Vatanımızın bekası için canlarını feda eden aziz şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum. Halen sınırlarımızın içinde ve dışında milletimizin geleceği için fedakarca görev yapan güvenlik güçlerimize şükranlarımı sunuyorum. Binlerce yıllık tarih yolculuğumuzdaki son devletimiz olan cumhuriyetimizi yaşatmak için gayret gösteren, ter döken herkese teşekkür ediyorum.
AK Parti olarak hem Meclis'te, hem hükümette yaptığımız çalışmalarla ülkemize, cumhuriyet tarihinde yapılanlardan kat be kat fazla eser, hizmet kazandırdık. Bunun için Cumhuriyet bayramlarını törenle kutlamak zorunda kalmadık. Eserlerin açılışıyla hizmet yarışına çevirdik. Bugüne kadar Marmaray'dan geçen yolcu sayısı 403 milyonu buldu. Bundan 3 yıl önceki 29 Ekim'de de başkentimizde Yüksek Hızlı Gar Binasını hizmete aldık. Geçen yıl da İstanbul Havalimanı'nın resmi açılışını yaptık.
Allah'ın izniyle Türkiye önündeki psikolojik ve fiziki bariyerleri yıkmıştır. Bugün artık karşımızda kendine güvenen, tarihinden güç alan, milleti ve devletiyle aynı ideallerine kenetlenmiş bir ülke var. Dün adeta yok sayılan, kendi sınırları içinde hareket eden bir ülke görünümden bugün küresel düzeyde oyun kuran bir devlet haline geldi. 3 – 5 milyar dolarlık manipülasyonla ekonomimizin çökertildiği, 3-5 terör eylemiyle ülkemizin hizaya sokulduğu günler hamdolsun geride kaldı. Artık her alanda kendi iradesini ortaya koyabilen, gerektiğinde yedi düvele meydan okuyabilen bir Türkiye var.
Bu noktaya milletimizle birlikte verdiğimiz 17 yıllık mücadelenin sonunda ulaşabildik. Siyasette ve yönetimde millete rağmen değil, milletle birlikte beraber hareket etmeyi prensip edinen bir anlayışın hakim olması halinde Türkiye'nin neler yapabileceğini tüm dünyaya gösterdik.
Bugüne kolay gelmedik. Hem ülkenin yöneticileri olan bizler, hem de moral kaynağımız olan milletimiz çok büyük bedeller ödedi. Vesayet odaklarının direnişinden darbe teşebbüslerine, terör saldırılarından sınırlarımızın tacizlerine, köşeye sıkıştırılma gayretlerinden milli birliğimize yönelik tuzaklara kadar pek çok badireyle yüzleştik. Tüm bu süreçte sadece Rabbimizden yardım istedik, sadece milletimize güvendik. Hamdolsun yüzümüzü kızartacak, bizi güçsüz bırakacak hiçbir durumla karşı karşıya kalmadık.
Girdiğimiz her mücadelede Rabbimizin yardımını da hep yanımızda bulduk. Biz de kibre kapılmadan kerameti kendimizde görmedik. Dik durduk ama diklenmedik. Zaferle değil seferler mükellef olduğumuz bilinciyle hep daha çok çalıştık, daha çok dua ettik, daha çok milletimizle bütünleştik.
TÜRKİYE'Yİ SURİYE GİBİ YAPACAKLARINI SANANLARA CEVABIMIZI İNLERİNE GİREREK VERDİK
Eksiklerimiz, hatta hatalarımız elbette olmuştur. Ama art niyetimiz, içten pazarlığımız, korkumuz asla olmadı. Şartlara, rakiplere veya düşmanlara değil, sadece rabbimize teslim olduk. Sadece milletimize tabii olduk. En karanlık gecenin bile bir sabahı olduğu gerçeğini unutmadık. Bunun en çarpıcı örneğini 15 Temmuz gecesi yaşadık. Sadece 16 saat. 16 saatin sonunda elhamdülillah darbecilere gereken dersi bildiğiniz gibi o gece vermiş olduk. FETÖ'cü teröristler uçaklarıyla, helikopterleriyle, tanklarıyla gecenin karanlığında üzerimize geldiğinde milletimizle birlikte direndik. Ve sabahın ilk ışıklarıyla beraber zafere ulaştık. Nasıl oldu? Tankların altına atan milletimizle oldu. Silahların karşısında adeta ölüme meydan okurcasına yürüyen kardeşlerimizle oldu. Bütün bunlarla beraber Rabbim de zaferi lütfetti. Ülkemizin her meselesinde bu anlayışla, bu kararlılıkla hareket ettik.
Türkiye'yi Suriye gibi, Irak gibi, Libya gibi yapabileceklerini sananlara cevabımızı, inlerine girerek, güvendikleri dağları başlarına yıkarak verdik.
TÜRKİYE YENİ BİR İSTİKLAL HARBİ VERİYOR
Eğer eski Türkiye refleksleriyle hareket etseydik inanın bana çok büyük bir felaketi yaşıyor olurduk. Bugün yıkıntılarımız karşısında ağlıyor durumda değilsek, bunu milletimizle ortaya koyduğumuz direniş ve yeniden şahlanış iradesine borçluyuz. Her ne kadar birileri hala Türkiye'nin verdiği bu büyük mücadelenin farkında değilse de milletimiz olup biteni görüyor ve hiçbir fedakarlıktan kaçınmıyor. Evet Türkiye yeni bir İstiklal Harbi veriyor. Ve hamdolsun zafere doğru adım adım yürüyor. AK Parti olarak bizim kendi birliğimizi, kardeşliğimizi güçlendirmemiz gerekiyor. Cumhur İttifakı olarak ortaya koyduğumuz performans parlamento içinde de kendini gösterdi. Temennimiz bunun daha ileri safhalara yürümesidir. Milletimize de sesleniyorum. Bir olacağız, iri olacağız, kardeş olacağız ve hep birlikte Türkiye olacağız.
Ekonomiyle ilgili "çökerttik, çökertiyoruz, battı, bitti" dediler. Ne oldu? Bitti mi? Battı mı? Biz küllerimizden nasıl ayağa kalktıysak şimdi yine aynı şekilde ayağa kalktık ve devam ediyoruz. Görüldüğü gibi faiz sürekli olarak iniyor. Enflasyon aynı şekilde geriliyor. En yakın zamanda inşallah enflasyonda da tek haneli rakama ulaşacağız. Faizde aynı şekilde ulaşacağız. Bunu başaracağız ki ekonomi rayına oturmuş olsun. Hiç bundan endişeniz olmasın bu olacak. Elbette densizlik düzeyine varan söz ve davranışlara ilgili arkadaşlarımız cevabını veriyorlar, verecekler. Biz vaktimizi, enerjimizi ülkemizi bu fırtınadan sağ salim şekilde çıkartmak için teksif ediyoruz.
AÇIK KONUŞUYORUM; ALDIĞIMIZ ÜCRETİ KENDİMİZE HELAL KIYAMAYIZ
Biz milletimize sorumluluğumuzu en güzel şekilde yerine getirme gayreti içindeyiz. Meclis grubumuz olarak sizlerden ricam da komisyon ve Genel Kurul gündemindeki kanun çalışmalarını en küçük bir boşluğa yer vermeyecek şekilde hassasiyetle yürütmenizdir. Tabii buraya bir parantez açıyorum. Sevgili kardeşlerim, Allah rızası için parlamento çalışmalarımızda lütfen karar yeter sayısı noktasında grubumuzu darda, zorda bırakmayın. Önce toplantı yeter sayısı, karar yeter sayısı. Hep birlikte orada yer alacağız ki muhalefetin karşısında gülünç duruma düşmeyelim. Bir iktidar partisine yakışan budur. Bu millet sizleri, bizleri buraya bunun için gönderdi. Eğer bunu yapmazsak bunun vebalinden kurtulamayız. Ve açık konuşuyorum, aldığımız ücreti de kendimize helal kılamayız. Yani grup başkanlarımızın müsaadesi olmadan yurt dışında bazı görevlendirmeler olmadan arkadaşlarımızın Salı - Çarşamba - Perşembe fevkalade bir şey olmadıktan sonra üç gün Meclis'teki çalışmalarda bulunmamız lazım. E şimdi bir bütçe dönemine giriyoruz. Bu dönemde sürekli olarak malum komisyon çalışmaları var. Ondan sonra parlamentoda takvimler olacak. Eğer iktidar partisi olarak biz Cumhur İttifakı olarak yerimizi almazsak bunun izahı olmaz. Bunu harfiyen yerine getirmemiz lazım.
TERÖR ÖRGÜTÜNÜ DESTEKLEYEN ÜLKELERE SESLENİYORUM: YANLIŞ YAPIYORSUNUZ
Barış Pınarı Harekatıyla bir kez daha gördük ki, karşımızdakiler bir asır önce ne hissediyorsa onu hissediyor. Görünüşte ne kadar medeni, ne kadar zengin, ne kadar gelişmiş olurlarsa olsun içlerindeki kini, nefreti, ilkelliği her fırsatta ortaya koyuyorlar. Değişen bir şey yok. Harekat başladığından beri yurt dışında bilhassa Avrupa'da terör örgütleri mensupları tarafından 700'e yakın eylem gerçekleştirildi. Bunların çoğu bizimle NATO'da beraberler. Bunların çoğu AB'de bizim muhatabımız. Bütün bunlara rağmen bu eylemler düzenleniyor. Ses var mı? Yok. Bu eylemlerde 79'u doğrudan bayrağımıza, misyonlarımıza, camilerimize, derneklerimize veya vatandaşlarımıza yönelik şiddet içeriyor. Gerçekleştirilen saldırılarda 36 insanımız yaralandı. Yine bu saldırılarda ülkemize veya vatandaşlarımıza ait bina, araç, iş yeri zarar gördü. Terör örgütü yandaşları bu saldırılarını Avrupa devletlerinin siyasi himayesinde gerçekleştiriyoruz. O ülkelerin emniyet güçleri masumları korumak yerine ellerini kollarını tutarak karşı tarafın daha rahatça hareket etmesini sağlıyor.
Terör örgütünü destekleyen ülkelere sesleniyorum. Yanlış yapıyorsunuz, bugün kendi ellerinizle beslediğiniz terör yılanı elinde sonunda sizi de ısıracaktır. Sokaklarınızda bombalar patlamaya, teröristlerin silahları ölüm kusmaya, Vandallar etrafı yakıp yıkmaya başladığında yaptığınız yanlışı elbette anlayacaksınız. Sarı yelekliler var ya bir ülkede olmayacak, bütününde olacak. Zira alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste; çıkacak. Ama o zaman da iş işten geçmiş olacak. Gelin yol yakınken bu yanlıştan dönün. Bir beladan kurtulmak için, ülkenizden içi silah dolu çantayla ayrılmasına göz yumduğunuzu biliyoruz. İsimlerini bildirdiğimiz teröristler konusunda hiçbir işlem yürütmediğinizi biliyoruz. Şimdi de terörist olan kendi vatandaşınızı teslim almamak için kıvrandığınızı biliyoruz. DEAŞ'ta teröristleriniz var. alın diyoruz, kaçıyorsunuz. Bu teröristleri siz yetiştirdiniz, niye almıyorsunuz? Hadi alın. Alamazlar, niye? Çünkü bu biraz da karakter meselesi.
Siz çıkarınız için her şeyi kullanmayı bilirsiniz. Şu ana kadar hapsettiğinizi sandığınız o terör balonları bir gün mutlaka patlayacak. Buradan patlayan pislikler her tarafınıza kan, kaos olarak bulaşacak. Ülkelerinizde himaye ettiğiniz destek verdiğiniz temsilcilerini en üst düzeyde ağırladığınız o teröristlerin elinde nice masumların kanı var. Siz de aynı suça ortak oluyorsunuz.
SELAMIMIZA ARA VERMEYECEĞİZ
Bunlar askerimizi selamlayan sporcularımızdan korkacak kadar zavallıdır. Biz kız tekvandocumuz şampiyon oluyor asker selamını çakıyor, bunlar korkuyor. Bunların durumu bu. Onun için biz durmadan kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz. Selamımıza ara vermeyeceğiz. Selam tüm Mehmetçiğimize diyeceğiz yolumuza devam edeceğiz.
İNŞALLAH YAKINDA MİLLETİMİZE BU KONU DA MÜJDELERİMİZ OLACAKTIR
Bazı ülkeler milli güvenliklerine tehdit gördüğü teröristleri bulup ortadan kaldırıyorlar. Türkiye'nin de aynı hakka sahip olduğunu kabul ediyorlar demektir. Buna ellerini sıktıkları, övgüler dizdikleri teröristler de dahildir. İnşallah yakında bu konuda milletimiz müjdelerimiz olacaktır.
B VE C PLANIMIZ DA VAR
Biz ne dedik? Burayı temizleyin. Temizlemediğiniz takdirde biz yaparız dedik ve yaptık. Harekata başladığımızda dünya kamuoyunda bir şaşkınlık hali belirdi. Çünkü onlar bu kadar kısa sürede netice alacağımızı düşünmüyorlardı. Tabi biz kimin ne dediğine değil, kendimizin neye ihtiyacının olduğuna bakıyoruz. Sınırlarımızı terörden arındırmak için bu harekata ihtiyacımız vardı ve yaptık. Son BM Genel Kurulu'nda görüştüğüm 20 kadar dünya lideriyle hepsine plan, projelerimizi anlattım. "Buyrun siz de buraya destek verin" Hepsi çok güzel, bakıyorlar. Ama desteğe gelince hiçbirisinde ses yok. Çünkü bunlar mazlum ve mağdurun yanında değiller. Asla böyle bir adım atma niyetleri de yok. Bunlar sadece öldürmeyi bilirler. Sadece silah satmayı bilirler. "Gelelim de burada bir destek verelim" bunun içinde yoklar. Bunu daha önce ilk attığımız adımlarda Irak'ta da yaptılar. Bizim de tabii ki B planımız da C planımız da var. Vakti saati geldiğinde onu da yapacağız.
AMA PETROL DEDİĞİNİZDE HEMEN DALARLAR
Ama petrol dediğiniz zaman hemen dalarlar. Bunda hiç geri durmazlar. Çünkü bunlar için petrolün bir damlası, binlerce insanın kanına bedel. Böyle bir yapının içindeler. Kahraman askerlerimiz ve Suriye Milli Ordusu mensubu Suriyeli kardeşlerimiz neredeyse birkaç saat içinde harekat sınırı olan o 30 kilometre derinliğine indiler.
Münbiç'ten de YPG'yi temizleme sözü aldık. Onun için de 'temizledik' diyorlar. Silahlı kuvvetlerimiz onun takibi içinde. Yeter mi o da yetmez. Diğer bir önemli adım da Tel Rıfat ve batısına doğru gidiyoruz bugünkü adıyla Kobani, Ayn El Arab. Buranın da teröristlerden boşaltılması, kontrolümüzün altına girmesi lazım. Peki ne olacak? Yahu buraya biz mi gireceğiz? Hayır, buraya Suriyeli kardeşlerimiz girecek. Buraların gerçek sahipleri girecek. Bizim derdimiz onların yerlerine girmesi. Biz bu adımları bunun için atıyoruz.
Teröristlerin şehit ettiği 20 evladımız var. Bunlarla ilgili üzüntülerini belirtmek üzere arayan hiçbir batılı ülke olmadı. Aynı şekilde Suriye halkının gerçek evlatları olan Suriye Milli Ordusu saflarında vatanlarını teröristlerden temizlerken şehit olan 124 kardeşimizi de soran bizden başka olmadı. Onlara terörist diyorlar? Kim? Amerika. Niye terörist? Yahu bunlar bu toprakların sahipleri. Bunlara nasıl terörist dersiniz? Ve şu anda bunlar bizim askerlerimizle beraber bu topraklarda kendi evlerini kendi topraklarını savunurken şehit olanlar. Ve bunların bu noktadaki inancı, geçenlerde söyledim. Bunlar ölümü korkutan, ölümü öldüren mücahitler. Askerimizle olan dayanışmalarının neticesi hamdolsun bu zafere doğru bizleri götürüyor. Rabbim bizlere inşallah zaferi en yakın zamanda nasip etsin.
HEP SORDUKLARI SORU ŞU: NE KADAR KALACAKSINIZ?
Teröristleri kurtarma harekatı noktasına gelince batı bu harekatı durdurmamızı istiyor. Hep de sordukları soru şu, "Ne kadar kalacaksınız?"... Ben de kendilerini şunu söylüyorum "Siz ne zaman çıkıyorsunuz onu söyleyin".. İşte Berlin'de, Londra'da bir toplantı yapsak… Bu toplantının yapılacağı üç yer var, ya Şanlıurfa ya Gaziantep ya da İstanbul gelin burada yapalım. Bu soru, teklif akılla mantıkla izahı yok ya. Olayın olduğu yer burası sen beni Berlin'e çağırıyorsun. Ben turist miyim ya benim ne işim var orada? Bu konuda samimi dürüstseniz buyrun olayın yaşandığı yere gelin. Gelin de sınırları gezdiririz. Ama yok; en son dedik ki 3-4 Aralık'ta Londra'da malum NATO liderler zirvesi var, geldiğimizde orada bir genelleme yapacağız, orada bu görüşmeleri yapabiliriz.
MUHATAPLARIMIZI İKAZ EDİYORUM: SALDIRILARA EN SERT ŞEKİLDE KARŞILIK VERİLECEK
Başkan Trump ile yaptığımız telefon görüşmesinin ardından Amerikalılar ülkemize bir heyet gönderdiler. Geldi, oturduk, konuştuk, müzakerelerimizi yaptık. Ve 13 maddelik mutabakat metnini kamuoyuyla paylaştık. 120 km genişlik ve yaklaşık 30-32 km derinlikteki bölgenin terör örgütlerinden arındırılması gerekiyordu. Bunun için harekatımıza 120 saatlik süreyle ara verdik. Maalesef saldırılar devam ediyor. Adeta karış karış tarayarak hem teröristleri imha ediyor hem de kalan mühimmat ve malzemeleri topluyoruz.
Açık konuşuyor ve muhataplarımızı ikaz ediyorum. Bu hattın dışından gelecek saldırılara en sert şekilde karşılık verecek ve gerekirse güvenli bölge sahamızı genişleteceğiz. Ardından sınır bölgemizin diğer yerleri için Rusya Devlet Başkanı Putin ile bir görüşme gerçekleştirdik.
RUSLARLA ORTAK ÇALIŞMALARI BAŞLATIYORUZ
Cuma günü sahada Ruslarla ortak çalışmaları başlatıyoruz, devriyeyi başlatıyoruz. Şayet terör örgütü mensuplarının 30 km'lik alanın dışına çıkartılmadığını görürsek veya saldırılar sürerse kendi harekatımızı gerçekleştirme hakkımızı saklı tutuyoruz. Gelişmelere göre tavrımızı belirleyecek ve hayata geçireceğiz. Güvenli hale getirdiğimiz yerlerde altyapının güçlendirilmesi, idari kapasitenin geliştirilmesi çabalarına hemen başladık. Suriyelilerin geri dönüşleriyle ilgili projemizi de süratle hayata geçireceğiz.
Avrupalı liderlerle ya Kasım ayı içinde ülkemizde ya da Aralık başında Londra'daki NATO Zirvesi'nde detaylı şekilde ele alacağız. Unutmayın bu tür mücadeleler uzun solukludur. Bazen bize 30 kilometrenin ötesindeki teröristler ne olacak diye soruyorlar. Diğerlerine ne olacaksa onlara da aynısı olacak. Son teröriste kadar tamamı temizlenecek.
Bu atılan adımın hiçbir kıymeti harbiyesi yok, bunu tanımıyoruz zaten. Açık konuşmak gerekirse; kendi dilimizle buna cevap verelim. Kendileri çalıp kendileri oynuyorlar. Yapılan bu… Buna rağmen ülkemize atılan bu iftiranın bir ülke parlamentosunda kabul görmesinden dolayı üzüntülüyüz. Bu nasıl bir anlayıştır? Biz yıllarca şunu söyledik. Dedik ki, bu iş tarihçilerin işidir. Bu iş arkeologların işidir. Görevlendirelim, heyetleri oluşturalım onlar bu çalışmayı yapsınlar. Bu işe bir siyaset gömleği giydirilmesin. Bütün bu çalışmalar yapıldıktan sonra siyasetçiler masaya otursunlar sonra da bunun adını koyalım. Ve biz arşivlerimizi açtık.
Amerika'ya seslenmek istiyorum. 1970'li ve 1980'li yıllarda ASALA 21 farklı ülkede Türk büyükelçiliklerine yüzden fazla silahlı saldırı gerçekleştirdi. Bundan haberiniz var mı? 40'ın üzerinde diplomatımız şehit oldu. Şunu tekrar söylüyoruz. Bizim inancımızda soykırım yasaktır. Bir tehcir olayını soykırım olarak ifade edenler kendilerine göre suçlu aramanın gayreti içindeler.
ABD, bir FETO'ya mahkum olacak kadar küçüldü mü? Bu adamın hala; Adalet Bakanlığımız sizlere 90 koli bu adamın suçlarını gönderdi. Türkiye mahkemelerinin verdiği dosyaları gönderdi. Bir oturun şunu inceleyin ya. Bakmıyorsunuz ve böyle bir terörist başını Türkiye'ye darbe yapan terörist başını ülkenizde saklıyorsunuz. Yoksa sizin özel olarak kullandığınız bir manivela mıdır? Ya bize bunu teslim edeceksiniz ya da bizden bundan sonra suçluların iadesiyle ilgili anlaşmalar konusunda herhangi bir iade beklemeyin.
On binlerce insanın katili bir terör örgütü olan PKK'yı desteklemek uğruna Türkiye'ye ve şahsıma saldıranlara asla eyvallah etmeyeceğiz. Amerika'nın müttefiklik ilişkimiz yanında, siyasi dostluğumuzu da sorgulatan adımlar atmasına ısrar etmesi ilerde en çok kendine zarar verecektir. İnşallah bu yanlıştan da bir an önce dönerler.
GAZETECİLERE AÇIKLAMA
Erdoğan, partisinin Meclis Grup toplantısının ardından gazetecilerin sorularını cevapladı.
ABD'ye yönelik tepkiyi toplantıda dile getirdiği hatırlatılarak, 13 Kasım'daki ABD ziyaretinin bu koşullarda gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine yönelik soru üzerine Erdoğan, "Şu anda henüz kararımı vermedim. Ama soru işareti." ifadesini kullandı.
"Grup toplantısındaki konuşmanızda, terörle ilgili mücadeleye ilişkin yakın zamanda müjde vereceğinizi söylediniz. O müjde teröristbaşı Mazlum Kobani'nin Türkiye'ye iadesi konusunda mı?" şeklindeki soru üzerine Erdoğan, "Niye acele ediyorsun? Bu işlerin haberi verilir mi? Amerika haber vere vere mi geldi?" şeklinde konuştu.
Erdoğan, Barış Pınarı Harekatı kapsamında B ve C planlarının neler olduğuna ilişkin soru üzerine de şunları kaydetti:
"Şu anda A planını uyguluyoruz. Bu devriyeler vesaire filan, bunlar devam edecek. Bu devriyelerden sonra arazideki bütün gelişmelere göre de nerede ne gibi adımlar atılması gerekiyor? İşte Ayn El Arab'da, Münbiç'te beklenenler eğer yerine getirilmiyorsa buralarda B planına, C planına geçebiliriz."
Bu hafta içerisinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir görüşmesinin olup olmayacağı sorusuna Erdoğan, "Her an olabilir. Gelişmelere göre." yanıtını verdi.