştiği veya gittiği ortam Türkiye'nin istediği. Bunu getirme gücüne belki sahip olmayabilir; ama neye sahiptir Rusya'nın veya ABD'nin bu her neyse siyasetlerinin temel hedefi bu hedefin gerçekleşmesine engel olma kapasitesine sahiptir Türkiye. Böyle olunca hem Astana yani sorunun birinci aşaması askeri aşaması olarak görüyorum burayı yani saha tarafı Cenevre'yi de masa tarafı yani siyasi müzakerelerin yürütüleceği ikinci safha olarak görüyorum. Her iki safhada da masada oturacak güçlü olacak bir devlettir Türkiye. Böyle olunca her iki tarafı da etkileme imkanı söz konusu. Sorun burada o müzakereler sırasında Türkiye'nin beklentilerinin ne kadar karşılanacağı sorunudur.
ABD, İRAN, RUSYA PKK/YPG İÇİN FEDERATİF BÖLGE İSTİYOR
ABD, Rusya ve İran Suriye'nin kuzeyinde federatif bir YPG mi istiyorlar?
Bana göre istiyorlar. Özellikle YPG olarak istiyor. Mesela Türkiye'nin de orada bir kırmızı çizgisi yok netice itibariyle. Türkiye'nin karşı çıktığı şu bunu da net bir şekilde ortaya koymak lazım: Hep Kürt ve PKK ayrımını yapıyor ya Türkiye, Türkiye'nin orada karşı çıktığı şey YPG'nin kendisidir. PKK ile irtibatlı olan herhangi bir aktörün orada otonom bile olsa bağımsız devlet vs. değil otonomi bile olsa orada bir siyasi ensite sahibi olmasını istemiyor. Türkiye'nin kırmızı çizgisi bu.
Fakat diğerleri de Türkiye'ye yönelik ellerini güçlü tutabilmek için özellikle Türkler adına PKK'nın hareket etmesini istiyor. Fakat orada biz biliyoruz ki pek çok sayıda başka Kürt gruplar da var. Zaten YPG yakın zamanda kurulduğu zaman Suriye'nin kuzeyinde 13 tane Kürt siyasi partisi vardı. Yani dış aktörlerin etkisiyle YPG orada bir tekelleşme politikası izledi. Kürtler adına öyle bir hale geldi ki sanki konuşacak başka bir konu yokmuş gibi. Etkili olan gruplar ya Türkiye'ye kaçtılar ya da Kürdistan Özerk Bölgesel Yönetimi Barzani yönetimine kaçtılar. Suriye'de kimse kalmadı dolayısıyla Suriye'de şu anda diğer Suriye muhalefetinin içinde yer alan bazı Kürt gruplar hariç YPG'ye kafa tutabilecek yani askeri olarak silah sahibi bir aktör olarak kafa tutabilecek kimse yok. Maalesef. Ama bu Türklerin PKK'yı onayladığı, tasvip ettiği anlamına da gelmiyor. Dolayısıyla eğer bir otonomi olursa ilk önce PKK'nın silahsızlandırılması ve bir askeri aktör olmaktan çıkarılması şartıyla Türkiye evet artık herkes bunu kabul ediyor; Suriye artık eski Suriye olmayacak büyük ihtimalle federatif bir yapı ortaya çıkacak. Bu federatif yapıda PKK'lı olmayan Kürtlerin de bir otonomisi var Kuzey Irak'ta olduğu gibi, dediğim gibi bana göre Türkiye de ona evet der.
Türkiye bu şartlar altında Fırat'ın doğusuna operasyon yapabilir mi?
Sayın Cumhurbaşkanı'nın açıklamasına baktığımız zaman evet siyasi görüşmelerin çıkmaza girdiği noktada Türkiye'nin tek taraflı olarak böyle bir operasyonu yapma bunun tabii ki kapsamını bilmiyoruz. Bu askeri kurumları ilgilendiren yani karar mercilerince verilecek bir karardır kapsamını bilmiyorum ama dar ve geniş ölçekli bir askeri operasyonun ihtimalinin ben olduğunu düşünüyorum. Ve Türkiye'nin böyle bir operasyonu yürütme kapasitesine sahip olduğunu da düşünüyorum. Dolayısıyla bir seçenek olarak var. Ama bütün bu konular, önümüzdeki haftalarda aylarda izlenecek seyire bağlıdır. Bir opsiyon olarak ben Türkiye tarafının bunu hem sahada hem de masada muhataplarıyla görüştüğünü ve onların önüne çıkardığını düşünüyorum.ALİ DEĞERMENCİ / NASIL OLUYOR?